inanmak eylemi bilginin olmadığı yerde olur.bu cümlem yanlış anlaşılmasın.örneğin, bir odadayız tavanda bir ampül olduğunu görüyoruz, ‘tavanda ampül olduğunu biliyorum’ deriz. tavanda gördüğümüz bir ampül yok ama ortalık aydınlık, bu kez ‘tavanda ampül olduğuna inanıyorum’deriz..’tavanda ampül değil, başka bir şey olduğunainanıyorum’ diyenler de olabilir..’tavanda ne olduğu beni hiç ilgilendirmiyor’ diyenler de.bu yüzden insanlar yüz yıllar boyunca bilmedikleri öğelere ‘tanrı’ diye inandılar, ta ki güneşin güneş, ayın ay, yıldızın yıldız olduğu bilgisine erişenedenk..durmadan tanrılarını bilime kaptıraninsanoğlu en sonunda bilimin erişemeyeceği uzaklıkta bir tanrı yarattı..olmayan, görünemeyen, dokunulamayan, yalnızca hissedilen birtanrı.birilerinin ‘yok’ dediği bir kavrama diğerleri ‘var’ derse, bu yok diyenlerin canını pek sıkmaz. ama birilerinin ‘ var’ dediği bir kavrama diğerleri ‘yok’ diyorsa, bu var diyenler için kabul edilmesidaha zor, ürkütücü bir duyumdur..bu nedenle din adamları çoğunlukla bilim adamlarına korku ile bakmışlar, böylelikle din ile bilim arasındaki uçurum gitgide artmıştır.en ilkel zamanlardan günümüze kadar var olan bütün dinler, var oldukları zaman dilimi içerisinde, toplum yapısını iyileştirici geliştirici, iyi niyet temelli öğeler taşır..haberleşmenin olmadığı, insanın insandan bihaber yaşadığı dönemlerde , sayısız yörel inanış biçimi var iken, günümüzde din sayılarının azaltılmasıyla birlikte, toplu inanışa geçilmiştir. dinler bu çoğulculuk ve yayılmacılıkanlayışı ve hatta politikası ile, öz güzelliğini yitirmiş, tarih sahnesinde savaş nedeni bile olmuştur..hoşgörü kaybolmuş, farklılığatahammül azalmıştır.yörel ibadet biçimlerinin genelleştirilmesiyle tek tip insan modeli türemiş, insanlar kendi coğrafyalarına, kendi yaşayış biçimlerine vekendi bedenlerine uygun olmayan dinlerin tesiri altına girmiştir..örneğin, enerjisi az ve çevik olmayan bir bedene dağ sporu yaptırmak o bedeni zorlar, fakat enerjisi fazla olan kuvvetli birbeden için dağ sporu uygundur.ibadette tıpkı bunun gibi insan bedenine uygun olmalıdır..insan herşeyden önce kendi bedenini tanımalıdır..insan sakız çiğnereyek dahi ibadet edebilir dersem birçok insan bana kızabilir.dinlerde insanın doğadan uzaklaşmasıyla birlikte, doğadan,tapınaklara, kiliselere, camilere..vs, taşınmış ve inanç ‘histen,hissetmekten’ uzaklaşarak, bir öğreti ve nihayetinde bir dogma halini almıştır.din adamları peydah olmuş, ve öğretiler insan elinde niyete göreşekillenmiştir.mevlanın elinde, dilinde bir hoşgörü bahçesine dönüşürken, bazı din adamları kendini tanrılaştırma eğilimine gitmiş,hatta öyleki insanları dinden çıkarma yetkisini kendilerine hak saymıştır.inanca en kötü şekli günümüz insanı vermiştir.ahir zamanlarda,dinlerle var olan cennet- cehennem inanışı, dini maneviyattan uzaklaştırarak ,ödüle götüren ve cezadan kaçıran maddesel bir yoladönüştürmüştür..bugün dahi etrafımda gördüğüm birçok inançlı kimse günah ve sevabı birbirinden katı çizgilerle ayırmış, insanların cennete mi cehenneme mi gideceklerine karar verecek kadar kendilerini ilahlaştırmışlardır..mütevazi inanç çoktan kaybolmuştur.insanlar dini anlamaktan öte, dinin taraftarları şeklinde bölünmüşlerdir.böyle kimselerin futbol taraftarından pekte bir farkı yoktur..sadece seyircilerdir.dinin kural uygulayıcısı olmuşlar fakatdinin temelinde yatan manayı çoktan es geçmişlerdir. buna örnek olarak, ramazan ayı boyunca kutlamalar haline dönüşen iftargeceleri örnek verilebilir.birkaç saat süren açlık hissinin binbir çeşit lezzetle son bulmasıyla, aç insanlar anlaşılamaz..açları anlamak kafi değildir.onlara yardım edilmelidir.tanrı ölmedi, doğmak için, herkesin, herşeye sonsuz sevgi duyacağı, herkesin sonsuz sevgiyi hakedeceği günleri bekliyor..tanrı işteinsanın içinde yeşerecek bu sonsuz, sınırsız sevginin ta kendisi.iyiliğe giden tek yol, sevgiden geçer..o zaman dünya bir cennete dönüşecek!