Bugün büyük bir markete gittim bir iki parça bir şeyler almak için.Tam içeri girerken yeni açıldığını gördüğüm bir sürü koliyi farkettim.Sonra alacağımı almış çıkmak üzereydim ki kolilerden çıkanların Ahmet Altan’ın son kitabı(ki şu an ideefixe’te çok satanlar listesinde 2.sırada..)olduğunu ve marketin girişine yakın kurulmuş koca bir standda balık istifi şeklinde sunulduğunu görünce önce bir şaşırdım ve duraksadım,sonra sinirlenerek yoluma devam ettim.Kafamda sorguladım neden diye sonra dakikalarca.Gördüğüm manzara gerçekten midemi bulandırmıştı.Tıpkı aynı şahsiyetin önceki kitaplarının pazarlanmasında olduğu gibi bu da iğrenç bir şekilde insanların “okur” değil “tüketici” olarak görülmesinin bir sonucuydu.Kendisinin bir kitabını okudum şimdiye kadar.Severim,sevmem o ayrı konu.Ama bir yazar kitabını bu şekilde satışa sunarsa ben o kitabı okumam arkadaş.Popülarite’den hazzetmediğim gibi edebiyatta popülarite’den hiç hazzetmem.Nedir bir yazarı büyük kılan şey? Tüm satış listelerinde ilk sıralara oynaması mıdır? Her yerde tanıtılıp dergi,gazete vb medyatik araçlarda gözükmesi midir? Bu popülarite bağımlısı şaşkaloz yazarlardan gına geldi artık.Pazarın kaymağını bir güzel yiyip sonra gözden kayboluyor ve yitiriyorlar popülerliklerini tıpkı kilo işi bestelerle dolu müzik toplistlerindeki gibi.tek kelimeyle iğrenç.konu ile ilgili çok güzel bir yazı buldum ve mimledim de..
yorumlar
ne güzel işte artık ülkemizde kitaplar marketlerde bile satılıyo, hem de kitap yetişmiyo kolilerle geliyo diicemize yok midem bulandı yok başım döndü yok tiksindimbi kere adam 2.950 den satılmak üzere kitap çıkartıyo. Yani korsanla mücadele edelim kardeşlerim, almayın bunları bunların sayfası eksiiik demiyo; bu korsan cdler varya bu korsan cdler dvd playerınızı bozuyo valla bak diye de böürmüyo, kendi kitabının korsanını yine kendi basıyo bunu yapması bile bi başlangıçseverim sevmem ayrı…
Korsanla yazar olarak tek başına mücadele edildiğini sanıyorsun heralde.Korsanla mücadele yayınevlerinin politikası olmadıkça ve çıkarılan tüm kitapların fiyatları düşmedikçe mücadele edemezsin beyefendi.Ahmet Altan’ın son kitabını yayımlayan yayınevinin diğer kitaplarının fiyatlarına bakabilirsin istersen.O zaman ne kadar samimi olduklarını anlarsın.İlla bahsettiğin gibi korsanla mücadele için korsan ürünlere bok atmak gerekmiyor yani.Sen ve senin gibi başarıya giden her şeyi mübah görmeye meyilli kişiler oldukça ,kıçını açarak yazarım ben diye itibar görmeye çalışanların da ortalıkta cirit atmasını doğal karşılamak gerek.Eserini değil aslında edebiyatı satılığa çıkaran bu yazarlar aynı zamanda kendi ucuz ve karaktersiz kişiliklerini de satılığa çıkartıyorlar beraberinde.Diğer yazar ve onların eserlerine de yaptıkları saygısızlık cabası.Bu durum piyasada sadece Ahmet Altan’ın iyi yazar olduğunu düşünen ve ne okuyorsun sorusuna “Ahmet Altan’ın son kitabı” gibi absürt cevaplar vermeye hazır kitleler yaratıyor.haa severim, sevmem ayrı.
başarıya giden her yol mübahtır. bu doğru bir yargıdır. sonrasında başarının ne olduğu veya ne kadarının başarı olduğu soruları gelebilir. izninizle alıntı yapıyorum;’Eserini değil aslında edebiyatı satılığa çıkaran bu yazarlar aynı zamanda kendi ucuz ve karaktersiz kişiliklerini de satılığa çıkartıyorlar’ bu tamamen doğrudur katılıyorum ve ekliyorum ki bu durum dahilinde ne sizin gibi harlkülade bir prensesin ne de güzeller güzeli kimseye yar olmayan gelinimizin yapabileceği bir şey yoktur.fakat bunu ucuza yapılmasının size ne gibi bir zararı oluyor merak içindeyim yani edebiyat satılacak bir hale gelmişse ve almak isteyenler de varsa bu kadar ucuza olmaması gerektiğinden mi? alabilecek veya almak isteyenlerin belli bir gelirin üstünde üst tabakadan mı olmaları gerekiyor? şimdi tekrar yüksek izninizle prensesimiz kıçını açıp yazma isteğinin nasıl bir başarı uğruna olduğunu açıklayan (ister kıçınız açıkken ister kapalıyken bu sizin o andaki hür iradenize kalmıştır) bir kaç cümle sarfederlerse bizim gibi bayağ kullarının da hem kıçınıza hem de bu konuya olan bakış açılarına ışık tutmuş olursunuz. benim kıçımı açmam söz konusu olabilse de tabiiki bir prensesin özgüvenine sahip olamayan sade bir kıç sahibi olarak biraz olsun ortama alışmaya ve ısınmaya zaman harcayabilirsem kimse nerelerimi açabileceğimi tam olarak bilemez.uzun zamandır edep yerlerim kapalı olduğu halde basbas korsana eveeeet diye bağrmamın sebebi de budur. ister müzik ister kitap işte burda olan şeyin olması gerektiğini maliyet neyse o fiyattan satılması gerektiğini arada para kazanan vampirlerin bir an evvel temizlenmesi gerektiğini savunurken aynı bu tip bir hareketten bahsediyordum simdi bunu ilk yapan kimmiş bilmem kimmiş iyi yapmış ama ne yazdığını insanların onda ne bulduklarını bu tip yazarların kişiliklerini ne kadar pazarladıkları konusunda isteseniz de güzide kıçımı açıp göstermek bir yana parmağımı bile oynatmam geri kalan bu kitabın peynir ekmek gibi satıyor olmasından duyduğunuz kaygıları oturduğunuz tahttan geri kalan tüm halkınız için en iyisini bilme ve düşünme çabasına verdiğim ama yine tekrarlamak gerekirse sade bir vatandas olarak bir türlü kafamın yetmediği kaygılar olarak yorumluyorum.ülkemiz paytak paytak da olsa bu saçma sapan sisteminden biraz olsun kurtulma adımları atmaya çalışıyor. ve biz buralardan yeni geçiyoruz belki de seneler önce geçmiş olmamız gereken periodlar bunlar. prensesim metin olunuz halkımız yakında herşeyi anlayıp karşılığını verecektir.
şu beyefendi söylemini bi kaldırsak tamam her kadının içinde bi erkek olduu doorudur ama abartmamak lazım…geçelim konumuza; demişsiniz ki korsanla mücadeleyi yazar mı yapıyo zannediyosunuz yok yayınevinin politikası bıdı bıdı; bakınız lavukprenses olması gereken ve yavaş yavaş olan her yazarın kendi mücadele etmesidir korsanla ve bu mücadele paldır küldür her hafta rutin olarak yazıcıoğlu işhanını basmak, arena ya da haber özel gibi programlarda bakın işte topluyoruz ama bunlar pıtırak gibi yetişemiyoruz diip halka seslenmek diildir. ahmet altan gibi 2.950 den kitap çıkartmak, erol tatara foto çektirmeyip 5 milyondan albüm çıkartmaktır…ne istediini bilen bi yazarsa, herkese ulaşmak istiyorsa ve fiatını düşük tutmak istiyosa emeğinin; affınıza sığınarak söylemek zorundayım ki yayınevine bok yemek düşer ya da düşmeli!ben diicem ki bu kitabımı 1.hamura diilde 5.hamura basın(kalitesini) yayınevi derse ki aaa olur mu ölee alırsın kitabını çeker gidersin başka bi yayınevine o da mı basmıyo kendin bastırırsın, daıtımını da verirsin bi şirkete olur biter; bunlar çok mu masalımsı yoo ben kendi kitabını kendi bastıran ama popüler olmayan bi çok yazar sayarım eğer isterseniz…gelelim kıç açma olayınıza; bi kere başarı göreceli bi kavramdır…isteyen kıçını açar isteyen memesini…eğlenmek istediim zamanlarda açılan memeyi seyrederim; bişeyler örenmek istediim zamanlarda ya da araştırmak istediim konularda ise sessiz sedasız reklamsız çıkan kitapları okurum, müzii de dinlerim; hepsinin yeri ayrıdır; hiçbişeyi tü kaka diye ayırmamak lazım nitekim hepsi lazım…
“başarıya” değil ,”amaca” giden her yol mübahtır olarak söylediğim sözü değiştirme hakkımı kullanmak istiyorum.çünkü ortada başarı olarak görmediğim bir hadise var.başarıya giden her yolun mübah olması senin aslında cevabını verdiğin gibi başarının ne olduğu ve başarının nasıl olması gerektiği hatta her şeyi başarı olarak görme ve kıçını açsan başarı olması durumuna getirir bizi.işte benim anlatmak istediğim buydu saol.güzel açıklamışsın beni.Kitap fiyatlarının düşürülmesi gerektiğini belirtmişken “Alabilecek veya almak isteyenlerin belli bir gelirin üstünde üst tabakadan mı olmaları gerekiyor”…diyerek söylemediğim ve hatta ima bile etmediğim bir şeyi bana karşı kullanmak istemeni okuduğunu anlamamana yoruyorum.makul bir fiyat belirler,meyve tezgahlarında seçmece değil daha üsturuplu yerlerde sunarsın insanlara kitabı,ayak basılan yerlerde tozlanmalarına neden olmadan.dediğim gibi bunun adı edebiyata saygıdır.o yazarda olmadığı da ortadadır.Bu kadar ucuz olmasını korsanla mücadeleden öte sürümden kazanalım zihniyetine bağlıyorum.bunu da yayınevinin Ahmet Altan’ın isminin verdiği cesaretle yaptığını düşünüyorum.şu sorumun cevabını bana verebilecek bir kişi var mı? bu yazar ahmet altan değil de tanınmamış biri olsaydı o fiyattan kitabını satabilir(diyelim sattı..) ve sayısız baskı yaparak onun sayesinde voliyi vurabilir miydi yayınevi? hmm? bunun cevabını bana verirseniz ve mantıklı açıklarsanız ben de size saygı duyarım.
beyefendiyi kaldıralım orası tamam:)şimdi gelelim cevaba.bıdı bıdı gibi ne idüğü belirsiz kelimelerle çeneninizi yormayınız ben size durumu örnekleriyle açıkladım.şu noktada onaylarım sizi.eğer bir yazarın popüler olma gibi bir kaygısı yoksa bastırır kitabını düşük kalitede ve ucuza,dağtımını da yapar bir şirketle orası doğru.ama bunun sonucu nedir? popüler olamamak.eğer öyle bir kaygısı varsaaaaaa(ki aksini düşünmek anlamsız geliyor,kim kitabı çok satsın popüler olsun istemez ki?!) işte o zaman ahmet altan gibi davranır,sürümden kazanır,narenciye tezgahlarında,yerlerde,market girişlerinde sunar kitabını okura.sen git bir kitap bastırmak iste bakalım senin karşına nasıl bir maliyet çıkarıyorlar,peki sen onu nasıl aşacaksın? Tabii ki ahmet altan gibi davranıp yayıneviyle anlaşarak ismini kullanmalarını sağlayarak.işte çözüm budur.bir de yukarıda be_goodie’ye sorduğum sorunun cevabını istiyorum mümkünse.
Lavuk bey bu konuda haklıdır. Yayınevi, Altan kardeşimizin çok satacağından hareketle, güya korsana karşı savaş adı altında bir gazlama yapmıştır.Ahmet Bey de bu tezgahın bir parçası olarak durmaktadır. Fekat onun da pişman olduğunu sanmaktayım.Korsana karşı mücadele lafları ederken, tatlı karlarını makul seviyeye çekmeyi akıllarına bile getirmeyen yayınevleri, böyle şovlar yaparak, milleti ve hükümeti tavlamaya çalışıyor.Runaway kardeşimizin de bu baskı-dağıtım konularından ve bunların maliyetinden hiç anlamadığı ortada. Zaten ‘aşığım’ lafını a’sı kısa, ı’sı uzun yazmasından kürt falan olabileceği şüphesine kapıldım.İsmet Berkan bu konuda radikal’de doğru dürüst bir kaç yazmıştı. Bi zahmet arşive bakıverin.
bakın prensesim konu nerden nereye geliyor, prensesim izin verirse belirtmek isterim ki bir prenses olarak popülerizmin doruklarında antipopülist bir hayat cehennem olacaktır.mesela ben kitabımın çok satmasını ve popüler olmasını istemeyen biriyim. yazdıklarınızda böyle bir soru buldum kim istemez diye evet ben istemiyorum ben kimim kimse de bunu bilmek istemeyebilir.kitabın nerede satıldığı nasıl satıldığı satan kişilerin hijyene verdiği önem … şimdi prensesim sizin yazdığınız bir kitap var ve bastırmaya mı çalışıyorsunuz? üstüne üstlük popüler olmak mı istiyorsunuz?bakın buralardaki soru işaretleri geçen sefer yine sizin ağzınızdan konuştuğumu iddia ettiğiniz yerlerde de vardı. ahmet altan’a bir kıllık var seziyorum ama o da yapmış işte popüler olmayı istemese sanırım becerebilirdi ee prensesim.hayır bu kadar derine gireceksek o zaman soytarınız olarak derim ki bütün köprüleri yıkın bütün hava limanlarını bütün java işletmelerini bütün taşıma şirketlerini durdurun. BURN THE BRIDGES !bakın şu anda klavyenin tuşlarına basıyorum. artık kağıt gitgide bitiyor ağaçlar kesiliyor insanın okuma çabası ve kültür adına mı? recyle diye bişey var artık insan kağıdı daha az kullanmaya başladı ve hatta hatta az da kullanmalı. kitap bir yazarın diğerleri okusun diye yazdığı bir şey midir? yoksa diğerleri okumak için para versin de para kazanayım diye yazdığı bir şey midir? şimdi bir prenses kitabını bastırsın, gelin prensesim ipek kağıtlardan ipek ciltlerle basalım sizinkileri bastık diyelim prenses kitabını halkına satacak mı hediye mi edecek ? para karşılığında satması abes olmaz mı ? ki ben derim ki prensesim zaten herkesin yavastan bir net bağlantısı var siz yazın biz koyalım sitemize girsinler okusunlar. böyle olursa yok ayak altındaymış yok bonesini takmamış gibi saçmalıklardan da kurtulmuş oluruz ağaçlarımız ormanlarımız bize kalır.bir insan kendi kitabını yazıp diğerlerine okutabiliyorsa yazardır. yazmak istiyorsa da yazabilir. para kazanmak için yazmak ancak belli siparişler üzerine belgesel veya reklam veya zarturt üzerine yapılan araştırmalarda gerçek olabilir. daha önce başka bir yerde yazmıştım hem de bedava yazmıştım yine yazıyorum bak 5 kuruş almadanTuketim herseyin basidir. Tuketim olmazsa paylasim olamaz. Tuketimorani direk paylasim orani ile bağlantilidir. Uretim, tuketimincevabidir. Tuketim, paylasim, uretim ve zaman denklemini bi turlukuramayan insan, parayi icad etmistir.. paranin icadi insanliktarihinde kulturel acidan buyuk bir olaydir. Para politikayi getirir.politika devleti, devlet mahkemeleri, mahkemeler suclari, suclar da suçlularıhavalar düzeliyor kapatttınız kendinizi kuledeki odanıza çıkın bir hava alın iyi gelir prensesimşimdi tv de ‘okumak herkezin hakkı’ diye bu bahsi geçen kitabın reklamı çıktı. tv hafif mi okuyor ne?okumak herkesin hakkıysa yazmak da herkesin hakkıdır. ahmet altan’ın size olması gerekenden fazla herkes gibi gelmesine ucuzluk olarak bakıyorsanız bunu söyleyin bunu tartışsınlar.nefes almak da herkesin hakkıdır ama kimse nefes almak için para kazanmaya kalkamaz kimse kimseye nefes alsın diye para vermez baskıymış kopyaymış korsanmış … insanlar yazdıkları için hapis cezası ile yargılabiliyorlar böyle bir durumda ahmetin yazdığını altan okusa nolur ahmet para kazansa ne olur altan bedava okusa ne olur yada her sayfadan kağıttan uçak yapıp atsak hangisinin sayfaları daha uzağa gidebilir.
bahsi geçen kitap gibi bana naylon poşet içinde sunduğunuz yapay saygıyle ben de size hitap etmek isterim efendim izninizle.konunun nerelerden nerelere geldiği veya kaydığı falan yok,panik olmayınız konumuzla ilgili masum bir soru sordum size.ama eliniz ayağınız tutuşmuş şekilde çok kelimeyle hiç bir şey anlatamama durumuna düşmüşsünüz.yani uzun cümleler de kısa cümleler de kursanız kar etmiyor.ahmet altın’ınki olmamış ama bakın bu sizinki bir başarı olmuş.metin olunuz.bana ntv’deki televole iktisatçılarını anımsattınız bigudiciğim.kulaktan dolma iktisat terimleriyle olayı aydınlatma çabanız takdire şayan fakat olaya bir de açıklık getirip,net bir cevap verirseniz sorduğum soruya sanırım aramızdaki bu kara bulutlar kalkacak.antipopülist bir hayatın cehennem olacağını savunmakla aslında popüler olmayan kendinizi de zan altında tutuyorsunuz farkındaysanız.oysa ben de popüler değilim sizin gibi ve hayatımda cehennem değil.çünkü sizin gibi düşünmüyorum efendim bilmem anlatabildim mi.”ahmet altan popüler olmayı istemese becerebilir” miş. özellikle bu lafınız beni kendimden geçirdi diyebilirim.işte sorun da burada zaten nöronlarınız sizi yanlış yerlere çıkarmış kanımca.sorun ahmet altan’ın popüler olmayı istemesinde ve bunu kullanmasında.adı çıkmış bir kere 80’e inmez doksana efendim.bundan sonra ben sütten çıkmış ak kaşığım diye kitap çıkarsa da iflah olmaz.”bir insan kendi kitabını yazıp diğerlerine okutabiliyorsa yazardır.”…sanki bir ilacın prospektüsünü okur gibi hissettim kendimi inanınız.sanırım siz bu cümlenizle popülarizmin kendisini tanımlamışsınız.ben diyorum ki afedersiniz bağışlayın ama “taşşaklı bir yazarsa, reklamını da yapmaz, göstermelik bir fiyattan da satmaaaz, adam gibi çıkarır kitabını sunar millete.”…yani popüler olmak istiyosa öyle de olabilir illa kıçını yırtmaz.haa beceremedi mi? o zaman daha güzel yazmayı öğrenir, terbiyeli,edepli yazar olmanın inceliklerini anlatan neşriyatlar edinir kendine.içer onları bir güzel.ahmet altan bana olması gerekenden fazla herkes gibi gelmiyor.herkes gibi olamaz zaten,olmaya çalışırsa okunmaz.herkes gibi olmak kitabını makul fiyattan,adam gibi satmak demektir.ahmet altan olamaz.müsait değil.
Doktor değilim ama şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, “size verilen gayet NET CEVAPları algılayamamak, hatta cevap ne kadar netse, anlama yeteneğinizin o oranda azalması” diye isimlendirebileceğimiz bir dertten muzdaripsiniz. Bu sorunun (hastalık anlamında, sual değil) çözümüyle hangi bilim dalı ya da hangi uzmanlık alanının ilgilendiğini bilemiyorum çünkü çooook seyrek rastlıyorum ve genelde sizinkine yakın bir sorunu olan kişiler, birkaç denemeden sonra cevabı anlayabiliyorlar. Geçmiş olsun, allah tüm yakınlarınıza ve içerik eklediğiniz sitelerin takipçilerine sabır versin!
Kaç lira aldığınızı öğrenebilir miyim efendim sayın Bigudi’den bir mahsuru yoksa?! Çünkü kendisi veremediği cevaplardan muzdarip benim özel mesaj kutumu aşındırmakta ve demekte ki “sürekli yazışıyor olmamızın diğerlerine de okuma zorunlulugu getirmesinden duyduğum rahatsızlıktan dolayı burdan yazıyorum.”…Yani öyle bir durumdayız ki sizinle bigudi’nin aynı kişi olduğunu düşünmek bile olası.
Bir de sormak isterim ki acaba browser’ınıza lavukprenses filtresi mi koydunuz ki benim girdiğim ahkamları size göstermiyor.Eğer görebiliyorsanız mümkünse cevabını bir de sizden isteyeceğim yukarıda sorduğum sorunun.
sorduum soru, sorduum soru….baradanın anlatmaya çalıştıı hastalıınızın adı bu olsa gerek ‘sorduum soru’…bu zamanla sayıklamaya bırakıyo yerini.halbuki sorduunuz soruların hepsinin cevabı kestiim ahkamlarda açık ve net gözüküyo ama tekrarlayabilirim, genç bir yazar adı ahmet altan diilse ‘voli’yi?! vurabilirmi diye sormuşsunuz; efendim sanatla uraşan hiçkimsenin amacı voli!?yi vurmak diildir yani olmamalıdır sanat para için yapılmaz, hiçbir şair, yazar, ressam popüler olayım, para basayım diye kalemi eline almaz tabii ki ister kitlelere ulaşmayı ama bunun için kendinden bişeyler vermez, vermemeli!
insanın kendini bilmesi saygı duyulacak bir erdemdir. volidir voledir bir tutturmuşşunuz almış başını yürümüş. mutlaka voliyi vurucam diyorsanız haber verin de orta yapalım. baksanıza insanların aynı fikirde olmaları bile sizin lavuk bünyenizde karşılğı ödenmesi gereken bir kazanç hali anlamına geliyor ama ne yazık ki böyle bir durumun gerçeklikle uzaktan bir ilgisi bile olamaz.evet özel mesaj attım çünkü bir ara sadece saçmalıklarınıza bizzat kendim cevap veriyor olduğumdan devamli ikili bir tartışma ortamı doğmasın da diğer hafif okuyucularının canını sıkmış olmayalım diye ki zaten bu aynen size özelden atılan mesajda da belirtilmiştir. bu kadar saçma bir özel mesaj alıntısıyla karşılaştıktan sonra size artık saygı duyamayacağımdan sizinle tartışmak içimden gelmiyor zaten insan ancak tartışmaya değer gördüğü şahıslarla fikir alışverişinde bulunabilir. çok da bi tarafımdaydı deyişinizi duyar gibiyim 🙂 bakalım sevimli çizgi kahramanımız lavukprenses saygıdan habersiz yaşadığı günlerine edebiyata duyulması gereken saygıyı sığdırabilecek mi ? bunu ilerleyen bölümlerimizde göreceğizeğer yazı yazıp popüler olup voliyi vurmaya çalısıyorsanız bu kapasite ile o kadarını bile becerebileceğinizden şüpheliyim.gelelim kendi kitabıma 🙂 ben kendi kitabımı bastırdım 2,5 milyona malettim 3 milyondan satıyorum duvar diplerinde köprü altlarında tuvalet gişelerinde peçete tutup kolonya döken görevlilerden bile bunu temin edebilirsiniz. hatta 3 tane alana bir tane bedava. istediğiniz kadar lavukça kıçınızı bile açsanız ateş olsanız çok basitçe cürmünüzle ilgili hesaplarınıza geri dönmenizi tavsiye eder lavuklukla renklendirdiğiniz uzun bir ömür dilerim umarım voliyi bir an evvel vurursunuzedebiyatta popülarite karşıtı lavukprenses, sağ taraftan keserek ortalıyorum buyrunuz volinizi vurunuz doksana takınızhayırlı volileeeeeeer
Şahsen, tanımadığım bir yazarın kitabının aynı şekilde pazarlanması, bende “galiba çok kötü olduğundan satılmamışta ellerinde kalmış ve o yüzdende ucuzdan piyasaya sürmüşler” düşüncesi doğurur.
elde kalmış kitap terimi sadece kitapçılar içindir(gerçi ben böle bi tamlama duymadım ama hadi güzel hatrın için olsun)bakınız; yazar sadece yazar ve bırakır anlamıyo musunuz? bu kadar zor mu?sizin kendi düşünceniz, zevkiniz, beğeniniz yok mu? o herkezin kötü bulduu!? kitabı belki sen çok seviceksin; şaka mı yapıyosunuz bu ahkamlar nedir, bünyenizden doğan düşünceler nası bu kadar hastalıklı ve önyargılı olabiliyo…
Harun Yahya adında bi yazarın Evrim Aldatmacası adlı bir kitabı orda burda, parklarda, sokaklarda bedavadan dağıtılıyordu. Sence neden? Tamam buna kötü* oluşundan diyemiyorsam eğer eminim ki birşeyleri empoze etme çabasından. Bir kitap neden çok ucuzdan veya bedavadan sunulur sence? Birde ucuz veya bedava oluşundan ziyade sunum şekli de çok önemli. “Piyasaya düşme” diye bir tabir var bilirsiniz, işte aynı o hesap olmuş.
* Çoğunluk tarafından beğenilmeyen, tasvip edilmeyen kitap anlamında kullandım. Kelimelerin, bazen yazı veya cümle içerisinde anlamı genişleyebiliyor veya daralabiliyor. Konunun akışına göre anlam kazanıyor. Şiirlerde olduğu gibi.
de bedava daıtılıyor isteyen herkese; ee kötü kitap mı…zaten konumuz empoze falan diil lütfen bu konuyla ilgili ahkam kesiceksen dönüp günlüü bi oku, sonra insanlar neyi tartışıyolar diye ahkamları oku, sonra bi de kendi ahkamını oku, konuyla ne kadar alakasız olduunu göreceksin
Konu kitabın piyasaya sunuluş şekli olunca haliyle alakası var, empoze olmasada başka sebepler vardır mutlaka. Hem ben kesin olarak birşeyleri empoze çabasındalar demedim ki. Örnek verdim sadece. Bu gibi sebepler olabiliyor.