Marc Caro,artık soundtrack parçasını hepimizin ezberlediği Amelie filminin yönetmeni Jean-Pierre Jeunet‘nin Amelie öncesi karanlık filmlerinde birlikte çalıştığı bir yönetmen. Bahsi geçen filmler Şarküteri

ve Kayıp Şehrin Çocukları ki bence dünya çapında başarı kazanan Amelie’den çok daha sağlam filmlerdir. Her iki filmin ortak noktası karanlık ama bir yandan da garip bir mizah anlayışıyla bezeli, hem hüzünlü, hem neşeli atmosferleridir. Şarküteri insan eti satan bir kasap ve komşularının hikayesini anlatan bir filmden beklediğiniz üzere gerilim öğeleri taşımaz. Ortadaki sorunlar insan eti yenmesinden çok daha sıradandır. Filmin karanlık yapısı, ilginç karakterleri birşeyler olmasa da birşeyler olacağı şüphesi uyandırır. Kayıp Şehrin Çocukları ise çocukların gözünden anlatılan, çocuklarla ilgili bir macera için fazlasıyla puslu ve güvenilmezdir.Bu filmlerde Amelie’nin tereyağı gibi eriten gülümsemesini değil, altında kötücül bir düşünce olabileceğini düşündüren sinsi gülümsemeleri görürsünüz. Bu nedenle Marc Caro’nun bu ortaklığın karanlık yanı olduğunu söyleyebiliriz. Caro’nun solo projesi Dante 01‘i bu önyargıyla izlemeye gittiğim için, karanlık, sert, bir şeyler söyleyen bir bilimkurgu bekliyordum. Ama gerçekten büyük bir hayal kırıklığı oldu. Filmin ilk yarım saati kurgusuyla, kamera tekniğiyle, eskitilmiş görüntüsüyle sessiz bir Sovyet sineması filmi şeklindeydi. Adeta uzayda geçen bir Potemkin Zırhlısıçekmiş Marc Caro. Yarım saatlik bölüm geçince jenerik aktı ve bunun filmle bağlantısı olmayan bir kısa film olduğunu anladık, esas filme geçtiğimizde bu kısa filmle aralarında bir bağlantı kurmak için çok uğraştım ama nafile! Sanırım o kısım sadece bir stil denemesiydi ve gerçekten çok can sıkıcıydı. Asıl Dante 01’e geçtiğimiz zamansa suçluların üzerinde tıbbi deneylerin yapıldığı bir hapishane/uzay gemisinde bulduk kendimizi. Hapishanedeki çoğu akli dengesi bozuk insanların arasına geömişte dondurularak geleceğe getirilen bir mahkum daha katılıyor ve işler karışıyor. Bu mahkumun İsavari bir takım özellikleri var (yaraları iyileştiriyor, ölüleri diriltiyor) ve bu durum tabi ki huzursuzluklara yol açıyor. Her zaman olduğu sadece empirik bilgiye güvenen bilim insanıyla, azıcık inançtan zarar gelmez diyen bir başka bilim insanı karşı karşıya geliyor ve film bu klişeler üzerinden ilerliyor. Caro bırakın senaryonun zayıflığını yarattığı uzay atmosferinde bile başarı sağlayamıyor. Tek mekanda (uzay gemisinin içinde) geçen film seyirciyi boğuyor ancak niyetinin tam olarak bu olduğundan da emin değilim. Bence Dante 01 çok kötü bir senaryoyla yola çıkılmış bir film. Zaten Caro’da bir röportajında elinde birçok senaryosu olduğunu ama maddi kaynak bulamadığı için tek mekanda geçen, küçük bir projede karar kıldığını söylemiş. Hatta röportajın bir yerinde ben de isterdim daha büyük bir iş yapmayı ama imkanlar bu kadar tarzında bir açıklaması var :)Demek ki her yönetmen kısıtlı imkanlarla harikalar yaratamıyor.İlgili Yazılar:123