İki yıldır Kurtlar Vadisi dizisiyle yatıp kalkıyoruz. Siyah takımlar giyip racon kesiyor, Çakır öldü diye gazetelere ilan veriyoruz. Zarar veren erilliği, sorunları konuşarak değil silahlarla çözmeyi toplum olarak ısrarla yeniden üretiyoruz… Ve işte, afyonu patlamış milliyetçiliğimiz üzerinden daha fazla para kazanmak isteyen akıllı film yapımcıları, bu kez hepimiz için, her yiğit Türk insanı için Süleymaniye’de kafasına çuval geçirilen Türk askerlerinin öcünü alıyorlar.20. yüzyıl boyunca Amerika ve Avrupa’da etkili bir propaganda aracı olan sinema ve çok hassas olduğumuz, üzerine cümle kurarken bile epey dikkatli olmamızın gerektiği milliyetçilik birleştiğinde ilginç bir karışım çıkıyor ortaya. Elbette bütün Amerikalı karakterler insani tarafları pas geçilerek kötü çizilecek, dünyaya bedel Türkler Amerikalılara hadlerini bildirecek. Kesin olan şu ki, bu film ABD düşmanlığımızı körükleyecek.Geçtiğimiz yıl Trabzon’da, Mersin’de ve ülkemizin başka yerlerinde ufacık bir kıvılcımla patlak veren milliyetçilik krizlerimizi, Sütçüler Kaymakamı’nın toplatılıp imhâ edilmesini istediği Orhan Pamuk kitaplarını düşünelim. Madem bu anlayışa göre bize bizden başka dost yok, çıkan arbedelerde kavga ettiğimiz insanlar düşman mı? Onlar bu ülkenin insanı değiller mi?Görünen tablo, eski Yeşilçam filmlerini anımsatıyor. Sinema salonlarına akın eden kitleler esas oğlan, senaryonun kötü adamını dövdükçe, koltuklarında oturan izleyiciler derin bir oh çekerlerdi içlerinden. Kurtlar Vadisi Irak filmi de aynı minvalde düşünülmeli: Esas oğlan Türkiye, kötü adam ABD’ye karşı! Bu bariz ego tamiri kuşkusuz en fazla filmin yapımcılarının yüzünü güldürecek. Perdede gördüklerimizden gururlanacak, “işte bu” diyeceğiz; “intikâmımız acı oldu”, “bize ilişmenin bedeli budur”…Kurtlar Vadisi Irak’a bilet bulmak zor, tüm seanslar dolu, kim bilir belki GORA’nın izleyici rekorunu da kıracak. Neticede film, sinema salonlarında aradığımız kırık dökük egolarımıza ilaç gibi gelecek. Peki, filmi izleyenlerin kendilerini Polat Alemdar sanıp rastladıkları masum bir Amerikalının boğazına sarılmayacaklarının garantisini kim verecek?