Boş boş ekrana bakan bir çift göz var şu an bende. Yazmaya hep hevesli bir yürek ama dirençsiz parmaklar var bende. Gelecek kaygısı taşıyan beynime bu yük bazen ağır geliyor. Göğsüm sıkışıyor, kaçmak, uzaklaşmak istiyorum bir yerlerden ama mecburiyetlerin çaresizliğinde eriyip bitiyorum. Hayatımın düzeni bile sıkıyor bazı zamanlar beni, insanlar düzensizlikle boğuşurken. Sonra diyorum ki kendime, ‘ne kadar nankörsün, şükret, şükret ki yetinebildiklerinin aslında çoğu insanın sahip olamadığı şeyler olduğunu farket’. O dirençsiz dediğin parmaklarının bile bedenine bağlı ve canlı olduğunu unutma. Bunu bile unutma..Hepimiz benzemiyor muyuz birbirimize? Nankörlük ettiğimiz anların pişmanlıkları içinde ara sıra kavrulmuyor muyuz? Bir saniye bile olsa? Yoksa bir ben miyim bunlarla boğuşan?