Dünyanın bütün coğrafyalarında, bütün kültürlerinde rastlarız masallara. Her birinin kökenine indiğimizde ise, karşılaştığımız ilk masallar hemen hemen hep hayvanlar üzerinedir. Bunun nedeni, hayvanların ilk insan topluluklarının hayatında önemli bir yer tutmaları olabilir. Belki de sadece insanların kendilerini gizleme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
Diego Velázquez’e ait Ezop tablosu
Edebiyatta genel olarak fabl türüne giren hayvan masallarına ait, ilk yazılı örneklere Hititler’de rastlanır. Hititler fablları taş tabletler üzerine yazıp resimlemişlerdir. İsmen bilinen ilk fabl anlatıcısı ise, sadece Yunan kültüründe değil, tüm dünyada bir efsane haline gelmiş Ezop (Aesop ya da Æsop (Yunanca Aisopos))’tur.Ezop, M.Ö. 620-560 yılları arasında Antik Yunan’da yaşadığına inanılan bir köledir. İnanılan diyoruz; çünkü Herodotus’un kesinlik taşıyan ifadelerine rağmen, doğduğu yer dahi belirsizliğini koruyan – Trakya, Frigya, Mısır, Etiyopya, Sisam, Atina ya da Sart – ve ölümü ile de çelişkili bilgiler bulunan Ezop, pek çok tarihçiye göre bir mit olmaktan öteye gidememiştir. Herodotus’a göre ise Ezop, M.Ö. VI. yüzyılda Sisam’da yaşamıştır. Firavun Amasis’in iktidarına denk düşen bu yıllarda, Ezop’un bir soylunun kölesi olduğundan bahseder ünlü tarihçi. Masallar konusundaki yaratıcılığının yanı sıra, diğer pek çok konudaki yeteneğini takdir eden sahibi tarafından, sonunda özgür bırakılır. Ancak özgürlüğün tadına yeteri kadar varamayacaktır Ezop.Kısa bir süre sonra, Delphoi sakinlerinin elinde acımasız bir ölümle hayatına son verilecektir. Ölüm şekli ve nedeni yine tartışma konusudur. Kısa boylu ve çirkin olduğu konusunda, varlığına inanan tüm tarihçiler hemfikir olduğundan, Delphoi’de öldürüldüğünü de kabul etmektedirler. Çünkü eldeki kaynaklar, bu dönemde son derece benzer bir kişinin öldürüldüğüne tanıklık etmektedir.
Walter Crane’in tasarladığı 1887 yılına ait baskı
Ezop’un masallarının başlangıçta yazılı olmadığı kabul edilir. Bilinene göre yaşlılar, ona ait masalları gençlere aktarmış ve böylece bu masallar kulaktan kulağa yayılarak nesiller atlamıştır. Plato’ya göre (Phaedo); Sokrates, Ezop’a ait “bildiği” masalları hapisteyken koşuk biçimine dönüştürmüştür. Ardından M.Ö. IV. yüzyılda Demetrius, bu fablları toplayarak 11 kitaplık bir set haline getirmiştir. M.S. I. yüzyılda ise fabllar Latince’ye çevrilmiştir. Bu fabllar daha sonra Babrius, Phaedrus, Maximos Planoudes ve Jean de La Fontaine’in yazacağı masallara esin kaynağı olacaktır.Ezop, masallarında kendi varlığını hemen hemen hiç hissettirmez. Egosunu yok sayar. Yapmak istedikleri ile yaptıklarını, düşünceleri ile davranışlarını birbiri ile karıştırmaz. Diğer bir deyişle, kurguyu gerçeklikle besler. Şöyle ki; masallar ya da fabllar, olağanüstü öğe, kahraman ya da olaylara yer verirler. Ezop da bir fabl anlatıcısıdır. Ancak anlattığı her fablda okura hissettirdiği; hayallerin, insanın kendisini gerçeğe karşı savunmasından başka birşey olmadığıdır. Kendini gerçeğe karşı savunmak ise, kendini haddinden fazla önemsemek, bir nevi üstünlük taslamaktır. Bu da anlamsız var oluşlar, yersiz kabullenişler ve değersiz gülümsemelere neden olur. Oysa Ezop, aptallık sınırını zorlama yanılgısına düşmez. Masallarındaki tüm varlıklar kendi hallerinde, ortalama, oldukları gibi yaratıklardır. Eşek anırır, tarladakilerin kulaklarını ağrıtır. Tilkinin kurnazlığı, gerçekte olduğundan öteye gitmez. Tarla kuşu, buğdaylar yeşerirken kendisine yuva yapar. Aslanın çenesi, dişlerinin biçimi ve boyutu ile doğru orantılıdır. Bir varlığın biçimi ve doğası, yapabileceği kötülüğü reel olarak da köstekleyince, bundan müthiş bir haz ve inanç doğar. Böylece kötülükle birlikte kendini beğenmişlik de yok olur. Ve bu noktada gülümsüyorsanız, düşünebildiğiniz ve değerlendirebildiğiniz içindir. Bu nedenledir ki, Ezop’un masalları çoğu, bazı ilköğretim okullarında halen ders kitabı gibi okutulmaktadır.Ezop’un yaklaşık 400 adet masalı bulunmaktadır. Nazım Hikmet, Orhan Veli Kanık, Nurullah Ataç, Sebahattin Eyüboğlu, Ülkü Tamer, Olcay Göçmen, Türkan Uzel, bu masalları Türkçe’ye çeviren Türk edebiyatçılarından birkaçıdır.
Ezop Film Fablları Kapanış Karesi
Masallar, ilk olarak Amerikalı çizgi filmci Paul Terry tarafından 1921 yılında çizgi film haline getirilmiştir. Terry’ye bu konuda ilham kaynağı olan, ve temeli Ezop Masalları’na dayanan bir seri yapmayı öneren genç oyuncu-yazar Howard Estabrook‘dur.Masallardan örnekler için buradan buyrun.Yazıdaki linkler dışındaki kaynaklar:IIIIIIIVVVIVIIVIIIIXX
yorumlar
Eflatun Cem Güneyi de anmak istedim…
Yazı için teşekkürler.
”bana masal anlatma” diye bir söz vardır.
yani diyor ki: iyi ki bu yazıyı yazdınız, teşekkür ederiz, çok mersi , sağolun manasında
yani diyorum ki okuduk bu konuda da bilgilendik. Yazdıkların için çok teşekkür ederim. Emeğine sağlık diyorum.
yani bir nevi yazarı teşvik olsun için, memnuniyet şeysi
aynen. ben de teşekkür ediyorum. bilgilendim.
bu yazıyı yazdığı için allah puella’dan razı olsun, amen…
ezop masallarını çok duydum ama hiç araştırmak ne nedir öğrenmek aklıma gelmedi..daha yenileri tanıdık hepJean de La Fontaine gibi…çocukluğumuz fabl masalları ile geçti..bilgilendirdiğiniz için teşekkürler:))
ellerine sağlık puella.
ön sayfada ne görmeyi severiz. insanı baymadan daraltmadan bilgilendiren yazılar. sıkılmadan okuduk aydınlandık.misal ben ezop masalına bi örnek ver desen mal gibi kalırmışım. oysa linke tıkladım enee hepsini biliyomuşuz. ezopun hakkı ezopa dedik ve gerek ezop’un gerek puelin elinden öptük başımıza koyduk.genel kültürümüz arttı, insana benzedik.saygılar.
En çok seyrettiğim channel, Masal Tv..
channel5 var bide, anne parfümü…
ha bi de crime&investigation var..ama o büyükler için..
late night show var bizi ilgilendiren
playboy mansion`u da çok severim ama kendra ayrılıp kendi showunu yapıyor, onu seyrediyorum..bi de ermeni kardashian ailesi var, onlar da güzel..
jena jameson ile pornstar var ki, jüri üyeleri bie önlerindeki masayı tırmalıyor
hadi be, hangi channel`da ?
…
güzel:)
herkese teşekkürler. bu arada ezop masalları adı altında köpeklerle ilgili bir masalla karşılaştım. burada adı geçen ırklara bakınca, anlatılanların uğrayabileceği değişim de fark ediliyor. bir nevi günümüz uyarlaması.
Biz üç kişiydik..
Köpeği bilmem ama, mükemmel insan anca böle masallarda olur işte. Mükemmel sayı vardı bide..
Puella güzel bir yazı olmuş. araştırmayı istediğim bir konuydu.
hazır araştırılmışını sunmuş oldum sana galanthus 😉 teşekkür ederim.
mükemmel sayıyı hatırlıyorum.
O kadar(da) mükemmel deilmiş sanırım. Çünkü zerre hatırlamıorum. Sorun bende olabilir tabe.
Merak ettim Puella, öğretmen misiniz?
hayır sayın exorientelux, değilim.
Bilim ile ilgili masallar yazarken en çok esinlendiğim kişi Ezop’tur. Benim masal kahramanım hep kendisi olmuştur :)Ezop, çocuklara hiçte öyle hayali ürünler filan sunmaz. Türk masallarında sıklıkla geçen 5 başlı ejderha gibi garip yaratıkları anlatma derdinde değildir. Trakya ve Frigya gibi Anadolu’ya yakında bölgelerde yaşamış olamaz. En azından tahminim bu yönde.
aynen öyle kahkar, benim de yazımda bir paragrafta değindiğim konu buydu. masallarındaki kahramanların tamamen gerçeğe uygun varlıklar olduğu. türk masalları ve ezop’un yaşadığı yöreye ilişkin varsayımın ilginç. bu şekil bir genelleme yapmak bana pek doğru gelmiyor, ama dediğim gibi, ilginç bir saptama.
bu arada verdiğiniz blog oldukça güzel. inceliyorum halen.
@puella, masal delisi insanlar tarafından beğenilmek güzel. bir anda ezop kadar başarılı hissettim kendimi 🙂
ahh!! biri bana masal anlatsa, ben de uyusam:))
anlatayım diyeceğim ama, bana anlatılan masalları bi dinlesen aklın şaşar akonim. sonra uyku muyku hak getire :))
KUYRUKSUZ TİLKİBir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…Şimdi size tilki ile Henife Bacı’nın masalını anlatacağım. Bir zamanlar Henife Bacı diye bir ihtiyar kadın varmış. Kendi halinde, kimsesiz, zavallı bir kadınmış. Köylüler bunu çok severmiş. Her sene bu köyde yaylaya gidilirmiş. Giderken, Henife Bacı’yı da götürürlermiş.Bu sene de yaz gelmiş, yaylaya çıkmışlar. Yaylada ot çok, su çok, hayvanlar yiyor, içi besleniyor. Tereyağı yapıyorlar, petekler var, bal tutuyorlar. O yazı öyle yaylada çalışarak geçiriyorlar.Henife Bacı’nın da bir kaç tene keçisi, koyunu varmış. Onlardan biraz kendine göre tereyağı yapmış, bir iki petekten biraz bal tutmuş.Derken güz gelmiş. Bunlar yüklenip köye dönecekler; arabalarını yüklemişler. Henife Bacı’nın da bir eşeği varmış. Yüklerini eşeğine yüklemiş, köylülerin arkasından yavaş yavaş geliyormuş, bir taşın yanından geçerken, Henife Bacı su dökmek ihtiyacı duymuş. Eşeğini durdurmuş, taşın arkasında oturmuş. Demek ki bunu da bir kurnaz tilki takip etmiş. Biliyor ki kimsesizdir, fukara bir kadındır, sahibi yoktur. Gidip bunun küplerini aşağıya indiriyor, tereyağını yiyor, içine çıtısını, pıtısını yapıyor. Sora balı yiyor, içine işiyor, tekrar koyuyor yerine; hiç ellememiş gibi çıkıp gidiyor.Henife Bacı işini görüp, eşeğinin başına dönüyor, yavaş yavaş gidiyor köye. O akşam çok yorgundur. Küpleri indirip koyuyor salona, dinleniyor, yatıyor. Sabahleyin :- Bir bakayım tereyağ ile balım nasıldır? Bir iki lokma yiyeyim. Henife Bacı küpün ağzını açıyor, bakıyor ki ne pis bir koku düşmüş içine, pislik var içinde.- Allah Allah! Bu nerden geldi? diyor. Kadın şaşıtıyor. Diğerinin ağzını açıyor,bakıyor ki yine pislik!!!- Vay bunu benim başıma kim etti? diyor. Düşünüp taşınıyor, bir türlü aklına bir fikir gelmiyor. Sonra bir bakıyor ki, kapısının önünde bir dibek taşı varmış; bu dibek taşının üstüne bir tilki gelip oturmuş :- Henife Bacı, Henife Bacı! Yağını yedim, balını yedim, içine çıtımı pıtımı ettim, verdim elan. Vayyy! Demek benim başıma bu tilki bele oyun oynadı. Tilki senin alacağın olsun. Allah büyüktür.;Tilki her gün böyle geliyor, bu kadının böyle hem yağını yiyip, hem balını yiyip, hem de kadıncağızı kızdırıyor. Diyor ki:- Sen dur tilki, ben de senin başına bir oyun oynayayım sen de gör.Kalkıp gidiyor, köye varıyor. Oradan buradan biraz kara sakız getiriyor, dibek taşının üstüne koyuyor. Güneş vuruyor, o kara sakız eriyor. Tilkinin haberi yok tabi. Tilki geliyor, taşın üstüne oturuyor. Oturur oturmaz bağırıyor :- Henife Bacı, Henife Bacı! Yağını yedim, balını yedim; içine çıtımı pıtımı ettim, verdim elan. diye.- Tamam, sen bir dur!.. Gidip köpekleri çağırıyor,- Hella hella!..Bu tilkiyi tutun!Valla tilki yapışmış kara sakıza. O yana dönüyor, bu yana dönüyor, bir türlü kendini kurtaramıyor. Hızla kalkarken kuyruğu kopuyor. Tilki gidiyor ama kuyruğu kalıyor. Henife Bacı diyor ki :- İşte ben de senin başına oyun ettim.Alıp kuyruğu getiriyor eve. Getirip o temiz kara sakızları yiyor, boncuk takıyor, zil takıyor, süslüyor püslüyor, asıyor pencerenin önüne. Tilki gidiyor geliyor, boynunu büküyor, kuyruğuna bakıyor .Yalvarıp yakarıyor :- Henife Bacı, ben ettim sen etme; kuyruğumu ver. Ben tilkilerin içine gidemiyorum. Üstüme geliyorlar.- Valla ölsem vermem. Yağımı, balımı getirmezsen vermem.Tilki gidiyor geliyor, Henife Bacı’nın içi acıyor:- Neyse, baldan, yağdan vazgeçtim; git bana iki büyük yoğurt getir, o zaman senin kuyruğunu vereyim.Tilki – Peki diyor. O yana gidiyor bu yana gidiyor, bir bakıyor ki bir kuru yoncanın içinde üç dört tane koyun otluyor. Koyunlara yalvarıyor:- Koyun, Koyun!… N’olor kurban olam, bana biraz süt verin, yoğurt verin Henife Bacı’ya götüreyim, belki benim kuyruğumu verir.Koyunlar :- Git bize ot getir, otu yiyelim, sana süt verelim.Tilki gidiyor. Güz zamanıdır, yoncada ne ot var, ne bişi. Kurumuş kalmış her yer. Gidip oturuyor tarlanın başında, yoncaya diyor :- Yonca, yonca!… N’olor bana biraz ot ver, ben götüreyim koyun yesin; süt versin,yoğurt yapayım vereyim Henife Bacı’ya. Benim kuyruğumu versin.Yonca : – Valla biz şimdi sana veremeyiz. Git biraz su getir, bizi sula ki biz yeşerelim, ondan sonra sana ot verelim; sen de götür ver koyuna, sana süt versin.Tilki oraya gidiyor buraya gidiyor bakıyor ki, dereler donmuş, sular akmıyor. Kendi kendine diyor :- Ben nerden getiririm?Kaçıp gidiyor çocukların yanına :- Ayşe, Fatma, Memo!… Gelin bu buzun üstünde oynayın, buz kırılsın; belki su akar, gideyim yoncaya, yonca yeşersin, ben de biçip götüreyim koyuna yesin süt versin; yoğurt yapayım götürüp vereyim Henife Bacıya; sonra benim kuyruğumu versin.Çocuklar :- Valla bizim ayağımız yalınayaktır. Git bize ayakkabı getir, ayakkabıyı giyelim sana su verelim.Tilki kalkıp gidiyor ayakkabıcıya,ayakkabıcıya yalvarıyor :- N’olor, iki üç çift ayakkabı ver bana. Götürüp vereyim çocuklara, giysinler buzun üstünde oynasınlar; belki buz kırılır, su akıp gider yoncaya, yonca yeşerir, ot verir. Otu vereyim koyuna,koyun yesin süt versin; sütü yoğurt yapayım, vereyim Henife Bacı’ya, sonra benim kuyruğumu versin.- Peki ne paran var, ne pulun var? Ben sana ayakkabı nasıl vereyim? Git bir sepet dolu yumurta getir.Tilki gidiyor tavukların yanına,tavuklara yalvarıyor :- Tavuklar, kurban olayım, biraz yumurta verin. Götürüp vereyim ayakkabıcıya, bana birkaç çift ayakkabı versin, götürüp vereyim çocuklara, oynasınlar buzun üstünde,buz kırılsın,su aksın, gitsin yoncaya yeşertsin; otu alıp koyunlara vereyim bana süt versinler, ondan yoğurt yapayım Henife Baci’ya,benim kuyruğumu versin.Tavuklar diyor :- Vallahi biz ne yiyelim? Git bize bir tencere buğday getir; Biz yiyelim sana yumurta verelim.Tilki kaça kaça gidiyor, bakıyor bir tarlada harman yapılıyor. Bir teneke buluyor, doldurup buğdayı kaçıp getiriyor, döküyor tavukların önüne. Tavuklar yiyorlar,ondan sonra yumurtluyorlar. Sepeti yumurta ile dolduruyor, alıp götürüyor ayakkabıcıya :- Al sana yumurta.O da diyor: – Al sana üç çift ayakkabı.Alıp getiriyor çocuklara,çocuklar çok seviniyorlar. Buz üstünde hopluyorlar hopluyorlar buz kırılıyor,su akıyor. Su geliyor yoncaya, yonca yemyeşil ot veriyor. Bu güzelce otu biçiyor, götürüyor koyuna. Koyun otu yiyor, iki kap dolusu süt veriyor. Tilki alıp götürüyor Henife Bacı’ya. Diyor:- Al Henife Nene, al bunu mayala, yoğurt yap, benim kuyruğumu ver. Hadi yine neyse, sana acımam geldi.Kuyruğu güzelce bunun arkasına dikiyor. Kuyruğundan da güzel güzel boncuklar, ziller, pullar pırıl pırıl parlıyor. Tilki şişe şişe, kuyruğunu sallıya sallıya gidiyor ormana, tilkilerin içine. Tilkiler hepsi toplanmışlar.- Vay ağa geldi, paşa geldi. Sen nerden geldin? Sen bu kuyruğu nerden buldun?- Valla istiyorsanız, size de yaparım aynısını. Sırrını size diyeyim.Diyorlar – Söyle, ne olsa yaparız.- Peki, gelin. Bu köyün altında bir dere var. Sizi götüreyim oraya, kuyruklarınızı koyun derenin içine, donacak kuyruklarınız; sabah işte böyle olur. Ama böyle sabaha kadar soğuktan donsanız da, sudan çıkmayacaksınız.Tilkiler tamam diyorlar.Yirmi, yirmi beş tene tilki giriyorlar derenin içine, hepsi böyle yan yana duruyorlar. O da gidiyor uzakta bir yerde oturuyor. Akşam serindir, ayazdır tabi, su donuyor. Kuyruklar bütün birbirine yapışıyor. O kadar soğuktur ki ;sabaha karşı bizim tilki bağırıyor, köpekleri çağırıyor :- Hala, hala!… Gelin bu tilkilere!Köpekler bağırıyorlar, çağırıyorlar, hücum ediyorlar. Canını kurtaran tilki kaçıyor, kuyruğu kalıyor, tilki kaçıyor, kuyruğu kalıyor… Valla dere tilki kuyruğu ile doluyor. Ondan sonra gidip neneyi çağırıyor :- Henife Bacı, Henife Bacı! .. Gel bak, ne kadar sana kuyruk topladım.Henife Bacı koşa koşa geliyor; sevine sevine kuyrukları topluyor, götürüyor eve. Hepsini açıyor, kendine, güzel bir post yapıyor, sobanın yanına koyuyor; kışın üstünde sıcak sıcak oturuyor. Tilki de alıp kuyruğunu kaçıyor. Ama öbür tilkilerin yanına korkudan gidemez tabi, o da başka tarafa gidiyor.Henife Bacı da postunun üstünde oturup yoğurdunu yiyor. Yiyip içip muradına eriyor.masal da burada bitiyoooruyudun mu?
kelebeğim, sen anlat ben dinlerim.. hem de büyüklere masallar:))
simulten, teşekkürler..yazıyı okuyana kadar uyursam. her gece bu masalı okuyacağıma söz veriyorum:))
peki:)
bir yıldır dinlediğim masalı anlatayım du sana..gelcek para var, bekliyorumalacaklarımı alamadım, bekliyorumabim havale yapıcak, bekliyorumarsamız satılmak üzere, bekliyorumtapuda sorun çıktı, bekliyorumsatıldı ama haftaya yollayacak, bekliyorumsöz verdiği tarihte yollamadı, bekliyorumcenazemiz vardı, olmadı-olmadı-olmadıyağmur yağdı, çiçek açtı, güneş çıktı…bu masalın sonu hayra alamet değil akonim. yakında duyarsın, anlatanın başına geleni…
ooo!! sen de o masallar inandın öyle mi? o masal değil karaktersiz kişilerin palavralarıdır:((
akoni, bir eğitimciye karaktersiz denmez, çok ayıp :))
yoksa bu masalı bir eğitimci mi anlattı. o zaman karaktersiz az kalmış.. dahası var puşşş…. diyemm
haha :))sanal müdür müavini akonim..puştun hası hemi de…..
yazık, çocuklarımızı kimlere emanet ediyoz.. vah vahhh.
çok özenli ve bilgilendirici bir yazı olmuş. ellerinize sağlık.
kelebeklerozgurdur ve akoni, konuyu anlamış değilim ama eğitimcilik ön plana çıkınca üzülmedim desem yalan…Çürük elma olarak kabulediyor, haklı olabilirsiniz diye düşünüyorum.
eskişehirli ve eğitimci bir zat, bana şahane masallar anlatıp horul horul uyuttu sevgili teacher. konunun özü bu….
kelebeklerozgurdur, çürük elma diyebilirmiyiz?
kesinlikle teacher, hatta çürük yumurta da diyelim…
güzel bir araştırma ellerinize sağlık arkadaşımın bir masal incelemesi masal deyince aklıma geldi eklemeden geçemedim.
Çok kayda değer bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Yazıyı tuttum diyebilmek için uğraştım ama sitede yeniyim başaramadım. Arkadaşlardan yardım rica ediyorum.
bakıyorum, bakıyorum..kimse kahvekokusu’na cevap vermiyor:(
yazıyı tutmak için, başlığın solundaki yıldızı tıklıyorsun kahvekokusu. ve teşekkürler.
farkettim ki masallar neden var anlatılmamış şöyle izah edeyim
Eee, hani izah? Kaç gün oldu, merak ettik..
burkar icimi bir sizi icim bogulursanki peri padisahinin kizibu kadar naz sabir kalmazetme ne olursarkar icime bir hasret icimde durursanki anka kusu musun mubarekkavurup kasip sirra kadem basipgitme ne olurmasal bu ya oldu yacezbime tutuldu ya kacmaboyle biri karsina kac kere cikargeldi deli efkarin icimi sardigir sinemin sinemin icine yarbak yas oldun didemin ucunda varsinak sinemin sinemin icini sarbu hayal meyal masal hep okudugum museni ejderhanin elinden alip korudugum muhani kahramanlar gibi sevecekken senimasal bitti yas akacak bak farketmedin miyalniz varsiz demektirelsiz kolsuz demektirkalan yalniz kalirsagiden insafsiz demektirgeldi deli efkarin icimi sardigir sinemin sinemin icine yarbak yas oldun didemin ucunda varsinak sinemin sinemin icini sar
*J*
evvel zaman içinde masal oldukmasal olduk yine
izah edemiyeceğim özür dilerim
Sakın dileme. Keyfine bak..
*J*
Emeğinize sağlık, PUELLA..!
Bilgi için teşekkürlerboy uzatmaboy uzatma egzersizleriboy uzatma yöntemleriboy uzatma ilaçları
Bilgi için teşekkürlerreishireishi mantarıkırmızı reishikanser tedavisi reishireishi mantarı faydaları
güzel konuya değinmişsiniz teşekkürler.Şapkat-shirtpromosyon t-shirtpromosyon ürünleripromosyon
teşekkürlerÇiçekÇiçekçiçiçek gönderonline çiçek siparişikadıköy çiçek
teşekkürler güzel konu.kadınkadın güncelkadınlar hakkında güncel bilgiler
teşekkürlerhediyesevgiliye hediyeilginç hediyelerdoğum günü hediyelerihediye kutusu
teşekkürlerbest email serviceemail service providersmtp serveremail marketing softwareemail marketing services