Genel anlamda başarılı olmanın bilinen, daha önceden pek çok kez denenip bulunmuş yolları vardır. Bu yolların dışında izlenecek herhangi başka bir yolu asla onaylamayız. Biz bu mevkilere gelebilmek için çok uğraştık, çalıştık. Senin bu tepeden inme, kestirme yolların… Sen verili dizgeye uyum sağlamayı kolay mı sanıyorsun?! Bunca yıl biz, boşuna mı emek verdik, yorulduk?!… Aynı yollardan sen de geçeceksin elbette!

Bak yoksa dışlanırsın! Üstelik bunca yıllık birikimi reddedecek adam da değilsin! Bu birikim senin aklının ucundan bile geçmeyecek ayakoyunlarıyla kazanıldı. Bu düzenin sahibi bizleriz: biz onun uygulayıcıları… Hayata atıldığımızda bu düzen tüm acımasızlığıyla hüküm sürüyordu; kurumlarıyla; kurallarıyla aleyhimize işliyordu. Çok zorluklar çektik; doğru… yine de onun dişlileri arasında varolabilmek için onu yıkmamız gerekmedi. Çünkü sınırlarımızı aşmak, evrensele ulaşmak gibi olmadık yetenekler sergilememiz istenmedi. Sadece uyum özelliklerimizi geliştirmeliydik. (En zoru bunun ayrımına varmaktır; bu iyiliğimi unutma!) Gerisi çorap söküğü gibi geldi: önce onu kullanmayı, sonra yönetmeyi öğrendik.

İlkin verili kuralları kendi koşullarımız içinde kabullendik ve ona göre saf tuttuk. Aramızda çıkan karşı görüşleri, çelişkileri; yıllar içinde gerek toplumsal, gerek kişisel deneyimlerimizle geliştirdiğimiz üstün uyum yeteneğimizle içselleştirdik. Çıkıntıları iyice törpüledik ki, kimseye batmasın!

Eee, sonra -diyalektik sağolsun- bir zamanlar görünmemek için gizlendiğimiz, önlerinde el pençe divan durduğumuz eskiler yavaş yavaş ölmeye başladılar. İşte o zaman bir güç olarak kendimizi ifade edebilecek düzeye eriştik! Meydan bize kaldı. Ta ki senin gibi bir hıyar karşımıza çıkıp, daha önce hiç düşünmek zorunda kalmadığımız gereksiz konularda başımızı ağrıtıncaya kadar!…

Olsun! Bu pek öyle çekinilecek, korkulacak bir durum değil, hani! Elbette çıkar birliğimiz seni de içine sindirebilecek yapıdadır. Ama ısrar edersen -ki bunu düşünmek istemiyoruz- seni yok sayarız, olur biter. Hiç kuşkun olmasın, üstüne de bir güzel uyku çekeriz ve unuturuz! Biz senin gibi çook ‘yaratıcı yeni’ gördük. Yeminle söylüyorum!…

Tabii senin bilmediğin çok şey var: şimdi sen, bizim yıllarca sindirmeye çalıştığımız bu düzenin kurallarından, bunların değişmesi gerektiğinden dem vuruyorsun ya… İşte, bu açıkça bizim varolma koşullarımızı tehlikeye atmaktır!… Bu düzen işlemez hale gelirse biz ne halt ederiz, sorarım sana?! Hızla değişmeye zorladığın koşullar, yıllar içinde belirlediğimiz konumlarımız… Sen çıktın çıkalı rahat değiliz anla, artık!…

Ya, kardeşim bari biraz zaman tanı bize, senin karşında konumlarımızı belirleme şansı tanı… Hiç değilse kendimizi güvende duymamıza izin ver. Bundan dolayı bizi suçlayabilir misin? Basit bir korunma içgüdüsü! Hepsi bu!…

Tamam, biraz da senin açından bakalım: diyelim ki, yıllarca aranıp bulunmuş, belirli veriler ışığında kurulmuş bu düzen -olur ya- bir gün işlemez hale geldi. Elimizden geleni ardımıza koymadığımız halde… Ve yapacak hiçbir şeyimiz kalmadı -çaresiz kaldık anasını satıym- ya da ileride yeni bir düzene ihtiyaç duyduk ansızın, söz ilk sana başvuracağız! Şimdi lütfen kaos, düzensizlik gibi şeylere yol açmayalım! Küseriz bak!

Son söz olarak…

Ulan seni gidi ‘yetenekli yeni’ seni… Asla bizleri kolayca altedebileceğini düşünme! Önce bize boyun eğeceksin!… Gelecek kuşaklara bizi: başarılarının sırrını anlatacaksın; bizlerden ne çok öğrenerek, yararlanarak başardığını… Hayatımızın sonbaharında bizim de buna ihtiyacımız var ulan!