Yakın zamanda kendisinden aldığım ve bilgisayarımın her başına geçtiğimde açıp okuduğum,biricik dostumdan gelen bir mail! Benim için Elif Şafak’ın Aşk’ının bundan başa tüm yorumlara kapandığı nokta,bir kitabın tahlilinden alabileceğim maksimum haz! Onun bu kitaba bakışını burada fazlasıyla paylaşmak istedim…!Sevgili dostum,senden habersiz mailini aynen kopyaladığım bu yazı yayımlanınca ilk işim seni haberdar etmek olacak,belki yazını burda görünce,sana burda yazman konusunda ettiğim ısrarlarım bir sonuç alabilir…Hafif’te böyle bir üslup eminim ki çok sevilecektir…”SEVGİLİ BEBEK;Seni çok özlediğimi bilmeni,ve gelmene az kala seni heyecanla beklediğimi bilmeni isterim..çok az bi ihtimalle eve donuse az kalmasına rağmen sen sanal alemın cezbine kapılıp bu yazdıklarımı bir netcafede,yada emaaaannn eman eman eve gittiğimde okurum maıllerımı,feysbuktaki hayran kitlemi diyerek dönüşte okursunn..bak orasını bilmem,bilemem…beni de ilgilendirmez zaten banane…ne kadar zevzekçe yazıyorum ve bos konusuyorum demi,ama sana şımarmayı ve gerzekçe konusmayı cok ozlemısım napıyım deşarj olmaya ihtiyacım varrr…Benım kültürlü,dolu, dostum sayende bi kitap daha okudum ve ıcınde kayboldum…elif şafaktan bahsediyorum…daha bitmedi ama akşamları yorgunluğuma rağmen,uyksuuzluğuma rağmen tüm tv,radyo ws. herşeyi bırakıp taaa ki karşısında uyuyakalana dek kitaba dalıyorum..mevlanaya,şemse,çöl gülüne,keraya,ellaya,bardaki sarhoşa,baybarsa,zaharaya yani kısacası tüm karakterlere aşığım…kötü karaktere,iyisine,kötü olduğu,kirli olduğu içinden kendınden tiksinip te allahın kendsını unuttuğunu sananlara,mevlanayı,şemsi küçümseyenlere,sarhos olduğu ıcın allahın kendısınden vazgecmesının sacma olduğuna ve herkesın gunahı kendısınedır diye yorumda bulunanlara aşık oldumm…bir insanın her nereden olursa olsun,kim olursa olsun içinde duyduğu acizlikleri,allahtan utanmaları,kendını kimi zaman gunahkar hissetmesi kimi zaman allahı unutması gibi insana dair her tur duygu,her tur bocalama,her tur sancıyı bu karakterlerde bu kıtapta buldum…sayfasını yanlıs hatırlayabılırım ama 240 olabılır o sayfadakı ınsanın yoldaşı,dostu olması gerektığının onemlı olduğunu belırtırken ve bu cumlelerı okurken senı anmam,cesıtlı yerlerınde kesın dostum da bunları okurken bizi yada başka birini işte, düşündü ve yasadığı seyın o kadar da kotu olmadığı,o kadar da onemlı olmadığı,hayatta daha onemlı sevgılerın,askların olduğunu hatırlayarak içini ferahlattığını dusunmem gıbı turlu seylerde mutlu oldum,benı sana kattım,sen ben olmustun zaten dedım..arkandan okuduğum cumlelerı onden senın okumus olmanı sureklı hatırlayıp mutlu olmam ws.!!Bu kıtap her telden karakteri içinde barındırıp her turden ınsanın allahla olan sohbetını aktarmıs..her karakterde kendımı buldum..ben anladım kı bazen çöl gülü fahişeymişim,bazen bardakı sarhos,bazen baybars ve en cok ta ella!! onun evlılığındekı sıkıntıları,asık olmayısı ve 40ından sonra askı araması,amacının sureklı evı ve cocukları,yemek pişirmek olması gıbı en kucuk detaylar bana acaba dedırttı??acaba ben de mı ella olma yolundan gıdıyorum…acaba evlenmeyı dusunduğum adama ben ona asık mıyım dıye kendımı sorgulamam bıle kocaman bır ısaret mı benı ella olma yoluna surukleyen?? tum bunlar içimi karartırken bu seferde şemsi kattım her hücreme! insan bir yerde tevekkül etmeyi bilmeyi…yapabıleceğının en ıyısını yapmalı ve fakat sonra kendını allaha teslım etmeyı,alın yazısına bırakmayı bilebilmeli…evet hayat budur…kendın için en ıyısını yap ama sonra kendını teslim et,rahat bırak,allahın karsılığında sana verdıklerıne razı ol!! bunu duusndukten sonra yanlıs yapmadığımı anlıyorum..benı cok seven ve bana değer veren bı erkek,ve benım de ona cok buyuk ask olmasada verdığım sevgı,saygı…ınsan BUNLARI NEDEN HARCASIN Kİ GELECEĞIN ONA NE GETIRECEĞINI TAM OLARAK BILMEDEN..EVET BELKI BEN ELLA olabılırım fakat cok mutlu da olabılırım…o halde secımımı yapıp,kı buna kesın gozle bakmayıp hayatın bana getıreceği herseye acık olarak,her an secımımı değiştirip benım ıcın yararlı olacağını duusunduğum bır baska seceneğe kayma olasılığını unutmayarak, bundan sonrakı herseyı allahın getırdıklerıne,alın yazısına tamaatkar olarak gecırmeyı duusunuyorum..Bu kıtabı olumsuz manada elestırenler yada eksık yonler bulanlar var mıdır bılmem ama ben o kadar usta olamadım yada yaralarıma çare olduğu ıcın cok kutsallastırdım..ama pısman değilim..sonucta ruhuma huzur verdi,bir şeyler kattı bana…Aynı kazana attığımız,aynı corbayı pısırmeyı arzuladığımız ve aynı malzemelerı hazırladığımız her gun sen bende,ben sende olmak dileğiyleeee…aziz dostun ZAHARA..dermişimmmmmmm:))))) yok kız benim lan ben, sadık dostun!!! “Sayfa 240’ı okurken,senden,kalbinin en arka odalarından aldığım gerçek bir sevgi doğrultusunda aklıma gelen tek isimdin birtanem!!! Lütfen hayatımdan hiçbiryere kaybolma!Seni çok seviyorum!
yorumlar
allam benim niye böyle arkadaşlarım yok.. seçimlerim mi yanlış nedir? bende maillerimden birini yapıştırmak isterdim ama mailde kalmasında feyda görüyorum.bi de kahramannn diye bağırmak istiyorum. şiştt elif diyorlar kahramam, yetiş. 🙂
Morfik,aramısda kalsın ama.. Böle bi dosttan herkeste yok öylee… Üzülme o yüzden mail kutunun içeriğinee…::d
İyi güldürdün Haritaa:))))
haritanın medeni cesaretinden ötürü ben de en azından bişiler yazmadan sadece fıkra yollanmış olanlarından olduğu gibi göndermeyi vazife kabul ettim.not/ normal bi maildir..
Elif Şafak’ın Aşk romanını okudum. Şimdiye dek okuduğum en berbat romanlardan biriydi. Teknik idare eder. Hatta etmez bile. Hemen her sayfada ‘gidiyordu rüzgara kapılıp uçan balon misali… Geliyordu yüreğinden akan pınar misali… Falan misali.. Filan misali…’ diye Sezen Aksu’nun şarkı sözlerine dönmüş cümleler.İşin garip tarafı, Amerika’da yaşayan Ella karakteri de aynı şekilde konuşuyor; Mevlana karakteri de, Şems de, Fahişe de.Hepsi Sezen Aksu ağzıyla konuşuyorlar. Elif Şafak, karakterlere elbise giydirememiş en evvel. Bilmiyor bu işi.Haaa… Belli ki, hatun kişi biraz tasavvuf edebiyatı karıştırmış, tarikat yaşantısı ve nefis tezkıyesi denen süreci duymuş, belki bir iki kaynaktan okumuş. Yanmak, pişmek, olmak ve ermek safhaları filan. Öf..Sadece o kadar.Bunları anlatan bir broşürü de okumuş olabilir. Zerre kadar da tasavvuftan anladığı yok. Daha beterini de yapmış. Bilip bilmeden Müfessir olmuş hatun kişi. Bakıyorsunuz, babalar gibi Kuran yorumluyor. Oh be.. Ne iyi. Kafana göre, hoşuna giden şekilde, senin yaşamını meşrulaştıracak kisvede yorumla gitsin Kuran’ı.Dedikleri yanlıştır, demiyorum. Ama belli bir sistematik olmadığı için hatunda, çelişkiler tonla. Teknik hatalardan geçilmiyor. (İslam ve tasavvuf hakkında)Tasavvuf düşüncesini de kendine uygun şekilde oh, ne ala, yoğuruvermiş.İbadeti atmış bir kenara -gerek yok kabilinden- birtakım doğaüstü ve seçilmiş kişilere münhasıran tezahür edebilecek yetenek ve olayların etrafında ne güzel bir iman resmi çizivermiş.Bence bildiği işi yapsın hatun. Sıradan aşk romanları yazsın. Ya da tasavvufu Elif Şafak’tan öğrenecek arkadaşlara aynen böyle rehberlik etmeye devam etsin.
çok şükür Elif Şafak’ın Aşk romanını okumamak için bir neden daha… ayrıca soyadını yabancı dile çevirttiği yayınlarında Shafak yazdırmasına da sinir oluyorum. insan oraya bir * atar dipnot koyar. gavura okutacam diye Türkçe’yi katletmez.
Şükür ki o şekil yazımını koymuşlar. Genelde Elif Şafak’tan hoşlanmayanlar Shafak’ın son hecesini daha farklı bir ingilizce telafuzla yazıyorlar. Benim kafamı karıştıran da, madem öyle, neden Alif değil?
Shafak mı!… Bak bunu duymamıştım.Bak sen şuna.Ulan madem edebiyatçıyım deyip ortaya çıkıyorsun, roman yazmaya yelteniyorsun, bari adını doğru dürüst yaz arkadaş.Klasik Arap müziğini çok severim. Ümmü Gülsüm’ü internetten dinlerken ‘Om Kalsoum’ diye yazmalarına birşey demem. Çünkü alfabeler aynı değil. Biri Arap alfabesi, diğeri Latin alfabesi.Ama kardeşim, senin adın Latin harfleriyle yazılıyor. Shafak, diye kendi adını tahrif edip okutmaya çalıştığı adamların da alfabesi Latin alfabesi. Bu nasıl bir yaranma çabasıdır, nasıl bir çaptan düşmüş oryantalizmdir, nasıl bir özentidir!…
fakat benim mevzu ettiğim yazım şekli bloglarda filan değil. bilakis kendi yabancı dilde basılmış kitap kapaklarında… yani bir editör elinden geçiyor bu kitaplar. geçiyor olmalı değil mi?
Acaba kendisi Quentin Tarantino’yu yazarken:(alfabemizde Q olmadığı için)Kûentin Tarantino mu diyor? Öyle mi yazıyor?
Babba Ve Pitch!…Ahuhaha.. Wouuww.. Yeahh!
ahahahahahahaha!
Editörü kendisi olmalı herhal. Yoğusam ne deye yazsın shafak. Öyle deel mi gardaşlık?
amazon.com’dan paraya kıyıp bir kitabını getirtmeli. editörü kimmiş diye baktırtmalı mı ne?
bu yorumlara @kahraman fena bozulacak fena. çok sever Elif’i. üstüne gül koklamaz. o derece yani. vayy. ben kaçayım yavaştan.
Bu arada maili gönderen hatun kişinin yazdıklarını dehşet içinde okudum. Kaderine razı olacakmış ve de aşık olup olmadığını bilemediği bir adamla evlenecekmiş, ne de olsa geleceğin ne getireceği belli olmaz deel mi? Yuhh. Bu kadarına da pes doğrusu. Mailin sahibinden gerçek özür dilerim ama ben bu kadar düşüncesizlik, bu kadar aldırmazlık görmedim. Yahu bir insan nasıl bu kadar rahat olabilir sevvip sevmediğini bilmediği bir adamla evliliği düşünürken. Ben bu tür insanlara “otomatik patlıcan” diyorum.
Eğer bir editöre para vermişse çok yazık.Yok, eğer kendisi yapmışsa (Edite etmişse, yeahh…) -hiç şaşırmam-o zaman adıyla, sanıyla, kitabının redaksiyonu, Türkçesi’yle bu mutasavvıf hatun kendi içinde tam bir bütünlük oluşturuyor.Her bir şeyi tam uyum içinde.
Ben “elif”i gördüm ve mertek sandım.
:)))))))))))))))Yaşa Kelkör!…
İngilizce basım kitaplarındaki bu durum benim de hoşuma girmiyor ama bu tutumunun tek suçlusu da kendisi değil bir yerde. Bir Çek yada Macar yazarın adının okunuşu konusunda çoğu zaman biz de güçlük çekeriz. Ki o nedenle global çapta isim yapmak isteyenler ingilizce okunuşu ile yazarlar. Nahoş bir durum ama bu durumun tek suçlusu da o değil. Bir Alamanın yada Fransızın isim yazımını telafuz etmek o kadar da güç değilken Türk yada Macar isimlerindeki ve yazımlarındaki telafuzların bilinmemesi sadece onun suçu olamaz. Türklerin dünya çağında yeteri kadar isim yapamamasındandır bir yerde. Hele ki isminde ğ yada ş gibi harfler olan insanların isim yazmaları güç olur. Aslında Pati’nin dediği gibi kapak altına *Dipnot şeklinde Shafak şeklinde de yazabilirdi. Fakat Kapıkuleden öteye gidemeyen yazarların bu konuda daha titiz olmaları kolaydır ama Elif Şafak gibi romanlarını zaman zaman İngilizce dahi yazan dünyalı bir yazar için bu durum biraz daha zordur.
@morfik, boşa üzülme yaaa. elif @ilmare’nin arkadaşı olursa senin de arkadaşının arkadaşı sayılır:))
akoni 🙂 kaça kadar sayılıyor diye günaydın esprisi adına herkesten özür dilerim. uyanamadım da daha. aslında uyumadım da ve bu daha çok uyanmayışımın nedeni oldu.buldum..buldum..
morfik, kafan çok mu yorgun? uykusuzluğun en büyük nedenlerindendir
kafa ve yorgun u anlamdaş kelime olarak kullanabiliriz akoni.. o kadaa yanee.
kahve içersen kendine gelirsin 🙂 şekersiz olsun lütfen
ah akoni çok kötüsün, ben en iyisi yatayım.. iftara doğru kalkarım artık. 🙂
evet morfik unuttum yaaa. özür dilerim sen uyumana devam et:(
27 gün nasıl geçer saymakla bitmiyor ki! birde aç kaldığını düşünürsek hiç bitmeyecek gibi
cehennemdeyim ben ya sorun bu (adana)..
ben adanayı cennet biliyordum:)) az kalsın gelecektim oraya
Sjafak..
günaydın pbk
Günaydın Akonisi..
pbk, yeni yazı yok mu okuyayım eleştiri yapayım yanlış bulayım
Evet bende bekliyorum yeni bir pbk yazısı..
Latino, tamam özgür bir iraden var, ıspatladın, üzerime gelme artık amaaa..Onnu, konuyu sen seç..
burda okunacak 3, taşçatlasın 5, hadi zorlarsak 6 yazar var
Konu :” Türkiye futbol federasyonu tahkim kurumu ve uygulamadaki zorlukları “Süre : 3 Gün
süne zararlısı ve çiftçimizin durumu da olabilir
puahhhhhhhhhh, holigan mısın nesin, ben ”kadın ve aşk” konusunda yazı yazıyorum, ama Sjafak a ayıp olmasın diye kitap yazmıyorum şimdilik..
Komik bir durum mu var ?
Sen hiç gördün mü benim futbol yazdığımı..Bu komik geldi..
Görmedim ama futbolcular aşık olmazlar mı ?Futbolcu aşkı insanlara blog yazdırır hem..
tahkim kurulunda sekreter yok musekretere kurul üyeleri sarkamaz mıaralarında aşk olamaz mıbu aşk tahkim kurulundan sızıp skandal yaratamaz mısonunda da sekreter kız travesti çıkamaz mıtahkim kurulu da apışıp kalamaz mıbunlar akla gelen ihtimaller olamazlar mılar
Teşekkürler Latino, duygularıma tercüman olmuşsunuz..
Daha cazip konular bulun Fitbolcu aşkı yavan geldi biraz bana..İlgi alanım dışında, penaltılar haricinde seyretmem..
direk gole odaklı bir bakış açınız var pbk
Amaç o değilmi zaman bütün maç gol atma çabaları, direk penaltı ile başlasın bitsin, boşuna ne dolanacaklar sahada, bekle bekle dur..
yazın bu konuyu işte hadi
Bu ara kendimi kaybedip biraz fala yazmışım ara vereyim dedim..
fazla
dikkatli ol pbk..
niye?
yanlış yapma, yakaladım
Kendi düzelttiklerim sayılmaz ama..
Kendini kaybetme diye söyledim..
Yazma aşkı işte, küçükken de hep edebiyat dersinde kalmak isterdim..Gazeller, Kasideler, mesnevi, müstezat, kıta, rubai, tuyuğ, şarkı, murabbalar, terkib-i bent, terci-i bent..bak neleri hatırlattınız bana..
işimiz bu, içinde uyuyan cevheri uyandırmak
Bir de tariz sanatı vardı..Bize kafir demiş müfti efendi.Tutalım ben ona diyem müselmanVarıldıkta yarın rüz-ı mahşerdeİkimiz de çıkarız anda yalanBu ne kudret ki ”elifbayı” okur ezberdenA.
uyuyan cevherin hemen yanında bir de uyuyan dev var, onu uyandırmayalım latino, o biraz kızgın oluyor sabahları..
Hala hatırlayabilmen muhteşem, işte senin farkın bu pbk..
Dandini dandini dastanaDanalar girmiş bostanaKov bostancı danayıYemesin lahanayıA.
ovvv..ninnilerini bile hatırlıyorsun, işte bu..Sonda ki “A.” nedir bu arada ?
dev uyanmasın demedin mi?Anonimin A sıyla ninni örneği verdim, Unnupro..
Ben de birşeyler yazayım:) Kuduzmaymun; kitapta her karakterin kendini ifade ediş ağzının aynı olduğu benim de ilgimi çekmişti,özellikle Ella dönemi ile Mevlana’nınki arasında geçi yaparken;belki en azından göze çarpacak yüzyılların farklılığı hoş olabilirdi;ama kitabı okurken içimden dili hakkında şöyle düşündüğümü de hatırlıyorum:”Bu kadın dil konusunda ticari kaygı gütmüş olabilir mi bu kitabı yazarken;karışık ve aslında derin,ayrıntılı olmayan cümleler neredeyse toplumun her kesimi tarafından rahatca algılanabilecek vaziyette.” Gerçekten de öyle,hatta dine,kendilerini teslim mahiyetinde bakan insanların gerçekte cahil bir kesim olduklarını düşündüğümüzde(tarikatlara üye olan elit kesimlerin vs sahip oldukları dünyevi bilgi hazinesi,tecrübeleri değil kastettiğim;mürşitlere sorgulamaksızın duyulan teslimiyet duygusundan bahsediyorum),içerik olarak onların da ilgisini çekebilecek bir kitap(kül rengi kapağı da eminim o kesimden daha fazla talep edilmiştir);yani hedef kitle düşünüldüğünde dilinin,tekniğinin daha ağır olması satışın bir 300.000 in çok daha altına inmesine neden olurdu kesin…Aklıma kitap kapağının pembe olmasının ticari amaç güttüğünü savunan erkek bir arkadaşımın tezi geldi,araya sıkıştırayım:”Kapak pembe olmasaydı 10 erkek 20 kadın kitabı alacaktı,kitap pembe olunca erkekler yerine 50 kadın birden kitaba yüklendi” BU başka bir açı tabi.. Neysee..
Kudzmaymun,burda bahsettiğin çelişkiler konusunda da meraklandım gerçekten;elif şafakın bu röpotajında da dediği gibi kitapları herkes,en yakın iki dost bile farklı okur,güzelliği burda diyor; ben de sana göre çok üstünkörü okumuş olabilirim,sorumu buna yor,ya da ben sadece sana özgü okuyucu yorumunla o çelişkileri merak ettim diyelim,üşenmezsen açıkla:)(üslubun sanki çıkış yapmaya müsait gibi,ondan önceden açıklama yapayım dedim:D)Linkteki röportajda,Elif’in 16 seneden beri bu konuyla ilgili sürekli okuduğu yazıyor,ben inandım.)Sen bilgisinin 3 5 fasikülden ibaret olduğu konusunda ısrar edersen,bunu kendimce Elif’in çok ayrıntıya inmeyen yazım tekniği ve üslubuna yoracağım,çünkü ben kendisinin bu konuya kitapta gözüktüğü gibi yüzeysel bakmadığını düşünüyorum.Ama illaki bir ticari kaygı olması da gerekmez;çünkü Elüf senin sonda dediğinin aksine tasavvufu öğretme amaçlı değil de sadece neye benzediğine dair bir ana hat aktarımını amaç edinmiş olabilir,bence sadece istediği gibi yazdı,e en doğal hakkı.. En önemlisi de herkesin beğenmesi için de yazmadı,o yüzden sen sözünü sakınmamaya devam et…Elif Şafak’ın müdavimi değilim,savunmam bundan değil,sadece çok geniş bakıyorum,bunu bi felsefe edinmiş durumdayım:D Baba ve Piç’i de hakkında söylenenler yüzünden alıp okumuştum ve her ne kadar yazılanlar yazarın izlerini taşısa da tamamen böyle bir önyargıyla yaklaşıp,bir romanın hammaddesi olan hayalciliği arka plana atmanın doru olmadığını düşünüyorum.Yani en azından bir yazarı mahkemelik edecek kadar önüne geçmemeli bu ispatı bile olmayan şey… Yani öncelikle bir kitap okunuyorsa,sadece kitap okunmalı,kitapta bir düşünceyi savunan bir KARAKTERİN hemen yazarla özdeşleştirilmesi de neyin nesi… Neysee…Yorumun uzuuunn bir yol olduğunu görür gibiyim…(okumadan yolluyorum,yazım hatalarından dolayı kusura bakılmasın)
yorum yazmayacağım..
Birim.
Haritaaaa olmassss… bişler daha gelio şimdi bakk..Ayrıca herkesin bahsettiğinden bahsetmek ii oluomuş gayet,hiçbi yazımın ahkamı 60 ı geçmemişti elif saolsun elif warolsun:D şaka bi yana aslında bu yazının konusu elif şafak diildi de siz saptırttınız:D:D:D Alta bi yorum daha yazıcam kelkörtopala…yazmassam olmas çünkü:D
:)) geçme beni, ezerim seni.
Kelkörtopalcım,orda mailin sahibi sevgili dostum,benim zaten onun içini bildiğimden emin olduğum için ilişkisine bakışını bir iki cümleyle ifade etmiş,bu da onu hiç tanımayanların,onu yanlış anlamasına,sözümona sevmeden etmeden doru dürüst birşeyler hissetmeden dostumun gayet birşeyler yaşayabileceği izlenimi vermesine neden olmuş… Dostumu tanısaydın eminim ki yazdığın cümlelerin kıyısından geçmez,geçemezdin:)Kendisi tam bir aşk kadınıdır,ilişkiyi yaşanması gereken zorunlu birşey olarak görmeyen kendisi,en ufak bir hissi olmadığı taktirde hiçbir erkein yakınına sokulmass…Demek istediği insanı kör eden aşk kavramının çabuk geldiği gibi çabuk gidip,bunun yerini sevgi ve saygıya bıraktığı taktirde bir şey yaşanması gerektiğidir.Sadece aşk bazlı birşeye odaklanılmamalı dio yani kendisi,aynen benim düşündüüm gibi…d Orda kendi kendine sorduğu “acaba” da,erkek arkadaşıyla devam etmesi için aman aman bir aşk mı beslemeli’dir…Ama cevabı bulmuş;gerekçesi kalpten gelen şeylere dayanan bir sevgi ve beraberindeki saygı,mutlu olmasına yetiyormuş.Hep mutlu ol güzel dostum…Bize ne senin dostundan da diyebilirsiniz tabi ama ben bu yazıyı bi kere yazdım,o bir kere konu oldu…:D Bitii,wallahi de sustumm!!!
Acele ettim,net olmayan şeyler yazmışım,aşk kadını benzetmesine göre de çelişkili belki de… Neyse…Zaten onu anlatmaya sınırlı cümleler yetmess… STOP
Il Mare, Şafak’ın ‘Aşk’ romanını para verip almadım. Bir dostumdan ödünç alıp okudum, geri verdim. Kitap şu anda önümde değil.Fakat söz olsun, tekrar ödünç alıp söylediğim çelişkileri yazacağım. İnat olsun diye değil canım…Şafak’ın kitabına getirdiğim eleştirilerin ciddiyetine dayanak olsun diye.Harita, sanırım ben de çürük yumurta oldum. :))
Bu Elif Şafak’ı kim okuo o zaman. Hep anti-elifçiler yorum yapar sitelerde ama bu kadın bu satışları ve popülariteyi nasıl elde ediyor. Arkadaşından kitap alanlar arkadaşı için de oy kullanan göbeğini kaşıyan insanlar mıydı yada? Fındık beynimi karıştırıyonuz akşam akşam.
Bende para mara yok. Sadece Şafak’ın kitabını değil, diğer tüm kitapları da ya arkadaşlarımdan alıyorum, ya da kütüphanelerde okuyorum.Bulamazsam korsanını arayıp buluyorum.Yine de param yoksa, parası olan bir arkadaşa ‘Filanın kitabı çok güzelmiş, tam senlik. Alsana’ diyorum. Sonra da ödünç alıp okuyorum.Eleştirilerim Elif Şafak’ın yazar kimliğine ve okuduğum kitabınadır. Yanlış anlaşılmaya yer verilmesin lütfen.Elif Şafak’ı kim okuyor, demişsiniz. Aha işte ben okudum? Okumuyorum mu dedim? Ağzımdan çıkmadı öyle bir söz. Onu okuduğum gibi bir başkasını da okurum. Beğenmiş olmak zorunluluğumun olduğunu bilmiyordum Anthro.
Ya da sadece beğendiğimiz yazarları mı okuyacaktık? Kural mı vardı yoksa?
Popülarite ve satış rakamı da, yazarın yeteneğinin, yahut kitabın edebi değerinin tek ölçüsü değildir ayrıca.Best seller diye sunulan kitaplar edebiyatın şahikasında mıdırlar?
Beğenmemene bişey demedim Kuduz Maymun. Esasen sana yönelik de demedim. genel gördüğümü söyledim -ki o nedenle rumuzunu kullanmadım. fakat türk toplumunda popüler olana, tutulana saydırma hastalığı çok muteberdir, malumun. Senin yukarıdaki nedenleri ile açıkladığın kritiğinin de bir kısmına katılıyorum. Doğru tesbitler. fakat toplumdaki popüler olana hazımsızlık dürtüsü ve kültürü beni irrite ediyor.
zaten,kemmiyet ve keyfiyet makusen mütenasiptir.yadanicelik ve nitelik ters orantılıdır.fakat yine de şu da bir vakıa ki, eleştirenler de fildişi kulenin tepesindeki havas insanlar, elit okurlar değil, nicelik olarak yoğun, nitelik olarak eksik kitle. bu da çoğu eleştiriyi bana kabul edilebilir göstermiyor. popüler olması onu avamlaştırmayacağı gibi her popülerin eleştirisi de eşitlik nişanesi değildir.
Bu çok güzel bir cümle…Anthro,ben ve sevgili dostum aynı kitabı okumadık bunu da burdan sölim:D Elif’ten yola çıkarak temmuz 22 ye varmışsın,aslında sadece medya aracılığıyla irdelendiğinde “katiyyen ben diil,o!” diyen kesimin mart ayında çıkan kitaba gösterilen”ben almadım,o!!” diyen kesimle aynı olabilitesi de çok yüksek…Belki de tesadüf olmasa gerek;kadın Zaman’da yazıp çizdi,cumhurbaşkanıyla taa gidip yemek yedii…Kuduzmaymun,üstüne alınacaın birşey yazmadım,genel tavır takınanlar söz konusu
edit:eşitlik nişanesi >> elitlik nişanesi
Hm.. Tespitin çok yerinde evet. Popüler olana toplumda ne kadar rağbet varsa, bir o kadar da saldırı var.Bunun nedeni sanırım farklı olmak, farklı görünmek isteği. Genelin içine girmemek, daha seçkin zevklere sahip olduğunu göstermek isteyenlerin genel davranışı.Bunlara sanırım ‘entel’ deniyordu. (Entelektüel değil);)
Kitabın vs i okumak için,merakla popüleritesinin geçmesini bekleyen insanlar da varr… Herkesin elinde aynı kitap kapağının kendisini rahatsız ettiğii…
evet işte. bunu vurgulamak istedim. yoksa beğeni faşizanı değilim. isteyen istediğini elbet beğenir. lakin eleştirenlerin de neyi niçin eleştirdiğini sizin gibi ifade edebilmesi lazım evvela. ekşi sözlük tırı vırıları gibi kafadan her gördüğü ünlüye sallayan entriler girmek, ucuz laflar sokarak elif şafak’ı 3. sınıf bir yazar konumuna soktuğunu sanmalar salakça geliyor bana. hatta okumadan kadına sırf neden zamanda yada habertürkte yazdı diye eleştirenler var. yada kötü bir yazardır çünkü: cumhurbaşkanının yemeğine gitmişti ucuzluğu. (gerçi okumadan taktir edenleri de gördük biz ama (-: )
Ama ‘işte popüler olana saldırdı’ denecek diye de eleştirmeyeyim mi.Geçenlerde bir dostumla konuşurken Dostoyevski sevmediğimi söylediğimde çok şaştı. Belli ki anlamamışsın, dedi. Doğrudur belki. Sevemedim öyle fazla. Panait Istrati’yi, Gogol’ü tercih ederim.Müslüm gürses de popüler kültür ürünü ama, ben onu severim.Yani işim popülarite ile değil, demeye getiriyorum.
Arkasını doldurabildiğin sürece eleştirebileceksin. O nedenle senin kritiğini eleştirmem sonrası kıvırmak zorunda kaldım 🙂 çünkü arkasını doldurabiliyorsun. senin sunduğun malzemeden hareketle bir konuda kendi eleştirimi yapmak istedim.fakat tavrını, eleştiri tarzını benimsediğimi belirtmem lazım. aynı düşünüyorum.
“aşk” ı ben beğendim. kanımca; tasavvuf hakkında ileri düzeyde bilgisi olanlar, ya da az çok yazarın kendisi kadar bilgiye sahip olanlar – ki kitabın sonunda 38 eserlik bir kaynakça var – için belki sıkıcı bir kitap olabilir, ya da bu kitabın tasavvuf kısmı ile ilgili eleştirilerde bulunabilirler. ancak ben konu ile yeteri kadar bilgiye sahip olmadığım için, sadece “roman” kısmı ile ilgili konuşabilirim. ki nihayetinde bir roman zaten “aşk”. ve bende gerek kurgusu; zamanlar arasındaki geçişi, farklı kişilerin ağzından anlatılışı, gerekse de akıcılığı ile hoş bir tat bıraktı. sevdim.
🙂
Eleştiri mantığının içine aslında kendisinden başka faktörler girdiği zaman,popülerite vs gibi,bu esas o eleştirinin sağlam bir eleştiri olmadığının nişaaanesidir…Herşeyin saf katıksız doğalı güzel…Bir kitap eleştirmeni,SADECE okuduğundan yola çıkarak,bir sinema eleştirmeni SADECE izlediğinden yola çıkarak eleştiri yapmalı…Profosyonel bir eleştirmen,elinde olan malzemenin yazarına çizerine bakmaksızın sadece içeriğiyle ilgilenmeli..Aslında demek istediğimiz bu deymi?? Ama birilerinin siyaseti diil de siyasetin birilerini yönettiği böölee yerlerde bu gibi şeyler fazla erdemce kalıyor işte… Ne yapakk
Evet Puella,kitap resmen tasavvuf hakkında genel bilgi vermek için kurgulanmış sanki,Mevlana hakkında duyulan hayalkırıklıklarına da aracı olmuş,etraftan duyumsadıklarım da bu yönde:)
Aynen öyle İl Mare. Demek istediğim bu. Saf ve duygusallıktan uzak eleştiri yapılsın ki o eleştirileri de olumlayarak okudum ve pek çoğuna da katıldığımı farkettim. Fakat dediğin tavra idi eleştirim aynen.
Kitabı 14 yaşınaki kuzenimin yanında okuduğum sırada,bana: “Bu kitabı ben de okursam anlar mıyım il mare ablaa?” dedi…Durup düşündükten sonra neden olmasın ki gibi bi cevap çıktı ağzımdan…Dil konusunda yazılan herşeye katılıyorum.. Aslında kitap kapak rengiyle de orantılı olarak pembe dizilere de benzetilebilir,büyük kitleler oluşturup neresinden başlarsan başla konuya hakim olabilme şeysii…Ama işte gelin görün ki,ben kitaptan huzur aldım,alabildim,akıcı bir şekilde de okudum gitti bitti..Dostumun dediği herşeye de katılıyorum…
Keşke thing olsa.. 3 nokta koysam gelir mi:D
Ben ilk kez bir Elif Şafak roman’ı aldım Aşk ile. çok beğendiğini söyleyen bir arkadaşım vesilesi ile. Esasen de kütüphanemde zaten roman kısmı az yekün tutar. Sıkı bir roman okuyucusu değilim fakat ben doyurucu buldum romanı. Elif Şafak’ı da yazılarından da zaten donanımlı bulurum. Kesinlikle bazı insanların isnat ettiği gibi bi entel bozması kadın değil. En sağlam bulduğum genç Türk kadın entelektüellerdendir. Edebi yazını konusunda eleştiri bile yapmıyorum. Haddimi biliyorum, çünkü edebiyat esas ilgi alanım değil. Fakat eleştiri konusu.. yukarda dediğim gibi. Tekrar etmiyim.
yorumları yeni okudum. “shafak” ismine neden bu denli kafa yorulduğunu, benim kafam basmadı. omar sharif de zamanında bu şekil eleştirilmiş miydi acaba. her neyse, yazarın ismini ne şekilde ortaya koymak istediği, işin “bana ne” kısmı. isterse yurtdışında ismini hede hodo yapsın, beni ilgilendiren yazarın adı değil, ortaya koyduğu eserdir.
kocası da bir gazete editörü olan Elif Şafak hanımefendinin eserlerini yurtdışında tanıtırken Türkçe’nin nasıl yazılmaması gerektiğinin çok da umurunda olmayışına idi benim aciz hay huyum. önerdiğim çözüm atla deve birşey olmamakla birlikte diyeceğim o ki; sevgili @puel, Omar Sharif (ki asıl adı başkadır) en azından isminden kurtarıyor. ilayf şeyfek ise tam bir fiyaskodur. bari oldu olacak adını da uydursaymış bir iki fazladan karakterle bezeyip. hani Türkçe’sini bir kalem geçmiş ya o manada.neyse zaten bir iki kitabını okumak bana yazı stili hakkında da yeterince fikir verdiğinden serzeniş de etmiyorum. bilakis çatır çatır eleştiriyorum. daha katedecek çok yolu var. Elif Şafak henüz olmamıştır.
Aranızda ileride kitap çıkarmak,yazar olmak isteyen var mı,böyle bir adım atmak isteyen,atan,ya da atma sürecine kendini hazırlayan…???
şimdi cesurca ben diyeceğim,ama kessin çıkmaz benim kitap ya da yaşlanınca artıkın:) kahraman nerede o da istiyor.
Karamsar olma Galanthus:) Kİmler kimler kitap çıkardı çıkarıyor.. :))
Karamsarlık değil tembellik biraz 🙂 , neyse atlattım o dönemleri yazıyorum koyuyorum köşeye bir kaç kez gözden geçirdikten sonra belki gönderirim bir yayınevine.
Ne güzell… Creative writing bölümü hakkında bilgisi olan var mı peki))
işte öyle bir kitap bastırmamak için, okunması için uğraşıyorum…
Kimler kimler kitap çıkarıyor adlı cümlem de haritayı destekler nitelikte.. doğru…
ben ilk kitabımı parayla bastırmak gibi bir hataya düştüm. sakın siz düşmeyin. şimdi çok pişmanım.
ikinci kitabını nasıl bastırdın
başka kitabım yok sadece bir tane.
İkinci kitap yolda mı..
Nasıl derler..: Auehaeuhauhauu…
:):)
Yeter ülennnnnnnn !!!!!!!uzun bir süre elif shafak duymayum . Hakkunda yazu yazanun blogunu bombalayacam bilginize.Kahraman ,en çok sana diyom.Abicim,bilgine.PS;suyunda bir kaldurma gücü var ,bi yere kadar.
niye kızdın sen şimdi
eyvahlar olsun..allahtan yurtdışındayım..
Shafak, hiç yabancı gelmiyor, kim acaba..
buraya da yapıştırayımBence binlerce karmaşa arasında durup düşünmesi zor olan çok basit bir şeyi gene basit diliyle anlatmış elif şafak…İyiki de basit anlatmış…
teşekkürler alıntı için habertürk‘te yazdığından haberim yoktu.
kahraman nasıl haberin olmaz yahu, en azından burada kadının o kadar ismini andık,birçok kez lafı geçmiştir, zamandan habertürke geçerken ki boşlukta bile insanlar nerede yazacağını konuşuyorlardı, habertürk anket bile yaptı, aşk’ın kapağının pembe olması sizi rahatsız ediyor mu etmiyor mu diye…
la havle
a evet aynı tepkiyi orada da vermişim. iq testi zamanım geldi.
geçen kahramanı elif şafakın evinden elele çıkarken görmüşler..
orası malum.