– Sen git biz gelmeyelim bu hafta.- Bir bakayım teknenin durumuna geç kalmam bende hemen dönerim, sen biletleri al ama.Uzun uzun öpüştük kapının önünde.Teknenin yanına vardığımda 50 dakika geçmişti.İşte özgürlük.Hava bir Aralık gününe yakışmayacak kadar ılıktı, ”Deniz suyu da ılık olmalı” diye düşündüm, teknenin başipinin boşunu alınca biraz daha yaklaştı yanıma ve yavaşça atladım üstüne. Kıçına geçip yüzükoyun sarkarak uzandım denize, elimi suda çırptım, suyun huzuru sardı heryerimi. Motoru çalıştırdım, tekrar başa geçip baş ipini çözdüm, kıça bağlı olan tonozun gerdirmesiyle tekne iskleleden uzaklaştı, sonra tonoz ipini çözdüm, suya bıraktım, geri vitese aldım ve uzaklaştım iskeleden. Sonra bir ileri ve marinadan çıkış. Sevgilimle başbaşa tertemiz suların üstünde süzülerek gidiyorduk artık, ama biran önce motor sesi bitmeli sadece rüzgar ve suyun sesini duyabilmeliydim. Sevgilimle bu güzel günün tadını çıkarmalıydım. Teknenin burnunu rüzgara doğru çevirdim, direk dibine gidip ana yelkeni direğe basmaya başladım. yarıyı geçince iyice ağırlaşmıştı, bu işler tek başına yapılmaz ama sevgilimle başbaşa olmak da ayrı bir keyif. Tekrar kıça geldim ve mandar ipini vince dolayıp elimle sararak yelkeni direk tepesine kadar bastım. Dümene geçtim biraz rüzgar altı yaparak yelkeni rüzgarla doldurdum. Havada tatlı bir rüzgar ve pırıl pırıl bir güneş. Ön yelkenin kilidini açıp onu da rüzgarla doldurdum. Artık motoru kapamanın zamanı geldi. Rüzgar ile hafif yatan tekne tatlı tatlı yol almaya başladı. Su gövdesinden geçerken tatlı bir şırıltı çıkarıyor, burunda oluşan köpükler yanlara doğru açılarak arkamızdan uzaklaşıyordu. İki Saat sonra adanın limanlığına girmek üzereydim. Önce önyelkeni sardım, teknenin burnunu tekrar rüzgara döndürdüm, motoru çalıştırdım, ana yelkeni yavaş yavaş indirmeye ve teknenin içine yatırmaya başladım.Nasıl olsa dönerken tekrar basılacaktı bu nedenle bumbanın üstüne sermekle uğraşmadım. Teknenin havuzluğuna özenle katlayarak yatırdım. Masmavi suyun dibi gözüküyordu, sanki su yoktu ve tekne havada asılı duruyordu. Sezonda çok kalabalık olan bu koy bir Aralık sabahı sadece bana aitti. İçeri girebildiğim kadar girdim ve demiri bıraktım, dalga ve rüzgar olmadığından demirin tuttuğuna emin olunca kapadım motoru. Bir süre sırt üstü uzandım, gökyüzüne baktım. Şu anda insanların şehirde birbirlerini nasıl yediklerini, yeni çamaşır makinası alınmadığı için eşlerinin dırdırını dinleyenleri, trafikte birbirlerine küfür eden sürücüleri, bu güzel günü maça giderek öldürenleri, bacalardan çıkan siyah dumanları düşüdüm, ”Çok şanslısın be moruk” dedim kendi kendime, ”İşte sevgilinle beraber bu güzel cennettesin.” Bunu sesli söylediğimi sonradan farkettim, ve güldüm bu sefer kendi kendime. Portucu açtım, plastik kovayı aldım, sapına bşr ip bağlayıp salladım denize, sapınmın ağırlığıyla yan yatan kovanın içine ağır ağır doldu deniz suyu, çektim aldım yukarı. Kamaraya indim tencereyi doldurdum, ocağın altını yaktım, geçen haftadan kalan ahtapotu dolaptan çıkardım.Koyda çıt yok.Benim mutfakta çıkardığım sesler kıyıdan yankılanıp tekrar bana dönüyor.Elbiselerimi çıkarmaya başladım, ne olur ne olmaz kamaradan dışarı uzanıp etrafı tekrar kontrol ettim. Sonra çırılçıplak suya atladım yüzdüm kıyıya kadar, kumlara çıktım uzandım güneşin altında. Yılları aradan çıkarsam sevgilim de çıplak yanımda olurmuydu? Hala aşıktım O’na, hala rüyalarıma giriyordu, hala düşünüyordum O’nu. Şehirden uzak burada çıplak uzanmak nasıl birşeyse O’nu düşünmek te öyle bir şeydi, O’nunla aramda kimse yoktu. Sadece O ve ben, Issız koyda masvavi deniz, gökyüzü O ve ben.Canı cehenneme! dedim kaprislerin, tafraların, alınganlıkların, kıskançlıkların, kibirlerin. Canı cehenneme! dedim dünyanın hala seviyorum seni var mı bi diyeceğin. Hala düşünüyorum, hala aklımdasın, kanımdasın, beynimdesin, midemdesin. İyi bok yedin evlendinde. Nerden girdim o gün fotoğrafçıya, Nerden gördüm resmini masada camın altında.”Bakkal la mı evleneceksin?” demişti banan, al işte yine bakkalla evlenmişsin, ne değişti?Babanın da canı cehenneme! Evlendiğin salağın da.Hatta seni terkettiğim için benim de.Makarna suyu kaynamış olmalıydı, biraz da üşümeye başladım, deniz suyunda haşlanmış ahtapotlu makarna yapacağım. Atladım suya ve tekneye doğru yüzmeye başladım. Yemekten sonra marinaya dönüp eve ulaşmam beşi bulur, dışarıda birşeyler atıştırıp sinemaya gideceğiz.”Ben bugün karımı seninle aldattım haberin varmı?”
yorumlar
belki deniz, insanı bir başka yapıyor,belki de deniz insanı, bir başka oluyor. gıpta ettiğim, böyle yaşamasaydım, ( keşke) işte budur benim istediğim hayat dediğim yegane şeydir denizde ve denizle olmak. gerçekten, olayı tam kıvamında betimlemişsiniz. kutlarım.
Teşekkür ederim.
kop; bu yazını kaçırmışım, muazzam bir hikaye, içim burkuldu biraz ama:(( yalnızlık, doğanın o güzelliği içindeki mutluluk ama şehirlerdeki yalnızlık, bitmeyen bir aşk:(ama karını aldatmak değil bu bence, insan olmanın kaçınılmaz gereksinimi, bir vakti kendi isteğine göre geçirmek, kafayı rahatlatmak..!ayrıca O da gelsin canım ne var bunda…
mak saçmalamışız işte, nerden de bulursun bunu yau…
aaa:) yazılarına baktım (deniz resimleri vs. kaçırdığım dosyalar var mı diye) deniz suyunda makarna deyince orada bir durdum, nefis bir hikaye çıktı, hiç de saçmalamak değil, eline sağlık..!
fevkalade efenimteşekkürler makaleci iyi ettin,nasıl da gözden kaçmış
Bencede mak çok iyi etmişsin. C.tesi c.tesi ofisteki yalnızlığıma çok iyi geldi. Kop senin yazdıklarını yaşadım sanki. Ohhh ne güzel olur şimdi tekneyle açılmak. Ellerine sağlık.
senin de ellerine sağlık peripetty…ben yarın açılacağım tekneyle, siz düşünün…
🙂
samimiyetine yüzümdeki tebessümle eşlik ettim…çikolata tadında tatlı bi yazı…
şu ahtopot salatasını da hep merak etmişimdir…bi yemek nasip olmadı…
ahtapot salatası da seni merak ediyomuş, gelse de zoey yese beni die..
dimi dimi…vuslatımız muhteşem olacak…
ahtapotlu makarna tadında bir yazı… hafifte tıfıl iken yazılmış, iyi de yapılmış…
Olayları yaşamış kadar olduk valla, harika bir yazı olmuş, sonlara doğru da hafif Charles Bukowski tadı bile yakaladım. “Çok şanslısın be moruk.”
bu Bukowski’yi baya merak etmeye başladım ben, adından dolayı bi hayranlığım var gerçi…
Daha öncesinde John Fante öneririm bence “Toza sor” kitabıyla başlanmalı.
sırada hangi yazar var?
Senin yazılarından hoşlanacağın bir yazar tanımıyorum Zoey, sen bizi bilgilendir kendi derin hazinelerinle…
yok ben cehaletimle övünmedeyim…yazar mı edebiyat mı o da neymiş yavvv…bas git…
Herkes övünecek bir şey buluyor kendinde. Beni ciddiye almayınız eski ustaların dediği gibi siklet farkı var ne de olsa.
ahtapot yeterince haşlandıktan sonra bacaklarındaki vantuzlarla dolu deriyi elinin baş ve işaret parmakları arasında sıkıştırılıp sıyırılmak suretiyle usulca salıverir.bembeyaz ortaya koyuverir kendini. haşlamadan önceki, o inatçı lastik kıvamı, yoktur artık. üzerine inceden gezdireceğin zeytinyağı-limon suyu ve biraz tuz “sofranın neyi eksik?” gibi bir soruyu bile unutturur insana…
Pilli pati ciğim, halüsinasyon görmeme sebep oldu bu tarif. Öpüyorum seni kocaman. Nasıl yenir, nasıl yenir o salata….
nasıl yinir sed,
Şimdi benim canım güveçte karides çektiiiiii……. hepsi pilli pati yüzünden …..
dikkat edin fazla yimeyin! söylemedi dimeyin!
adam başı 2 bacak yeterlidir…
e biri yapsın da yiyek…
Deme kopican..
ahtapotu yiyen de ahtapot gibi olur, aman diyeyim! 🙂
tabe sed,
kopanisti, biz bir keresinde kalamar yapalım dedik, ev tutmuştuk arkadaşlarla altınoluk civarında, eee bunun sosunu da yapmak lazım, hemen balıkçı lokantasına gittim, ahçı ile görüşmek istiyorum dedim beni mutfağa aldılar, dedim ki ben tarator tarifi istiyorum, baktı yüzüme siz tatilde değil misiniz dedi evet dedim ama kalamar pişirdik sossuz olmuyor, gitti bana koca bir tabak tarator getirdi, eee dedim tarif, gülümsedi sadece vermedi tarifi, bizde bir güzel yedik kalamarları ekmek arası bol sosla, yanında da bira.. Ben hala bilmem o sosun nasıl yapıldığını:)
ben sana veririm tarifini linet de annayamadığım konu kalamar yemek için neden altınoluk civarında ev tuttunuz ?
Yahu bir de şu yengeç bacaaa var ki sorma gitsin…
hangi yengeç bacaa sed, hani sırf et olup da ucunda ufaçık bi kemik saplı olan dalga mı?
Olma mıııııııı…
Sos konusunda damak zevkine göre farklı tatlar ve karışımlar yaratılmasına rağmen en bilinen kalamar sosu tarifini yazmak istiyorum.6 dilim bayat ekmek içi4 diş sarımsak2 yemek kaşığı sirke1 yemek kaşığı limon suyu3 yemek kaşığı zeytinyağtuzıslattığınız ekmek içini sıkıp ufalayarak dövülmüş sarımsak ve diğer malzemelerle çatalla ezercesine karıştırınız…krema kıvamında olması gereken sosunuz koyu ise bir iki yemek kaşığı su ile inceltebilirsiniz…bazı arkadaşlarım, mayonez,hardal,dövülmüş ceviz içi ile lezzetli ve değişik tatlar da deneyip oldukça beğendiklerini söylediler…Ha bu arada klasik sos o değillll !!! diyenler varsa,yazsınlar efendim bu vesile ile biz de öğrenmiş oluruz….
Yazı oldukça ilgimi çekti,ancak sanki sonu yarım bırakılmış havasında geldi nedense..bir kaç satır daha devam edebilirdi…
siz devam edebilirsiniz yada sonlandırabilirsiniz dilediğinizce…
Bu kinayeli tavırlarınızın sebebini anlamamakla birlikte;yazıdan keyif alıp,devam edebilecek satırları aynı ilgiyle okuma arzusunda olduğumu düşünmeniz çok mu zor sizce ????
hayır kinaye değil asla, siz önyargılı yaklaşmışızın,meselâ film seyrederiz sonunda da vayy canına deriz di mi, şöyle bitebilirdi deriz bazen de, o anki duruma göre,demek istemem de oydu, ben orada kestim, devamı yok o hikayenin ama dilerseniz siz hayalinizden bir son yaratabilirsiniz,yanlış anladınız uzun açıklama gereği duydum
Önyargı, kişiliğim ile bağdaşmayan ve uygulamaya asla geçiremeyeceğim bir davranıştır. Kinaye hakkındaki düşüncem ise,salt bu yazıya verdiğiniz cevap ile sınırlı olmadığından olsa…Ha,film ile ilgili benzetmede haklı olabilirsiniz,o zaman bende sizin ifadenizden yola çıkayım..Filmi beğeni ile izleyip,heyecanla “acaba ne olcek” diye bekleyen bir seyircinin ekranda THE END yazısını görmesi gibi diyelim…Elbette yazınızı istediğiniz yerde bitirme,istediğiniz kadar uzatma hakkına sahipsiniz..Ben sadece fikrimi söyledim…Yanlış anlamama karşın uzun açıklama gereğini duymanıza istinaden yanlış anlaşılmayayım diye bende uzun açıklama gereği duydum
o zaman söyle diyeyim efenim, sınırları aşın, geçmişi unutun değerlendirmelerinizi anlık yapın, bizler ölümlüyüz, çiğ süt emmişiz, bugün varız yarın yokuz, dün dündür bugün bugündür, hergün yeni bir gündür, geçmişte yaşamayın bugün nasıl siz ona bakın…meselâ bir kişi sizi çok kızdırmış olabilir eğer o kişiye karşı eyvah bu beni gene kızdıracak diye tedirgin olursanız bu önyargıdır,bir kişi size kinayeli yaklaşımlarda bulunmuştur, hah işte gene kinaye yaptı derseniz bu önyargıdır…değilse de ben geri adım atarım…
Peter Chelsom’un filmi serendipity’yi kalabalık bir grupla izlemiştik ve sonunu hep farklı düşlemiştik.Keza usta yönetmenler de buna sebep olmayı işlerinin bir parçası olarak görürler.Lakin dikkatli seyirciler dışında herkes sonundaki oyunculuk performanslarıyla ilgilenmişti.
değil 🙂
geçmişte yaşamak mı?? onu da nerden çıkardınız şimdi..Önyargı; yeterli gözlem yapmadan yerleşmiş duygudur sizde bilirsiniz ki…beni çok kızdırmış yada çok kinayeli yaklaşımlarda bulunmuş bir insanın,benim fikirlerime,duygularıma,iddialarıma katılmayacağı,aramızda çatışma olacağı düşüncesi önyargı olabilir mi sizce….Kaldı ki bu düşüncemin oluşması için, gereken gözlemi yapmadan da asla fikrimi beyan etmem….Kimsenin ileri yada geri adım atmasına da gerek yok bana kalırsa..AT KELEBEE olarak, izninizle sevgili koza68 yazısını okumaya gidiyorum şimdi…..
içinizde kin ve nefret barındırmayınız, güle güle, yolunuz açık olsun,
kop? at kelebeği atın neresine konar kiiiiiiii?
Aminnn….Darısı başınıza!!!!!
madem kelebek özgür niye hep ata gidiiii kiiii?
at onu mecbur mu bıraahğğı kiiiiii?
Hah işte,bende onu diyom ya madem özgür nereye giderse gider kime ne ??????
sonraaaaaaaa…. bu at hangi at? nerede kiiiiiiiii?….
lorienn 🙂
ilahi lorienn:))özlemişim seni
haklısın! gidebülüsün….
nerelerdesin dej…?
Diyorum bu yazıda birşey eksik ama ne.Deniz gözlü.kopa hediyemdir sulanmasın kimse:)
dej du ben de bi güzellik yapiiimmm…
Eksikler var yukarda,…Hazımsızlar ordusu bu kadar az değildi hatırladığıma göre !!!!!
Koşturuyorum lorienn. Vizeler başlıyor ama çalışmaya bile fırsat yok ödevlerden.Günleri şaşırdım sabahlıyorum devamlı.Dolmuşum baksana bir soruya 3 cümle kurdum 🙂
Şuna baksana lorienn şahane değil mi..
Kelebek demin uçuyordunuz bu sayfadan
teşekkürler Deja,4 şirketim ile genel kurulusuna giriyorum birazdan, ne zaman biter bilemem, merak etmeyin, sonra da parise uçacam akşam yemeğisi için
Pilota ve hosteslere dikkatli olmalarını tembihle kop:)Varınca haber et leptopcağzından bize
buyrunuz sulanınız:)
makarna yazısına iyi gider, öğlen oldu zati.
hahaayyyyyy demin ki resmi görünce nooluyooo falansss oldummmm….
midye…Lorienn ne ettin sen şimdi bana ah bilsen
ah sorma dej ben de senin kimin oldum. nerden bulayım ben şimdi o resimdekinden. hadi makarna tamam da… midye?
Akşama beşiktaşa yolum düşecek desene.Beni hipnoz ettin lorienn.Bol limonlu hmmmmm
marketlerde deniz suyu satılıyo mudur dej? kopa bir sorsaydık keşke gitmeden. aslında ne güsel bir fikir yaw.. ne yaratıcı bir iş olur düşünsene…. filanca denizin suyu…. makarnalık….kadınlar aralarında konuşuyorlar…-ah şekerim… fiyonk makarna ege denizinden alınan suyla mükemmel oluyor-yoooo ben karadeniz suyuyla denedim daha böyle bir diri şeeediyor.-spagetti hele…. mmmmmmmmmmmm… akdenizden şaşma….kop hadi kopda gel, şirket kuralım….
Yosunlarla bezeli nice hamur ürünü yeniyor,bu neden olmasın .Yaratıcısın lorienn.Kopa sormak lazım işin uzmanı oDenesem mi acep haliçin “temiz” sularıyla
dikkat et lütfen, bu işin içine marmarayı almayalım. diğer denizlerin de çooooooookkk açıklarına gideriz… aslında deniz suyu ve okyanus suyu burun spreyi olarak eczanelerde bulunmakta. gel biz bu işi yapalım dej.. ve hatta buradaki işe ilişkin yorumlarımızı silelim fazla kişiye yayılmasın. bombayı biz patlatalım… 🙂
Valla güzel olmuş,bu yazıyı kaçırmışım iyiki hatırlattınız.
güzel eksik bi kelime daha fazlası gerek!
kop ,bu makarna pişerken ben nerdeydim,kokusunu bile alamadan kapatmışsınız yazıyı..üzüldüm vallahi..
Insan asik olunca bir baska olur.. KOP süper olmus.. Ellerine saglik.
Huzur..Biraz isyan, biraz da özlem tavandan sarkanGerisi huzurÇünkü ayaklar altında çiğnenmiş hüzün vardı anı sayfalarındaGeriye kalan huzur..
en sevdiğim………..
ne çok şey anlatır insan bazen en yalın haliylehiç de gerek yoktur ironiye
ironi dediniz de, Cinori Valisi Ali Ket beyi hatırladım
o da sizi hatırlamış olmasın…
bu yazıyı kaçırmışım, ayıpladım kendimi.kop, hemşerim, sen az değilsin sen:) insanı yoldan çıkartır hiç hesapta yokken ege kıyılarına gönderiverirsin:)bir de başımıza tekne kiralama masrafı falan çıkartacaksın ama napalım artık:)
benide al çilekBir kenarda denizin tadını çıkartırım gıkım çıkmaz, görmezsiniz bile
seni seve seve alırım dejavu, ne demek o? beraber sefa yaparız:)(ulen fakirin ekmeği hayal anasını satayım:)))) habire kuruyoruz)
Doğru diyorsun valla
okudum güzelim:)cuk oturmuş:))))