İşte insanoğlu tuhaf. Şaşkın bir bakıma. Ya da en basitinden, özünde kırık. Veyahut o kıvama getirilmiş artık uzun yıllar sonunda. Özünde kırık ve hasarlı ki, ruhen daha doğuştan -ya da hemen sonrasından- yorgun ve defolu ki, yıllar sonra, yıllar boyunca edindiği değerler, fikirler, kurallar, vizyonlar, saniyesinde içinden yükselen, ölene kadar bir türlü geçmeyecek o infantil primat duygu karşısında yok olup gidebiliyor. İnsanlarda tiksiniyorum diyen bir insan -her insan gibi-, ben, gelip bu siteye iç dökebiliyorum. Bunu word e de yazabilirim. Ama hayır, buraya yazıyorum..İşte budur insanın kırıklığı. Diğer türdaşlarından bir tepki alma isteği, farklı bir ses duyma, onanma ya da yerilme, farketmez, senin orada olduğunu gören, duyan insanların olduğunu bilme ihtiyacı. Hayatında büyük ihtimal önemi ve değeri 0 olan ve olacak insanların yazdıklarını okuması hissi, ereği. “Hepinizden nefret ediyorum, sktirin koyun sürüleri” dediğiniz karbon canlılardan beklemek bunu.Peki niye? Dediğimiz gibi, eziğiz. Zayıfız. Hayır dostum, kendimle yüzleşmiyorum, ben bunu zaten biliyorum ve çokça da görüyorum. Şu an tek yaptığım bu içimde kabaran karanlık sulara, beni boğmadan önce bir çıkış kapısı açmak şu zorlanan beden ve akıldan. O yüzden ahkam kesme, ben onu yeterince yapıyorum zaten, 2.ye gerek yok. Çıkmakta serbestsin, yoklama almıyorum.Ne diyorduk. Eziğiz ve zayıfız. Çokça da yalnızız aslında. Dünya nüfusu kalabalıklaştıkça, icat edilen aletler, bizi birbirimize yaklaştıracak teknolojiler gelişip çoğaldıkça, küçülen, izole olan bir garip, ironi tanımının hakkını sonuna kadar veren kafası karışık canlılarız.Karşımızdakinin insan olduğunu unutmaya hemen meyilli, şartlı refleks prangalarına ve önyargı zincirlerine mütemadiyen esir bir benliğimiz var. “Yanlışsın” cümlesini kabul etmeyecek kadar eşşeki ve dahi keçisel firewall lar bulunduruyoruz bünyemizde.”Hepinizden nefret ediyorum, fak yu” yu yapıştırıyoruz, sonra da kaçamadığımız o insani dürtüler sonucunda yine msnlerde, mütenevvi tanışma sitelerinde fink atıyoruz. O fak yu dediğimiz insanlarla aynı orjine sahip varlıklara kendimizi beğendirmek için evde fotoğraflarımızı türlü açıdan çekip çekip, içinden kendimizce en güzel olanı seçip kendimizi galeriye koyuyoruz.Kompleksliyiz. “Güzelsin, yakışıklısın, zekisin, oh çok süpersin” lere ihtiyacımız var. Okşanmalı gururlarımız. Kim tarafından olursa olsun. İster sokaktaki çocuk, ister patron, ister sevgili, ister konuşan aslan.Benciliz. Mutlu edilmek ama bizi mutlu eden kişiye de en ufak bir anlayış ve minnet göstermekten aciziz. Hep biz mutlu olmalıyız, yine kimin ettiği önemli değil tabii.Nankörüz. Bizi düşünenlere “üstüme çok geldin” diyecek kadar, bizimle konuşup derdimizi anlayıp bir şeyler paylaşmaya çabalayanlara “beni anlamıyorsun hiç” diyecek kadar kaybolmuş, black hole sun klibindeki yavşak insanlardan beteriz.Ve en trajikomik olanı da bu işte. Bunları yapıp yapıp, sonra “niye bana uygun biri yok yaa, allah kahretsin go tu hel” diyerek başkasını suçluyoruz.Sevgili dostum Augustus Hill’ in de dediği gibi : Blame is a sweet thing. It keeps the world turning baby!Evet maalesef haklısın augustus. Biri gider biri gelir, bu alemdeki en bi süper insan benim, diğerleri skimden aşşağa felsefi oldukça, parmağını çevirip hedef göstermek ve sırtındaki tuğlalardan kurtulmak mümkün. Ama nereye kadar? Hayatını -gerçekten sahip olduğun tek olguyu- bu şekilde insanları ve akabinde de kendini harcayarak mı geçireceksin? Öbür dünya diye bir yer yok dostum. Bir insanı anlayabilmenin verdiği o doyumsuz hazzı şimdi yaşadın yaşadın. Yoksa, toprağa, ya kendini ruhsal açıdan yemiş biri, ya da sadece skinin keyfine koşan bi deri parçası olarak gireceksin.Bu sktiriboktan yazıyı yazmama siz ve sizin gibi c30 betonundan tekevvün kafalar, yeni kesilmiş taze meşe odunu kıvamındaki karakterler neden oldu. Hepinizden nefret ediyorum, annem kulağımı çekti kahretsin ondan da nefret ediyorum. Sükrüuv yu.