Ben her gün gazetelere bakarken anlatım bozukluklarını, tashihleri de gözden kaçırmamaya çalışırım. Özellikle de spor sahifeleri bu alanda çok leziz örneklerle doludur her gün. Ama bugünkü gazetelerde, fazla karıştırmadan, şöyle bir baktığımda bile, hataların had safhaya çıktığını görüp şaşırıyorum. İnsan yazısına İki ülke futbolunda çok fark var başlığını koyar mı yahu? Hadi gözden kaçırdın, koydun; bu gazetenin yazı işleri, müdürü, genel yayın yönetmeni de mi yok? Kimse mi görmedi?
Peki şu cümleye ne dersiniz: “Kadro yeterliliği içeriğine rağmen, Avrupa düşüncelerinin teknik çıtaları arasındaki geçerli refleksleri ile yarışması imkansızdır bu kadronun.” (E.Ş., Milliyet). Şaka mı yapıyor bunlar bize?
Aklınız hafsalanız almıyor, değil mi? Şu cümleye bakın bir de o hâlde: “Aklım hafızam almıyor.”. Aynı yazıda şu da var: “Fenerbahçe genel görüntü olarak ben kendime de şaşırmaya başladım.” (ŞŞ, Fotomaç).
Bu da kaçar mıymış gözden, diyeceksiniz, bakın: “Öyleyse öy Terim” (KK, Sabah). ‘Öl’ demek istiyor, ‘öy’ olmuş ve bu da çıkmış gazetede başlık olarak.
Birkaç dakika içinde rastladım inanın bunlara ben. Biraz deşsek neler çıkacak kimbilir! Türkçe fakiri yazarlara ödenen tonla paradan biraz da redaktörlere ayırsalar fena olmayacak gibi.
yorumlar
arkadaşlar da değişik bombalar patlatabiliyo, hemen dün akşamdan örnek;Serkan topu köşeden çıkardı çıkaracak,üstelik diğer takımdan 2 kişi de topa basmakta, sivri zeka spiker ^Serkan’dan ortaaa^ diye bağırıyordu. Hani nerde orta?
Dün gece G.Saray sakın hakem filan demesin.(erman toroğlu’nun isminin baş harfleri nefis bir kombinasyon yaratıyormuş, nasıl da fark etmemişiz)
Kötü ve yanlış dil kullanımının ötesinde bir de kötü ve yanlış yazılmış yazıları boldlamak gibi bir ekol var spor basınında. Önünüze ilk çıkan gastenin spor sayfasını açın (evet heman şimdi, hatta durun ben de açayım, bakın açtım) görüp görebileceğiniz tek şey yazarın bold mafyasıyla olan yakın ilişkisi.Hayır, boldlu yerlerin bir önemi olsa içim acımayacak, zaten kötü yazı yazıyosun bari boldlayıp gözümüze sokma di mi?Bir de bold mafyasına ek olarak Galeano mafyası var spor basınında. Gölgede ve güneşte futbolu bir iki kere kitabın kendisinden okuduysam en az 6 kere de gazete sayfalarından okudum. Anlamadığım nokta şu, her hafta en az 3 yazar değişik gazetelerde Hakem diye boldlayıp Galeano’nun ilgili paragrafını çötö diye pasteliyor, 500 vuruştan sıyırıp, sonuna “işte bence de hakemin durumu budur arkadaşlar, onları sevin, koruyun” yazıp, spor “yazarıyım”cılık oynuyorlar.Aynı durum Nick Hornby ve Fever Pitch için de geçerli, Kanat Akkaya’dan Kazım Kanat’a kadar alıntı yapmayan “yazar” kalmadı kitaptan. Düşündüm de, benim ne eksiği var ki, ben de alıntılarım “futbola da kadınlara tutulduğum gibi tutuldum, hızla, aniden ve hede dehehehdhhehdhehdhehd“
verilen linkte Erman toroğlu şöyle bir cümle kurmuş ; “Hatta diğer takımlara, ‘G.Saray’a karşı nasıl oynanaması gerekir’ kopyasını verdiler.”Daha deşsek neler çıkacak kimbilir…
Fenerbahçe genel görüntü olarak ben kendime de şaşırmaya başladımcümlesi güzel olmuş ama, sanki adam zırvalayacağını önceden anlayıp bir itirafla bitirmiş gibi cümleyi. cumhuriyet ve radikal bu konuda çok titizler, özellikle cumhuriyet’te birden fazla kere rastgelmişliğim vardır;gg.aa.yyyy gün tarihli xxxxx başlıklı yazımda,”…tarihsel gerçeklerin olduğundan farklı gösterme çabası içinde olanların niyeti apaçık ortadadır.””… tarihsel gerçekleri, olduğundan farklı gösterme çabası içinde olanların niyetleri apaçık ortadadır.”şeklinde olmalıydı, tüm okurlarımızdan özür dilerim.bir de, cumhuriyetin küçük kare bulmacasında sorulan kelimelerle, yirmi sayfalık bulmaca eklerindekileri, hangisinin daha öğretici olduğu hususunda kıyaslayınca, garip bir sonuç çıkarıyorum ben. eh işte.
Sadece spor haberleri için değil.ATV Haber’de Korcan Karar’ın kurduğu,daha doğrusu kurmaya çalıştığı cümleler içler acısı.Bir de çok güzel türkçe konuşuyormuş gibi yazılı metinden konuşmuyor.Bu konudaki başarısızlığına rağmen aynı şekilde devam etmesi bana Ali Kırca ile Korcan arasında açıklanamayan bir ilişki olduğunu düşündürüyor,ister istemez.
doğru düzgün konuşan birini arıyorsanız İlber Ortaylı izleyin ve dinleyin. Şahsın yazdığı herhangi birşeyde de anlatım bozukluğu yapacağını sanmıyorum. Ben ki Osmanlı tarihini sevimsiz bulurdum ama şimdi programı iple çekiyorum, vebir insan bu kadar iyi anlatılır
Eski ev arkadaşımın bir sınavda öğretmeni şöyle bir cümle kurar “hiçbir sınav yoktur ki size yapmış olduğum, daha önce bu soruları aynen sormamış olmayayım.”
helal! benim de cok dikkatimi cekmeye basladi bu. bi de bu gazeteler “temiz turkce kullanalalim” gibisinden bir kampanya baslatmamislarmiydi? Gazete okumaktan turkcem bozuldu bir kampanya da biz baslatalim.
Ahmet Çavuşoğlu’nun bugünkü yazısı;Biraz da Türkçe‘Ki’ eki çoğu zaman yanlış kullanılıyor. ‘Geldim ki’ denmez ‘Gelmedim ki’ denir. Çok istiyorsanız geldim mi ki? dersiniz. ‘Verdin ki’ denmez ‘Vermedin ki’ denir. Evde şeker bitti ise, şekerli kahve isteyene ‘Şeker yok ki’ denir, ‘Şeker var ki’ denilmez.Maçı anlatan adam ‘Bitime yaklaşıyoruz’ diyor. Yani ‘Maçın sonuna yaklaşıyoruz’ demek istiyor, yoksa kafasındaki bite değil! Bitim, son veya nihayet yerine uydurulmuş yanlış bir kelimedir. Kullanmayınız. Son günlerde yeni bir moda da ‘Hakem maçı bitirdi’ yerine ‘Sonlandırdı’ demek. Bu da yanlış.Ertelemek, tehir etmek demektir. İptal etmek değil. İptal, kullanıştan kaldırma, silme, bozma, hükümsüz bırakma demektir. Tehir edilen maç başka bir tarihte oynanır ama iptal edilen maç bir daha yapılmaz.Şu anda, ancak o an yaşadığımız, bir kaç saniyelik bir devreyi ifade eder. Ne bir dakika öncesini ne de bir dakika sonrasını. Birisi ‘Şu anda yangın söndürüldü’ dediği zaman, yangının hakikaten o esnada söndürülmüş olması lazımdır. Üç saat önce söndürülen yangın için ‘Şu anda söndürüldü’ denmez.Süpriz (süp-riz) değil sürpriz (okunuşu sür-priz) dikkat ikinci hece piriz de değil. Bir çok spiker bu kelimeyi yanlış telaffuz ediyor.Tüm, bütün demek değildir. Tüm, eksiksiz demektir. ‘Tüm futbolcular sahaya çktı’ cümlesi, ancak ‘Sağlam olan, kolu bacağı eksik olmayan futbolcular sahaya çıktı’ manasına geleblir. Bütün futbolcuların sahaya çıkmak istediğini söylemek istiyorsanız ve bütün kelimesini kullanmakta da bir probleminiz varsa – ki her nedense Türkiye Cumhuriyeti’nde bu problem var- o zaman ‘Futbolcuların tümü sahaya çıktı’ diyebilirsiniz. Geçen gün gaza gelen Lig TV spikeri ‘Tüm bütün takım sinirli’ dedi.Kaç kere yazdım. Medeni memleketler, o memleketin lisanının en güzel kullanıldığı bölgede konuşulanı esas olarak kabul ederler. İngiltere’de, Londra İngilizcesi, Fransa’da, Paris Fransızcası gibi. Bizde ise bunun tam aksi cari.Hakiki İstanbul’lu olanlar ve Türkçeyi doğru kullanan Türkler ‘kez’ demezler, yerine göre, kere-defa-sefer kelimelerinden birini kullanırlar.’Dek’ de demezler ‘değin’ de. ‘Sabaha değin bekledim’ yerine, ‘Sabaha kadar bekledim’ derler. ‘Lütfen bana kadar gelebilir misin?’ diye sorarlar ‘Bana dek gel’ demezler. Mutlaka, tabii yerine ‘illaki’ deniliyor. Bu da başka bir hokkabazlık.Kötü Türkçe konuşmak, insana hiç bir şey kazandırmaz. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır.
Herkes bilir ki konuştuğunuz dili doğru ve güzel kullanmanın altın anahtarı o dilde çok okumaktan geçer.İlber Hoca’nın okuduğu kitap sayısını tahmin dahi edemiyorum.Gerek dile gerekse konusuna hakimiyetinin tartışılmaz derecede mükemmel olduğunu düşünürüm.Sadece O mu?Atilla İlhan anlatmaya başladımı değil sıkılmak bitmesin diye dua edersiniz.Seynan Levent Türkçe’yi mükemmel kullanır.Metin Uca günlük konuşma dili konusunda hiç fena değil.Daha onlarcasını saymak mümkün.Ancak bu sayılanların Seynan Levent dışında hiçbirinin işi habercilik,spikerlik v.b. değil.Asıl bu işi kendine meslek edinmiş insanların Türkçe’yi bu kadar kötü kullanmaları ve bu konuda hiçbir şey yapmamaları düşündürücü.(Bu ahkamı dün kesmiştim ama bir şekilde çıkmamış.Hay Allah.)
çok fazla hatalı kullanılan sözcükler arasında. bu konuda birkaç yere mail attım. bunlardan biri de, bir başyazar olarak oktay ekşidir. eski sözcüğünü birkaç yanlış kullanımını gördüğümde kendisine de mail attım, ancak cevap gelmedi. örnek vermek gerekirse, “eski genelkurmay başkanı hede hödö”. böyle bir niteleme yanlıştır. keza “eski başbakan hede hödö” gibi birçok niteleme oldukça yanlış şekilde kullanılıyor. burada eski olan genelkurmay yada başbakanlık değil kişinin kendisidir.
Oktay Eksi dogru kullanmis. Turkce’de tamlamalar cogu dilde oldugu gibi bir sonraki kelimeyi ya da kelime grubunu tamlar. Mesela, “iyi bir kitap” tamlamasinda iyi olan, bir degil ‘bir kitap’tir. “eski genelkurmay baskani” tamlamasinda eski , genelkurmayi’i degil. “genelkurmay baskani”ni tamlar. Genelkurmay’in eski oldugundan bahsetmek istense tamlama kurulurken -in tamlanan eki kullanilir ve tamlama soyle olurdu. “Eski genelkurmayin baskani”.Lise Turkce derslerinde tamlamalar verilir ve ogrencilerden bu tamlamalari tamlanan tamlayan seklinde ayirmasi istenirdi. Bunlar oradan ogrenmek gerekirdi. Ancak TV’de surada burada hep bu konuda nedenini cozemedigim bir tereddut yasaniyor.
Türkçe’nin şu anki en önemli sorunlarından biri, bir takım kelimelerin yazılma biçimiyle okunma biçiminin ayrışması, ve yarığın giderek büyümesi. Bu gelişmenin zannımca en önemli nedeni, yabancı dillerden özellikle ingilizceden gelen kelimelerde görülen hece eksikliğini dilimizde kapayamayışımız. Tek-çok heceli ve ilk iki harfi ünsüz olan kelimelerin arasına Türk diline göre teleffuz yapmak için bir ünlü almak zorundayız. Ama kelime sonunda iki ünsüz durumunda böyle bir sıkıntı yok(örnek=mert, sarp, tart). Ünlü alarak iki ünsüzü okuyabilme mecburiyetini, aldığımız dilin kelimelerini değiştirmeyerek, yani basit bir tutuculukla geçiştirmeye çalışıyoruz; çalışıyoruz da bence bu böyle gitmeyecek.Bir kaç örnek vereyim: Tren=tiren, gardrop=gardorop ya da gardırop, kağıt=kâât, traş=tıraş, sürpriz=süpriz, platonik=pilatonik, program=pırogram, eskrim=eskirim, krem= kırem. Neden ikinci biçimleri almıyoruz?Bunun dışında bir de yazdığımız ve okumadığımız, ya da okuma zahmetine girmediğimiz “ğ” harfi var. Sağanak= saanak ya da bağırmak = baarmak oluyor artık çoğu zaman, soğan = sovan ya da soan halini almış durumda gündelik dilde. “Ğ” neredeyse sadece üstünden geçilen ve iki ünlüyü bir arada tutan “etkisiz ünsüz” seviyesine indiriliyor. Diil mi?(bir örnek daha). “Ğ” gereksizse neden kaldırmıyoruz?Bir örnek de ince “l”. Dolar ve dolar arasındaki fark birinde l düz olarak söylenir; ikincisinde l üst düşlerin damakla birleştiği yere(ön damak) değmektedir. İnce “l”, bizde olmadığı halde belirli kelimelerde kullanıyoruz. Örnek(lor, lord, lahâvle, l’âl)Özellikle konuşmaya yaklaşıldığında “y” harfine bağlı olan değişimleri normal kabul etmek gerekir. Başlayacağım = başlıyacağım. “Y” harfinin daraltma gibi bir özelliği olduğu biliniyor.Kelimeler ve yazımlar üstüne anlaşabilsek, cümle yapısını ve cümleye uygun kelime kombinasyonlarını ele almak daha kolay olur. Ben, Türkçenin yazıldığı gibi okunması avantajınadır, böyle yaparsak birşey kaybetmeyiz demeye çalıştım. Umarım kendimi anlatabilmişimdir.
Oktay Ekşi, Hasan Pulur ve daha nicelerinin tüm yazılarına dikkat ediniz. Bu şahıslar kendilerinden söz ederken “ben” yerine “biz” diyorlar. Örneğin, bir konudaki düşüncesini açıklarken “bizim düşüncemiz şöyle” diyor. Veya “sabah gazeteye geldiğimizde ..” diyor. Eğer bu şahısların bu acayip huyunu önceden bilmiyorsanız yanında başka birilerinin de olduğunu zannediyorsunuz. Oysa adam tek kişi ama çoğul yazıyor. Bunun neden böyle olduğunu her ikisine de sordum. OE yanıt vermedi. Adam zaten hiçbir emaile cevap vermiyor. Belki de nasıl verileceğini bilmiyordur. HP ise “bizi okuyucu böyle bilir” gibisinden müthiş bir yanıt verdi. Bir başka örnek. Hıncal Uluç denen sözüm ona gazeteci arkadaş ise sürekli olarak yarın yerine “yarin” diye yazıyor. “i” harfi joker.
Tamlamalar konusundaki kayıtsızlık tamamen dilin kötü kullanımının doğuracağı sonuçları önemsememekten kaynaklanıyor. Çünkü insanlarımız dili kötü kullanınca bir yerleri eksilmiyor, maaşından kesilmiyor. Cahil olmasından utanmadan kendinde bu dil üzerinde tasarruf hakkı görüyor. Bu cahillere bir çok lise ve Üniversite mezunu da dahildir. Zira yukarıda sözü geçen ‘eski’ kelimesinin “İSKİ eski Genel Müdürü” gibi cahilce kullanılması, daha sonra küçük akıllarıyla “Eski olan İSKİ değil ki!” deyip kafalarına göre değiştirmeleri bu yüzdendir.Bu arada şimdiye kadar tanıştığım gazeteciler, üniversitede iken iletişimde okuyan arkadaşlarımın hepsi çok ukalalardı. Sanki gazeteci olunca herşeyin en iyisini ve doğrusunu sadece onlar bilirlerdi. Anlamıyorum, o kadar ders var mı ki herşeyi anlatıyorlar ya da bu gazeteci milletinde nasıl kafa vardır da herşeyin doğrusunu akıllarında tutuyorlar?Kendime cevabım şudur: Onlar doğruyu bulmuyorlar. Hatta aramıyorlar bile. Çünkü doğru, onların yazdıkları olacak.Kendi değerlerimizi teker teker harcıyoruz. Biz de Uzak Doğulular gibi kendimiz olmaktan nefret etmeye doğru gidiyoruz. Tam tanımadığımız zenginlere özenip evimizdeki baba yadigarı hırkayı beş kuruşa satmayalım.Bu arada biliyorum ki bu yazı çok uzun olduğundan bir çok üye tarafından okunmayacak. İşin güzel tarafı da bu zaten. Yazıyı uzatınca yazınızın okur kitlesi kendiliğinden oluşuyor. Yani herkesin gözünün önündekini sadece bazıları görmüş oluyor. Herşeyde olduğu gibi.
verdiğim örnekler açısından yanlış anlaşılmalar olmuş..tabii ki, belirtisiz sıfat tamlamalarında eski ibaresi araya gitmez, “devlet bakanı”, “genelkurmay başkanı” gibi.ancak büyük beyinli arkadaşımızın verdiği iski örneği cuk oturuyor. tamlananan, “genel müdür”dür. dolayısıyla, “iski eski genel müdürü” tam da vermek istediğim örneğe cuk oturmuştur. büyük beyinli akadaşa teşekkürler.a- Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler Eski Genel Müdürüb- Eski Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürüdoğru olan hangisidir ? a? b?
Neden sessiziz ?Türk Dil Kurumu ismini işgal edip burada Türkçe`yi koruduğunu sananlar nerede ?Otobüsü oturgaçlı götürgeç yapacaklarına düzgün Türkçe konuşmayanlara ceza verdirtecek bir yasa çıkarttırsınlar!
🙂
Arada ev arkadaşım Milleyet gazetesi alıp gelir. Sırf gülmek için gazete okuyorum dersem yeridir. Normalda aldığım ve okuduğum gazete başkadır, ancak Milliyet durumu müdahil olunca işler değişti 🙂 Yazılar o kadar samimi ve o kadar sıcak! ki. Geçenlerde bir sayfada Amerika`da üretilen özel bir araç ile ilgili bir yazı okuyordum. Yazıda “… bu araçta müzik seti, playstation, buzdolabı, klima filan var…” şeklinde bir ifade gördüm ve kıs kıs gülmeye başladım. Ya hangi gazetede filanlı falanlı cümle kurulduğu görülmüş. 🙂
üzüldüm bak şimdi ben senin bu haline. paralama kendini sakin ol değmez.
Bir de şunlar var:”İnfaz etmek” fiili, “adam öldürmek” anlamında kullanılır oldu. “Kendisini dolandıran ortağını sokak ortasında infaz etti” gibi leziz cümleler var basınımızda bol bol.”Bir taksiciyi gasp edip kaçtılar” diye bir haber. İnsan merak ediyor, adama el koyup kaçırdı mı birileri diye. “Gasp edilen” şey, taksicinin arabası tabii ki. Ama bizim medya adamı da gasp ettirir.Şu televizyon programları sayesinde ırzına geçilen bir sözcük de, “söylem”. Birileri öyle uygun gördü, “söylenenler” anlamında kullanılıp boku çıkarıldı. “Bu söylemlerinize katılmıyorum”… Nassı yani? Tıpkı “bağlam” gibi. Birileri bağlamı “bağlantı” anlamında kullanıyor artık.
hadi yazım hataları yapılıyo diyelim(benimkisi bi hata değil) onları anlıyorum. ilkokul yıllarında çeşitli sorunlar yaşamış, çocukluk yılları yaşlarının üzerindeki ağır depresif cendereyle sarılmış da olabilir, hatta ane ve babalarını sevişirken yakalayıp (alakası yok demeyin. mutlaka vardır)üzülmüş olabilirler. o yünden de; “bu kadar sorunum varken yazım hatası da nedi ki” diyebilirler. benim annanadığım kardeş; doğru yazılanları yannış telaffuz eden dallamalar… spiker diye çıkıp türkçenin …na koyanlar… mesela “demokrasi”… “demokraaasi” demiyolar mı(hem de 3 tane ‘a’ ile) illet oluyom yahuuu… illet oluyom. kurtarın beni
bilinçten ve kültürel değerlerden yoksun bir nesil yetişince, haliyle bir durumla karşı karşıya kaldık. yeni yetişen nesil ise daha fena.kelimelerin anlamlarını doğru düzgün bilmeden kullanıyoruz. hemen bir üstteki posttaki arkadaş da “illet olmuş”(?)neyse.bir büyüğüm bana “bir sözcük kullanacaksan yazılarında; bilmediğini bir kere, bildiğini iki kere kontrol et” demişti.
“bilinç ve kültürel değerlerden” arınmamış, “üstinsan” arkadaş! kanımca etimologsun ya da dil konusunda büyük araştırmalara imza atmış olmalısın! ama “illet” sözcüğünün “hastalık” anlamına gelebileceğini unutmuşsun. sana sözlük okumanı tavsiye edeceğim. işe yarar.
illet: 1.hastalık; sakatlık 2.sık sık tepen hastalık 3.sebep 4.gaye, hedef 5.mant. neden fr. cause 6.bir kelimenin kendi harfleri arasında huruf-i illet bulunması.bir insan “hasta” olur, “hastalık” olmaz tahminimce. yoksa göremediğim daha ince bir anlam mı var yazdıklarınızda?ayrıca bu kadar ofansif olmanıza lüzum görmüyorum.
bakınız “çok bilen dil bilimci” arkadaş! türkçe deyimler sözlüğün varsa, (eğer yoksa mutlaka bir tane edinmelisin) illet olmak deyimi; hasta olmak-deli olmak-fıtık olmak-uyuz olmak-gıcık olmak anlamına gelmektedir. şimdi beni daha fazla illet etmeden ukalalığına bir son versen iyi olacak.
bak arkadaşım! nedir bu laf dokundurmalar anlamıyorum! ben burada şahsına karşı bir hareket içinde de değilim!Kütüphanemde Ömer Asım Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü var. Yetkinliği’ni istediğin kişilere sorabilirsin. Deyimler Sözlüğü’nün 8977 kaydı var. “illet olmak” diye bir deyim ise bulunmuyor.Ha! yine belirteyim. ben bilmiyor olabilirim. ömer asım aksoy bilmiyor olabilir. hatta bu deyim yeni olabilir, hani şu malum neslin ürettiklerinden.deyim üretilmesin demiyorum ama bazıları da deyim üretirken bir yerlerine sahip olmalı.
Her ne kadar baby700 onaylı bir kaynak olmasa da* tdk’da böyle bir kayıt var.* baby700 külliyatı hafif ahkamları bölümü 59167 sayılı “aynalı nergis” ahkamı.
Büyük Yazım Kılavuzu – Nijat ÖzönTürkçe Sorunları Kılavuzu – Necmiye Alpay !!!!”illet olmak” babamın (45 doğumlu) sıkça kullandığı bir deyim…