Emma Goldman, 27 Haziran 1869 yılında, o dönemler Rusya’nın kontrolünde olan Litvanya’da bir Yahudi ailenin kızı olarak dünyaya geldi. 13 yaşındayken ailesi ile birlikte St. Petersburg’a taşındı. Kısa bir süre sonra II. Aleksander’ın öldürülmesiyle başlayan siyasi kargaşa ve baskıdan Yahudiler de etkilendi ve katliamlara maruz kaldılar. Aile bu karışık ortamda maddi sıkıntılar yaşadı ve Goldman okulu bırakmak zorunda kalarak bir fabrikada çalışmaya başladı. İlk kez devrimci düşüncelerle burada karşılaştı, ayrıca Çernişevski’nin “Ne Yapmalı?” adlı eserinden çok etkilendi ve bu ileride oluşacak olan anarşist düşüncelerinin temelini oluşturmaya başladı. 15 yaşında babasının onu evlendirme fikrine karşı çıktı ve 17 yaşında ailesinin isteği üzerine kız kardeşi Helena ile birlikte ABD’ye göç etti.
Burada da bir tekstil fabrikasında çalışmaya başladı. 1886’da yaşanan HayMarket Olayı sonrasında dört anarşistin öldürülmesi olayından etkilenerek, anarşizmle ilgilenmeye başladı. 1887 yılında fabrika işçisi olan Jacob Kersner ile evlense de anarşist hareketler ile ilgilenmesi evliliğini kısa sürede sona erdirdi. Ailesini ve kocasını bırakarak NewYork’a gitti.Burada ABD’deki anarşist hareketin önemli figürlerinden olan Alexander Berkman ile tanıştı ve beraber yaşamaya başladı. 1892’de de Berkman ile birlikte Henry Clay Finch’e (Homestead Pennslyvania fabrikasında yapılan grevi silahlı muhafızlar yollayan kişi) suikast planları yaptılar, fakat plan başarısızlıkla sonuçlandı. Henry Clay Finch yaralanarak kurtuldu. Berkman 22 yıl hapse mahkum edildi.
“İş isteyin. Eğer iş vermezlerse, ekmek isteyin. Eğer ekmek vermezlerse, ekmeğinizi alın.” söylemi ile işçileri kışkırttığı için 1893 yılında tutuklandı ve 1 yıl tutuklu kaldı. Emma Goldman, ilerleyen yıllarda, “doğum kontrolü” hakkında bilgilendirici dökümanlar, “zorunlu askerliğe hayır” adlı kurdukları dernek ve I.Dünya Savaşına karşı olan birçok harekete katılması gibi nedenlerden dolayı bir çok kez tutuklandı.
Anarşist hareketleri nedeniyle Amerikan vatandaşlığından atılarak Rusya’ya sürgün edildi. Anarşizm ve Sosyalizm ayrılığına rağmen Rusya’da Bolşevikleri destekledi. Rusya’da tanık olduğu politik baskı, zorunlu çalışma ve bürokrasi gibi nedenlerden dolayı Bolşeviklere duyduğu yakınlığı yitirdi ve bunu “Rusya’daki Hayal Kırıklığım” adlı eserinde belirtmiştir. Sürgünde edilebileceği haberlerinin yayılması sırasında bir İngiliz maden işçisisi İngiliz vatandaşlığına geçebilmesi için evlenme teklifi etti ve bu sayede İngiltereye gitti ve İngiliz pasaportuyla da bir çok yeri görme imkanı buldu. 1928’den 1936’ya kadar Saint-Tropez’de yaşadı ve burada da “Hayatımı Yaşarken” adlı 2 ciltlik otobiyografi kitabını yayımlamıştır.1936 yılında İspanya Devrimi başlamadan kısa bir süre önce Berkman intahar eder ve 67 yaşında olmasına rağmen Emma Goldman İspanyol Devrimi’ne katılmak için İspanya’ya gider. Faşizmin Avrupa’da yükselmesine üzülse de düşüncelerinden taviz vermemiştir.Emma Goldman 14 Mayıs 1940 yılında Kanada’nın Toronto şehrinde ölmüştür. Haymarket İsyanı sonucu asılan dört anarşistin gömüldüğü yerin yakınına Chicago’da gömüldü.Kadın haklarınında savunucusu olan Goldman, cinsiyetler arası eşitsizliğin giderilmesi gerektiğini ve bunu kadınların başarabileceğini vurgulamıştır.“İlk olarak, kendilerini bir seks metası olarak değil, kişilik sahibi bireyler olarak değerlendirerek, ikincisi, kendi bedeni üstünde kimsenin hak iddia etmesini kabul etmeyerek; Tanrı, devlet, toplum, koca, aile vb.’nin hizmetkarı olmayı reddederek; kendi yaşamını daha basit, ancak daha derin ve zengin yaparak. Yani, tüm karmaşıklıklarıyla yaşamın anlamı ve içeriğini kavramayı deneyerek, kendini kamusal görüşün ve kamusal kınamının (dışlamanın) korkusundan kurtararak. Kadını seçim sandıkları değil, ancak anarşist devrim özgürleştirecektir; (anarşist devrim) onu Dünya’da daha önce görülmemiş bir güç, özgür erkekler ve kadınların oluşmasını sağlayacak kutsal ateşten bir güç haline getirecektir”. diyerek de kadınlara öncülük etmiştir.Tutkuyla dans ettiğinde onu eleştirmekte olan yoldaşlarına da Emma Goldman şöyle cevap verir:dans edemeyeceksem, devriminiz sizin olsun!Kızıl Emma’ya göre; (tanıtım bülteni)
yorumlar
ee ön sayfa olunca geç olsa da yayınlanıyor:)
sanırım benim ahkamı okumuşlar.
Tutkuyla dans ettiğinde onu eleştirmekte olan yoldaşlarına da Emma Goldman şöyle cevap verir:dans edemeyeceksem, devriminiz sizin olsun!bence entelektüellerin böyle bir sorunu var, yaşamda tutkuyla coşkuyla yapılan, yapılması gereken eylemleri kendilerine yakıştıramıyorlar.
etkileyici
çok başarıl bir ön sayfa yazısı. sıkıcı değil, detaylara boğulmamış. çok beğendim.
Çok takdir ettiğim bir insandır kendisi. Yazı da başarılı olmuş, tebrikler.
roman gibi bir hayat. Tebrikler, @mucizem
teşekkürler arkadaşlar.son linkte Emma Goldman’ın “dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir” kitabının tanıtım bülteninde belirtilen fikirleri dikkat çekici evliliğe ve kadını bakışı açısından.Örneğin;”Evlilik,insan doğasına aykırıdır, esas olarak kadınları baskı altında tutmaya yarar ve bir kurum olarak kadınların cinselliklerini özgürce yaşamalarını engeller. Kadın ve erkek arasında aşkla kutsanmamış her türlü birlik fuhuştur.” diyor.
evlilikte eğer aşkla kutsanmamışsa fuhuştur.
evlilik aşkla kutsanmış birlikteliği etkiliyorsa eger.
Bu kadınla kim dans eder ki, surata bak, mendebur, özellikle 2.resim, gülümse biraz yaw..Güzel bir yazı Tebrikler..
Bu arada duyduğuma göre yeni blog açmışsın pbk..Geliriyle bi kaç bin öğrenci okutursun artık.
Gelir diye birşey yok, buradan birileri kızar gönderirse, hikayelerim biryerde toplu dursun istedim, olay bu..Blogun parayla ilgisi yok..
inanamıyorum, seni yanlış tanımışım..
Nasıldım da nasıl oldum ki..
Parayla ilgim yok demişsin..Hiç yakıştıramadım..
yok tabi, para dediğin ne ki, herşey para mı, bak Emma ya, insanlar amaçları uğruna anarşist oluyorlar..
Her şey para değil tabi ki.Gayrımenkul var, hisse senedi var, fonlar var, altın var..
niye PBK dans etmek için illa erkeğe mi ihtiyaç var.
Dünya sadece 1 cinsten ibaret değil ki Muzicemsin, ne kadın olarak ne de erkek olarak yaşanır..Hayatla dans ederken gerçeği inkar etmeden yaşamak gerekir.. Kadın ve erkek arasında aşkla kutsanmamış her türlü birlik fuhuştur.” diyor.Bence yanlış diyor, bunu demek istedim, aşkı bulabilen insanlar var bir de sadece sevgi için evlenen binlerce insan var..Aşk dünyaya her gelenin yaşayabileceği bir kavram değil, Aşk lükse ihtiyaç duymadan şansına yaşayabileceğin bir piyangodur, sadece..
piyango olduğu ve herkese bu piyangonun çıkmaycağı konusu doğru. fakat ya kendi isteği dışında hatta hiç istemedikleriyle evlendirilenlere ne demeli.
harita evliliği mantıksız saymadım ben. Emma’da evliliğin özellikle kadınların bir takım özgürlüklerinin engellendiği bir baskı unsuru olarak düşünüyor.
Sadece kadınların değil. Erkeklerin de özgürlüğünün engellendiği bir kurum evlilik. Kadın ve erkeğin, birbirini görmek, yahut elde etmek için neredeyse hiç çaba sarfetmediği, yahut buna gerek kalmadığı bir kurum. Kişilerin özel alanlarını yokeden, üzümleri birbirine baka baka karartan, ‘bir’ ve ‘aynı’ yapan, tüm renkleri karıştırıp ‘beyaz’ da karar kılan, aşkı süpüren kurum. Anarşizm son tahlilde devletin varlığının ortadan kalkmasını amaçlar. Evliliğin de küçük bir devlet olduğunu varsayarsak (kurumları, rolleri, görevleri ve ülkesi denebilecek ‘ev’i ve tebası denebilecek çocukları ile birlikte) bir anarşistin evlilik kurumuna bu açıdan bakması çok doğal. Anarşist miyim neyim…
Kadın hakları, demokrasi, Hıristiyanlığın yaratılışında vardır. Erkekten bir şey kalmamıştır; bu yüzden kadınlar kendilerini erkekleştirmeye çalışırlar. Ancak yeterince erkek olan, kadındaki kadınlığı kurtarabilir. Kadın haklarını kazanan kadını İbsen, şu tipik evde kalmış kız yaratmıştı. Kadın, erkeğin kaburgasından mı yaratılmıştı? Harika yoksulluğu kaburgalarımın, diyor erkek. Kadın, hak kazanarak gücünü de itibarını da yitirmiştir. Bourbon sülalesi zamanındaki kadınların mevkii neydi, şimdiki ne?Erkekle kadın arasında eşitlik imkansızdır. Çünkü aralarındaki savaş sonrasızdır. Zafersiz barış olmaz. Barış ancak, aralarından biri, ötekine üstün gelince gerçekleşir. Kadınla eşitliğe kalkışmak tehlikelidir. Eşitlikten hoşlanmaz o. Erkek gerçekten erkekse, ona boyun eğmekten zevk duyar. Mükemmeliği ve mutluluğu, her şeyden önce analığındadır.
ne demek istediğini şimdi daha iyi anladım zaman konusunda mucizemim. 🙂
zaman kaybetme konusunda mı 😉
evlilik kurumu tıpkı kapitalizm gibi bu kadar çok insanı bu kadar mutsuz etmesine karşın hala ayakta. neden? çocukların bakımı ve büyütülmesi için daha iyi bir alternatif yok da ondan. yani ehveni şer olarak görülüyor. çoğu evlilik ayakta duruyor görünürken içten çürümüştür aslında ama en zayıf karakterli insanlar bile, psikopat/sosyopat değillerse anne ve baba rollerini iyi bir performansla sürdürmeye çabalar. hatta bu rollerin hatrına karı koca rolü yaparlar.çocukları evlilik kurumu içinde yetiştirmenin alternatifi çocuk esirgeme kurumunda yetiştirmektir. yani bir devlet kurumunda. bu da beterin beteri olur kanımca.
Benim uykumu getirdi 🙂 bilmiyorum baska kımde oldu bu
Yarenay, durum okadar vahim yani.
neden çocuk esirgeme olsun ki? ebeveynin birinde yaşayabilir çocuk. bence kavga ve gürültüyle yetişmesinden daha iyidir.huzursuz ortam cocuğun hayatında daha büyük yaralar açabilir diye düşünüyorum.
hem de ne büyük yaralar, kimsesiz çocuklar kurumundaki sevgiye muhtaç çocukları gördükçe içim yanar..
Huzurevi ve Kimsesiz çocukları ziyarete fırsat buldukça giderim. içim çok acıyor ama hayat…
türkiye’de aptalca toplumsal değer yargıları değişemediği için yalnız ebeveynler – kadın ya da erkek – çocuklarını dört başı mamur yetiştirme konusunda zorluk çekerler. en büyük zorluğu da çocuk çeker, senin baban/annen nerede diye sorup durur toplum. çünkü illa ki her aile diş macunu reklamındaki gibi olmalıdır.keşke bu bir halta yaramayan toplum değerleri değişse ve tüm aile fertlerimiz kanbağına değil kendimiz seçimimize bağlı olsa. daha doğrusu kimi anarşist ütopyalarda olduğu gibi “seçilmiş cemaatlerde” yaşasak. çekirdek ya da kabile tipi aile tarihe karışsa. ailenin arkasından özel mülkiyet, sonra devlet müzeye kalksa…
Anarşist hareketin önemli kadın figürlerinden birisiydi, yazı için teşekkürler. Yakın zamanda Paris’te banliyö kalkışmaları, yunanistan isyanı gibi önemli toplumsal başkaldırı hareketleri, anarşist düşüncenin ne denli köklü ve etkin olduğunu da gösteriyor bence, yakın geleceğin ayaklanmalarla dolu olacağını ve anarşizmin önemli bir rolü olacağına inanıyorum.
thing hoş gelmiş:)
sütyenci Ahmet’ten sonra bu reklam işi de moda olu yahu.
Hakkat özletti kendini amet abi. Yeni modeller gelmiştir kesin, uğrar yakında.
sende mi tıkladıydın ki linki, o kampanya kadınlar içindi ki:)
teşekkürlerÇiçekÇiçekçiçiçek gönderonline çiçek siparişikadıköy çiçek