zannediyorum ki kendimi yöneten benim, değil. başta birlikte yaşadığımız insanlar olmak üzere, “elalem ne der?” psikolojisi ile yaşıyor, yönetiliyorum.her şeyi bırakıp, kendimi ilme, bilime verme isteğinin gerçeğe dönüşmesinin “ütopya” olarak sınıflandırılması, meslek olarak seçilmesi gereken, ilerideki hayatımızın büyük bir bölümünü kaysayacak, hatta yaşamızın dümeni olacak bu olgunun “sevdiğin işi yap oğlum, para falan önemli değil” düzeyine çıkamayıp “olm o meslekte çok para var. at kapağı. sonra yan gelir yatarsın” kertesinde kalıyor ancak.hal bu ki, ne hal.. yok efendim para getiren işi yapmalıymışız, daha sonra mutlu olmak için. yaşamımızı garantiye almak için. e pek ya şimdi? şimdi ne olacak? ya ileride de “daha sonra mutlu olurum, önce şu sevmediğim şeyleri bi bitireyim” ile karşılaşmayacak mıyız? bu bitmek tükenmek bilmeyen uzunluktaki trenin vagonları arasında geçişe benzemiyor mu?nereye kadar istemediğimiz, mutsuz olduğumuz şeyleri yapacağız. ha demiyorum ki “hiç ipleme hayatı tiyeeh!”.minimalist, mutlu insanlara, deniz kenarındaki klubelerde, karısı ve çocuklarıyla güle oynaya yaşlanmış, kariyer nedir, zengin olmak nedir bilmeyen bünyelere imrenmiyor değilim.bir de şöyle bir şey var: “ignorance is bliss (cehalet erdemdir)”ben de doğru olduğuna inanmaya başladım artık.______________www.ahkam.tkblog soslu entry vitrini…