BİR ÇIKMAZ SOKAK HİKAYESİ.Herşey o yağmurlu sonbahar akşamında başladı. Dokuz ay on gününü tamamlayarak karanlık bir odadan çıkmaz bir sokağa geçiş yapmıştı.Hayatın ona ne getireceğini bilmiyor ve kimsede ona anlatmıyordu. Bunu yaşayarak öğrenmesi lazım olduğunu anladı çocuklu yaşlarda.İçine kapanık dış ilişkileri kuvvetli olup derdini dışa vurmayan , içine atıp düşünceden düşünceye zıplayan bi tavrı vardı, tek aşkı çocukluk yıllarda yanlızlığıydı.4 kardeşten dördüncüsüydü ama onda değişik bir tablo çizilmişti, aile terbiyesi gayet iyi ve kimseye sataşmayacak , kalbini kırmayacak kadar temizdi.Kimsenin elinde tutamadığı şu, zaman onada cavcavlı bi hediye sunmak için onu yokluyordu. Ufaklığında kapsının önünde bulunan çıkmaz sokakta misket oynar arkadaslarıyla top oynardı.Gel zaman git zaman kişilerin karakterleri yerine oturmuştu bu yüzden çogu arkadaşını ya kaybettı yada selam dan öteye gidemedi onun yanında olduklari ise onun gibi düşünen onun gibi davranan onun gibi haraket eden kişilerdi.Hani dedik ya zaman daha ortaokullu yılarda güzelliğini yaptı. Ama onun yaptığı hatalar veya benimseme duygusu arkadaş çevresinden dolayı değıl. sadece aradığı şey yanlızlığına sırdaş olacak bi dosttu ama bu şey ne canlı olmalıydı nede cansız. O yıllarda ufak bir arkadaş edindi kendisine onda umut ardı ama oda kesmedi onu devamlı bulmak zorunda kaldı onla oda çok canını yaktı onun arkadasının adı sigaraydı. Bu geçici arkadaşı ona yenı bır arkadaşla tanıştırdı (alkol) cıvık tavrı vardı bu arkadasın ama onun halındende azda olsa anlıyodu şöyle bi durum söz konusu olmaya başladı yenı arkadaşı derdine dert katıyordu onu hiç güldürmüyor eğlendirmiyordu sadece bağırıp ağlamısana ve karanlık çıkmaz sokakta düşüp kalmasına neden oluyordu onun istediğide bu değildi. Biraz gülmek acılarını dindirmekti.Bıyıkları yeni terlemiş liseye yeni ayak basmış idi. bir ortama girdi okadar kahkahanı içinde bir o mahsumdu. ortamda biri omzuna vurdu ve niye gülmüyorsun dedi. Çok uzun zaman geçmedi ve bu esrar adındaki omzuna vuran delikanlıyla kanka olma durumuna geldi yedikleri içtikleri bir,o nerde o orda. Bölünmez bir elmanın iki yarısı oldular iyice. Çıkmaz sokağa sanki bir ışık yanmıştı her yer şenlik havası gibi olmuştu o gelince. Ve bunu gören mahhalenin eski misketçileri yanından ayrılmaz oldu hep birlikde geceleri gündüz ettiler. Her yeri gizemli dumanlarla bürüdüler. Zaman geçtikçe bu eğlencede ona yetmez oldu oynamak şarkılarla çıldırmak istiyordu.Sokağın başında parlayan her yere ışık saçan beyaz gelinlikli bir kız belirdi ilk sorduğu soru -benimle dans edermisn. Oldu .O delikanlılınında gözü faltaşı olmuş bir vaziyete ilk sorusu -ismin ne öğrenebilirmiyim oldu. o güzel gelinlik kız -benim birden fazla ismim var gençler bana arlarında şeker diye hitap ederler. Dedi. -Ama kalıcı ismim hap benim dedi. Kısa zamanda sevgili oldular o parti senin bu parti benim ibrati alem olsun gibilerinden sabaha kadar oynayıp seviştiler. Bir gün sevgilisinin ona toz halinde olanı sunuldu eliyle itmek istedi ama itemedi. o toz drunundan ve damarlarından içeri girdi. Kanını büs bütün kapladı on içinde hisede biliyordu .Zaman geçtikçe yorulduğunu ,uyuştuğunu farketti artk ayağa kalkamayack hale gelmişti ne sigara ne esrar nede diğerleri ile buluşacak takati kalmamıştı. soğuk bir kış akşamı hep oturugu o çıkmaz sokakta bankın üzerinde derin bir uykuya dalmıştı . Sabahın ilk ışıkları vurduğunda gözlerini dahi açamıyordu uzaktan bir ses -vaden doldu eşyalarını bırak onlar buraya ait buranın malı, günahların ve sevaplarını yanıan al gidiyoruz. Diyerek o genç delikanlının saçını okşadı ve yanağına bir öpücük kondurdu. genç delikanlı birden ayağı kalktı ve -ben ne yaptım dedi. yeni arkadası ise ona artık yanlız degılsın dedı ve elele tutusarak semanın derinliklerine uçtu. arkasına döndüğünde dunya malı olan vucudunu yere serili bir vaziyete kan ter içinde gördü. O ara anladığı tek şey bişeyleri arayış içinde olduğu süre içerisinde dünya nimetlerini güzelliklerini görememiş olup her hata sonunda hatasını hatayla kapatmaya çalışmış oldugunu anladı ve arkadaşlarını yanlızlığında aramamak olduğunu anlamıştı.