İlk kez birkaç yıl önce izlemiştim Bruce Almighty’i. Geçtiğimiz pazar (19 Eylül) tekrar izledim. 2003 yapımı bir film ve o sıralarda, bu filme kadar Jim Carrey içeren bir yapıt izlememiştik. Yani, film “Uzun bir aranın ardından gelen ilk Jim Carrey filmi” gibi bir baskı ile vizyona girmişti. Birçok arkadaşım filmden çok şeyler bekliyorlarlardı. Özellikle de “kırıp geçirmesi” gerektiğinden, bu kadar beklemenin bir mükafatı olmasından bahsediyorlardı.Oysa bu film ve ardından gelen Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004) göstermiştir ki, Jim Carrey artık sadece komedi filmlerinde mimikleri ile güldürme görevi üstlenen bir oyuncu olarak kalmayacak, romantizm ve hatta psiko-dram sahnelerinde de kendine yer bulacaktı. Böyle olması da yerinde oldu bir bakıma. Az kalsın Carrey’in üzerine “Şebek işte” yapışıyordu ki, bizi ters köşeye yatırdı.Bruce Almighty’nin bir önceki filmi Liar Liar (97) çok benzediğini farkedenler olmuş olabilir. Haklısınız. Neredeyse bire bir aynı kadrodan oluşmuştur bu iki film. Yönetmen yine Tom Shadyac ve yapısal açıdan birbirlerine çok benziyorlar.Yine o dönemlerde Friends adlı dizideki karakteri ile ünlenmişJennifer Aniston filmin ikinci ünlüsü. Fakat sanırım Jim Carrey’in bulunduğu bir filme olması nedeniyle sönük kalmış. Yine de romatik sahnelerde rolünü iyi canlandırmış.Filmin konusu biraz tepki çekebilir. Ki vizyona girdiği dönemde de bu yönü ile birçok din adamı tarafından eleştirildi. “Din adamı mı? Ne alaka?” diye mırıldandığınızı duyar gibiyim. Şöyle ki; Filmde Jim Carrey’in canlandırdığı karakten Bruce Nolan, başına gelen tatsız olaylar sonucunda “Tanrı işini yapmayan ve işini yapmaya çalışanları şimşeği ile cezalandıran yaramaz bir çocuk” düşüncesi ile birlikte isyan ediyor. Bu kadar da değil filmin sivriliği. Sonraki sahnelerde Tanrı karşımıza, şehrin ortasındaki apartmanda hem hademe, hem elektrikçi hem de patron olarak çıkıyor. Aynı zamanda Tanrı’yı da siyahi oyuncu Morgan Freeman canlandırıyor.Bu ve bunun gibi dini öğelerin sıklıkla kullanılması bazı çevreleri rahatsız etmiş olacak ki, dünyanın birçok sinemasında yayınlanması yasaklandı. Türkiye’de de Konya sinemalarına giremeyen bir film olarak tarihte yerini aldı.Bruce Nolan’ın Morgan Freeman’a yani Tanrı’ya isyanının ardından, “Gör bakalım Tanrı’nın işi sandığın kadar kolaymıymış” denerek bir haftalığına tüm tanrısal güçler Bruce’a veriliyor. Ve filmin eğlenceli kısmı “I have got the power” ve “What if god is one of us / Just a stranger on the bus / Trying to make his way home” dizelerini içeren “One of us” adlı parça ile birlikte başlıyor.Çorbayı (Hz. Musa’nın denizi ikiye bölmesine benzer şekilde) ikiye bölmesi, kendisine yani Tanrı’ya gönderilen duaları bilgisayarında toplaması ve cevaplandırması, sevgilisi ile sevişirken tanrısal güçlerinden yararlanması ve gibi sahneler barındırıyor.Dediğim gibi geçen pazar izledim bu filmi tekrardan. Berat kandili idi o gün. İnsanların bu günlere dini anlamından öte “Cennete için kaçırılmaz kampanya, son fırsat” olarak bakmaları, bir önceki ve bir sonraki günlerde hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına ve günahlarına geri dönmeleri beni hep rahatsız etmiştir. Bunu ikiyüzlülük, dünyevi bir fırsatçılıkdan farklı olmadığını düşünürüm. Belkide bu nedenden dolayı o tür günlerde dinim adına özel şeyler yapmam. Yapmak içimden gelmez.O pazar bu filmi izlemem garip bir tesadüf idi. Filmin verdiği mesajlar günün anlam ve önemine yönelikdi. Sanki Tanrısal bir güç seçtirmişti o gün bu filmi arşivimden. Filmin sonlarına doğru gözlerimin yaşardığını farkettim. Ağlıyordum. Bir yandan da dualar ediyordum. Sanırım onca boşa geçen kandillerin borcunu ödüyordum.Filmde beni en çok etkileyen iki sahne vardı. Birincisi “özgür iradeyi” Tanrı’nın bile etkileyemeyeceği idi. Bruce işler sarpa sarınca Tanrıya “(İnsanların) Özgür iradelerini etkilemeden seni sevmelerini nasıl sağlıyorsun?” diye soruyor ve “Benim dünyama hoşgeldin” cevabı alıyordu.Diğeri ise tanrısal güçleri oyuncak gibi kullanmaya başlaması üzerine Tanrı’nın yani Morgan Freeman’ın Bruce’un kulağını çekmesi ile eş zamanlı dillendirdiği “Çorbayı ikiye bölmek mucize değildir, bu sihirbazlıktır. İki işte çalıştığı halde oğlunu futbol antremanına götürebilen bir anne mucizedir. Asıl mucize budur” repliği idi.Iki üç yıl önce izlediğimde film bende bu kadar etki yaratmamıştı. Demek ki bir filmi izlerken içerisinde bulunduğunuz ruhsal durum ve çevresel etkenler filmi değerlendirmenizde oldukça etkili oluyor.IMDB’de 10 üzerinden 6,5 almış bir filmdir.______________www.anafikir.comfikrin kadar varsın…