Bunlar (kimler olduğu malum), kadından korktukları için mi onu toplumun dışında tutmaya çalışıyorlar, yoksa nefret ettikleri için mi?Peki bazı kadınlar (hangileri oldukları malum), korkunç oldukları için mi buna alet oluyorlar, yoksa iğrenç oldukları için mi?
Asagidakini diyen kisi bize hizmet etmek icin oraya atanan, bizim yatirdigimiz vergilerle maasi odenen devletin en ust duzey memurlarindan biri. Bu zat-i muhterem demis ki:“Hanımlar narindir, zariftir. Biz erkekler daha kaba sabayız. Dayanıklıyız. Hanımlara kıyamayız. Haa bu işi yapacak kadınlar yok mu? Var. Bir bakıma kadınlıktan uzaklaşmış, erkekleşmişlerdir.” (DSI Genel Muduru)”Erkeklesmis” de olsa kadinlari ise almayi aklina getiremeyen bu adamin mantik hatasini gormemek imkansiz. Sucunu itiraf ederken karsi tarafa hakaret edebilen ust duzey bir memurla karsi karsiyayiz.Ayrica bu soz kime hakaret ? Kadinlara mi, yoksa erkeklere mi ? DSI nasil bir yerdir, is kosullari nedir ? Bu sozu soyleyen kisi babasinin ciftligine eleman mi almaktadir ? Devletin gozetmesi gereken kurallar yok mudur ? Cinsiyet esitligi ilkesini gostermelik olarak bile uygulamayan bu zihniyet bir sonraki asamada dil,din,irk,hemserilik kosullarini mi one surecek ?Medeni memleketlerde ozel sirketler istedikleri elemanlari ise alabilecekleri halde kamuoyunda kotu izlenim birakmamak icin basvurulari herkese acik yaparlar. Is ilanlarinin altinda “equal opportunity employer” yazar. Yani herkese esit sans veriyoruz derler. Yalan da olsa, bazi kisiler is kosullarina hic uygun olmasalar da, dogustan gelen ozellikler yuzunden birilerinin onu tamamen kesilmez. Bir grup insan ikinci sinif vatandas muamelesi gormez. Gorurse sirket boykot edileceginden korkar… Ozel sirketlerin bile bu sekilde ozen gosterme durumunda kaldigi yerlere bakinca, devletimizin yaptigi secimler icler acisi. Daha icimize sindirmemiz gereken cok seyler var anlasilan.Is ilaninin bu sekilde cikmasina en azindan DSI burokratlarinin izin vermemesi gerekirdi. Neyse bu haberden ogreniyoruz ki ust duzey yonetimin muhasebesine birakilan isler bu adamlarin mesrebine de birakilmis oluyor, devletin kademeleri arasinda bosluklar bulunmakta…Danistay – Yargitay’in bu alimlari durduracagini umariz.
iş koşulları nelerdir? diye sorulmuş. DSİ Genel Müdürlüğünde çalışan bir arkadaşım var. Ta okuldan, sıra arkadaşım. İyi tanırım yani… Yeni hükümet iş başına geldiğinden beri ondan çok macera dinledim.DSİ, bu hükümet iş başına geldiğinden beri, diğer her devlet birimi gibi, iş bilen ve tecrübeli insanların yolsuzluğa karışmış olabilecekleri (bakınız; yolsuzluğa karıştığının kanıtı yok. buraya dikkat) gerekçesi ile Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerine sürgün edilmişler ve yerlerine tecrübesiz, bilinen tek meziyetleri “dinci” olmak olan insanlar getirilmiş. Bu güruhtan olanlar, olmayanları yalan yanlış ithamlarla ihbar ediyorlarmış (bir çeşit yıldırma politikası herhalde) ve haklarında soruşturma açılıp, müfettiş denetimlerinden geçirtilip, savunma vermek, zaten herhangi bir sorunu olmayan işleri savunmak zorunda bırakılıyorlarmış. Diğer yandan Genel Müdür ve hükümetin üst düzey elemanları da bu şaibeli(!) soruşturmaya maruz bırakılan işlerin açılışını, temel atma törenlerini vs. yapıyorlarmış. Hem de bazılarını ikinci kez…Daha çook şey dinledim ama bunlar hem söylenti niteliğinde olabilir, hem de burada bahsetmek ne kadar doğru olur bilemediğimden, söz etmeyeyim. Aslında Mehmet Y. Yılmaz da şu açık gerçeği vurgulamış; dürüstlükten ve adaletten uzak, sığ ve örümcekli kafalarla yönetilen yer ister devlet olsun, ister devlet dairesi olsun, ister apartman olsun. Ha-yır gel-meeez.
21. yy diyoruz, kadın hakları diyoruz, hala bu devirde var mı böyle işler diyoruz…şaşıyoruz…soruyoruz…cevap alamıyoruz………ama var; hem de hemen hemen her yerde; hem de her şeye/ herkese/ onca söylemlere/ bu tarz zihniyeti kırmak için yapılan yığınla mücadeleye rağmen “hala” var.alın güzide, genç yöneticili, sözümona modern işbankası’ nı…2 sınav öncesi döneme kadar bırakın pozisyonu, müfettiş yardımcılığı sınavına dahi bayan almıyordu. sınava girmek için bayanların yaptığı müracaatları reddediyordu.aslında hiç bişeye şaşmamak lazım bu ülkede….elini sallasan bi hödükler ordusu…!
Artık bir parça yorum yapma vakti geldi.Öncelikle bu kadın düşmanlığının dinle minle alakası olmadığını bilmekte yarar var. Nedenlerini aşağıda inceleyeceğiz ama önce şu din meselesini bir açıklığa kavuşturalım. İslamiyet kadını dışlamaz, ikinci sınıf insan yapmaz, eve kapatmaz, örtülerin altına kapatmaz, haysiyetini ezmez, “hem burada hem yok” tarzı bir komikliği ne kadına ne kendine yakıştırır. Bu komikliği ancak kadın düşmanı olup, bu düşmanlığı “Hanımlar narindir, zariftir. Biz erkekler daha kaba sabayız. Dayanıklıyız. Hanımlara kıyamayız.” sığlığı ve kısırlığı ile örtmeye çalışan gelişmemiş hayal gücü üreteçleri yapar. Bu üreteçlerden, komikliklerini dine sıvayıp, “Allahın emri” hokkabazlığına düşenler de her kazancını dini sömürerek elde etmekten başka becerileri olmayan çirkef çukurlarıdır. İster inanın, ister inanmayın, cevap verirken riya ve çıkar hesabı yapmayacağını bildiğiniz birine sorun. İslamiyet kadını ne eve ne örtülerin altına kapatmayı emreder. Kadına verilenle erkeğe verilen, eşit şartlar altinda eşit değerdir.Gelelim asıl meseleye. Kadın düşmanlığı evrenseldir. Ne İslam ülkelerine ne de Türkiye’ye özgü bir davranış biçimidir. Erkek egemen toplumlardan oluşan bu dünyada kadın ikinci sınıftır ve erkekler tarafından genel olarak adına “ezilmek” denebilecek davranış biçimlerine ve kurallara muhatap edilirler. Bu kurallar ve davranışlar, söz konusu ülke veya toplum her neresiyse, oranın gelişmişlik düzeyine göre yöntem farklılıkları gösterir. Yoksa sonuç aynıdır: Kadınlar ikinci sınıf insanlardır ve erkek kadından üstündür.Anahtar kelimeyi söyledik: “Erkek, kadından üstündür”. Bu hem doğru, hem yanlış, hem neden, hem sonuç bir cümledir. Şöyle ki: Önerme:Erkek kadından üstündür. Erkeğin kadından üstün olduğu kas gücü, fiziksel büyüklük, ağırlık, korkutucu sese sahip olma, caydırıcı görüntü gibi özelliklerden bahsettiğimiz sürece, doğru. Fiziksel dayanıklılık, hastalıklara dayanma, çeviklik, çekicilik, kurnazlık, doğurganlık, analık güdüleri gibi özelliklerden bahsettiğimiz sürece, yanlış. Önerme: Erkek kadından üstündür. Erkeklerin kadınlara hükmetmesinin, onları kendi koydukları kurallara uymaya zorlamasının, kadının erkeğin arzu ve isteklerine, erkeğin gösterdiği biçimde uyması gerektiğinin nedenidir. Erkek, bütün bu üstünlüklerine rağmen, aslında kadının da bir çok üstünlüğü olduğunun ve bunların, kendinin asla başedemeyeceği üstünlükler olduğunun farkındadır. Yani aslında tek bir üstünlük ve tek bir üstün cins yoktur. Bu nedenle, bir kadın -ki o, zayıf cinstir- bir erkeğin yapmakta olduğu işi erkek kadar iyi yapacak ve başaracak olursa, bu zayıf cinsin bile o işi o erkek kadar iyi yapabilmesi, erkeğin gururunu ve toplumsal pozisyonunu derinden sarsacaktır. Kadın asla erkeğin seviyesine çıkamaz ama o erkek, aşağıladığı kadının seviyesine inmiş olacaktır. İşte bu da, “erkek, kadından üstündür” önermesinin sonuçta doğrulanmasını gerektirir.Toplumsal ve bireysel yetenekleri gelişmemiş, bilgileri ve kapasiteleri sınırlı kalmış her erkek, bu aşağılanmanın titreten korkusunu içinde yaşatır. Yaptığı işin bir kadın tarafından bile başarılabilmesi… Ya da bir kadın amir tarafından yönetilmek… Bu kabusların en büyüğü, acıların en korkuncu, aşağılanmaların en dayanılmazıdır. Oysa bu her zaman ve her an mümkündür ve erkek bunun farkındadır. (Yollarda bazıları neden bayan şöförlerin üzerine sürerler ve onların ölümcül kazalarına neden olmaktan dolayı keyifle gülerler?). Bu korkunç olasılığı ortadan kaldırmanın en kolay ve garantili yolu, kadının bunu yapmasına engel olacak biçimde önünü kesmektir. Gelişmiş ülkelerde bu, daha az ücret ödemek yoluyla caydırmak olabilirken, bizde örneğin, kadına ha bire doğum yaptırmak, işe almamak, dinle ve günahla korkutmak, uygun olmayan kılıklara sokup, çalışma hayatına girmesini zorlaştırmak, “sen benim kıraliçemsin, ben sana kıyamam” deyip çalıştırmamak ama evde eşek yerine koymak, üzerlerine direksiyon kırmak, fiziksel gücüyle korkutmak, vs. gibi tedbirlere dönüşebilir.Kadınlara ne çeşit olursa olsun, ayrımcılık uygulayan bir erkek gördüğünüzde bilin ki, o erkek kendini her an bir kadının bile(!) yapabildiği bir şeyi yaparken bulmaktan ölesiye korktuğu için bunu yapmaktadır. Yetersizdir. İster eğitimsel olarak, ister yetenek olarak, ister zeka olarak olsun, kendinde bir yetersizlik gördüğü muhakkaktır ve bu endişesinde de çok çok büyük bir ihtimalle haklıdır. Çünkü bu gibi egoya yönelik savunma mekanizmaları, çok sağlam nedenler üzerine otururlar.Bundan böyle bu insanları gözlerken, davranışlarının nedenini de düşünün ve onlara kızmayın, acıyın. Kızmayın derken tepkisiz kalın demiyorum elbette. Onların bir yanları eksik, ve bunun farkında olan ama korkularına katlanmaktan başka çareleri olmayan zavallılar olduğunu unutmayın.
arkadaslar, medeni ulkelerde birakin boyle keskin bir ayrimciligi; azinliklari korumak icin konan iyi niyetli kotalar bile demokratik olmadigi icin geri cekiliyor.ornegin abd’de beyazlarin buyuk cogunlukta oldugu bir okulda (sanirim university of michigan) azinlik ogrencilerin sayisini artirmak icin kota uygulamasina gecmeye karar vermisler. kota uygulamasina gore zenciler okulun en az %20’sini, hispanikler okulun %10’unu olusturacaklardi. (Buradaki en az lafina dikkatinizi cekerim, rakamlar onemsiz.)abd yargitayi kota yontemin adil olmadigini, bu yontemle basvurularin beyaz-siyah-hispanik diye ayrilip kendi aralarinda degerlendirildigini, uygulamanin esitlik ilkesiyle ters dustugunu soyledi, uygulamayi iptal etti. Yargitay kararinin altinda art niyet arayabilirsiniz. (Diyebilirsiniz ki: WASP iste adamlar, egitimsiz, donanimsiz is gucu istiyorlar) Ama karar adiliyet acisindan *bence* dogruydu. Kota kurali azinliklari cogunlugun onunde kayiriyordu. (Yani ayrimcilik bu sefer zencilerin isine geliyor!!) Ama zenci azinlik kota kuraliyla kendinden daha kucuk azinliklarin (hispanik-abd yerlileri) hakkini yemis oluyordu, aynen beyazlarin zencilerin hakkini yedigi gibi. Uygulama durdurulmasiydi, Teksas gibi yerlerde beyazlar kendi islerine gelen kotalari uygulamaya kalkabilirlerdi. Sonuc olarak su iyi niyetli kota uygulamasi bile yargitay tarafindan iptal edildi. Okullar ogrencilere baska sekillerde destek oluyorlar.Bizde ise durum su: Eleman alinacaktir. Basvurularinizi rica ederiz. NOT: Bayanlar basvurmasin.Bayanlarin kotasi YUZDE SIFIR. Baylar YUZDE YUZ. Cinsiyet ayrimciligin utanmazca sergilenmesi…Bu durumu gazetecilere duyurun, gorevinizi yapin arkadaslar. En azindan bayan gazeteciler sizi dinleyeceklerdir sanirim…Kadin hareketi kazanimlari bize yurt disindan ithalle edildi. Erkek egemen kulturumuze kozmetik amacli sunuldu. Isleri eskisi gibi yurutuyorduk, dostlar da alisveriste goruyordu bizi…(aynen AB kurullarinda oldugu gibi) Birilerinin bu konularin uzerine dusmesi lazim ki genlerimize nufus edebilsin kazanimlar. Gazetecilerin bu konularla ilgilenmesi lazimdir. Popstar olayi bir yere kadar :))neyse arkadaslar, sevgiler saygilar, mutlu gunler.
Hurriyet gazetesinin haberine gore CHP milletvekili Turkan Micoogullari Tayyip Erdogan’a memur alimlarindaki cinsiyet ayrimciligi konusunda bir soru onergesi vermis. Haberden ogrendigimiz kadariyla yasanilan seyler sadece DSI ile sinirli degilmis.Hurriyet gazetesinin haberi (Haberin basligi ise Başbakan’a “erkek eleman” sorusu. Vatandasi azzz sonralara alistirdilar, basliklari da ona gore atiyorlar artik. Devami az ileriiide…)Turkan Hanim Izmir Milletvekiliymis. TBMM’deki web sayfasi burada. Kendisine destek mesaji atmak isterseniz email adresi web sayfasinda verilmis. Ozellikle bu ayrimciligi yasayan arkadaslar usenmesinler iki-uc kelime de olsa birseyler yazsinlar, desteklerini esirgemesinler. Bu ayrimciligi yasamak istemeyenler de yazarlarsa iyi olur tabi ki :))En ozgurluk savunucusu ulkede bile (abd diyorlar, kendilerinin yalancisiyim) 1920 yilina kadar kadinlar vekillik icin aday olabiliyor ama oy veremiyorlarmis (kaynak). Kadin hareketi sayesinde ABD’deki haklar teker teker kazanilmis. Bizde ise bu haklarin tamami Ataturk tarafidan kadinlara armagan olarak verildi. Belki de o yuzden bazi haklarin ve degerlerin kiymetini bilemiyoruz. Varliginda kiymetini bilemedigimiz bir seyin kiymetini yoklugunda ogrenmek aci bir tecrube olsa gerek. Kaybedilen haklarin geri kazanilmasi icin sonraki nesillerin cok buyuk caba gostermesi gerekiyor. Bu cabalari anlasiyla karsilayan bir toplum da degiliz ustelik. Iste tum bun nedenlerden (ve daha dahasindan) Turkan Hanima olabildigince yardimci olmaya calisalim diyorum ve soylev modumu kapiyorum. Turkan Hanimin email’i web sitesinde mevcut…gidiyim biraz dinleneyim :)) soylev mode off
yorumlar
duymasaydık
Bunlar (kimler olduğu malum), kadından korktukları için mi onu toplumun dışında tutmaya çalışıyorlar, yoksa nefret ettikleri için mi?Peki bazı kadınlar (hangileri oldukları malum), korkunç oldukları için mi buna alet oluyorlar, yoksa iğrenç oldukları için mi?
Asagidakini diyen kisi bize hizmet etmek icin oraya atanan, bizim yatirdigimiz vergilerle maasi odenen devletin en ust duzey memurlarindan biri. Bu zat-i muhterem demis ki:“Hanımlar narindir, zariftir. Biz erkekler daha kaba sabayız. Dayanıklıyız. Hanımlara kıyamayız. Haa bu işi yapacak kadınlar yok mu? Var. Bir bakıma kadınlıktan uzaklaşmış, erkekleşmişlerdir.” (DSI Genel Muduru)”Erkeklesmis” de olsa kadinlari ise almayi aklina getiremeyen bu adamin mantik hatasini gormemek imkansiz. Sucunu itiraf ederken karsi tarafa hakaret edebilen ust duzey bir memurla karsi karsiyayiz.Ayrica bu soz kime hakaret ? Kadinlara mi, yoksa erkeklere mi ? DSI nasil bir yerdir, is kosullari nedir ? Bu sozu soyleyen kisi babasinin ciftligine eleman mi almaktadir ? Devletin gozetmesi gereken kurallar yok mudur ? Cinsiyet esitligi ilkesini gostermelik olarak bile uygulamayan bu zihniyet bir sonraki asamada dil,din,irk,hemserilik kosullarini mi one surecek ?Medeni memleketlerde ozel sirketler istedikleri elemanlari ise alabilecekleri halde kamuoyunda kotu izlenim birakmamak icin basvurulari herkese acik yaparlar. Is ilanlarinin altinda “equal opportunity employer” yazar. Yani herkese esit sans veriyoruz derler. Yalan da olsa, bazi kisiler is kosullarina hic uygun olmasalar da, dogustan gelen ozellikler yuzunden birilerinin onu tamamen kesilmez. Bir grup insan ikinci sinif vatandas muamelesi gormez. Gorurse sirket boykot edileceginden korkar… Ozel sirketlerin bile bu sekilde ozen gosterme durumunda kaldigi yerlere bakinca, devletimizin yaptigi secimler icler acisi. Daha icimize sindirmemiz gereken cok seyler var anlasilan.Is ilaninin bu sekilde cikmasina en azindan DSI burokratlarinin izin vermemesi gerekirdi. Neyse bu haberden ogreniyoruz ki ust duzey yonetimin muhasebesine birakilan isler bu adamlarin mesrebine de birakilmis oluyor, devletin kademeleri arasinda bosluklar bulunmakta…Danistay – Yargitay’in bu alimlari durduracagini umariz.
iş koşulları nelerdir? diye sorulmuş. DSİ Genel Müdürlüğünde çalışan bir arkadaşım var. Ta okuldan, sıra arkadaşım. İyi tanırım yani… Yeni hükümet iş başına geldiğinden beri ondan çok macera dinledim.DSİ, bu hükümet iş başına geldiğinden beri, diğer her devlet birimi gibi, iş bilen ve tecrübeli insanların yolsuzluğa karışmış olabilecekleri (bakınız; yolsuzluğa karıştığının kanıtı yok. buraya dikkat) gerekçesi ile Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerine sürgün edilmişler ve yerlerine tecrübesiz, bilinen tek meziyetleri “dinci” olmak olan insanlar getirilmiş. Bu güruhtan olanlar, olmayanları yalan yanlış ithamlarla ihbar ediyorlarmış (bir çeşit yıldırma politikası herhalde) ve haklarında soruşturma açılıp, müfettiş denetimlerinden geçirtilip, savunma vermek, zaten herhangi bir sorunu olmayan işleri savunmak zorunda bırakılıyorlarmış. Diğer yandan Genel Müdür ve hükümetin üst düzey elemanları da bu şaibeli(!) soruşturmaya maruz bırakılan işlerin açılışını, temel atma törenlerini vs. yapıyorlarmış. Hem de bazılarını ikinci kez…Daha çook şey dinledim ama bunlar hem söylenti niteliğinde olabilir, hem de burada bahsetmek ne kadar doğru olur bilemediğimden, söz etmeyeyim. Aslında Mehmet Y. Yılmaz da şu açık gerçeği vurgulamış; dürüstlükten ve adaletten uzak, sığ ve örümcekli kafalarla yönetilen yer ister devlet olsun, ister devlet dairesi olsun, ister apartman olsun. Ha-yır gel-meeez.
21. yy diyoruz, kadın hakları diyoruz, hala bu devirde var mı böyle işler diyoruz…şaşıyoruz…soruyoruz…cevap alamıyoruz………ama var; hem de hemen hemen her yerde; hem de her şeye/ herkese/ onca söylemlere/ bu tarz zihniyeti kırmak için yapılan yığınla mücadeleye rağmen “hala” var.alın güzide, genç yöneticili, sözümona modern işbankası’ nı…2 sınav öncesi döneme kadar bırakın pozisyonu, müfettiş yardımcılığı sınavına dahi bayan almıyordu. sınava girmek için bayanların yaptığı müracaatları reddediyordu.aslında hiç bişeye şaşmamak lazım bu ülkede….elini sallasan bi hödükler ordusu…!
Artık bir parça yorum yapma vakti geldi.Öncelikle bu kadın düşmanlığının dinle minle alakası olmadığını bilmekte yarar var. Nedenlerini aşağıda inceleyeceğiz ama önce şu din meselesini bir açıklığa kavuşturalım. İslamiyet kadını dışlamaz, ikinci sınıf insan yapmaz, eve kapatmaz, örtülerin altına kapatmaz, haysiyetini ezmez, “hem burada hem yok” tarzı bir komikliği ne kadına ne kendine yakıştırır. Bu komikliği ancak kadın düşmanı olup, bu düşmanlığı “Hanımlar narindir, zariftir. Biz erkekler daha kaba sabayız. Dayanıklıyız. Hanımlara kıyamayız.” sığlığı ve kısırlığı ile örtmeye çalışan gelişmemiş hayal gücü üreteçleri yapar. Bu üreteçlerden, komikliklerini dine sıvayıp, “Allahın emri” hokkabazlığına düşenler de her kazancını dini sömürerek elde etmekten başka becerileri olmayan çirkef çukurlarıdır. İster inanın, ister inanmayın, cevap verirken riya ve çıkar hesabı yapmayacağını bildiğiniz birine sorun. İslamiyet kadını ne eve ne örtülerin altına kapatmayı emreder. Kadına verilenle erkeğe verilen, eşit şartlar altinda eşit değerdir.Gelelim asıl meseleye. Kadın düşmanlığı evrenseldir. Ne İslam ülkelerine ne de Türkiye’ye özgü bir davranış biçimidir. Erkek egemen toplumlardan oluşan bu dünyada kadın ikinci sınıftır ve erkekler tarafından genel olarak adına “ezilmek” denebilecek davranış biçimlerine ve kurallara muhatap edilirler. Bu kurallar ve davranışlar, söz konusu ülke veya toplum her neresiyse, oranın gelişmişlik düzeyine göre yöntem farklılıkları gösterir. Yoksa sonuç aynıdır: Kadınlar ikinci sınıf insanlardır ve erkek kadından üstündür.Anahtar kelimeyi söyledik: “Erkek, kadından üstündür”. Bu hem doğru, hem yanlış, hem neden, hem sonuç bir cümledir. Şöyle ki: Önerme:Erkek kadından üstündür. Erkeğin kadından üstün olduğu kas gücü, fiziksel büyüklük, ağırlık, korkutucu sese sahip olma, caydırıcı görüntü gibi özelliklerden bahsettiğimiz sürece, doğru. Fiziksel dayanıklılık, hastalıklara dayanma, çeviklik, çekicilik, kurnazlık, doğurganlık, analık güdüleri gibi özelliklerden bahsettiğimiz sürece, yanlış. Önerme: Erkek kadından üstündür. Erkeklerin kadınlara hükmetmesinin, onları kendi koydukları kurallara uymaya zorlamasının, kadının erkeğin arzu ve isteklerine, erkeğin gösterdiği biçimde uyması gerektiğinin nedenidir. Erkek, bütün bu üstünlüklerine rağmen, aslında kadının da bir çok üstünlüğü olduğunun ve bunların, kendinin asla başedemeyeceği üstünlükler olduğunun farkındadır. Yani aslında tek bir üstünlük ve tek bir üstün cins yoktur. Bu nedenle, bir kadın -ki o, zayıf cinstir- bir erkeğin yapmakta olduğu işi erkek kadar iyi yapacak ve başaracak olursa, bu zayıf cinsin bile o işi o erkek kadar iyi yapabilmesi, erkeğin gururunu ve toplumsal pozisyonunu derinden sarsacaktır. Kadın asla erkeğin seviyesine çıkamaz ama o erkek, aşağıladığı kadının seviyesine inmiş olacaktır. İşte bu da, “erkek, kadından üstündür” önermesinin sonuçta doğrulanmasını gerektirir.Toplumsal ve bireysel yetenekleri gelişmemiş, bilgileri ve kapasiteleri sınırlı kalmış her erkek, bu aşağılanmanın titreten korkusunu içinde yaşatır. Yaptığı işin bir kadın tarafından bile başarılabilmesi… Ya da bir kadın amir tarafından yönetilmek… Bu kabusların en büyüğü, acıların en korkuncu, aşağılanmaların en dayanılmazıdır. Oysa bu her zaman ve her an mümkündür ve erkek bunun farkındadır. (Yollarda bazıları neden bayan şöförlerin üzerine sürerler ve onların ölümcül kazalarına neden olmaktan dolayı keyifle gülerler?). Bu korkunç olasılığı ortadan kaldırmanın en kolay ve garantili yolu, kadının bunu yapmasına engel olacak biçimde önünü kesmektir. Gelişmiş ülkelerde bu, daha az ücret ödemek yoluyla caydırmak olabilirken, bizde örneğin, kadına ha bire doğum yaptırmak, işe almamak, dinle ve günahla korkutmak, uygun olmayan kılıklara sokup, çalışma hayatına girmesini zorlaştırmak, “sen benim kıraliçemsin, ben sana kıyamam” deyip çalıştırmamak ama evde eşek yerine koymak, üzerlerine direksiyon kırmak, fiziksel gücüyle korkutmak, vs. gibi tedbirlere dönüşebilir.Kadınlara ne çeşit olursa olsun, ayrımcılık uygulayan bir erkek gördüğünüzde bilin ki, o erkek kendini her an bir kadının bile(!) yapabildiği bir şeyi yaparken bulmaktan ölesiye korktuğu için bunu yapmaktadır. Yetersizdir. İster eğitimsel olarak, ister yetenek olarak, ister zeka olarak olsun, kendinde bir yetersizlik gördüğü muhakkaktır ve bu endişesinde de çok çok büyük bir ihtimalle haklıdır. Çünkü bu gibi egoya yönelik savunma mekanizmaları, çok sağlam nedenler üzerine otururlar.Bundan böyle bu insanları gözlerken, davranışlarının nedenini de düşünün ve onlara kızmayın, acıyın. Kızmayın derken tepkisiz kalın demiyorum elbette. Onların bir yanları eksik, ve bunun farkında olan ama korkularına katlanmaktan başka çareleri olmayan zavallılar olduğunu unutmayın.
arkadaslar, medeni ulkelerde birakin boyle keskin bir ayrimciligi; azinliklari korumak icin konan iyi niyetli kotalar bile demokratik olmadigi icin geri cekiliyor.ornegin abd’de beyazlarin buyuk cogunlukta oldugu bir okulda (sanirim university of michigan) azinlik ogrencilerin sayisini artirmak icin kota uygulamasina gecmeye karar vermisler. kota uygulamasina gore zenciler okulun en az %20’sini, hispanikler okulun %10’unu olusturacaklardi. (Buradaki en az lafina dikkatinizi cekerim, rakamlar onemsiz.)abd yargitayi kota yontemin adil olmadigini, bu yontemle basvurularin beyaz-siyah-hispanik diye ayrilip kendi aralarinda degerlendirildigini, uygulamanin esitlik ilkesiyle ters dustugunu soyledi, uygulamayi iptal etti. Yargitay kararinin altinda art niyet arayabilirsiniz. (Diyebilirsiniz ki: WASP iste adamlar, egitimsiz, donanimsiz is gucu istiyorlar) Ama karar adiliyet acisindan *bence* dogruydu. Kota kurali azinliklari cogunlugun onunde kayiriyordu. (Yani ayrimcilik bu sefer zencilerin isine geliyor!!) Ama zenci azinlik kota kuraliyla kendinden daha kucuk azinliklarin (hispanik-abd yerlileri) hakkini yemis oluyordu, aynen beyazlarin zencilerin hakkini yedigi gibi. Uygulama durdurulmasiydi, Teksas gibi yerlerde beyazlar kendi islerine gelen kotalari uygulamaya kalkabilirlerdi. Sonuc olarak su iyi niyetli kota uygulamasi bile yargitay tarafindan iptal edildi. Okullar ogrencilere baska sekillerde destek oluyorlar.Bizde ise durum su: Eleman alinacaktir. Basvurularinizi rica ederiz. NOT: Bayanlar basvurmasin.Bayanlarin kotasi YUZDE SIFIR. Baylar YUZDE YUZ. Cinsiyet ayrimciligin utanmazca sergilenmesi…Bu durumu gazetecilere duyurun, gorevinizi yapin arkadaslar. En azindan bayan gazeteciler sizi dinleyeceklerdir sanirim…Kadin hareketi kazanimlari bize yurt disindan ithalle edildi. Erkek egemen kulturumuze kozmetik amacli sunuldu. Isleri eskisi gibi yurutuyorduk, dostlar da alisveriste goruyordu bizi…(aynen AB kurullarinda oldugu gibi) Birilerinin bu konularin uzerine dusmesi lazim ki genlerimize nufus edebilsin kazanimlar. Gazetecilerin bu konularla ilgilenmesi lazimdir. Popstar olayi bir yere kadar :))neyse arkadaslar, sevgiler saygilar, mutlu gunler.
Hurriyet gazetesinin haberine gore CHP milletvekili Turkan Micoogullari Tayyip Erdogan’a memur alimlarindaki cinsiyet ayrimciligi konusunda bir soru onergesi vermis. Haberden ogrendigimiz kadariyla yasanilan seyler sadece DSI ile sinirli degilmis.Hurriyet gazetesinin haberi (Haberin basligi ise Başbakan’a “erkek eleman” sorusu. Vatandasi azzz sonralara alistirdilar, basliklari da ona gore atiyorlar artik. Devami az ileriiide…)Turkan Hanim Izmir Milletvekiliymis. TBMM’deki web sayfasi burada. Kendisine destek mesaji atmak isterseniz email adresi web sayfasinda verilmis. Ozellikle bu ayrimciligi yasayan arkadaslar usenmesinler iki-uc kelime de olsa birseyler yazsinlar, desteklerini esirgemesinler. Bu ayrimciligi yasamak istemeyenler de yazarlarsa iyi olur tabi ki :))En ozgurluk savunucusu ulkede bile (abd diyorlar, kendilerinin yalancisiyim) 1920 yilina kadar kadinlar vekillik icin aday olabiliyor ama oy veremiyorlarmis (kaynak). Kadin hareketi sayesinde ABD’deki haklar teker teker kazanilmis. Bizde ise bu haklarin tamami Ataturk tarafidan kadinlara armagan olarak verildi. Belki de o yuzden bazi haklarin ve degerlerin kiymetini bilemiyoruz. Varliginda kiymetini bilemedigimiz bir seyin kiymetini yoklugunda ogrenmek aci bir tecrube olsa gerek. Kaybedilen haklarin geri kazanilmasi icin sonraki nesillerin cok buyuk caba gostermesi gerekiyor. Bu cabalari anlasiyla karsilayan bir toplum da degiliz ustelik. Iste tum bun nedenlerden (ve daha dahasindan) Turkan Hanima olabildigince yardimci olmaya calisalim diyorum ve soylev modumu kapiyorum. Turkan Hanimin email’i web sitesinde mevcut…gidiyim biraz dinleneyim :)) soylev mode off