Amerikalı yazar Arthur Miller‘ın oyun olarak yazdığı Cadı Kazanı, yine onun kaleminde senaryo şeklinde de yazılmıştır. Oyununun çok konuşulduğu gibi Nicholas Hytner’ın yönetmenliğini yaptığı, 4 ödülü ve 2 oscarlı “Cadı Kazanı” filmi de oldukça ses getirmiştir.
YER; haksız yere, bazen ise sadece “tuhaf” olduğu için, CADI damgası vurabilmenin ve o kişileri idam edebilmenin en kolay dönem olduğu 17.yy Amerikası.Winona Ryder’ın ruh verdiği Abigail Williams, ilk birlikteliğini yaşadığı çiftçi John Proctor’a (Daniel Day-Lewis) saplantılı bir şekilde ilgi duymaktadır… Herkesin kolaylıkla “cadı” olarak suçlandığı bu dönemde John’un eşi Elizabeth Proctor’u (Joan Allen) aleyhinde deliller düzenleyerek cadılıkla suçlar.Ufak ve zararsız gibi görünen bu yalan gittikçe sarpa sarar ve sonunda Abigail’in ve yaşıtı yandaşlarının; bu yalan ve oyunlarını kendilerinin de artık “gerçek” sandığı, içinden çıkılmaz bir hal alır.
Akıl almaz kanun şöyledir:“Ben cadıyım” diye itirafta bulunan serbest.“Cadı değilim” diye doğruyu söyleyen hapis.
Her zamanki gibi muhteşem bir performans
Birçok masum insanın hiç uğruna, yalan uğruna gerçekten yakıldığı bu zamana parmak basan senaryo 1996 da çekilmiş olmasına ve daha da önce yazılmış olmasına rağmen halen bu döneme de hitap eden, tüyler ürpertici görüşler çıkarmamıza neden olmakta.
John Proctor’un neredeyse aklını yitirdiği ve “Tanrı öldü!” dediği sahnede ise; bu akıl almaz olaylara sinirden ve inanamamışlıktan gözleriniz dolmuşken, Proctor da cadılıkla suçlanır. Çünkü o dönemde; yani, dinin bu denli baskın ve etkin olduğu bir dönemde kalkıp da “Tanrı öldü!” diyebilmek gerçekten bir insanın cesaret edip de söyleyebileceği bir şey değildir, bunu olsa olsa ancak bir cadı söyleyebilir.