Bir gün sabaha karşı “Garip ölmüş” dediler. Sanki biri kulağımıza “Her ölüm erken ölümdür” fısıldamış gibi kaldık. “Ben yanına giremem, yüzüne bakamam” dedim. “Olsun git, ölü evi boş bırakılmaz” dediler. Gittik.Bıçak bedenin sıcağını alır mı? Herkese havlayan köpek, evi dolduran onca insana karşı havlamadan sakin ve mahzun durabilir mi? Duruyormuş, gördük. Bahçenin köşesindeki dalları yüklü nar, hayatta herşeye rağmen, bir insana vazgeçmemesi gerektiğini duruşuyla anlatamamış olabilir mi? Olabilir.Bayram arifesi öğlene yetiştirip defnettik. Rahmet yağdı çisil çisil üzerine. Hayretten şaşkın düştük. Bakkal borcu birikmişti. Sayfalarca “sigara” yazılıydı kağıtlarda. Yastığının altından kuru ekmekler topladık. Bir tek oğlunun döktüğü gözyaşlarına inandık.Ey insanoğlu şaşırma! Daha kefenin zedelenmeden arkanda bıraktığın insanlar birbirlerine düşecek. Menfaat uğruna yüzlerde sahte tebessümler taşınacak. En yakınların yokluğun sayesinde değer kazanan kağıtları konuşacak. Onun için, yaşarken elinde avucunda hiçbir şeyinin olmaması belki iyidir. Yüreğinde biriktirdiğin sevgi, dizinin dibinde eyleşen bir kuyruk, bahçende büyüyen çiçek, ağaç belki de en büyük servetindir. Kimbilir?Sana “anne, baba” diyenlere işte en çok bunlardan bahset!bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape