Bir arkadaşım ile mezar taşı mevzusu üzerine konuşuyorduk. İnsan zaman zaman hangi konular üzerine konuşmuyor ki, değil mi ama..! Ulen nereden geldik bu konuya deyip, konuşmaya devam etmesini biliyor ama terbiyesiz. Arkadaşım madem farkettin, saçma sapan, istemediğin, tatsız bir konu üzerine konuştuğunu, e dur o zaman, bırak konuşmayı. Yok, olur mu, hem şikayet edecek, hem de devam edecek. E bi sus yahu. Ben öyle adamın ta mına koim sevgili okur. Hatta sen de ko. (sendika) Neyse işte ben de o adamlardan biriyim. (-hangi adamlardan? -koyulası) Nereden geldiyse konu mezar taşına, biz de o konudan konuşuyoruz. Konuşmayıp da ne yapacağız? Mevzu dolaşmış dolaşmış, gelmiş oraya. O konu açıldıysa konuşacaksın arkadaşım. Yok o konu saçma, yok efendim nereden geldik bu konuya şikayeti de ne oluyor? Konu seçmek de ne demek oyle? Ben konu seçen öyle adamın ta mına koim afedersin sevgili okur. Neyse yukarıdaki tezim ile de çelişmiş bu son yazdıklarım. Kendimin de ta mına koim o zaman ben emi..Amma da çelişikim ha..! Çok da şikim. (-şıkım yani? -hayır, çok da zkimde anlamında) Ne diyordum, bilmiyorum işte. Bir şey var anlatacağım, anlatamıyorum. Hep böyle oluyor. Ulan dombili, madem bir hikayen var. Gir konuya anlat. Bu kadar yan yollara sapmak neden? (-istemsiz)
Konuşma, aşağıdaki ilk 4-5 replik ile başladı. Sonrası kurgu…- Geçen bir mezar taşı gördüm. Adam cep telefonu numarasını yazmış üzerine.- Eee, aradın mı?- Aradım. Ulaşılamıyor.- İyi işte, ulaşsaydın kötüymüş. Ulaşılamaması sevindirici değil mi?.- Belki de.- Düşünsene arıyorsun. Adam açıyor ve “Şu an köprüdeyim, sonra konuşalım” diyor.- Ne köprüsü?- Sırat köprüsü, ya ne olacağıdııı..! Ya da “Yemekteyim. Arayayım ben seni” diyor.- Ne yiyormuş sorsana.- Soruyorum. “Ne yiyorsun?” diyorum. Cevap “Avokado, hindistan cevizi falan” oluyor.- O neden?- Adam cennette oğlum. Türlü tropik meyveler yiyor işte. Aklı sıra uyandırıyor beni. Ben cennetteyim kardeşim. Bakalım senin sonun ne olacak? cak..cak..CAAAK. Tınıya, vurguya dikkat. Korku salıyor senin bünyene o an. Aklına yazıyor soruyu. Nanananaaan..! Sen nereye gideceksin acaba?- Ona neymiş ya.- Ona ne tabi. Pezemengin evladı, sanki beni bekliyor. Tanımam bile.- Töbe de abi.- Niye lan?- Elin adamına niye küfür ediyorsun? Hemi de cennetlikmiş. Çarpılırsın haaa..!- Sus, çarparım ha. Ne diyordum. Evet, arıyorsun adamı. Açılıyor telefon ama bu sefer konuşma yok. Arkada bir kuş sesi sadece.- Ne kuşu ya?- Ne kuşu olacak, cennet kuşu. 6 telli olur, 12 telli olur, telsiz olur bilmem artık. Sesinden tanı.- Eee yani?- Ne yanisi? Mesaj işte. Yine cennetteyim mesajı. Yine CAAAK, yine korku, yine soru.- Bu adam bizi korkudan öldürecek abi sonunda.- Aramayacaksın o zaman koçum adamın cebini. Gördün telefon numarasını, devam edeceksin.- Ya peki bu adam neden hep cennette? Cehenneme gitmiyor mu?- Arada uğruyor oraya da. Ama çok değil, arkadaşlarını görmek için.- Öyle değil be abicim. Hep cennet örneği verdin, o bakımdan şeyettim.- Haklısın. O zaman dur, bak şöyle olabilir. Arıyorsun adamı, soruyorsun şununla mı görüşüyorum deyü. Karşıdan bir ses “Şu an gelemez telefona”. “Niye?” diye soruyorsun. Karşıdaki ses ” ROOOAAAHHH, meşale yaptık biz onu, kim arıyor acaba?” derse, sakın verme ismini, hemen kapa.- Peki. Başka?- Ne başka? Bu kadar işte.- Final kötü oldu, daha çarpıcı bir şey beklemiştim ben.- Çarpacağım ha, düş önüme hadi..!