Televizyon programları arasında gündüz kuşağını tamamen dolduran evlendirme proğramları hakkında çok şey yazıldı, söylendi. Emekli ve nerdeyse tüm gününü evde tv. izleyerek geçiren biri olarak bu proğramların aslında hayatımıza olumlu yanları olduğunu düşünmeye başladım.Karşılaştırmalarda Demet Akalın’ın son dönem popüler şarkısı çalınıyor ve paravan açılıyor. Evli, çocuklu, mutlu…Pek çoğumuzun böyle bir ideali ve hayali yoktur belki de. Ancak evlenmek için gelenlerin doğal olarak arzusu bu yönde.Çoğu birbirinden güzel ve genç kadınlar boy gösteriyor sık sık. İçlerinde iki üniversite mezunu olan bile var. Ortak payda aynı. Hepsi evlenip mutlu olmak istiyor.Nasıl bir eş istiyorsunuz? sorusunun yanıtı ise genelikle aynı. Evine bakacak, eşine sevgi, saygı gösterecek, kimseye muhtaç etmeyecek….Pek çoğumuz belki evliliğin içinde eş pozisyonundayken ne çok şeye sahip olduğunun farkında değil. Güzel bir söz duymuştum. “Senin beğenmediğin hayatın bir başkasının hayali olabilir” diye. Ne doğru dedim. Eşleri her sorumluluğunu yerine getiren, sevgi saygı gören pek çok kadın aslında ne yaşadığını bile bilmiyor. Gerçekten de birilerinin beğenmediği hayata ulaşmaya çalışan, mutlu bir yuvanın hayaliyle yanıp tutuşan çok insan var.Bu programlardan kendi adıma ibretlik bir ders çıkardım. Evlilikte sorumluluğunu yerine getirecek bir eş arayışı ne çok insanın özellikle de kadının canını yakmış. Şimdi yaşı genç, çalışan, evliliğin getirdiği monotonluktan sıkılan genç hanımlara ve beylere bir tavsiye. Bir tek gün dayanın bir evlendirme proğramını baştan sona izleyin. Sizin beğenmediğiniz hayata özlem duyan ne çok kadın ve erkek olduğunu görün, sımsıkı sarılın evinize,eşinize…