“Bir Balığın Bir Bisiklete İhtiyaç Duyduğu kadar Bir Kadın Bir Erkeğe İhtiyaç Duyar”; 1970’lerde batı toplumlarında ve üniversitelerinde esen feminist fırtınalarının bir üniverisite duvarına bıraktığı bir cevaptır bu. Bu tespit genellikle Gloria Steinem’e atfedilir. Ancak diğer bir iddiaya göre de bu yazı Florynce Kennedy‘nin yada meçhul bir eylemcinin 1969 yılında Wisconsin Üniversite duvarlarına yazdığı bir duvar yazısıdır.Ancak bu yazıyı 2000’lere yeniden taşıyanın Gloria Steinem olduğu bir gerçektir. Time dergisinde yazdığı bir yazıda erkeğin kadına olan güvenini balığın bisiklete olan ihtiyacı (kadının erkeğe olan ihtiyacı) ile örtüştürmektedir.U2 grubunun, Tryin’ To Throw Your Arms Around The World adlı şarkılarında bu duvar yazısını aynen zikretmesiyle tam bir slogan halini almıştır.Modern kadının kendi özgürlerini ve dolayısıyla da özgürlük alanlarını erkeğe ihtiyaç duymamaları ile sloganlaştırması çok ilginç gelmemeli. Batının kimlik tanımı ötekine göre benliğin konumlandırılması ile yapılır. Özellikle 20 yy.’ın feminist sosyolagları kadının kimliğinin dahi erkekler tarafından tarif edildiği iddia etmiştir.”Kadın(lığın zirvesinde) olmak, erkeğe ihtiyaç duymamaktır” önermesi işte böyle ortaya çıkmıştır.
yorumlar
yok, benden feminist meminist olmaz.
the color purple (mor yıllar), kimin ne kadar bastırılıp ezildiği, ne kadar ve neye ihtiyaç duyduğuyla ilgili karmaşık hesaplara, üstün körü görünen bakışa sahip olsa da, tatmin eder ben gibi bir kişiyi. ha, şahsımca bu hikâye bitmez.eni sonu, efendi köle ilişkisi.efendi olmakla, köle olma ihtimali orantılamasında kadınlar bahtsız mı? evet.lâkin (fekat) zincirin bir ucu kölenin ayak bileğinde ise, diğeri de efendinin ayak bileğinde değil mi? ilk köle sahibi daha terbiyeli ve insaflı bir insan olmalıydı, gel gelelim terbiyeli çocuklar yetiştirmek onlar için hayli zordur. köleler; düzenbaz, kurnaz, onursuz, bastırılmış duygular ve ayıplarla doludur. iyi niyette olsalar bile, efendilerinin çocuklarını marazlı yaparlar, çünkü onların her istediklerini yaparak kişisel beceri ve yaratıcılıktan mahrum hale getirirler. o kibar genç insan niye çalışsın ve üretsin ki? o babasının mirasına konmayacak mı? bir kaç kuşak sonra, o derece yumuşak ve çıtkırıldım olur ki, kendini savunmak bile elinden gelmeyebilir. kendi değerli hakimiyetini riske atmasının da hiç gereği yoktur. efendi olması, zorluklara kayıtsızlığı ve yerine mücadele edeceklere sahip olmasının aldatıcı güvencesini de beraberinde getirir ne de olsa. (u.s.)hâlen, aynı efendi köle ilişkisinin muhattabları muhasebesi doğru mecraya oturtulamıyor olduğundan, bu feminizm keklemesine gark oluyoruz 🙂
Bu cümleyi tersten okuyup günümüzdeki bireye uygulayabiliriz. Yaşadığımız postmodern çağda kim kime ihtiyaç duyuyor ki! Hele pornografi yaşamımızın her alanında bize yeterken;Feminizm öyle bir kavram ki, malesef hiçbirimiz işin altından kalkamadık ve kolay yolu seçtik. Erkek düşmanı, ben kadınım ama, feminist olmam, feminist bulaşık yıkamaz falan filann. Oysa Simone De Beauvoir diyor ki: “Kadın doğulmaz, kadın olunur. Kadın artık erkeği köleleştirmektedir, ikinci cins olan kadın iktidara, erkeğin yerine oynamak istemektedir.”Ben ise bütün sınıflara, iktidara karşı biri olarak elbette ki eşitliği, kadın olmak isteyen erkekleri ve erkekleşmeyen kadınları savunuyorum.
var bi kalleşlik bu spongebob serisinde de.
onlarca sevgili, yüzlerce kadın, binlerce fan yanılıyor olamaz.. sizin bana ihtiyacınız var..ne olur bu ahkamı sevgilime okutmayın..
Redstar sevgiline az önce okuttum bu yazıyı karışmam artıkın 🙂 anacım siz bize biz size muhtacız güya… fekaaaaaaaatttttt kadının parası varsa ve erkek milletinden sıtkı sıyrıldıysa hiiiiiiiiiiççççç ihtiyacı yok bu böyle biline… agresifliğim bağışlana… bugün bir tuhafım ayol…
şekspir bir sonesinde şöyle diyor”Yanlız geçen bir hayat boşa geçmiş demektir”
Balıklar bisikletsiz yapamaz çünkü!Bisiklet sürülmediği takdirde alternatif araçlara ihtiyaç duyarız. Bu da demektir ki benzinli ve yakıtlı araçlar kullanacağımızdır. Kullanılan sıvı yakıtlı bu araçlar çevreye ve havaya büyük miktarda CO2 ve birkaç tane daha zararlı gaz ve artık yayar!EE noluyo bu yakıtlar suya,toprağa ve havaya atılan bu yakıtlar!!! Denizlere, göllere, toprağa asitler olarak dönüyor ve tahmin edemediğiniz kadar canlı ve özellikle “Balık” lar ölüyor.Balıkların bisiklete ihtiyacı olmadığını kim savunur aklım almaz!Ha sonuç olarak doğada herşey birbirine ihtiyaç duyar.Özellikle tenyalar ingiliz anahtarı olmadan yapamazlar :)))
nosfera2;süpper bir yorum, gereksiz sosyalist feministilere de göndersene bunu..Ancak yazıda ihtiyaç ve güven karşı karşıya getiriliyor. Balığın bisiklete olan ihtiyacı ile kadının erkeğe güveni.. Konu ihtiyaç değil.. İhtiyaç duymazsak güven sorunumuz da olmaz diyenler var ise o ayrı bir konuya gelir. Onlar için redstar’ın ahkamlarını, yazılarını hatta ve hatta kendisini tavsiye ediyoruz o halde:)
Dünyaya karşı değeri erkekler tarafınfan verilen bir insan herşeyden önce,kadın olmaktan çok, nesnedir.Bu noktada ,ihtiyaçtan çok, bunun üstünde durmalıyız.Zaten ihtiyaçlar çoğu zaman ,ilişkileri yaratır.Özne olduğumuz zaman,bunları tartışmamıza gerek kalmayacak gibi.
Bırakalım artık bu iç savaşı.
bende yüzyıllarca sadece cinsel kimliğimden ötürü sürekli baskı altında tutulsam,ceşitli düzeyde işkenceler görsem,haklarım gasp edilse,ne yaparsam yapayım kalıplarımı meta dışına taşıramasam. bende böyle balıklı bisikletli kıyak manalar taşıyan önermeler üretirdim. yara var çünkü ortada ve düşünme harekete geçme ihtiyacı. sizin ihtiyacınız yok ama ben böyle yandan yandan takip ediyorum.çünkü olay ihtiyaç yada güven ekseninden çok. birimiz bile özgür değilse hepimiz tutsağız çizelgesinde gibi sanki
ya feminist olmak ne zaman kötü bişey oldu?
yanlizlik sahitsiz yasamaktir… feministleride sevmiyorum sahsen.
off ya konu o kadar sığ ki hani içinde balığın geçiyor olması bile bir derinlik katamamış. bir kadın yada bir erkek neden diğerine ihtiyaç duysun ki ayrıca bir kadının erkeğe olmayan ihtiyacını betimlemeye çalışması bile bu konuda oltaya takılmış balık misali çırpındığını gösteriyor. feminizm bile yeri geldiğinde yere basan bir kavram ama böyle aptalca ifadelerle feminizm esintileri estirmeye çalışmak aptallığın daniskası. feminist olmak için bile belirli bir düşünce yapısı zeka kırıntısı gereklidir ki burada hiçbirinden eser bile yokken bir de üstüne altı bomboş zekiyim havalarına bürünüp ben aptalım diye bağrınan bu yazıyı feministlerin sahiplenmesi zaten olayın trajik bir göstergesi. düşük kültür seviyesine hapsolmuş erkeklerin egemen olduğu noktalarda tepkisel bir feminizmde hem fikir olduğum noktalar vardır bu yazının salaklığına itafen -feminizmin aptal bir kadına ne kadar ihtiyacı vardır?- dersek evet bir balığın bisiklete duyduğu ihtiyaç kadardır. erkekler olmasaydı feminizm olur muydu acaba? bu soru kadının erkeğe duyduğu ihtiyacı tanımlayan bir cümle değil ama tepkisel olup bunun farkında olmamak bazılarını aptallık sancağının altında birlik olmak gibi bir duruma götürüyor.
Bu slogan toplumsal kadın mücadelelerin de yürütülmesi gereken anlayışın ve programın erkeksiz değil erkek düşüncesiz yürütülmesi düşüncesine dayanmaktadır. Erkeklerin tahakküm kültürünü üzerlerinden atamayacaklarını muhalifte olsalar iktidar anlayışlarını mücadelenin içine sindirip- pasif yada aktif olarak- hareketi bir erkek düşüncesine hatta bir düşüncenin eklentisine dönüştürecekleri üzerine üretilmiştir. Güven sorununu bu yüzden barındırır. Erkekler olmasa ne feminizm ne de başka bir mücadele alanı oluşmazdı ki zaten. Cinsel kimlik olarak erkeklikten bahsetmiyorum elbette. Hakim olmak isteyen ve Hakim olan tüm düşünceler güçten beslenir ve kendine benzemeyeni yargılayıp dışlayıp gerekirse cezalandırır. Bunu uygulayanlar kadın da olabilir erkekte. Viva zapata filminde marlon brando isyancı özgürlük isteyen bir köylüden, devrimci bir devlet lidere dönüştüğünde erkin ona ne yaptığını anlar ve makamını terk eder. İspanya iç savaşında kadın militanlar özgürlükçü erkek yoldaşlarının kendilerini cephe arkasına iterek bir anlamda mücadeleden koparıldıklarını fark etmişler ama bir şey yapamamışlardır. İlerici olsun gerici olsun tüm erkekler söz konusu iktidar olduğunda yapacakları şey benzerdir. Yazıyı bu çerçevede değerlendiriyorum. Tabi ki kadın kimliği erkekler tarafından belirleniyor. Cinsel özgürlük ekonomik özgürlük diye çıkılan tüm özgürlük alanları sadece erkekleri ve yarattıkları etkin geleneksel anlayışlara karşı geliş gibi görünse de. Alt başlıkları etinden sütünden daha fazla faydalanacak kadın bireyler yaratmaktır. yine güç ve şekil değiştirmiş erkeklik taşır. Bütün kazanımlarını bu sefer kendisi bir iktidar anlayışı olarak kullanır ve sadece bir piyondur. Sosyalist kadınlar mücadele içerisinde görüntülerine varıncaya kadar erkekleşir-bu yüzden hep çirkindirler-, sağcı kadınlar yerlerinin evi ve kocalarının yanı olduğunu düşünür, modern kadınında sözde hepsi için denge yaratabilecek kişisel özgürlük ister ve mücadelelerini bu istek kimliklerine göre belirleyip çaba harcarlar. Aslında kendi isteklerini gerçekleştirdiklerini zannederken sadece karşıt cinslerinin hayatını kolaylaştırdıklarının farkında bile değillerdir. Başörtüsü eylemlerinde kendilerine dokunulduğunu söyleyen genç kızlarımız özgürlüğü nereye kadar götürebileceklerdir. Eğitim, iş. Nereye kadar evlenip çalışıyor da olsa bir erkeğin himayesine girene kadar. En nihayetinde hangi düşünce ile yaşıyorsanız yaşıyor olun. Tekrar ediyorum birimiz bile özgür değilsek hepimiz tutsağızdır. Özgürleşmekte erkek olalım kadın olalım tüm tahakküm odaklarını yıkmaktan geçer.
Ya kadınların feminizme ne kadar ihtiyaçları var?Ve erkeklerin de kadınlara ?
kadınların devamlı konuşmaya, şikayet etmeye ihtiyaçları var. Erkekleri hayatlarından çıkarırsanız geriye konuşacak pek az şey kalır haliyle…
Kadın her zaman bir erkeğin kadına ihtiyaç duyduğundan daha fazla ihtiyaç duyar erkeğe. Bir kadın olsam da gerçek budur.En basit haliyle bile erkeğin ELLERİ ve HAYAL GÜCÜ vardır….anladınız siz onu!
bu geyik heralde kadın konuşmaya başladığından beri var. hiç gördünüz mü bir erkeğin böyle bişi söylediğini? ne güzel geçinip gidiyoruz işte düşe kalka, ne anlamı var ki böyle birbirimize sataşmanı? tabii ki iki tarafında da birbirine ihtiyacı var, ne balık olmadan ne de bisiklet olmadan yapabiliriz. her sevgilisiyle bozuşan gider kitap yazar, felsefe yapar oldu yahu, işimiz var valla!
Kadınların her türlü istismarı bu çağda da devam ediyor.Basın bir yandan kadınları cinsel obje olarak sunarken,öbür taraftan özgürlük ve iktidar gibi kavramlarınarkasından feminizmi pompalıyor.Basının ve feminizm emekçilerininkullandıkları kavramlara dikkat edildiğinde;”kadının mutluluğu” hemen hiç geçmiyor.Asıl önemli olan “mutluluğun” yerine kariyer vegüç hedef haline getiriliyor.Kariyer sahibi fakat, aile yaşamı olmayan veya düzensizolan birçok kadının; güçlerini genç erkeklerle yakınlaşmakiçin kullanmaları çok rastlanan bir durumdur.Kadının kendi ayakları üzerinde durabilmesi,eğitim görmesi, meslek edinmesi tabii ki gerekli.Özellikle içinde bulunduğumuz zaman dilimindekadınların da her yönden güçlü olmaları gerekiyor.Fakat bu zaafiyeti kullanıp gücün araç yerine amaçhaline getirilmesi feminizm akımının kalleşliğindenbaşka birşey değil.Zaten bütün art niyetli akımlar,ihtiyaçlarımız ve zayıf yönlerimizinkaşınmasıyla güç bulmuyor mu?…kullanmaktan çekindikleribir başka kavram ise kadının doğallığı!
İlginçtir!kadının mutluluğunu,kadının duygusal ve düşünsel yapısınıumursamayan bu akım ne yapıyor?Kadına kendi belirlediği rolleri biçiyor!Mutluluk yerine başka kavramlarıulaşılacak hedefler haline getiriyor.——————————————-Sonuç.Duygu Asena aramızdan ayrıldı.Peki,Türkiye’de kadınlar için ne kadar yol katedildi?Bana kitap yığınlarından, konferanslardan,seminerlerden ve tv programlarından değil…Aldığı destek sayesinde gerçekten “mutlu”olabilen kadınları gösterin!
ihtiyaç duymak acizlik boyutundaysa kimse kimseye ihtiyaç duymasın. ne bir kadın bir erkeğe, ne bir erkek birkaç kadına.Gerek yok ihtiyaca, zorunlu ihtiyaçlar karşılansın yeter.
herkes birbirine muhtaç şu dünyada…ve ihtiyaçlar karşılanamadığı sürece ortaya çıkar ihtiyacın boyutu…
her zaman ihtiyacı vardır bu gerçeği değiştiremeyiz.
aynı çerçeveden bakıldığında bir bisikletin balığa olan ihtiyacıda eşit düzeydedir. dolayısıyla bu çok saçma!bayan erkeksiz , erkek bayansız yapamaz.. “aşk” denen bir kavram var ve bunun temeli erkek ve bayanın birbirine olan ihtiyacıdır!
aslında bazı feministlerde isi cıgrından cıkardı, batının bireyci yapıda oldugu bilinir,dogu ise kollektiftir,mesela batıda hediyelesmek yaygın degildir, bir hediye verirsin,onlarda sana parasını vermeye calısır,ya da hicbir sey vermez,adamlarda boyle bir kultur yok. ama doguda da uc ornekler var,dogu insanı kendini aile ve ya toplumla kimliklendirir,tek basına dogu insanı yasıyamaz,bu yuzden batı bencildir, dogu comerttir, ama batı sorgulayıcıdır,dogu ise dogmalara toreye meyillidir.aslında bence en iyisi ikisinin karısımı,belki de turkiye oyledir.feministlerin sorunuda bu olaya batı bireyciligiyle yaklasıyorlar,ve uca gidiyorlar bu yuzden, oysa denge kurabilseler
kişiye sevgi ihtiyaç halini aldı ise, eller havada olmak kaydı ile koşarak uzaklaşmak lazım gelir.
cem sancar, aşk’ın günümüzde ne kadar jelatin, ihtiyaca dönüşen janjanlı bir kavram olduğundan bahseden güzel bir yazısında çok net açıklıyor durumu; “çok yaralı çocuklarız ve birbirimize can havliyle ‘ihtiyaç için’ koşuyoruz. ihtiyacımıza ‘aşk’ adını takarak yapıyoruz fakat bunu. çocukluğumuzu yeniden, ama bu kez sevgiden patlamış ve güneşli bir mutluluk içinde yaşamak istiyoruz çünkü.” durum budur. kişiyi ihtiyaçtan sevmek, büyük bir yanılgı, ancak basit bir kısırdöngüdür.
ihtiyac olmasa insanlar neden sevsin ki!bence sevgi ihtiyactır, insanlar bunun icin severler,ve sevilmek isterler.ama ne yazık ki kapitalist sistem bu ihtiyacı maddi ihtiyac gibi yaptı, degersizlestirdi, kolay elde edilir gibi gosterdi, maddilestirdi evet bu elestirilebilir
herşey ihtiyaç demiyorum. tersine, ihtiyaç vb bencilce kavramların olmadığı yerde nefes almak lazım diyorum. o zaman yaşadığımızdan emin olabiliriz.
sevgi “su”dan türemiş gibi..Çoğu bünyede yerini almış, ama bazılarında şekillenememiş bir kavram.
gerçek sevgi ya da aşk, hayatın üzerindedir. hepimize “tam da tepemizden” bakar. o nedenle gülünç duruma düşmektir ihtiyaç ile hareket etmek, “aşk”ın gözünde. bence elbette.
ihtiyac nedir?muhtacla aynı koktendir, arapcadır,asık insan sevdigine ne der?ben sana muhtacım der?yani ask bile, aslında her sey ihtiyactandır!!
mesela asık olmamak insanın elinde degildir,insan istemeden de asık olur,tıpkı susamak gibidir,ama biri duygularla ilgili,digeri biolojik,ama gunumuzde ask bedene indi,basitlesti bu yuzde yozlastı,
bedene indi konusunu biraz açar mısınız
mesela gencler artık asık olacakları kisinin beden yapısına ,gorunusune haddinden fazla onem veriyorlar.maneviyat azıldı. bu yuzden de ikide bir sevgili degistiriyorlar, yani onların ask sandıgı aslında ask degil, onlar askı sakız gibi kullanıyor, tadı gidince sakızı atar gibi sevgili degistiriyorlar, bunun sebebi onlara pompalanan ask tarifi,
Thing DİYOR Kİ, (28 Temmuz 2008 21:53)arabesk bir cümle- gerçek sevgi- denilen şey sanırım.insanlığa çevrim dışı….evet!
bu örneklemeniz bedene indi konusunu açıklamadı pek
Faruk k nın bir şarkısı vardı
mesela sen bir kıza asık oldun, ama kızla iliskiniz surerken baska bir guzel gordunuz,ama bu seferki cok guzel,oteki bunun yanında sıfır! ve bu guzel sizinle iliski kurmak istiyor, kızın seside cok guzel,bu durumda ne yapardınız?
portakallı rakı iç thing
hemen o kıza yönelirdim,
thing; artık şu doğal savunmandan sıyrıl, kaç tane? 🙂
thing; artık şu doğal savunmandan sıyrıl, kaç tane? 🙂
iste demekki obur kıza asık degilmissiniz, asık oldugunuzu dusundugunuz kiseye demek ki asık degilmissiniz, ya da sizin ask sandıgınız sey ask degilmisaslını istersen cogu kisi boyle, askla ilgili guzel siir yazanlar bile, belki ben bile
koooop birlikte yönelelim usta
fazla şekerli ise hemen kafa yapar, amannn dikkat!
gülmemin geçmesini bekliyorum
bu saatte markete kadın mı gider yahu…
bu saatte markete kadın mı gider yahu…
thing ne rahat adamsın hakkatten
akrep, bu saatte kadınını markete yollamaz…sen akrep olamazsın:))
kedidir o kedi
kediler rahat mı olurmuş dejacım yahu:)
Bu saatte sokağa limon aldırtmaya eşini gönderiyor kedi
kelebek etkisi değil…
süper filmdir
evde birden fazla kadın varsa kısa çöpü çeken markete gidebilir
halüsülasyondur o kop
aklın sınırlarını zorlayan film…marketin uzaklığı ile ilgili bir sorun bence
aklın sınırlarını zorlayan film…marketin uzaklığı ile ilgili bir sorun bence
bizim market hemen dipte, balkondan sepet salloz
çöp çekmeye gerek yokmuş bu durumda…ama sepeti kim sallayacak sorunsalı için çöp yine de bir alternatif…
bizim market öyle uzak ki, yok.O yüzden sepet sallayamıyoruz
septi kadın sallar tabi ki, baane
şu kadınlar olmasa…
hayat zindana döner..
bi tel uzaklığında bizim market
Allah korusun…
ahanda kadın aklı,
toplu alışveriş yapın, evde stok yapın…boşuna akılsız başın cezasını ayacıklar çekmesin
akrep kendi giderse,markette sesi güzel olan bir kadın görürse,bedene felan iner diye gitmek istemez.———thing; bu yorumunu atlamışım, bu bir akrep vcevabı sayılabilir:)
okunmuyor:((
kadınlar eşleri ölünce tek yaşayabiliyor ama erkekler bayansız hafta geçiremiyor o nedenle de erkekler kadınlara muhtaç durumda.
sanırım bu cümleye katılmadığım bazı noktalar var, üşendim, yarın açıklarım
hahaha
🙂
thing demeye çalıştığı erkeğin evde kaldığı süreçte evin geçirdiği mutasyonla neolitik çağlardaki barınaklara dönüşmesi olsa gerek
yaa yaaa, ya en fazla yemek yapanlar??
süperdi deja:)))))))))))))
O çamaşır makinasını da halen öğrenemedim. Otomatikler varmış onlardan alacağım
Atlas okyanusunun ortasında gece gece batan gemide “önce kadınlar ve çocuklar” diyen erkekleri öyle bir ararsınız ki.
edit: erkeklere öyle bir ihtiyaç duyarsınız ki,Böyle daha yakışıklı oldu 🙂
PCDOCTOR DİYOR Kİ, (28 Temmuz 2008 23:52)kadınlar eşleri ölünce tek yaşayabiliyor ama erkekler bayansız hafta geçiremiyor o nedenle de erkekler kadınlara muhtaç durumda.——ben dün akşam üşenmiştim ya, şimdi açıklama yapabilirim:)kadınlara böyle çaktırmadan bir yük yüklenir, kadınlar meşakkatlidir, o eşleri öünce hani yaşar ya…gibi..evet kesinlikle katılıyorum; daha dayanıklıdırlar ve yaşarlar da kimseleri tekrar hayatına almadan…Ama şu hep unutlur; erkeğin bir hafta bile kadınsız zaman geçiremeyeceği saptaması bir kadın için de geçerlidir esasen…Burada erkek uzaydan gelmiş apayrı bir canlı yerine konulamaz.Bu saptama yanlışlığı şu ikilemden ileri gelmektedir;bu saptamayı yaparken tariflenen kadın DUYGUSAL özellikleri bakımından tariflemekte, aynı cümlede (saptamada) tariflenen erkek ise FİZİKSEL bakımdan ele alınmaktadır. Ya ikisi birden duygusal özelliklerinden hareketle tariflenmeli yahut her ikisi de fiziksel özelliklerinden dolayı konuya dahil edilmelidir.Kadın deyince; ”hasta bile olsa ev halkına belli etmez” den tutun da, işte bu ”eşi ölünce dayanır,yalnız kalabilir” söylemlerine kadar her tür hazırlanan kalıp çaktırmadan beyin yıkayan ve bireyleri manüple eden bir cümleler silsilesidir.Keza; erkeklere de sadece anatomik yaklaşımlar serrgilemek, onları sadece tamirattan, teknikten, spordan ve seksden bahseden yüzeysel hayvanlar olarak bahsetmek de gözümde aynıdır,her iki cinse de bu yönde haksızlık edilmektedir…Feminist söylemlerim yok, bilirsiniz…Ben sadece klasik anaç yaklaşımlarımla her iki cinse de yapılan haksızlıklara üzülmekteyim…
Bilgi için teşekkürlerpanaxpanax ginsengalışverişsaat plusantakya biber hapı