Dünya kupasına gidiyoruz yıllar sonra şirin tabi, ama feci tereddütlerim var bu durumla ilgili.
İki ana gruba ayırırsak bunları, ilki Organizasyon ikincisi Milli takım tereddütleri olarak sınıflandırılabilinir.

Organizasyon tereddütü olur mu Japonya orası? sorusunu soranlar zaten deneyimsiz gözlercilerdir.
Organizasyounun Japonya ve Kore’de yapılması başlı başına tereddüt nedenidir.
Japon polisleri bir kılıç kalkan ekibi şirinliğinde hergün “temsili holiganları” dağıtması eğlenceli tabi de
Japonya geçen günlerde evlere şenlik bir güvenlik bildirgesi yayınladı. Buna göre:

– Stada sopalı pankart sokulamaz
– Pankartlarda sokulamayabilir
– Pet şişe zaten sokulamaz stada
– Etrafı rahatsız edecek davranışlarda bulunanlar saha dışına çıkarılır (geniş bi madde bu tezahurat bile girebilir içine)
– Maçlar oturarak izlenir

Böyle böyle uzayarak gidiyor liste, kurallara karşı gelmenin cezası stad dışına çıkarılmak ve hakkında cezai
işlem yapılması vs vs.
Doğal olarak aklıma takılan bir ton nokta var; öncelikle oturarak seyredecek olsam maçı, gidip golf izlerim. Onun dışında bu “etrafı rahatsız edecek hareketler”‘de fazla geniş bir madde. Örneğin Brezilya’lı bayan seyirciler
dünya kupası geleneği gereği, 2. turdan çıktıktan sonra her galibiyette üstlerini çıkarmak suretiyle göğüslerini sergilerler.
Estetik açıdan bakıldığında bunun tabiiki rahatsız edici bir yönü yoktur, hatta futbol sahalarında görmek istediğimiz
“güzel görüntüler” arasında sayılabilir. (Fransa 98’de de bir Fransız bayan aynısını yapmıştı, çoğu insan Zidane’ın 2 golünü değilde o görüntüyü hatırlar o kupadan). Japonlar ve Koreliler ne yapar bilmiyorum ama bu bayanların stadlardan zorla çıkarılması insanlığa, estetik kaygıya ve centilmenliğe yakışmaz. Ve fakat bu bayanların staddan çıkarılmaması durumunda bir başka sorun kendini gösterecektir. Bilindiği üzere ingilizler “mooning” tabir edilen kıçlarını göstermeye hasta bir ırktır, bu görüntünün diğeri kadar estetik olmadığıda bir gerçektir. Yani Brezilya’lı bayanlar staddan çıkarılmaz da İngiliz centilmenleri
çıkarılırsa, bu sexist bir davranış gibi görünebilir.
Bu tabi apayrı bir yönü olayın evet kabul ediyorum ama olmayacak bir şey değil. Tezahurat konusunaysa girmiyorum, o kadar
abartmazlar herhalde.

Organizasyonla ilgili tereddütlerimin bir başka nedeni de, bu Dünya Kupasının, Dünya kupası saatlerinde yayınlanmıyor olması.
En erken maç T.S ile 8’de, en geç olanı 13’te başlamakta. Şimdi bütün futbol severler bilir ki (calsberg’in “part of the game” terbiyesizliği bir yana) Batigol soldan ceza sahasına hızla süzülürken, o anı en iyi dengeleyecek şey yudumlar halinde soğuk içeceklerdir. Sekizde kalkıp kavaltı etmeden bireyin kendisini alkole vurmasıysa olacak iş değildir tabii. Arjantin-İngiltere
gibi en az 2 kırmızı kart ve bir penaltının garanti olduğu bir maçıysa alkolsüz ve aç karna izlemek insanlık suçu olarak nitelenebilir. Kısaca, bu dünya kupasının saatleri ne bize ne avrupaya ne de Güney Amerikaya uymaktadır, yani saçma sapan bir durum.
Gerçi futbolun ve alkollü içeceklerin ana vatanı İngiltere’de “publar sabaha karşı açılsın, uyumadan gidip izleriz, kalabalık ve bira olmadan izlenmez dünya kupası” minvalinde bir tasarı önerildi ama kraliçenin gururlu hükümeti reddetti tabii.

Birde, İngilizlerin belirttiği gibi Dünya kupası statü gereği tek başına izlenmez, en az 3 kişi olunmalı, mümkünse ekipte
diğer takımı tutan insanlarda bulunmalıdır. İddialarsa dünya kupasının olmazsa olmazıdır. Başlama vuruşunu kimin yapacağından ilk ofsayta kadar puanlama yapılmalı böylece konsantrasyon artırılmalıdır. Örnek bir tablo şöyle olabilir:

Başlama vuruşu= 0,5
İlk Taç= 1
ilk ofsayt= 1
ilk gol= 3
Golü atan= 5
Maçı kim alır= 3
Penaltı olur mu?= 3
Kim atar= 3
kaçar mı?= Kaçar=4 Kaçmaz=2

Görüldüğü üzere bu dünya kupası böyle organizasyonları zorlaştırmaktadır. Ayıptır, çok ayıptır. Herneyse, milli takım tereddütlerimi de yazıcaktım ama çok uzar başka sefere artık.