Tertemiz bir havada, masmavi bir denizin üstünde ve karanın şahane koylarında kayalara konup dinlenebilen, deryalar üzerinde uçan kuşa benzettim kendimi bugün düşüncelerimde. Güneş kanatlarımda parıldıyordu sudan yansıyan ışıltılarıyla. Bir buluttan diğerine uçup kovalayarak oyun oynar günün bitmesini anlamazdım. Tek derdim av olmamak, karnımı doyurmaktı. Bir kuştum ben ufuklara uçmayı seven. Kusursuz bir yaratılandım rengarenk tüylerimle. Her mükkemmellikte bir kusurun mutlaka olması gibi bir kusurda mevcuttu bu kuşta. Kalbinden daha küçük bir beyin. Haliyle rotası hep kalpten oldu. Beyni ne ister, ne söyler dinlemez oldu. Işığıyla kendini aydınlatmaz fenere uçarken vuruldu. Öle bir çarptıki kanatları kırıldı en ince yerlerinden. Uçmayı denedi düştüğü yerden kalkıp ama olmadı. Bekledi, bekledi geçer diye ama bir santim bile havalanamadı. Şimdi uzak ıssız bir denizin ortasında minicik bir kayalığa dikili onu aydınlatmaz fenerin dibinde ufuklara bakmakta. Özlüyor bulutları. Ne zaman biter bu sızısı?