Kendimi bildim bileli yediğim şeye dokunmayı sevmem. Dokunduğum şeyi de yemeyi…Hele başkasının dokunduğu gıda maddesi fikri beni çileden çıkarır!İnsan eliyle temas etmemesi için mutlaka bir araç gereç vardır diye düşünürüm ki, sanırım hepsi için bu geçerli değil. Peki neden aynı muameleyi yapmıyoruz tüm yiyeceklere?
Çocukken ağzımı yüzümü karpuza buladığım zamanları hayal meyal hatırlıyorum; çizildiği kadar güzel görünen yarım daire karpuz dilimlerini… Aralarda bir yerde edindim bu takıntıyı. Hala da kendimi aşmaya çalışırım ama pek mümkün olmuyor. Milletin aristokrasiye yorduğu çatal bıçak kullanımım tamamen bu takıntıyla ilintili.
Yiyemem efendim balığı – tavuğu öyle elimle. Karpuzu da tutamam! Evet, tost yerken de mutlaka çatal bıçak ararım. Soğuk sandviçi elle yemek bünyemde sarsıntıya sebep olur. Gel gör ki yemek yapmak gerek arada. Eh, malzemelerin tamamı için alet edevat kullanarak yemek yapamazsınız.Bazı şeylerin hayvani dürtülerle devam ettirilmesi yanlısıyım da bir yandan. Eskiden çatal bıçak mı varmış! Normal insanların (!) bu tarz yiyecekleri elle yemekten aldığı keyfi buna bağlar ve gayet de mazur görürüm bir yandan. Onlar bana bulaşmasınlar yeter; ben de onlara…
Mecburen kullanacaksam elimi, dört parmakla sınırlıdır kirlenme alanım. Yemek sonrası parmak yalayanlarla tanışıklığımı kestiğim de söylenebilir. Çok mu titizim peki? Hayır, aksine pasaklıyımdır da epey. Takıntı, takıntıdır.Ancak! Tüm bu takıntıyı bıçakla kesen bir uygulama var. Bazı insanların elinden yemek yemek. Bu insanlar epey seçmece. Babam evet, annem hayır, babaannem evet, ablam hayır. Bu onların temizliği – pisliğiyle alakalı değil. Sevgiyle de…Peki ama (hepsi değil) sevgili elinden yenilen gibisi var mı? Evliliğimin unutulmaz anılarındandır; asla üzümü salkımından koparıp yemedim, üzümler gibi nar taneleri de tertemiz ve ayıklanmış halde geldi hep önüme. Bana hep hitap ettiği ‘prenses’ lakabının yerini bulduğu anlar tam o zamanlara denk geliyor!İnsan olma ve medenileşme sürecini sorgularken, bir böcekleri kendimizden uzaklaştırmış olmamıza, bir de yemeklere dokunmak zorunda kalmayışımıza sevinirim.Kısaca; eğer yemek yerken ellerinizi kullanmaktan keyif alıyorsanız, benim yerime de keyif alın. -bana bildirmenize gerek yok 🙂 -Nereden mi icap etti bu yazı? Az önce patlamış mısır yerken çektiğim azap üzerine, hazır ellerimi dezenfekte etmişken yazayım dedim…
yorumlar
enteresan bir durum !
kısa kolluysanız zaten sıvamaya da gerek kalmıyor, vakit kaybetmeden direk dalıyorsun,salataya çatalla müdahale edilebilir, bi de suyuna atılan şamandırayı da elle almak masa adabına uymaz , o da çatalla alınabilir.
kimi zaman elle, kimi zaman çatal bıçakla.. yemeğin çeşidine göre değişir.. ama ilginç bi takıntı..
ben bi de tabakta kalan yemek suyunu tabağı azıma dayayarak içmesini severim,kalan suyuda ekmekle sıyırıp tabağı tertemiz yaparım.
Ben tam gurmeyimdir ne her yemegi yerim…Ne her sarabi icerim……Fakat yarin elinden zehir olsa gider… beeeeeeeeee redorack :-)))gercek yemek ve icmek konusundada…Jamie Oliver gibi yemek yaparim ve aynen onun gibi ellerimi batirarak yerim……nasil diyorduk guyss bandira bandira…:-)))))
Ya, keyfinin olduğuna eminim, diyorum ya benim yerime de keyif alın :)Aa, bir de tabak yalayanlar var, onları unutmuşum 🙂
et balık kelle..bunlar yenir elle..
Midye 😀 kafiyeyi bozmadım
ben de ekmegi üc parmaklariyla tutan birini görünce icim giciklanir. nedir o öyle yaa üc parmak birden.balik tavuk filan zaten hayatta elle yiyemem.ama pogace sandvic türü seyleri yerim. ama sadece bas ve isaret parmagimi kullanrak tutarim.ayrica…. yagli yagli tavugu elleriyle yemistir biri ve ellerini yikamadanönce peceteye siler. gicirrrrrrr diye bir ses cikar. o benim bittigim andir:(hayatta yagli elimi peceteye silemem. yalarim:) öyle yikarim.
Bak simdi hatirladim, bu basliga uyacaktir tahminim:Yillar once Pakistan’a calismaya gitmistik.Yol yapiyoruz (yada yapmaya calisyoruz).Uzun bir yolculuktan sonra karaci, islamabad. 24 saatimiz yollarda, beklemelerle, ucakta falan gecmis.Bir sonraki gunu, santiyenin kurulacagi koy/kasaba gibi bir yere gidiyoruz. Once pesaver, ondan sonra da o koye yola ciktik. Ama gun boyu yiyebilecek bir sey bulamadik. Oldukca fakir olduklari icin temizlik ikinci, ucuncu planda oralar da. Kahvalti etmemistik otel de, bir tek ekmek (tatli bir ekmek ti), yag ve recel var. Kesinlikle sabah kahvaltisinda yiymem ben onlari. Bakkal gibi yerler goruyoruz. Biskuvi filan aliyoruz. Hepsi tatli. Ya hani soyle tuzlu bir seyler olsun. Bildigimiz tarzda ekmek olsun, az da bir peynir idare edicek. Ama yok. Bulamadik.Acliktan oluyorum/oluyoruz. Neyse koye vardik saat 7-8 gibi. Tabi ki buyuk bir olay onlar icin yurtdisindan yabanci bir firmanin gelip koylerinde kamp kurmalari. Dediler ki ‘sizin gelisinize yemek hazirlandi. Biraz bekleyin’. Cok sevindik. 1 saat daha bekledik.Neyse yemek salonuna girdik. Aman yarabbim. Etler, tavuklar, pilavlar, muz, meyve ne ararsaniz var. O kadar da guzel duruyorlar ve biz o kadar da aciz ki.En yuksek seviyedeki adam 10 dk sonra geldi . Biz beklemeye devam ettik tabi.Ve baslayalim dediler.EE..tabak var ama catal/bicak/kasik yok.Ve herkes elleri ile o guzelim firinda yapilmis koyun budundan falan kuvvet zoru ile parca kopariyor, pilavini eli ile tabagina dolduruyor ve yemeye basliyor.Ben arkadaslarima onlar bana bakiyor. Aciz yahu..Neyse kizarmis tavuk butlari vardi tepsinin birin de, en usttekilerden (az ellenmislerden) bir kac adet aldigimi ve bol bol muz yiyerek karnimizi doyurabildimi hatirliyorum..:)
elle yemek yedigim zaman aldigim tadi hic bir zaman catalla bicakla yerken alamam. Bunu esimle her tartisirdik eskiden 🙂 kim mi kazandi? Tabiki ben :)Kasik ve catal gibi METAL seylerin yemekle agzima girmesi, elle yedigim zamankinden cok daha farkli. Kusura bakmayin anlatamiyorum, kelime dagarcigim yetmiyor. Resimdeki cocuk gibi karpuz yemeyi o kadar ozledim ki. Menemen denilen bizim yoreye ozgu yemegi lavas ekmekle, bana bana yemegi o kadar ozledim ki. Lahmacunu sara sara yemeyi, kebabi, cigeri lavasa sarip yemeyi, baligi kilciklarindan ayirip doya doya yemeyi o kadar cok ozledim ki. Hic birinde metaller yok. Sadece ben, ellerim, agzim ve yemek. Tamamen dogal. Ozumde var bu, ne yapiyim?Birde catal, bicak, kasik uclusunun olmazsa olmaz oldugu yemekler vardir. Yerine ve yemegine gore gerekli olabilirler zor gelmez ama ayni tadi vermez bana asla… Ben de boyleyim iste ne yapim?
benim calistigim yerde cesit cesit milletler var, mesela hintliler pilavi elleriyle yiyorlar. Taylandlilarin yemegine kokusundan dolayi yaklasamiyorum hic, Balililer de her seyi elle yiyorlar. O kadari da fazla oluyor ama kulturleri oyle adamlarin yadirgiyamiyorsun ama yaninda yemek te yiyemiyorsun.
evet hintliler pilavi filan elleriyle yiyorlar. ya irk ayrimi filan yapmak istemiyorum ama o insanlar biraz daha temiz olamazlar mi?:(bir akrabamiz var. oturduklari apartmanda hintliler de oturuyor,almanlar da. Ama sadece hintlinin evinden yemek kokusu geliyor. Herkes yemek pisiriyor ama hint yemekleri bütün kokulari bastiriyor. apartmana girip yukariya cikana kadar ölüp ölüp diriliyorum kokudan. Yedikleri yemeklerden dolayi olacak ki cok fena kokuyorlar. Yikanmiyorlar da. Saclari filan cok fena:(
Çok şık ve kibar bir şekılde çatal bıçak kullanarak yemek yerken ,o güzelim gıdaların tükrükle karışarak dakika dakika öğütülüşünü,o mıcıklanmış gıdayı avurdunun birinden diyerine geçirirken göstemeye ağzını kapatmamaya ne diyorsunuz.Iıııyyyy
he bir de tavuk yerken benim catal kullanmamla dalga geciyorlar:(hanim evladi süt cocugu diye:(
baharat çok kullanıyor hintlililer sugarcan o yüzdendir o koku:)
akdenizliyim, ot yemeklerini severim. ama onlar elle yenmez.semiz otunu kaynar suda az haşlayıp, üstüne yoğurt ilave ettikten sonra, yağda kızartılmış ev yapımı kırmızı biberi(piyasadakiler, tuğla soslu oluyor(!) ) ilave edince, çatalla bir güzel döşenirsin…çatalı yemeyin ha!
Aman dikkat edin ağzınız da değmesin. Pipetle yeseniz sanırım daha rahat edersiniz ( :
hafif düzelmis sanirim ama benim yorumlarim hala cikmiyor:(
@redorack,mesaj alınmıştır.en kısa zamanda, hafif.org’un ikinci buluşmasında seni terapiye alacağız.üzülme arkadaşım, geçecek! :))
bende ayni sıkıntıdan müzdaribim ,tavuğu elle yediğimi düşünemiyorum bile ,kaldiki ambalajli olmayan açik hiçbir ürünün tüketmemeye özen gösteriyorum.sanki ellerimim ne kadar yıkarsam yıkayayaım o koku hiç elimden çıkmazmiş gibi geliyor.ama etrafimizda allahtan bu işi özenle ve benim mentalitemle yapan esnaflar ve ticarethaneler var.
adabı muaşeret değil aslında konu titizlik bir anlamda
elle yemekten acayip keyif alırım
Merhaba,Damak zevki gelişmiş, hassas kişiler metalin yiyeceklerdeki tadı değiştirdiğini ayırdedebilirler…Bu bir gerçek..Tahta kaşık ile bulgur pilavı yediniz mi hiç.. Bir de çömlek den ayran..İnanın aynı pilav ve ayran metal gereçler ile lezzet kaybı yaşıyor…Deneyin görün…Sevgiyle kalın..
ben bura da mı yım ?
Herkesin zevki kendine… herkes sen gibi olamaz sende herkes gibi olamazsın..! Hayat denilen bu sosyamat dünya da neler gördük neler yaşadık. Kimisi çatalla yemek yeme peşinde kimisi ise ekmek peşin de, görgü, kural, saygı bazen bu kriterler insanın gözüne gözükmüyor. Ben de görmek istemiyorum açıkcası şöyle görmek istiyorum yani böyle renkli siyah beyazı sevmiyorum mesela ayrıntıları görememek yani gökyüzünün mavisini görememek gibi…
Herkesin zevki kendine… herkes sen gibi olamaz sende herkes gibi olamazsın..! Hayat denilen bu sosyamat dünya da neler gördük neler yaşadık. Kimisi çatalla yemek yeme peşinde kimisi ise ekmek peşin de, görgü, kural, saygı bazen bu kriterler insanın gözüne gözükmüyor. Ben de görmek istemiyorum açıkcası şöyle görmek istiyorum yani böyle renkli siyah beyazı sevmiyorum mesela ayrıntıları görememek yani gökyüzünün mavisini görememek gibi…
Herkesin zevki kendine… herkes sen gibi olamaz sende herkes gibi olamazsın..! Hayat denilen bu sosyamat dünya da neler gördük neler yaşadık. Kimisi çatalla yemek yeme peşinde kimisi ise ekmek peşin de, görgü, kural, saygı bazen bu kriterler insanın gözüne gözükmüyor. Ben de görmek istemiyorum açıkcası şöyle görmek istiyorum yani böyle renkli siyah beyazı sevmiyorum mesela ayrıntıları görememek yani gökyüzünün mavisini görememek gibi…
Herkesin zevki kendine… herkes sen gibi olamaz sende herkes gibi olamazsın..! Hayat denilen bu sosyamat dünya da neler gördük neler yaşadık. Kimisi çatalla yemek yeme peşinde kimisi ise ekmek peşin de, görgü, kural, saygı bazen bu kriterler insanın gözüne gözükmüyor. Ben de görmek istemiyorum açıkcası şöyle görmek istiyorum yani böyle renkli siyah beyazı sevmiyorum mesela ayrıntıları görememek yani gökyüzünün mavisini görememek gibi…
Herkesin zevki kendine… herkes sen gibi olamaz sende herkes gibi olamazsın..! Hayat denilen bu sosyamat dünya da neler gördük neler yaşadık. Kimisi çatalla yemek yeme peşinde kimisi ise ekmek peşin de, görgü, kural, saygı bazen bu kriterler insanın gözüne gözükmüyor. Ben de görmek istemiyorum açıkcası şöyle görmek istiyorum yani böyle renkli siyah beyazı sevmiyorum mesela ayrıntıları görememek yani gökyüzünün mavisini görememek gibi…
bozuldu işte sonunda,çok kurcaladik çok yazdik çizdik pillinetwork u bozduk,ne yorum ne de yazi ekleyebiliyorum.ben bu yaziya 3 kez yorum için münferit zamanlarda girişim de bulundum hiçbiri çıkmıyor,2 gün önce okudugum en son yorumda 2 saat önce diye çıkınca karar verdim hafif bozulmuş,ayar çeksinler şu cihaza yolda kaldik.
ben akdenizliyim. otlu yemekleri çıok severim. ot yemekleri de genelde yoğurtlu olur, mecburen çatalla yersin.ha bazen gece çevre yolunda bir kokoreççi var, ona giderim, kokoreçi elle yerim, zaten yarım ekmek usulü olduğu için, mecburen. birde bunun fıkrası var.adam lokantaya gider, sorar; “salata var mı?”lokantacı sorar; “antalyalı mısın?”adam; “evet. nerden bildin?”lokantacı; “ot yemenden”başka birisi gider lokantacıya, sorar; “kokoreç var mı?”lokantacı; “istanbullu musun?”adam; “evet. nerden bildin”lokantacı; “…ok yemenden”komik değil ama napalım…
güzelim bir pizza,elle yenmedimi ağlar peşinizden koşar mazallah çatal bıçakla flort ederek bu aşamada ihanetin kralını yapmiş oluruz.allahım sen bizi böylesi büyük gafletlerden koru
hayy ben senin… al işte bu da çıkmamiş
hem çatal bıçak değdiğinde vitamini kaçıyor bunların(:
Yorumum yayınlanmamış deyip inat edenler… 🙂 pek eğlendim!@pilli pati, uyardığın için sağol. Aslında iyi bir terapistim var fakat ben böyle kalmayı yeğlediğim için gitmiyorum. Maazallah düzelirsem yemeklere dokunmak zorunda kalabilirim :)@guitarist, fena fikir değil alsında ama o zaman paso çorba içermişim gibi geliyor… Bu arada 15-17 yaşları arası full tel takmış biri olarak zaten gıdaları ısırarak yemeyi unuttum ben…@haritametod, ben pizzaları eğittim aldatılmaya ses çıkarmıyorlar…@europa, keşke ben de alabilsem…@herahera35, doğrudur. Ben sıvıları plastikten veya köpük bardaklardan da içemem mesela 🙂 Ay cidden abartmışım…
@necro, otomatiğe bağlamışsın… sabrına hayran kaldım. neyse ki hafif’teki kilitli kalmış yorumlar normale dönmüş. bu sayede kimin tozutup kimin klavye parçaladığını da görmüş olduk… :)))@redorack, sen hafif’in yemeğinde cidden bizim elle tuttuğumuz şeylere dokunmamış mıydın? yoksa bunu şimdi yazıyor olmam sana soğuk duş etkisi yapar mı? :))
pillipati:)süpersin…
Yine yazdım gitmedi…Kısaca şunu dedim: o gece ellenmelik şeylere dokunmadım hatta çok sıvı gıda (rakı da derler) tüketip erken tozuttum, saçmalamaya başlayacağımı sezip erken kaçtım. Ellediyseniz de canınız sağolsun, elleyen siz olun hafif ekibi 🙂
bize izin çıktı 🙂
Her şeyi mıncık mıncık edip önüme koyacaksınız değil mi?!!
şimdi kültürümüze bile girmiş emeği ifade eden terimler vardır: “ellerimle hazırladım” der anneler… biz de şimdi senin için nar soysak, zeytinyağlı dolma sarsak, köfte yapsak, çok mu görürsün sevgili @redorack?sevgiyle aşacaksın bu olayı, bize güven arkadaşım!
Ya desene biz sana bir güzel gıda takviyesi yapacağız diye :)Tamamdır, hepsini yiyeceğim… Çiğköfte bile olsa (acısız lütfen)!Not: Yüzsüzüm sanırım… Ya da aç…
Evet o gece redorack masadaki yiyeceklerin çoğuna dokunmamıştı nasıl hatırlıyorsam bu ayrıntıyı bilmiyorum ama bi anda gözümde canlanıverdi.Benimde buna benzer bir takıntım var ancak biraz farklı sadece zeytine yönelik bununda bir hikayesi var elbette…(flashback)Yıl 1992 ilkokuldayım,ilk sınıfımda cihan adında bir arkadaşım var sürekli sümükleri akmakta bu cihanın ne zaman baksam kesinlikle dudağının üst kısmına ulaşmak üzere o tataklar, en sıvı halleriyle. Bu çocukta rahatsız olduğu anda elini kolunu burnuna sürtüp sürtüp tataklarını silmekte, işte çocuğun bu hali süregeldiği için zamanla ismi sümüklü cihan oluverdi o kısıtlı kelime haznem içerisinde. Annemde o dönemlerde okula sürekli peşimden gelmekteydi ve sümüklü cihanın anneside tabiki her çocuğun olduğu gibi, işte gel zaman git zaman anneler arasında bir tanışma faslı gelişmiş ve akabinde sümüklü cihanın annesi bizi bir gün kahvaltıya davet edivermişti ee haliyle gittik bizde bir sabah. Evlerine gittiğimizde farkettimki bu sümüklü cihanın birde aynı şekilde sümüklü kardeşi bulunmakta herneyse sofra kuruldu oturduk, klasik kahvaltı masası zeytin,peynir vs… ancak bir aksaklık varki iki çocukda masada sürekli ellerini gezdirmekteler ve işin kötüsü ikiside zeytin müptelası çıktı o eller bir burunlara gidiyor tataklar ellerin üzerine yayılıp kurumaya bırakılıyor akabinde zaman kaybetmeden üzerinde parlak tatak izleri kalmış, ufak eller zeytin kasesine dalıveriyor, parmaklar yağın içinden 2-3 zeytin tanesi kapıp ağıza taşıyor… bir an ben anneme annem bana bakakaldık, geri dönerken şaşkınlığımızı birbirimize ifade ettik. Benim yaşadığım ruhsal çöküntüyü büyük olasılıkla annemde yaşamış olacakki evimize bir daha zeytin o haliyle girmedi, ailece zeytin yerine zeytin ezmesi tüketir hale geldik ve bu gelenek senelerdir devam etmekte.
Eh, ben de böylece ruhumu flashback’inde teslim ettim bu saatte… Biiyoruz da yemiyoruz değil mi Cevval’cim? :)Az duymadım tükürülen kahveleri, komploya kurban giden yemekleri…Hele bir de ailenizde gıda sektörüyle alakalı biri varsa, dışarıda yemek yiyemez oluyor insan yaşananları duyunca.
ah canlarım benim dertli dostlarım yaaa!
Annemin restaurantı vardı (hala ona benzer birşeyi var) Bir aşçı alınmıştı işe. Allahtan istihbarat sağlamdı da anında kovuldu. Salçayı eliyle alıp yemeğe koymaya kalkması bir örnek sadece. (Taksim’de bir gözlemecide çalışırken gördüm, koşaradım kaçtım)Onun dışında düzenli olarak ilaçlanmayan tüm ama tüm gıda işiyle ilgilenen mekanlarda fare ve böceklerin cirit attığını duyurayım. Bizim görmememiz onların olmadığı anlamına gelmiyor. Düzenli ilaçlama en az 2 haftada birdir ki bu da çok ciddi bir maliyettir. İşletmecilerin çoğunluğu bundan kaçınır. Ancak fare, insanoğlunun bulunduğu her yerde vardır ve olmaya da devam edecektir.Bu arada Şişli’li olan varsa bildireyim… Halk Pazarının kapatılmasıyla birlikte ciddi bir fare saldırısı bekleniyor evlere. Mümkünse öldürmeyin, evlere girişlerini engelleyin. Hmmmm. Hatta dışarıda besleyebiliriz bile. (seviyorum da ben fareleri)
ıyyykk
Ahaha ben öyle geçenlerde gece geç saatlerde bir mobilyacının önünden geçerken cam kapının arkasından bi fare görmüştüm gayette sevimli duruyodu, burun pembe ayaklar pembe filan ancak işin tuhafı hayvan benden kaçmadı. Kapalı, demirleri çekilmiş dükkanın kapısına iyice yaklaşıp yakından baktım farede bana bakmaya başladı, elimi cama dayadım hayvan resmen kendini sevdirmek için cama yaklaştı artık çalışanlar fareye bakıyormudur nedir anlam veremedim ama bildiğin kedi olmuş hayvan tuhaf bir anı olarak kalmıştır buda zihnimde. Konudan biraz uzak oldu ama fare değince aklıma geldi işte.
iyi ki cam varmış. yoksa lağımdan yeni çıktığını daha 2 mt. öteden anlardın. o kadar yaklaşmadan yani :))fare demişken aklıma mr. jingles geldi bak şimdi görüyor musun? :))