Sınav sonuçları, Uzay Araştırmaları ve Geliştirme Lisesinin büyük salonunun duvarında asılı duran panoya yerleştirilmişti. Tüm öğrenciler, sınav sonuçlarını öğrenmek için panonun önüne toplanmışlardı. Herkes merak içersindeydi. Sınav sonuçları, bu öğrencilerin hangi bölümde eğitim alacaklarını belirliyordu. En yüksek notu alan öğrenciler, gerçek bir uzay gemisinde eğitim alacaklardı. Ve bu eğitim sırasında başarılı olan öğrenciler, bir sonraki adım olarak görev yapan bir uzay gemisine atanarak, sıtajlarını orada tamamlayacaklardı. Bu ileride uzay gemisinde görev yapmak isteyen öğrenciler için bulunmaz bir fırsattı.-Senin sınav sonuçların nasıl oktay?- Eh işte, fena değil…Oktay’ın canı sıkkındı. En yakın arkadaşı olan Ahmet’e yalan söylemek hiç hoşuna gitmiyordu. Fakat Ahmet ısrarlı bir şekilde sınav sonuçlarını merak ediyordu.- Sınavdan kaç aldığını söylemeyecek misin? Ben 72 puan almışım. Bu puanımla uzay gemisinde rahatlıkla eğitim alabilirim.- Senin adına sevindim. Zaten her zaman uzaya çıkmak isterdin.Ahmet, çevik bir hareketle, panonun önünde bulunan kalabalık öğrenci topluluğunu iri vücuduyla iteleyerek yarmayı başardı ve sınav sonuçlarını gösteren panoda Oktay’ın ismini buldu. Oktay’ın ismi en üst sıralarda yer alıyordu. Panonun sıralaması, sınavdan alınan puanlara göre derecelendirilmişti. İlk yediye giren öğrenciler uzay gemisinin kaptan köşkünde görev alacaklardı. Oktay ise dördüncü sırada bulunuyordu. Ahmet gözlerine inanamamıştı. Şaşkın bir vaziyette Oktay’ın yanına geldi.-Sen… Sen dördüncü sıradasın… Ama sen bana fena değil demiştin. Sen benimle dalga mı geçtin? Oğlum dördüncü sıradasın, puanın da 97.Ahmet büyük bir coşku ve heyecanla Okyay’ı kucakladığı gibi havaya kaldırmıştı. Bir yandan da sevinç çığlıkları atıyordu.-Yaşasın! En yakın arkadaşımla yine birlikteyiz. Ayrılmadan okumaya devam edeceğiz.Oktay bu durumdan çok rahatsız olmuştu. Arkadaşını sakinleşmesini bekledi.-Ben o gemiye binmeyeceğim Ahmet.Ahmet, oktay ın söylediklerine inanamamıştı. Onu yere indirdi. Gözlerine baktı.- Bana öyle bakma Ahmet. Kararım kesin… Ben o gemiye binmiyeceğim. Burada, Dünyada kalacağim. Yer hizmetlerinde de iyi bölümler var. Onlardan birine girmeyi düşünüyorum.Ahmet şaşkınlık içersindeydi. En yakın arkadaşı tüm hayatını etkiliyebilecek bir karar almak üzereydi.- Sen bu kararının ne demek olduğunu biliyor musun?- Evet. Her şeyin farkındayım.- Dördüncü sıradasın, kaptan olabilirsin, kendine ait bir gemin olabilir ve sen bunları elinin tersiyle itiyorsun, öyle mi?Oktay hiç bir şey söylemeden Ahmet’e baktı. Ne kadar kararlı olduğu bakışlarından belliydi. Oktay ın fikrini değiştiremiyeceğini anlıyan Ahmet, Oktay’a yarı kızgın bir ifadeyle sordu;- Neden? Sana sadece neden diye soruyorum?Oktay, Ahmet’e baktı. Söyliyecek söz bulamıyordu. Gerçeği söylemek istemiyordu.- Bunu sana söyleyemem. Senden sadece beni anlamanı ve soru sormamanı istiyorum.Ahmet, Oktay’ın cevabına biraz bozulmuştu. Ama ses etmedi. Arkadaşının kararına saygı gösterdi. Ama birşeyler söylemeden de duramamıştı.- Tamam ben susuyorum, ama bilmiş ol ki öğretmenlerimiz bu durumdan hiç hoşnut olmayacaklar, haberin olsun.Ahmet’in sözlerine Oktay şaşırmıştı.- Bu güne kadar kimsenin vermiş olduğu karara karşı çıkmadılar, benimkisine niye çıksınlar ki!- Sen puan tablosunu iyi incelemedin galiba. Senden sonra ki kişi 96 puan almış. Ondan sonra da puanlar birden bire düşüyor. En yükseği 75 den başlıyor. Sen öğretmenlerin yerinde olsan 97 puan almış biri varken 75 puanlık bir öğrenciyi kaptan köşküna alır mısın?Oktay, Ahmet’e söyliyecek söz bulamamıştı. Sadece kaşlarını çatıp elini yumruk şeklinde sıkmıştı. Daha fazla konuşmak istemiyordu. Okulun büyük salonunu terk etti. Arkasına bile bakmadan yatakhanedeki odasına doğru gitti.