Bir Erkeği Tanımak…
Aslında erkek veya kadın fark etmiyor. Bütün tanımakların özünde kabul edebilmek var koşulsuzca, kimliksizce, sadece ve sadece bir birey olarak görmek ve saygıyla karşılamak var. Erkeği veya kadını veya bir çocuğu. Belki de olmamız gereken anlarda ve durumlarda nötrleşebilmektir kısaca.Kabul etmeliyiz doğalarımızın farklı olduğunu. Kabul etmeliyiz birbirimizi tamamlayacak şekilde rollerimiz olduğunu. Kabul etmeliyiz her erkeğin bizim kadar duygusal olamayacağını, bizim kadar hissettiklerini belli edemeyeceklerini… Yalan mı ki sanki ? Her kadın belli edebiliyor mu hislerini? Hiç mi soğuk görünen veya gerçekten olan kadın yok, hiç mi verdiğini anlayamayan kadın yok. Varrr hem de çok. Kadını da çok, erkeği de çok. Onun için ayrım yapmamak gerek aslında. Genel almak lazım ama yinede cinsiyetimizle hareket ediyoruz işte. Kabul etmeliyiz en basit fizik gücünden, ruh halimize, duygu selimize kadar aynı olamayacağımızı. Tabi bunların hepsi genellemeler, muhakkak istisnalar mevcut. Muhakkak erkek kadar güçlü kadınlar, kadın kadar duygusal erkekler var. Muhakkak hepimizin birbirimize göre kişiliklerimizin, yaşadıklarımız, çevrelerimizin yoğurduğu şekillendirdiği ve cinsiyetlerimizde oluşan betimlemeler var. Olacak ta. Topu topu iki cinsiz işte, KADIN ve ERKEK. Farklıyız yani farklı ama birbirini tamamlayabilecek bir farklılığa sahibiz. İşin güzel yanı da bu.
Gelelim yazımızın konusunaaa :)Nasıl tanıyacağız bu erkekleri, nasıl bakacağız onların gözünden, nasıl kabul edeceğiz ki bütünü oluşturabilelim. Nasıl bakalım ki onları ayrı bir kutup da olsalar bütünün bir parçası olarak görelim.Aslında satırlar da cevaplar var görmeyi istersek, kabul etmeyi istersek.Erkeklerin de bizden farkı yok, sadece taşıdıklarımızın şiddetleri farklı. Ben kabul etmiyorum ki sevgi, saygı, ilgi ve anlayış gösterilen bir erkeğin bunu hissetmeyeceğini. Kesinlikle hisseder ama belki bizim istediğimiz gibi belli edemez. Ama onun da kafasında kendince belli edebileceği bir yolu vardır. Ne bileyim istediğin şeye ilgi gösterip ona sahip olmana destek olur, bir zamanlar ahh şu olsa dediğin bir şeyi sana sunar, iyi bir vakit geçirmen için sana bir ortam yaratır, sahipliğini gösterir vs. vs.Belki biz çoğu zaman edimlerin kelimeler veya hareketlerle belli edilmesini isteyen ve bazen sıkça isteyen kadınlar için önemli gözükmese de aslında bu hareketler erkekler için bir bildirim. Karşısındaki insana bir şekilde dilinde kelimeleştiremediği duygularının ifadesi.Belki bir kısmımız yaptı, belki yapamadı ama onları da olduğu gibi kabul etmek lazım. Onları illa bizim frekansımızda tepkiler verirlerse anlamak yerine oldukları gibi almak ve onların yaptıklarında kendi aradıklarımızı bulmaya çalışmak gerek. Onlarda bizim bir parçamız. Bazen en küçük bir olayda tepki almıyor muyuz “ama sende bunu anlamadın” diye, alıyoruz ve şaşırıyoruz. Biraz düşününcede haklı olduğunu içten içe kabul ediyoruz zaten. Çünkü biz kendimizce anlamıştık onu fakat aynı frekansta ortaya koyamamıştık. Kim suçlu peki ? Hiç kimse kesinlikle hiç kimse.Ta ki kalkıp her bir insanın taşıdığı ve barındırdığı birey özelliklerini kopyalamayana ve aynısı olmasını beklemeye başlayana kadar. İşte zaten ipler burada kopuyor maalesef. Ön yargılarımızla, düz mantığımızın ortaya koyduğu kendi çizgimizde gelecek tepkileri kabul etme yanılgısıyla, sabit beklentilerimizle hareketlerimiz suçlu. Eğer herkes sorunun çıkış noktasını veya problemin kendinde neden tepki yarattığını karşıyı suçlamak yerine kendine sorsa bence hiç kimse üzülmez ve hiçbir zaman sen kadınsın, sen erkeksin muhabbeti olmaz. Toplumun kadına da erkeğe de ihtiyacı var. Biz bir bütünün içinde yaşıyoruz ve onun parçalarıyız. Aslında tüm yargıları bir kenara bırakıp kendinizle yüzleşerek cesurca düşünürseniz bir erkek ile mutlu olmak veya onu istediğiniz gibi yapabilmek hiç de zor değil.Biraz sükunet, yapabildiğimiz kadarıyla ayrıntılara daha az dalmak, onların bizim kadar çok ayrıntılarla uğraşmadığını unutmamak, bizim kadar uzun cümlelerle cevap vermek ihtiyaçlarının çoğu zaman olmadığını kabul etmek, istedikleri ilgi, saygı ve sevgiyi yerinde bir kadın, yerinde bir anne, yerinde bir çocuk gibi vermeye çalışmak, onların çoğu zaman konsantrasyonlarının daha yoğun olduğunu anlayabilmek, televizyona veya ilgilendikleri konuya daldıklarında kulaklarının dibinde top atsan sonradan fark edebildiklerine gülümseyerek bakmak ama yanlarına sokulduğunuzda sizi her zaman kabul edeceklerini bilmek, sizin içinizden geçen hislerin onları gerçekten etkilediğini unutmamak, siz içinizden küfür ettiğinizde oluşan gerginliği aldıkları gibi tebessümümüzün yaydığı enerjiyi de alacaklarını bilmek, hep aklımızdan geçenleri veya isteklerimizi kendi kendine anlasın diye beklemeyip, gurur yapmak yerine söylemeyi tercih ettiğimiz de her iki tarafı da büyük bir yük ve sıkıntıdan kurtaracağımızı ve o an istemeseler bile bizim gülen yüzümüze ve tatlı dilimize karşı koyamayacaklarına olan inancımız onları karşımızda bir ayrı varlık yapmak yerine bizim parçamız yapabilir. İşte bunun gibi ufak hassas noktalar….Kısaca biz ne bekliyorsak onlar da onu bekliyorlar. Sadece onlar beklentilerini daha az dile getiriyorlar. Biz beklentilerimiz karşılandığında nasıl bir dünya harikası oluyorsak, onlarda beklentileri karşılandığında bir dünya harikası oluveriyorlar.