Her düş yaprağından dökülür milyonlarcasının ardından. Peşine takılmaz mı hiçbir ağaç? ‘Gitme!’ demez mi? Onulmaz mı yaralar, bir kerelik olsun? Hüzün mü kokar her hayatın yeşili? Her düş ağlayanın mı yarasıdır sadece? Her olan, olanla mı yetinmeli sadece? Olan, yeter mi geleceğe? Düş , olandan bu kadar uzak gerçekleşmişken nasıl akar ömrüm gözlerimin ışığında?Kendine aşık olmakla ne kazandın, sana aşık olanın olmayışının hayal kırıklığı ve tüm anlamları yerle bir eden uylaşımlar gibi. Kaldırılmış taşlar gibi bir daha yerine konulamazken. Tüm düşlerin yanmışken. Düşünün olmayışının acısında. Düşün olsa da acıyor için, olmasa da. Tüm olanlar seni düşsüzleştirmişken ve zamanın akmazlığında içindekilerinin akıp gitmesini beklerken, sabah gecenin üzerinden damarından geçen kan gibi geçerken sen geçemezsin düşsüzlüğün acısı hayatı anlamsızlaştırmışken..Gidememektir hayatı zorlaştıran. Burada kalıp devam etmektir yıkan. Tüm hayat doluluğuna rağmen şok edendir bırakmak..Artık kimsenin birbirini sevdiğine inanmazken, kimsenin bana aşkına inanmazken ve kimseyi sevmeye artık inanmazken.. asıl gerçek tüm bunları görmek gibi gelir. Yaka yaka içimi varoluşsuzluğunu kabul ettirir soğuk gülümseyiş.. karşı koyulacak bir şey de yok. Aşk’a mı karşı koyacaksın? Yorulmana gerek kalmayacak, olmayana direnmeye de gerek yok. Derin bir suskunluk gibi..