Küçükken geceleri parmağımı tutmadan uyuyamadığın zamanlardan anlamalıydım; bir destek, bir dayanak gibi bu hayatta arkadaşsız ayakta durmanın senin için hayli zor olabileceğini. Arkadaşının yanından seni alırlarken sen vücudundaki kırıkları hissedip dikkatli olmalarını söylerken bile akabinde onu soruyordun. O muhtemelen bu dünyaya vedasını etmişti. Sorduğunda “İyi” dediler sana. Üzerinde uzandığın sedyeyi onun tarafından geçirmediler. “İyi” dediler. Biliyorum çocuk, iyi etmediler.Ama ellerinden gelen bu idi. Kaza esnasında aracın içinde savrulurken ve sonrasında ambulans gelene dek kapanan bilinciniz de (varsa) aranızda geçen son sözleri de unutturdu size. Sonsuza dek, bir vicdan hesabına girmemen içindi doğanın kanunlarının devreye girişi. Doğanın kanunları işledi. Arkadaşının alacağı nefes sayısı o güne dek tayin edilmiş olduğundan boyun büktük doğaya. Ama yine de kalplerimizde oluşan o ezikliğe sen gibi hiçbirimiz çare bulamadık.Seni taşıyan ambulans ilçeden ile doğru yol alırken o bir saat içinde sonsuza dek uyuyup kalmaman için yanına refakat etsin diye hiç tanımadığım birinden bir ricada bulundum. Bir telefona bağlı olma acziyetini hissettim içimde. Kuş olup gelesim vardı bulunduğun yere. Araç yoktu. Uzaklık, mesafeler, kırıkların, zamanı uzaktan kumanda ile tasarruflu kullanmaya zorladı bizi. Fakat bil ki; hiçbir çaresizlik bana o günkü kadar aciz hissettirmedi kendimi. Telefonun öte kısmında “Merak etme abla!” diyordu bana bir insan evladı. Ambulansta seninle yolculuk edecek bir sağlık görevlisi olmayacaktı. Ama o insan seni uyutmamak, seni yol boyu konuşturmak pahasına o yürekliliği gösterdi. Bugün bile Tanrı o insan evladı dahil kaza sonrası yardımlarını esirgemeyen herkesten razı olsun!Dualar ettik diye babam inanmadı senin yaşadığına, kendisine yalan söylediğimizi düşündü sürekli. O feci kazada birinizin babası için için oğlunun öldüğüne inanamazken bir diğeri oğlunun yaşadığına inanamıyordu. Nasıl bir hayat ironisi ise! Evlat yetiştirmenin ve elinden kayıp gitmesinin ne anlama geldiğini o gün anladım ben çocuk. Yine de babam kadar iyi bilemedim o endişeyi. Fakat o dakikalarda işte, parmağımı tutup uyuyuşun hiç aklımdan gitmedi.Sana onlarca kişi yalan söyledi çocuk! Ben dahil. Vücudun kırıklarla dolu ve bir iç kanama tehlikesiyle memleketin çorak arazilerinde nakil edilirken kimse daha fazla riski göze alamadı senin için. Özür dilerim. Gerçi yalan söyleyemediğimi sonradan yüzüme itiraf etmiştin de yine de bir umuttu değil mi arkadaşının yaşadığını duyma ihtimali? Neden aynı hastahanede olmadığınızı birkaç kez sorgulamak çok mantıklıydı o yorgun halinle. Fakat yalanın tek bacağını kırmak mümkün olmadı senin için. O, o sıralarda kendisini nakledecek uçak ambulansı bekliyordu bir caminin gasilhanesinde. Artık aynı yerde olamayacak kadar mesafeliydiniz. Et tırnaktan ayrılmıştı bir kere.Ertesi gün, hava yoluyla taşınıp getirildiğinde şehir trafiğine girmemen için havaalanına en yakın hastahanelerden birine karar verdim. Erken saatlerde gidip o hastahane lobisinde seni beklerken küçüklüğünde yaptıkların konuşuldu iki kardeşinin arasında. Sonra susuldu. Uzun sessizlikler hikayeleri yaşadığımız güne taşımaya gücü yetmeyen iki kardeşin omuzlarına birer ağırlık gibi biniyordu. Sessizce ağlıyorduk birbirimizin yüzüne bakmadan. Sana olayın boyutları hissettirilmeden ameliyata alınman gerekiyordu. Öyle tedbir alınmıştı doktorların tarafından. Acıyı, bir kaybı hissederken, öte yanda senin mevcudiyetinin sevinci karıştı birbirine hep. Kaynar su, soğuk suya karışır gibiydi. İçimiz yandı mı, serinledik mi? Doğru dürüst hiç bir şey hissedemedik. Ta ki; seni hastahane kapısından içeri getirilirken görene dek. Ameliyathaneye alınmadan önce elimi yeniden küçüklüğündeki gibi tutana, daha hala yüreğinin bir çocuk yüreği olduğunu anlayana, sorularına verdiğim yalan yanıtları o yürekle kabullenişine tanık olana dek. O dakikalardan sonra yeniden yüreğimiz atmaya başladı sanki, yeniden hissetmeye, kabullenmeye başladık. Hayatın kendi ritmine karşı gelemeyeceğimizin ilk sinyallerini orada aldık ve elde olana sarılıp, açılan yaralarımıza onunla bir nebze ilaç olmaya çabaladık.Bugün doğum günün olmasına rağmen artık o kazadan sonra hiçbir vakit doğum günlerini içten kutlayamadığını biliyorum çocuk. Ona rağmen yine de iyi ki doğdun, iyi ki varsın. “Bu hayatın gerisi ne?” diye sorma çocuk! Farzet gerisi hep iyilik hep sağlık…bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape