Her yeri kazmışlar çok derin ama deli mi bunlar , ne yapmışlar bu yollara inanılır gibi değil , şöyle bir atlasam üzerlerinden ama dur bakiim , hadi canım uçabiliyorum bu ne be, ah tanrım rüyadayım ve en güzeli bunun rüya olduğunun farkındayım. Şu ayakkabılar bi çıksın önce zaten hep fazlalık gelmiştir , ama zaten yoklar .

Peki ben nasıl uçuyorum kanatlarım yok ki ahaha düşüyorum hah yine yükseliyorum hmm demek ki işin içine akıl girince olmuyor , sorgulamaya başlayınca her şey bozuluyor . Sorma bişey , düşünme – sadece yap ; tamam bunu aklımdan çıkarmayayım .

Karşımda upuzun bir tünel – işte ölüm ötesi filmlerindeki o uzun , sonunda ışık görülen tünel bu . Demek bir taneymiş bu ve her gittim geldim diyen meğer bundan geçermiş . Geçsem mi acaba , ama ne bu korku ya, korkacak bir şey yok rüya bu, rüya, rüya ….

Rüyanda bile kendi kendine telkin yapıyorsun kızım tarihe geçeceksin pes . Biraz gideyim bakayım sonra dönerim, nasıl olsa benim rüyam, benim rüyam, benim…

Yarasalar sarkıyor uyuyor mu bunlar şimdi . E bu benim rüyam olduğuna göre şimdi ben eğer istersem bunlar vampire dönüşür mü yoksa bu kadar fantastik bir rüyanın gereği yok mu ? yok tabii durduk yerde güzelim rüyayı kabusa çevirmenin bir alemi .

İnsanların, komadayken neden burayı diğer aleme giden tünele benzettiklerini anlıyorum galiba yavaş yavaş . İçerde hava yok , başım dönüyor , vücudum ağırlaştı ,ayaklarım çekmiyor beni .Geri dönmek lazım .Ama o da ne tünelin girişi yok . Aman allahım rüyam kabusa dönüşüyor .Ne yani şimdi bu tünelin sonuna kadar gidip ordan başka bir aleme geçmek zorunda mıyım . Hayır geçmiycem işte (kızım rüyanda bile katırsın katır ) Yarasaların yanına uçayım bari, onlar beni ısırsın bende herşeyi daha iyi duyup, daha iyi görüp, bana kazık atanların kokusunu kilometrelerce öteden alıp karnımı doyurayım ( hem katır hem kindar hiç çekilmezsin ) Bunlar çok güzel yaratıklar ya şunlara bak .Keşke giderken bir tane alabilsem . Sarksın öyle tavandan , Benim fuhuşkara da iş çıkar işte, gece gündüz bekler altında inse de yesem diye .

Biri el mi sallıyor bana, evet ama çok uzak seçemiyorum, kim bu yahu ; tünelin ucuna gitmem dedim bi kere . Ama merak ta ediyorum bak şimdi . Bu adam benim rüyama ait bir unsur mu , yoksa başka biriyle rüyalarımız mı çakıştı. Bir gideyim bari hemen gelirim nasıl olsa . Gidiyorum yarasacıklar kaybolmayın sakın bi yere

( nereye kaybolacaklarsa onlar rüya yarasası yavrucum rüya )

Uçamıyorum artık çok ağırlaştım , şiş gibi her yerim , balon gibi. Yürüyorum yürüyorum bitmiyor gibi bu tünel , sıkıldım tamam bitsin bu rüya merak etmiyorum o adamı . Tamam bitsin – bitsin diyorum duyan yok mu , bu benim rüyam aloo hadi ama . Hah adam bana doğru geliyor aslında geliyor demek ne kadar doğru bilmem bu karşımdaki görüntüye baktığımda ama , hadi süzülüyor diyelim . Hatırlıyorum bu yüzü .

-Dede ? dedecim sen misin ?

Gençleşmiş sanki , son gördüğüm hali ama – daha diri , kırışıklıkları yok , sarılsam ne yapar acaba ? O da bana sarıldı . ( düşününce düşündüklerim eyleme geçiyor daha dikkatli düşünmeliyim )

Huzur . Bu anı tanımlayan tek kelime .

O nu hissettiğime göre sanırım ben ölüyüm , kulağıma çok kötü geldi bu cümle hemen değiştirelim ; ölmüş olabilir miyim acaba ?

-Dedecim öldüğünü anlamadan ölmek çok kötü , yani anneme bir kere daha sarılmak isterdim , yaptığım bütün salaklıklar yüzünden özür dileyip öyle ölmek daha mantıklı diil mi sence ( ölümün mantığı yok ki ölme şeklinin olsun kızım 20 sene sonra dedeni görüyorsun sorduğun soruya bak )

Dedem cevap vermiyor , ben nasıl konuştum peki , kelimeler kulağıma gelmedi ki (ağzından çıkanı kulağın duysun sözü bu neresi olduğunu bilmediğim yerde geçerli diil , işte bu güzel ) düşünüyorum karşımdaki anlıyor , duymuyorum ne dediğimi ama anlıyorum , O da anlıyor , biraz karışık mı, yoo .

Sanırım konuşmaması konusunda tembihli ya da konuşuyor da ben anlamıyorum ya da dili yok ne bileyim , sadece gülümsüyor , beni gördüğüne sevinmiş bir surat ifadesiyle . Ben de sevindim tamam ama nerde ölmüş olabilirim, tanrım sevdiklerimi bir kere daha görmek istiyorum bu yaptığın hiç te adil değil !

Nerde ölmüş olabilirim ki ;

Metro ? Her zaman metro uçta görünüp bana doğru hızla gelirken raylara atmayı düşünmüşümdür kendimi . Sonra sarı çizginin üstünde metronun rüzgarı suratıma çarpınca ölümcül düşüncelerim yerini ölsem kimlerin nasıl tepki vereceğine bırakırdı . Yok canım yapmamışımdır ; intihar için ne bir sebebim var ne de o kadar cesurum .

Cinayet ? Kim beni öldürmek ister ki , yok ki şöyle akıllı bir düşmanım . Planlasın , takip etsin öldürsün . Yok yok cinayet için uygun bir kurban diilim ben .

Deprem ? E en az 30 sene olmaz demişlerdi , sanmam , geçiyoruz öbür şıkka

Sevişirken ölmüş olabilir miyim acaba ? Sevişmek ölmeye benzer derdi biri . E o zaman sevgilim de ölmüş olurdu . Peki O nerde bu durumda , o halde O da gelsin (bencil olduğumu söylemiştim ) tamam bu şıkkı da atladım .

Trafik kazası ı ıh , boğularak ölmüş olsam, yok daha yaz gelmemişti

Küçüklüğümden beri 80 yaşımda yatağımda çocuklarım ve torunlarım eşliğinde ölmeyi hayal eden ben ( ya böyle bir şeyin hayalini kuran var mıdır ) böyle sessiz sedasız, ne idüğü belirsiz bir ölümü istemiyorum , duyuyor musun beni , böyle olmamalı , böyle olmamalı , böyle …

Dedem elimden tuttu , gidiyoruz,

-Nereye dedecim ? elimi sıktı , korkma der gibi .

-E ama dedecim çok normal korkmam ben buraların yabancısıyım, dedecim öldüm mü ben ?

Yürüdükçe tünel aydınlanmaya başladı , yanımda yürüyen bişeyi hissettim bu şemsi yani nam-ı diğer fuhuşkar kedim , canım benim biraz pislenmiş mi ne , ama olsun gel bakayım kucağıma hah bak fuhuşkar bu dedem .

Aptal aptal bakma suratıma fuhuşkar ben anlasam sana da anlatırdım zaten !

Arkadan kulağıma gelen bi ses ‘öpme şu kediyi ,tüy yutuyosun tüy ’ aha bunu söylese söylese bi tek annem söyleyebilir bu vurguyla ve bu tonla . Annem dedemi yadırgamadı , korkumdan soramıyorum ki anneme burda neler olduğunu ya da buraya nasıl geldiğini ya da dedemi 20 senedir görmediği halde nasıl şu an böyle normal normal yürüyebildiğini .

Annemin yanı kalabalıklaşmaya başladı bir anda , tanıdığım herkes birer birer sıralanmaya başladı , hep beraber nereye gidiyoruz acaba ? Kafamıza sürekli anahtarla vurmayı adet edinmiş matematik hocam bile burada , on senedir görmüyorum bu adamı ama hiç özlememişim .

Galiba kıyamet koptu . Ve bizler de o her yerde sürekli bahsi geçen mahşer yerine doğru yürüyoruz . İyi ama lisede bize kısaltın kısaltın eteklerinizi sırat köprüsünde görüşürüz diyen din hocam ‘kıyamet günü kimse kimseyi tanımayacak’ gibi gereksiz bir cümle de kurmuştu zamanında . Herkes herkesi tanıyor burda .

İster misin şimdi dev bir ekran kurulsun , herkese ne halt yediklerini göstersinler birer birer . Sürekli sayıkladığınız o film şeridi öyle olmaz böyle olur alın bakalım diye . Yok canım hiç gerek yok böyle bir show a …Tek tek odalarda seyretsek neyse ama böyle toplu bir seans ı ıh zira kimse kimsenin yüzüne bakamaz !

Arada bir herkes dönüp benim suratıma bakıyor ne yani bu olanların sebebi ben miyim ?

Paranoyaklaşıyorum sanırım, bişeyler içmek istiyorum ama kimden ve nasıl isteyeceğim ki zaten burası mahşer yeriyse alacağım cevap muhtemelen zıkkımın kökünü iç olacaktır . Hayır zaten küp gibi içmem ama şu an küpe bile girebilirim .

-Bakın bu rüya ya da kıyamet her neyse çok uzadı , sıkıldım , bunaldım , duyuyor musunuz beni ?

(çıt yok)

Çıtın olmadığı gibi etrafımda kimse de yok zaten , nereye gittiler ?

Sadece elimi bırakmayan dedem yanımda , korkmuyorum . Bana bakıyor, iç cebinden çıkardığı şemsiye çikolatayı eskiden olduğu gibi kulağıma asıyor , gecikmiş vedalar üzmüyor insanı , ardından bakıyorum …

– Anne bu kılıç dedemin miydi ? Kaldıramıyorum bile ne ağırmış bu

– Hayatta ölümünü kabullenemediğim tek insan dedem anne , belki de beni götürmediniz diye , belki de ölürken yanında olamadım diye , yalvarmıştım sana bir kere daha göreyim diye , acaba affetmiş midir beni O nu yolcu etmeye gitmedim diye ne dersin ?

– Uyu kızım uyu saçmalama , sen çok küçüktün , gitsen bile bir şey hatırlayamazdın …