Don Juan
Don Juan

Yaşamda en büyük merakı cinsellik olan, küstah ama sevimli erkeklerdir kadın avcıları. Kadınlar, tehlikelere aldırmadan, uzun bir zincirin yalnızca bir halkası olduklarını bile bile onların peşine takılırlar. Bu “harika aşıklar” ve onlara kapılan kadınlar nasıl insanlardır acaba?Kadın avcısı erkekleri, herkes genellikle bir bakışta ayırt edebilir. Yakışıklıdır, sevimlidir, dedikodulara göre aşırı cinsellik düşkünüdür. Hiçbir kadın dayanamaz onlara. O ise, hiçbirini önemsemez. Kadın avlama işine akıl almaz bir enerji ve zaman ayırır. Ancak hiçbir zaman köklü sürekli bir ilişkinin tadını öğrenemez.Akla ilk gelen kadın avcısı, Don Juan‘dır. Hatta, kadın avcılığının adı Don Juanlıkla anılmaya başlanmıştır. İspanya’da yaşamış soylu bir kişi olduğu söylenir. Çok tanınmış bir edebiyat kahramanı olmuştur. Mozart‘ın bir operasının, Lord Byron‘ın yazdığı bir destanın, George Bernard Shaw‘un oyununun baş kahramanıdır.Annesinin aşırı baskısı altında büyümüştür. On altı yaşında, annesinin aşığının karısı ile yakalanır. Annesi ülkeden ayrılmasını söyler. Bundan sonra başından geçenler dillere destan olur. Bir deniz kazasında, güçlü bir korsanın kızı tarafından kurtarılır. Korsan onu köle olarak satar. Bir hareme düşer, kadın kılığında bir serüven yaşar. Rus ordusuna katılır, ünlü Katerina‘nın gözdesi olur. İngiltere’ye geçer, soyluların kadın ve kızlarıyla gönül eğlendirir. Sonunda İspanya’da baştan çıkardığı bir kızın babası tarafından düelloda öldürülür.

Don Juan

Avrupa’nın işsiz güçsüz soyluları, aşka bir oyun olarak bakarlardı. Evlilik, parasal miras sorununa ağırlık tanınan bir kurum olarak görülürdü. Bazen de bu soylu “Don Juan” tipi, kadınlar üzerinden, etkisini toplum içinde yükselmek için kullanılırdı.18. yy’da yaşamış İtalyan Kazanova ve 20. yy’da yaşamış Frank Harris bu yolu kullanmışlardır. Her ikisi de kadın avcılığına başvurmadan da başarıya ulaşabilecek yetenektedirler ancak, yaşam düzenlerini bu yolla kurdular, bir daha da kurtulamadılar.Kadını ve cinselliği hafife alan, hatta bir nevi sapıklık olarak nitelenebilecek bu tutuma çağımızda da rastlanmaktadır. Herkesin gönlünce sevişebileceğini düşünen bu tip erkeklerin gerçekte sayısı sanıldığından daha azdır. Erkeklerin çoğu, düzenli bir yaşam kurup, çoluk çocuk sahibi olmayı düşünürler.Toplum da “Don Juan” tipli erkeklerin davranışlarını destekler görünmektedir. Adı çapkına çıkmış bir erkeğe, hoşgörüyle bakılabilmektedir. Kadınlar ise tersine, küçümsenir, ayıplanır. Erkek “fatih”, kadın ise “boyun eğen”dir. Kadın avcısı bir erkeğin davranışı bambaşka bir sorundur aslında. Onu ruhsal bakımdan yardıma muhtaç biri olarak tanımlayabiliriz. Bu kişiler dayanıklı bir ilişki kuramaz, bir sevgi alışverişinde bulunamaz. Çünkü çocukluğunda altında kaldığı bazı etkiler yüzünden, sevme yeteneği gelişmemiştir.19. yy sonlarında hekimler bu durumdaki erkeği “satyriasis” olarak tanımlamışlardır. Bu terim, aşırı ya da tatmin edilmesi olanaksız cinsel istek durumunu belirtir. Araştırmalarını zamanla geliştiren ruh hekimleri, bu erkeklerin sanılanın aksine, aşırı cinsel güce sahip olmadıklarını gördüler. Aslına bakılırsa kadın avcılarının kadına olan davranışlarında bir terslik vardır. Bilinç altında kadından nefret edebilirler. Bunun mantığa uygun açıklaması da; çocukken annesiyle olan ilişkilerinin gelişmemesi ya da ters gelişmesidir. Örneğin Don Juan’ın annesi tam bir zorbaymış. Oğlunu şımartmış, pohpohlamış, ama onun gerçek ihtiyaçlarına eğilmemiş. Kocasını küçümsemiş, öldüğünde sevincini gizlememiş. Don Juan sevgiyi öğrenemeden büyümüş.Sevgisiz bir ortamda büyüyen çocuk, sevme yeteneğini geliştiremez. Karşı cinsle ilişkisi, korkuyla karışıktır. Karşı cinsle olumlu ilişki kuramayan erkek suçu kendinde görmez. Bu da onu öç almaya yönlendirir. En iyi yolu da kadını tam bir teslimiyete zorlamaktır. Gözünde, birleşme sırasında ya da sonunda kadın küçülmüş, kirletilmiştir. Cinsel birleşmede aradığı, zevk değil zaferdir.Kadın avcılarını en büyük korkularının biri de eşcinselliktir. Bunların çoğu, gizli eşcinselliğin ortaya çıkmasını engellemek için kadın peşinden koşarlar. Baştan çıkardıkları kadını eşcinsel olmadıklarının bir kanıtı olarak görürler. Bunlar gerçekten zeki erkeklerdir. Kadınları iyi tanırlar, her kadının zayıf tarafını iyi bilirler. Son derece kendini beğenmiştirler. Dış görünüşüne aşırı önem gösterirler. Görünüşte gözü pek, kendine güvenli, sevimli ve duyguludurlar. Kadına karşı tutumları ise, son derece bencil ve acımasızdır.Bu tip erkeklere kanan kadınların çoğu, bu adamları yola getireceğine inananlardır. Onları anlayabilen tek kadının kendileri olduğuna inanırlar. Bir de mazoşist (acı çekmekten hoşlanan) tipli kadınlar vardır. Suçluluk duyguları yüzünden sevgileri zedelenmiştir. Farkında olmadan kendilerine kötü davranacak olan erkeklere yönelirler. Bazı kadın avcıları, hep evli kadınlara meylederler. Çünkü o zaman masum bir kocayı gülünç duruma düşürmenin tadını da tadarlar.Kadın avcılarının çoğu evlenmezler. Yaşlandıklarında yapayalnız kalırlar. Gençler onlara bakmaz olur, geçkince kadınların peşine düşerler. Kendilerini, geçkinlerin genç ve güzel kadınlardan daha çekici olduklarına inandırırlar. Gerçek dostları yoktur. Kadın avcısı, gençliğinde kendine dürüst davranmış olsa, bir ruh hekimine başvursa kendini kurtarmış olabilir…