Canımın İçi Rene Descartes,
Artık hiç kimse kültür, sanat, bilim vb. sözcükleri birinci anlamlarıyla anlamıyor. İnsanların kültür düzeyleri, sanat anlayışları, bilim kavrayışları arttırılmalı dendiğinde, öğretmenini dinleyen ilkokul öğrencisi konumu alınıp, ‘tehlike’ geçinceye kadar nefesler tutuluyor. Ülkede, 1980’lerde uygulanmaya başlayan liberal politikaların, özellikle varoşlarda yaşayan, eşşekler gibi çalıştığı halde köpekler gibi aç gezinen işçi kesimini getirdiği nokta, işte tam da burası olmalı!… İyi yönetilme yerine, güdülme konumu! Liberallerin varoşlara bakışı, ıslah çerçevesini aşmadıkça, gerçek özgürlük ortamına düzgün yollardan kavuşulamayacaktır.

Bunları bir daha tartışmak, bugünlerde liberal-sosyal sentezin sözü edilmese benim de aklıma gelmezdi. Seni de işlerinden alıkoyacağımı biliyorum ama konu Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli!… Belki sen bir çözüm getirebilirsin. Hem bu da bir iş sayılır!…$$$
Liberallerin toplum aşkı son yıllarda bayağı depreşti nedense!… Kentlerin nezih bölgelerine inen çulsuzların görüntüsü mü, yoksa artan adi olaylar mı, rahatsız etti bilinmez, kapitalizmin yarattığı gelir dağılımı eşitsizliğinin, sistemin iyileştirilebilecek bir yan etkisi olmaktan çok, onun doğası gereği olduğu daha anlaşılamadı. Ülkenin ekonomisi düzelse de, bu kesimlerin durumu düzelmeyecektir; çünkü üreten-ürettiren ilişkisi kapitalizmde ters orantılıdır.
Eğer liberal saflarda konuşlanıp, ona göre politikalar güdülecekse söylenecek fazla bir şey yok! Ama bir sentezden, bu sentezin ilerici, solcu özelliklerinden söz ediliyor. Ülkemizin ‘değerli’, ‘önemli’ entel’leri, politika üreten kurumların başında haftalardır bu tuhaflığı manşetlerden pompalıyor.
‘İlerici’ gazeteler hedef kitlelerini tuzu kurulardan yana çoktan değiştirdi. Ezilen kesimleri dezenformasyon vb. taktiklerle kendi sınıflarına yabancılaştırdı, sınıfsal savaşımdan uzaklaştırdı. İlericilik bu anlayışın neresinde? Bu anlayışın uygarlığın gelişmesine katkısı nerede?! Üretim ilişkileri kavramını belirsizleştirmeye çalışmasında mı? İnsanların çalıştıkça yoksullaştığı bir sistemde, evrensel adalet sağlanmadıkça dezenformasyon vb. taktikler yayı germekten başka bir işe yaramayacaktır.
Liberal-sosyal sentezi benimseyen ‘yeni’ oluşumlar; kültür, sanat ve bilim alanlarında somut hedeflerini ortaya koymalıdırlar; çünkü bu noktada sanatın topluma asıl katkısı ne olmalıdır, sorusu önem kazanmaktadır. Bu soru yanıtlanmalıdır: Ezilen kesimlerin kendi sınıflarını tanımaları: nasıl yoksullaştırıldıklarını, sömürüldüklerini öğrenmeleri gerekmektedir. Bu sentezin uygarlığa katkısı ancak işadamı – ‘entel’ liberallerin çevirdiği dalaverelerin ortaya çıkarılması ve halka anlatılmasıyla olasıdır.
Liberal-sosyal sentez oluşumcuları bilgi çağında; bilgi, enformasyon paylaşımının -her nasılsa- engellenmediği, tam tersine bilgiye-enformasyona ulaşımın ucuzladığı, dolayısıyla tabana yayıldığı bir özgürlük anlayışına varmalıdır. Seçmeden önce bunun nasıl gerçekleştirileceğini bilmek hakkımızdır. Ancak o zaman ezilenler sınıfsal savaşıma tekrar katılabilecek araçları edinebileceklerdir.
Devlet aygıtının başına geçmeye aday olanlar, oy istedikleri kesimlere yukarıdaki hedefleri gerçekleştimeye yönelik somut programlarla giderlerse daha inandırıcı olurlar, ayrıca sözlerini tutarlarsa uygarlık adına ilericiler safında yer alırlar.
Solculuğa gelince… O kişilerin / kurumların durduğu yere göre değişir!
$$$
Şimdi bu olan bitene sen ne dersin, Rene’cim… Senin de hiç sesin soluğun çıkmıyor, bugün! Hayret bir şey doğrusu!