Hamile kalanyada hamileliğe hazırlanan her kadın canının ne isterse yakınları tarafından bulunup getirilecegini, istenebildigi kadar şey istenebilecegini düşünür ve tatlı tatlı heyecanlanır. Sabah bulantılarından, canının çektigi yemeklerden daha fazla olan tiksinilen yemeklerden, her yerde ansızın geliveren hiç zevk vermeyen miskinlik ve uykudan habersiz ben şimdi bunlara gecenin körü mango diye tutturup Çiçek Pasajı’na falan göndereyimde görsünler diye şımarır durur ve erkeklere ulan keşke ben hamile olsaydım dedirtir.(aşerme genellikle limon,turşu,tatlı, erik,karpuz, gibi yiyeceklere olur)
Kızımda aşermek falan yaşamadım ben yaşadıysam da yaşımın küçüklüğü ve kavak yellerimin yüzünden hissetmedim. Ne bulantı ne uyku nede canımın bir şey çektiği görülmemiştir.Ancak oğlumu taşırken yeşil eriği düşünüpte sinsi sinsi gülümsedigim dakikaları bilirim, yemek yerken bir anca bitse de uzanıp eriklere yumulsam diye heyecanlanırdım. Eşim bir gece kalktıgında önümde erik çekirdeğinden bir tepe görünce yemekten fenalaşıp öldüm zannettigini anlatır durur.Hamilelikle birlikte çıldıran hormonların sonucunda kokuya hassaslaşma, çeşitli besinler hatta besin olmayan şeyleri canın istemesi olayı meydana gelir,aşerme bulantı birbiriyle ilişkilidir.(Eski bir komşum doğum yapana kadar eşinin kendisine çürük et gibi koktugunu, adam duştan çıksa bile onun bulundugu odaya dahi giremedigini anlatmıştı. Öyleki evde otururken büyük oğluna baban geliyor diyormuş daha kocası apartmandayken)Öyle ya mutlaka bir yerlerden sucuk kokusu alır bu hamile kadınlar, rüyalarında çekirdekleri ayıklanmış karpuz görür, gece turşu isteğiyle uyanabilirler ne zaman ne yapacakları belli olmaz. Bir kesekağıdı dolusu yer fıstıgını mideye indirip banamısın demezler.Hamilelikte bazı yemeklerden iğrenme,bazılarına ise aşırı isteğin dışında birde mutfaga girip yemek pişirememe olayı yaşanabilir. Bazen ise aşerilen şey yiyecek dışında bir madde olabiliyor. Demir eksikliği yaşayan kişilerde görülen toprak yeme isteği demir tedavisini gerektirir. Ayrıca sigara külü, ağaç kabuğu, çiğ et,tütün,kağıt,sabun gibi maddeler de aşerilenlere örnektir.(pika)Aşeren kadın bir yandan da mide bulantılarıyla, halsizlikle başetmeye çalışmaktadır,buna sürekli idrara çıkma, stres ve depresyon da eklenir yine de bazı kişiler tarafından tek o doguruyor sanki başlarım onun kaprisine şeklinde nazlanma ve kapris zannedilmesi de cabasıdır.Aşermeasla hastalık değildirve ilk aylardan sonra hafifler.- kocacığım uyan, canım geçen o vitrinde gördüğümüz tek taş pırlantayı çekti.- bu saatte mi?- ay evet aşeriyorum.- o sadece yiyeceklere karşı değil miydi?- ne yani onu parmağıma takmayayım da çocuğumuzun psikolojisi mi bozulsun (alıntı)
Birde bu aşermenin halkımıza tarafından değerlendirilme hadisesi vardır ki evlere şenlik ve bu kehanetler hiç bitmez. (Ye tatlıyı doğur atlıyı, ye ekşiyi doğur ayşeyi )Hamileyken canı karabiber çekenin yada aktarın çuvalından bir çimdik karabiber aşırılmasından dolayı kıçta,başta oluşan benler, gebeyken ağaçtan ayva koparılırda göbek ayva gibi muhteşem olur türünden şehir efsaneleri yıllardır anlatılır durur. İki canlısın diye hamile kadını kutup ayısı bünyesşne sahipmişçesine durmadan tıkındırma hali de cabası, gerçi bazı kadınlara çabalamaya gerek yok kutup ayısından bile fazla yiyorlar(bir dizi hurafe)En iyisi aşerilen besinlerin abartılmadan yenilmesi, tuzun fazlasından kaçınılması,hamilelikte beslenmeye özen gösterilmesi ve süt ürünleri tüketmeye dikkat edilmesidir.(proeklemsi)İlk ayları atlattım bulantılarım, aşermelerin geçti laylaylom diye düşünülmesin hemen, beslenmeyle baglantılı olarak reflü ve hemoroid dogumun olacagı güne kadar insanın yakasına yapışabiliyor.(Hamile kadın kaç kilo alır)
yorumlar
hamilelik hakkında halkımızın içinden geldiği gibi değerlendirme hadisesi ile ufak çapta dalga geçmenizi anlayabiliyorum, anlayamadığım neden halkımızı küçük gördüğünüz, bakın bir laf söylenmiş nesiller boyu yaşıyor, dilden dile aktarılıyor, güzel şeyler bunlar, yanlış yok bilâkis samimiyet ve masumiyet barındırıyor, kimbilir belki de denenmiş şeylerdir, besinlerin insan vücudunda etkileşimleri farklıdır, hamileler içinde bazı besinler ortak durum oluşturabilir. Bunlara kehanet gözyüyle bakıyorsanız hafife almışsınız bence.Yazınız yine de güzel ve eğlenceli, eleştiri için kusuruma bakmayın.saygılar sunarım
ye tatlıyı doğur atlıyı, ye ekşiyi doğur ayşeyibu iki lafa bayıldım, ben herhangi bir küçük görme sezinlemedim.
elektornik siz beni anlamamış olabilirsiniz ama ben sizi hiç anlayamadım, eleştirileriniz (pastırma hadisesi de dahil) tamamen beyhude, sanırım gözünüzde halkı küçük ören burjuva özentisi biri olarak yada tikki biri olarak imaj çizmiş gibi hissediyorum kendimi.Bilimsel olarak hamileyken yenilen yemeklerin , igrenilen ve aşerilen şeylerin bebek cinsiyetiyle alakaaı olmadıgı kanıtlandı ve açıklandı ama ben bilimsel zamazingolar ortaya çıkınca halkımızın dilden dile gezdirdigi şeylere asla saygısızlık duymam. Hatta geçen hafta gittigim buranın üyelerinden olan bebek bekleyen arkadaşıma bakıp ben bile yedigine içtigine bakarak kehanetlerde bulundum bu hepimizin yaptıgı şey, tahmin etmeye çalışırız falan . Ama siz sürekli yanlış sularda geziyorsunuz, ikidir beni olmadık alakasız yerden eleştiriyorsunuz. Sanırım gözünüzde her gün süt banyosu yapıp iki kilo pastırma yiyen ekmek bulamazlarsa pasta yesinler diye kahkahalar atan elinde yelpazeli biri olarak kaldım
bakınız, anlaşılamamış olmak abartılacak birşey değildir. olabilir ben sizi anlamamış olabilirim, tikki olmayabilirsiniz, burjuva değilsinizdir,ama yazdıklarınız böyle ben napayım
bunu nedense sadece siz böyle anluyorsunuz sanırım, hayatım boyunca öyle bir imajım olmadı olamazda şimdiye kadar o yönde hiç kimse bir şey bile zannetmedi , ilk sizsiniz ve farkındaysanız sadece siz öyle düşünüyorsunuz. insanları tanımadan yaftaladıgınız için sizinle fazla kelime yarıştırmak istemem zira yaftalamak ve ayrım yapmak bana göre işler değil.
yalan.
kısmen doğru
külliyen yalan!
Rastlantısal doğru
sende çilek lekesimi vaa yoksa *-*
Karpuz
dilim mi?
bende frambuazlı dondurma lekesi var
Kompile hemde diyarbakır..
popodamu onnupro !! hey maşallah!!!
nazokiraze neden helâk olur derecede kendinizi ispat etmeye çabalıyorsunuz,siz bir rumuzsunuz ben de öyle, sanalız hepimiz, rahat olun, komik olmayın
Kafada Harlemim.Komple..
yakuşuklum ,karpuz deyip geçmeyem baree..dikkat et benim büyük başlara ..bende diyordum niye bu Onnuproyu pek bi sevdiler diyeee!!!!
bir rumuz değil bir insanım sizde öyle. İSPAT etmeye çalışmıyorum tanımadan hakkımda kişisel yorum yaptınız cevapladım
doğum lekesidir o:D
nazokiraze ben elektronik cihazım, insan olamam, ama sakin olursanız eleştirilere gücenmezseniz bir cihaz olarak da beni kabul edebilirsiniz
Aman tanrım, yemin ederim bu yazıyı okuduktan sonra canım erik istiyorrr. Yoksa aş mı eriyorum?
eleştiri yapabilen herkes bana göre insandır.her insan da değerli bir kuldur.Eleştiri gereksiz ve boşa olunca haliyle bende onu eleştiririm.Akonim neden olmasın pazarlarda her çeşit erik var 😀
Demek Pilli Pati doğru söylemiş hakikaten cihaz mış electronic..
Bu yaşıma geldim, bu doğum denen mucizevi olayı o kadar araştırdım, hala çözemedim.Şimdi bebek bildiğim kadarı ile su dolu bir kesede, anne karnında. Buraya kadar iyi. Gerekli oksijeni de göbek kordonu yardımıyla sağlıyor. Kandaki oksijen. Bu da tamam.E peki doğunca nasıl hemen akciğer solunumuna tahvil ediyor durumunu? Peki ya doğmadan önce su içindeyken burnuna filan kaçmıyor mu su? Haydi kaçıyor ve bu durum rahatsızlık vermiyor kendisine diyelim.O zaman doğduktan hemen sonra burnundan foşur foşur su akması gerekir bebeğin; denizde su yutanlar gibi?Peki ya doğmadan evvel akciğer solunumu yapmaya kalkışırsa? Su içinde??Hiç anlamıyorum bu işleri.
lekeler hakkında bende karmaşık düşünüyorum pek çok tanıdıgımın çocuguyla aynı yerde leke veya beni var çok ilginç durum
ben de, oğlumda ve şimdi torunumda.. sol tarafımızda aynı yerde.. çok ilginç gerçekten
@kuduz kardeş, sıvılardan bahsettiğimiz için belki de bu tip konulardan uzak durmak istiyor olabilirsin. fakat yine de senin merakını gidermek için şunları derledim. fena olmazsan okuyasın diye. okurken dişlerini gösterme ihtimalin varsa bir iki de ses ver biz durumu anlar, kaçacak yerler buluruz kendimize. derin bir nefes al, başlıyorum anlatmaya.anne karnındaki bebeğin içinde bulunduğu ve beslendiği sıvıya amniyo sıvısı deniyor. bu sıvı proteinden karbonhidrata, üreden, elektrolite (ve daha) bir dolu detaydan oluşuyor. bu sıvı fetüs tarafından solunuyor (evet ağız yoluyla ve evet akciğerlerde sentez edilerek), sonrasında da bebeğin üre atımı sayesinde anne karnındaki keseye geri çıkarılıyor. yani bebeğin sistemlerinde havadaki oksijen yerine bu sıvı dolaşıyor.bebek doğduğunda niye ayaklarından tutup baş aşağı sarkıtırlar ve poposuna bir şaplak indirirler dersin? evet doğru bildin. akciğerlerindeki sıvıyı dışarı akıtırken / ağlama sebebiyle atarken (yerçekimi sağolsun, bu konuda bir hayli yardımı oluyor) yediği şaplağın tesiri (bir nevi şok) ile ağlasın ve ciğerleri daha çok şişerek havadaki oksijeni boşalan sıvı yerine doldursun diye. sistemine oksijeni alıp karbondioksiti verebilecek alıştırmayı yapabilsin diye. düşün bir kez, insan ağlarken içini çeker, akciğerlerin şişme ve sönme hareketi daha geniş ve yoğundur. bu yüzden ağlamayan bebekte her zaman bir sorun vardır. aman diyem.not: bu yorumdaki kuduz mevzuu, su ve diğer sıvılara göndermeler tamamen espri anlayışınıza sığınarak yapılmıştır. daha önce bir kez sizi bu konuda güldürdüğümü hatırlıyorum. eğer bir sakınca görüyorsanız, şakayı kaka yapmayacak seviyede durdurun beni efenim.
Aaa… Solunuyor demek?!…Yemin ediyorum ilk kez duydum ve çok şaşırdım…Ama demek ki bebek bir vakit sıvı soluyorsa ve bir zaman sonra bizim itelememizle hava solumaya başlıyorsa; tam tersi de olabilir o zaman? Yani hava solurken, bir zaman sonra benzer bir sıvının içine atsak misal, tekrar eski solunumuna dönmez mi ki?Allahım ne garip işler…Kuduzluk mevzuunda hiç alınmıyorum, esprili takılmaları severim Pilli Pati.Yanıtın için çok teşekkürler.Bu arada…Geçen seneye kadar ben ineklerin hepsinin süt verdiğini sanıyordum. Bir sabah kahvaltı masasında kızkardeşimle konuşurken sadece yavrusu olan ineklerin süt verdiğini duyunca da çok şaşmıştım.Kuduzluk konusunda Bekir Coşkun’un bir anısı vardı. Yanlış hatırlamıyorsam, bir Fransız olan kayınpederi, Türkiye’de bir kuduz köpek tarafından ısırılmış ve ölmüştü.İşte o köpeği de vaktiyle ben ısırmıştım. :)))
Allah’ın kudreti (bu benim görüşüm kimine göre tesadüf ama sonuçta büyük bir mucize) bir canlı başka bir canlının bedeninde oluşuyor ve ona tutunarak gelişiyor üstelik doğarken de rızkıyla birlikte geliyor . hepimizin bir zamanlar bir sıvı oldugumuzu düşünmek bile tuhaf geliyor.
”eleştiri yapabilen herkes bana göre insandır.her insan da değerli bir kuldur.Eleştiri gereksiz ve boşa olunca haliyle bende onu eleştiririm.”nazokiraze, benim eleştirilerim senin kıymetini eksiltmez (değerini düşürmez)”gereksiz ve boş eleştiri” görecelidir.
yazı hakkında eleştiri görecelidir,insanları aşağılıyorsun demek veya benzeri tabirler kullanmak kişiseldir ve bu izlenim bırakılmışsa düzeltilir, Yazı çirkin olabilir, bilgi yanlış olabilir, kaynak yetersiz olabilir , imla hatası vesaire hepsi görecelidir sana göre kaynak yetmez başkasına göre yetmiştir falan ama yazara şöylesin yada böyle demek istemişsin demek göreceli olamaz. Alay ettin veya aşagı gördün dedin bunun görecesi olamaz çünkü ben öyle olup olmadıgını biliyorum (Allah’ta biliyor) bu yüzden düzeltme geregi duyarım.hem büyütecek birşey yok bundan kelli yazılarımı okumazsınız yada yorumlamazsınız olur biter. En korktugum şey olmadıgım gibi görünmektir çünkü buna çok üzülürüm.
herşey görecelidir,zaten ne dedim benim eleştirilerim senin değerini düşürmez,okurum da eleştirim de
suçlamayla eleştiri farklıdır ve ben bu konuyu kapatıyorum eyvallah
eyvallah,bak benim eleştiri dediğime sen suçlama diyorsubenim suçlamalarım da senin değerini düşürmez
kimsenin eleştirisi elbette kimsenin değerini düşürmez asıl konu olan senin beni başka biriymişim gibi zannetmen ve benim bundan rahatsız olmamdı . Herkes aynı değerdedir bana göre aciz kuluz işte
@kuduz maymun,sıvı oksijen ve bazı başka likitlerin karışımıyla soluma fikri bana The Abyss filmini hatırlattı. mutlaka izlemelisin. sorunun yanıtı o filmde saklı. hatta James Cameron’a ait filmin Director’s Cut versiyonunu seyretmen daha iyi olur.
A.. Hiç duymamıştım. Hemen bakayım bir.Yarım saatten beridir de film izleyeyim diyorum. Aklıma -nereden geldiyse- Marilyn Monroe’nin ‘How to marry a millionaire’ filmi geldi. Aradım, taradım, internette bulamadım.
Yahu online izlenecek bir linki yok mu bunun? (The Abyss)
Türkçe olarak ‘Derinlik Sarhoşluğu’ ve ‘Işığın Bittiği Yer’ diye iki isimle piyasaya sunulmuş bu film.Bütün isimleriyle arıyorum, yok, yok.
onlar, o film değil
Şeyde.. Hm.. Wikipedia’ da öyle yazıyordu.Orijinal adıyla da bulamadım filmin linkini izlemek için.
diyordu.
kafan iyice karışsın diye şaka yaptım 🙂 o film o film
Ama ‘derinlik sarhoşluğu’ diye bulduğum filmin de yönetmeni Luc Besson?Hatta o filmin orijinal adı ‘Le Grand Bleu’ diye yazıyor?Bu da o film mi? The Abyss mi?
yok o değil, o derinlik sarhoşluğu başka,sen abyss diye ara, türkçe isimlerini boşver
bu yardımcı olur belki
:)) İlahi Latino.Yahu buraya kadar tamam da, beleşçilik kısmını çözemiyorum ben. Hani diyorum, online izleyebileceğim bir yer olsa ne iyi olur… 🙂
indir bi yerden izleyau, onlinesi yoksa
Yahu çok uzun sürüyor. Ohoo.. Torrent indirsem şimdi akşama kadar inmez o.
Akşam olmuş gerçi. Gece diyelim.
mesela nereden ?-
Ney nereden?
Ney benim değil, bi arkadaşın..
torrent 2 saatte indiriyo, 9 gibi seyredersin nolcakki
😀