Meditasyonumda, önceki hayatımdaki ölümümü ve sonrasını; an be an gördüm.
Öncelikle bunun için Allahıma şükrediyorum. Önceki hayatlarımdan birinde boğularak öldüğümü biliyordum ama benim sandığım sondan ikinciydi. enkarnemdi. Öyle değilmiş, sondan üçüncüymüş.(Zaten üzerimde en çok etkisi olan da o enkarnem gibi görünüyor. Oysa son enkarnem 1925’te yine bu topraklarda olmuş, bunu daha geçen haftaki meditasyonumda öğrendim şükür.Ama yine de o enkarneme dair hiç hatırlayışım olmaması ilginç. Gerek sondan üçüncü gerek sondan altıncı enkarnem çok daha etkin. Bu daha ilginç.)Neyse boğulma mevzuna uzanalım. Ben bunu hep hissediyordum ama sondan ikinci enkarnemde erkektim.Orada boğularak öldüm sanıyordum ki, ta ki; tek tek saniye saniye şok içinde kalana dek ölümümü görünceye dek.Seanstayım, birden bir kadın gördüm. Denizin içinde. Bedeni buz gibi, kalıp gibi soğuk. Baktım beden benim. Soğuk. Ulaşılmayacak kadar altında suyun.Su yutmuşum. Ruh bedenden ayrılmış ama bedenin etrafında dolaşıyor. Ölüm ani olduğundan idrak olmamış.Kadına baktım -yani bana- sarı saçlı, sayıfça bir kadın, 34-36 beden, beyaz ten, yuvarlak yüz, basık burun, 175 boy, geniş alın, küçük ayaklar, düzgün omuzlar…Suyun altında süzülüyorum. Soğukluğu bedenim duymuyor elbette ama bedenin dışında beden için üzülüyor ruh varlığı olarak.Maddeye bağımlı ruh olarak terk kolay olmuyor. Bir tür şok yaşıyorum.Bir adam denize dalıyor. Hüzün içinde kadını -beni- kucağına alıp yüzmeye başlıyor. Çok enteresan çok canlı gördüm o sırada; kadının adamın kollarında ölü/ cansız bedenini. Ağırdı beden, soğuk ve katıydı. Hem de epey soğuktu. bembeyaz olan ten kızarmış ve kimi yerler hafif mor ve kırmızımsı olmuştu.Ruh varlığı olarak bir de yukarıda durup sakince gözlem yapıyorum. Bu daha da ilginç…Kadının bedeni yine de güzeldi. Kadının üzerinde ince bir elbise vardı. Elbise üzerine yapışmış ve sanki yokmuş gibi durmaktaydı.Yukarda süzülürken kendime baktım. Bedenime…Saçlarım omuzlarımda kesilmişti. Arada daha açık renk olanlar vardı. 30’larındaydı, belli ki hayallerimin epey olduğu bir çağdı.(Bunu görmeden önce de, zaten o enkarnemde uzun yaşadığımı hiç hissetmemiştim. Daha önce o hayatımda çok tehlike yaşadığımı görmüştüm meditasyonumda. Demek ki o tehlikelerden sağ çıkmışım gene de.)Geçen hafta yeni aldığım meditasyon cd’sini dinlerken konsantrasyonumu alt üst eden birşey oldu. Cd’deki ses: ‘Şimdi denizde sırt üsttü yatmaktasınız.’ dedi ve kendince bunun huzur getireceğini düşünerek konuşmayı sürdürdü.Oysa benim o noktada kendimi telkin etmeye başlamam ve bu telkinlere devam etmem gerekti.Çünkü ben denizde boğularak öldüğümü doğduğumdan beri hatırlıyorum ve denizde yüzmeyi geç, deniz resminden dahi korkuyorum. Şimdiyse bunu tam olarak an be an gördüm.(Altında kalacakmışım gibi hissederdim hep. Nedenini bilmezdim öncesinde, şimdi tamamen biliyorum.)Cd’deki sesin ardından trajikomik şekilde; ‘Tamam, sakin ol. Burası derin değil, kıyıdasın. Yanında seni boğulursan kurtaracaklar var. Sırt üzeri denize uzan ve keyfini çıkart.’ demeye başladım kendime.Cd’yi hazırlayan, meditasyonumu zorlaştırdığını hiç düşünmemiştir. O an dedim ki; ‘Nerden çıktı bu! Ne denizi!’İki gündür gördüğüm kadını -beni- düşünüyorum. Bedenimin üzerinde gezindiğim ruh halimi ve iç konuşmalarımı düşünüyorum.Spatyoma gitmeden bir önceydi. Şok anıydı. Bedenimin dışında ve şuurluydum. Herşeyi tekrar yaşadım. Hatırladım. O kadının -benim o enkarnem- daha çok açıldı.Evdeki hallerimi daha çok hatırladım. Çözüldü sanki bir çok perde.Ölü bedenimin dalgalarla süzülmesini gördüm. Kimse yoktu Ve çok dipteydim. Çok soğuktu. Bir süre sonra etim çok soğudu. Boğulma süreci hiç uzun sürmedi. Bu iyi birşeydi.Acıyı çok çekmedim. Ciğerlerimin dayanamadığı noktada bilincim gitti ve yükseldim ve şaşkınca bedenime bakan/ seyreden ruh varlığı olarak beni fark ettim o anda. Ölmüştüm. Aniden ‘O beden benim’ dedim.Bir ses: ‘Sakin ol. Artık orada değilsin. Çok kısa süre sonra buradan da ayrılacaksın’ dedi.Sesi pek dinlemedim bile. Nasıl olur, bedenim orada ben burada? Öldüm. Bedenim üşüyor olmalı!’ diye düşündüm o an.Ama bedenimin hissetmediğini de fark ediyordum.Hissiz beden beni de hissetmiyor, sadece denizde bir madde olmuş, dalgaların seyrinde dalgalanıyordu. Bedenimin dalgalanışı gözümün önünden gitmiyor.Herşey şimdi sadece ilginç geliyor ve bir o kadar normal.Beni kurtaran adamın beni denizde epey aradığını gördüm. Tabii ben, ruh varlığı olarak içinde olmadığım bedenimi, aradığını bilerek; izledim.Sonra adamın hüzünle ama yine de hiç değilse cansız bedni bulduğu için mutlu (bu nasıl bir mutluluk olabilirse?) yine de bir iş başarmış olduğunu fark ettim.Hava soğuktu.Mevsimlerden kıştı. Yüzülecek bir hava hiç değildi. Kıyıda beni -hiç değilse cansız bedenimi bekleyen ailemin durduğunu seyrettim, ruh varlığı olarak.Kıyıda duran bir kaç kişinin hüznünü gördüm. Sudan çıktığımda adamın yürüşüşünü gördüm.Kucağındaki cansız bedeni nasıl taşıdığını (o anda meditasyonda onun ben olduğumun da şokunu ve şaşkınlığını yaşıyordum) bedenin onun kucağında duruşunu, gördüm, inceledim bir de. Vaka inceliyormuşum gibi.-Yüce Rabbime şükür. Sonsuz kudret alemi deryanın içinde, alemler yaratıyor. Okyanusta kum tanesi olarak, idrak merdivenlerini çıkmaya çalışan şuur alanlarını açmak için dua edenler çağı; 5. adem çağı…-(Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)