olağan bir gün. sabah kalkıyorum ve bir kişi beni msn listesine eklemiş. zaman zaman oluyor. genellikle site hakkında görüşlerini bildirmek istiyorlar. “postliner” kod adlı kişinin o arkadaşlardan biri olduğunu düşünüdüm önce.listeme ekler eklemez “selim abiiiii” gibi bir mesaj alınca şarşırdım. bu da kimdi böyle. net üzerinden tanıdığım hiç bir kimse ile bu tür bir yakınlık oluşturmamışımdır. oluşturmayı da düşünmüyorum. e o zaman kimdi bu? hemen akabinde gelen “ben…” ile başlayan mesaj herşeyi açıklıyordu fakat şaşkınlığım yerini hayrete bıraktı. bu, benim kuzenimdi.onunla bayramdan bayrama görüşebiliriz ancak. özleriz birbirimizi, severiz. bir araya gelince saçlarını karıştırıp, havaya kaldırıp döndürmekten başka bir eylem yapacak kadar birlikteliğimiz olmaz genelde. fakat daha önceleri, ben de bir çocuk iken, çamurdan arabalar yapar iken paylaştığımız çok şey oldu doğal olarak. o benim kuzenim.ilk anda “nasıl olur” diye düşündüm. en son onu çamurdan araba yaparken “şu kaba su doldur getir bakayım” halinden hatırlıyordum. ama şimdi yüzlerce kilometre uzakta, karşımda benimle “msn” denen iletişimi son noktaya vardırmış bir bilişim nesnesi ile sohbet ediyordu. bu gelişim hangi aralıkta olmuştu. evet bi ara “selim abi senin bi siten var değil mi” dediğini hatırlar gibiyim ama… bu kadar çabuk nasıl öğrendi interneti, kendine “ingilizce” bir nick seçmeyi, mail hesabı açmayı, msn’ye kayıt olup, internet kafeden tıkladığı browser ile araştırma yapıp, msn’ye kayıtlı e-mailimi bulup da bana ulaştı.işte bu süreci nasıl bu kadar kolay hallettiğini anlamadım. hala da anlayamıyorum. kendimi onun yerine koyuyorum, sessizim, akrabaların yanında pek konuşmam, boynumu bükerim ama küçük detaylarda bile zeki olduğumu gösteririm. buraya kadar tamam da yahu nasıl bir anda bu sürece geldi bu çocuk.ona anafikir.com domainli bir e-mail hesabı açtım. pek sevindi. hesabı açarken “yahu bu çocuk bunu nasıl kullanabilir ki” diye düşünürken, ertesi gün “selim abi napıyosun bakalım” başlıklı bir mail aldım. gözlerime inanamıyordum. hayır çok üstün yetenekler gereken şeyler değil bunlar ama işte bilemiyorum… birden sindiremiyorum bu süreci…insan bünyesi teknolojiye alışıp, ustaca kullanma adaptasyonunu ne hızlı gerçekleştiriyor. teknoloji ürünlerini ne kadar çabuk benimsiyor ve sanki yıllardır kullanıyormuş gibi önemsemiyor. bana sorarsanız ben hala (çalışma prensibini bilsem de) televizyonların içine nasıl adam sığdırılıyor, böyle bir şey nasıl mümkün, o kabloların arasından koca görüntü nasıl çıkıyor gibi düşünceler sahibim.zaten yaşlı insanların da çevreyi benim gördüğüm gibi göremediklerini, hatta önlerinden geçip gitsem beni farketmemelerinin doğal olduğunu düşünüyorum. halbuki böyle bir durum söz konusu değil. işte dedim ya empati kuramıyorum. başka bir açıda aynı görüntünün olabileceği ihtimalini hissedemiyorum.Görkem defalarca dedim ama “afferin yahu”…______________www.anafikir.comfikrin kadar varsın…