33 yaşındaydım ve kızım henüz minicikti. Şimdi ki gibi bahar gelmişti. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Bunun ne olduğunu bilmediğimden, bahar yorgunluğuna yoruyordum.Annemde otururken, kalbimin çarptığını ve çok çabuk yorulduğumu anlattım.Teyzem de oradaydı ve beni şaşkınlıkla dinledikten sonra, bu yaşta ne yorgunluğu, ne çürük gençlersiniz siz dedi. Sonra fark ettim ki, kalbim normalden hızlı çarpmıyor, ben yıllardan sonra onun çarptığını duyuyorum. Derken, boğazımın sıkıldığının hissetmeye başladım. Guatr olduğuma karar verdim.Annem beni kendi doktoruna götürdü.Adam beni muayene ettikten sonra, hiçbir şeyim olmadığını ve sadece sıkılmış olabileceğimi, hafif bir hap vereceğini söyledi.Çok şaşırdım.Kendimi çok güçlü zanneder, akranlarıma akıllar verirdim.Dirayetli olmak gerektiğini, arkadaşlarla, dostlarla konuşa konuşa sıkıntılarımızı yeneceğimizi söylerdimTanıdığımız bir psikiyatrist vardı, onu aradım. Doktorun bana söylediklerini anlattım, o da gel konuşalım dedi. Konuştuk ben hislerimi anlattım.İçimde derin bir sıkıntı olduğunu, boğazımda düğümlendiğini, onu dışarı atamadığımı, kalbimin sesini duyduğumu, onu sakinleştirmek istermişçesine, elimi kalbimin üstünde tuttuğumu anlattım.Doktorda bana depresyon geçirdiğimi ve her 5 kadından birinin ömründe bir kez depresyon geçirdiğini, 3 ay kadar bir hap içerek bunu atlatabileceğimi söyledi.Eve geldim, o ilk şoku atlattıktan sonra, başıma böyle bir şey gelmesine o kadar içerledim ki, depresyon geçirdiğimi kabul edip, ilaç tedavisine başlayacağıma, onunla savaşmaya ve bir neden aramaya başladım.Ben nasıl olur da güçsüz ve çaresiz zavallı kadınların başına gelebilecek bir hastalığa yakalanmıştım.Uzun zaman, internette bunu araştırdım.İçime döndüm, kendime baktım, bir sebep bulmaya çalıştım.Ben reddedip onu kovmaya çalıştıkça o beni daha sıkı sarmalıyordu.İlaçta bana çok ağır gelmişti. Vücudun hapa alışması 3 hafta kadar sürecek demişti doktor, şimdi daha da kötüydüm. Geceleri uyuyamıyordum,sıtma hastalığı geçirir gibi içimdeki bütün organların titrediğini hissediyordum.Bundan çıkış yollarını ararken fark ettim ki ben umudumu kaybetmiştim. Hep bir şey olacak ve ben hayal ettiğim renkli, keyifli hayatı yaşayabileceğim bir iş, bir kariyer sahibi olacağım diye ummuştum.Hep birilerinin beni keşfetmesini beklemiştim.Tanıdığım herkes, benim özel bir insan olduğumu düşünür, bunu da bana söylerdi. Bende şimdilik bir külkedisiydim, ama bir gün beyaz atlı prens beni keşfedecek ve Cindirella’ ya dönüşecektim. Oysa ki, arkamda ki en büyük güç babamı yitirmiştim, üstelik bir kız çocuk annesi, sıradan bir ev kadınıydım. İçimde çok potansiyel vardı ama bunu kullanmak için bir yerden başlamamıştım.Ben evlendiğimde küçücük olan 2 kız kardeşimde eğitimlerini tamamlayıp ufaktan hayata atılmışlardı.Ben onların ablasıyken ve onları ben gezdirirken, alışverişe götürürken , ilk makyaj malzemelerini almışken,ilk ağdalarını yapmışken, konumları itibarıyla ben de ileri geçmişlerdi. Onlarla gurur duyuyordum, çünkü onları bu yolda ilerlerken çok desteklemiştim. Ancak ben olduğum yerde sayarken, onlar uçup gitmişti. Onlarla çok gururlanıyor, ancak aynı zamanda öyle bir şey yapamadığım için, kendimi çok suçluyordum.Hala da öyledir onlardan bahsetmekten çok hoşlanır, ikisiyle de çok gururlanırım. Ama onlar beni yeni insanlara tanıtırken, kendimi yetersiz bulurum.Hem yara bandım hem yaram diyorum onlar için.Depresyon mücadelem oldukça uzun sürdü. Onunla konuşuyordum sık daha çok sık boğazımı, sana yenilmeyeceğim diyordum. Ama en sonunda, beni ele geçirmesine izin verdim. Aylar sonra artık ilacımı savsaklamaya başladığımda, iyileşmeye de başladığımı anladım.Yıllar sonra reiki ile tanıştığımda vücudumuzda, 7 çakra olduğunu ve bunların her birinin 7 yıl boyunca bizi yönettiğini, 30’ lu yaşlarda, kalp gözümüzün ( farkındalık çakrası) açıldığını öğrendiğimde adeta bir aydınlanma yaşadım.O ilk depresyonu yaşadığım zaman hakikaten birden bire aymış artık keşfedilmeyeceğimi fark etmiştim.O sırada, Rumeli Derneğinde Kadın Kolları Yönetim Kurulu üyesiydim, ama ona da öylesine bir uğraş gibi bakıyor, bir oyuna fasulyeden katılan çocuklar gibi davranıyordum.Yine aynı zamanda, moda evi olan bir yakınımın yanına gidip gelmeye başladım.Orada insanlarla tanışmak , o şık giysilerle haşır neşir olmak hoşuma gidiyordu. Bana dikiş öğretmek istediler, ama ben dikiş filan öğrenmek istemiyordum. Sadece sosyalleşmek istiyordumHiç kimseye, uzun zaman depresyon geçirdiğimi anlatamadım. Ben kendime yakıştıramadım, insanlar da bunu anlayamazdı, benden beklemezdi diye düşündüm.Hep bir sebep arıyordum ya , bir nedene bağlamak istiyordum neden depresyon geçirdiğimi. İşte o sebebi ikinci kez depresyon girdiğimde, Annemin kanser olduğunu, elindeki rapora bakarak bana söyleyen kadın doktorun karşısında ayakta dururken buldum.En yakın koltuğa oturdum, hastalık hakkında ayrıntıları konuşurken, eski dostum çok daha şiddetli bir şekilde geri gelmişti.