Gözlerim kapanmak üzereydi ama biliyordum eğer bu saatde uyursam, sabahın çok erken bir zamanında Şam Şeytanı gibi dikilecektim ayağa.O yüzden de mümkün olduğu kadar ertelemeliydim yatma vaktini.Karşımda televizyon kendi kendine çalışıyor,benim ise kafamda o gün yaşadıklarım bir film şeridi gibi geçiyordu.Bu monotonluk içerisinde bir ara reklamların başladığını farettim,genelde kanal değiştirirdim hemencecik lakin ona bile cesaret edecek durumda değildim.Nasıl olsa anlaşmışlar ve diğer kanallarda da aynı anda reklam yayınları yürümektedir diye içimden geçirdim.Reklamların biri bitip diğeri başlıyordu ve ben bir insan nasıl olurda reklamlardan etkilenerek bir ihtiyacını satın alır diye düşünüyordum.Bu kadar aciz olabilir miydi insan ve hayatına bu derece zayıf bir karakter özelliği sergiliyerek müdahale edilmesine izin verebilir miydi?Hayır bu düpedüz ahmaklık olurdu,kişiliksizlik sayılırdı,insan ne alacağını,ne zaman alacağını hep bilir ve hayatını da bu anlayışla şekillendirirdi.İşte hepsi birer saçmalık ve densizlik.Göz kapaklarım ağırlaşıyor,yarım yamalak yarın yapacaklarımın planlarını kafamda oluşturmaya çalışırken,bir reklam spotu ile birazcık olsun dikkatim televizyona odaklandı.Reklamın başını kaçırmıştım,ürünün ne olduğunu bilemiyordum ama reklam spotunda hoş bir kadın, bir alana bir bedava diye cesaretlendirmeye çalışıyordu izleyenleri.Kırmızı bir ruj,adeta dudaklarından damlayacak derecede koyu sürülmüş ve kırmızı ojeler,kısa bir etek ve altındaki çorapsız çıplak bacaklarını hissedebiliyordum.Tabii ki yüksek topuklu bir çift lame ayakkabı ile de tamamlamıştı giyimini.Bir alana bir bedava diyordu,derken de hafifçe göğüs dekoltesi dikkatimi çekiyordu.Ne olabilirdi acaba bir alana bir bedava olan ürün.Pahalı birşey olamazdı,bu imkansızdı.Muhakkak günlük sarf malzemelerinden,hemencecik tüketilen bir ürün çıkacaktı karşıma ve ben tekrar gecenin sessizliğinde düşüncelerime geri dönecektim.Biran evvel anlasam da bu işkenceden kurtulsam diye iç geçirirken reklamın finali de ,bir alana bir bedava diyerek bitti.Evet bu merak uyandıran bir pazarlama taktiğiydi besbelli ve bir iki gün sonra da ürünü tanıtıcı bir seri reklam yayını ile satışlarını arttırmak niyetindeydi firma yetkilileri.Kendi kendime çok kızmıştım,hemencecik teslim olmuştum ben de bu cılız çabaya.Ama nereden bilebilirdim ki;bu kadar manasız bir düzmece olduğunu.Bir kez daha kızdım kendime ve uyumaya karar verdim.Deliksiz bir uyku çekecektim ve ertesi güne hazır vaziyette çıkacaktım sokağa.Telefonumun alarmı acımasızca çınlatmaya başladı, ses odanın içerisinde yankılanıyordu.Gözlerim kapalı bir vaziyette,yarı şuursuz olarak elimi uzattım komidine ve parmaklarıma temaseden ilk tuşa bastım.Ses kesilmişti ama dalmamam gerekiyordu yeniden tatlı uykuma.Bu amaçla da üzerimdeki battaniyeyi hafifçe arayıp,vücudumun ürpermesini sağlamalıydım.Böylece rahatsız olacak ve uykum dağılacaktı.Öyle de oldu ve iki üç dakika sonra kendimi banyoda buldum.Evet temizlenmiş,giyinmiş ve sokağa çıkmaya hazır vaziyete gelmiştim artık.İşyerine gitmeden yapmam gereken bir detay daha vardı ,o da mahallenin bakkalından günlük gazetemi almak ve yanında da kaçınılmaz olarak,yemekten büyük zevk aldığım çıtır simit ve peynirden oluşan kahvaltımı çantama tıkıştırmaktı.Dükkana girdiğimde karşı apartmanda yaşadığını bildiğim bir adam bakkala;ama gerçekten bir alana bir bedavaymış diyerek hayretini ifade ederken,beni görünce konuşmasını kesti.O boşluktan istifade bakkal da olur mu öyle şey,hiç duyuldumu bu zamana kadar böyle bir kampanya dedikten sonra,benim hazır ettiklerimi bir poşet içerisine koyup bana uzattı tekrar.Ben para alışverişi yaparken de,merakıma yenik düşmediğimi kanıtlarcasına hiç bir soru sormadan çıktım dükkandan ve biraz da hızlı adımlarla minibüs durağına doğru yola koyuldum.Sıkıcı bir minibüs yolculuğu ve ardından kısa bir yürüyüş sonrası,çalıştığım muhasebe bürosunun da içinde yeraldığı işhanının kapısa ulaşmıştım artık.Çarşı esnafı dükkanlarını açmışlar çıraklar da temizlik işlerine dalmış ,bir yandan da karşıdan karşıya bağıraşarak;bir alana bir bedavaymış diye gevezelik yapmadan da durmuyorlardı.Ben gene hiç oralı olmadan asonsöre doğru yöneldim ve tek başıma yukarıya çıkmak üzere üçüncü katın düğmesine basmışken,son anda kapı açıldı ve bir tepsi dolusu çayla beraber esnaf çaycısı da asonsöre bindi.Selamlaştık,ben ineceğim kata gelmiştim,tam çıkarken asonsörden,abi duydun mu bir alana bir bedava diyorlar diye mırıldandı yavaşça.Tabii ki benim de konudan haberdar olduğumu sanarak detaya girmeden benim tastikleyici bir lafımın merakı içerisinde gözlerimin içine bakıyordu.Belli etmedim ama biraz kızmıştım,nereden bilebilirdim ki olup olamayacağını,hafifçe başımı salladım ve belki de doğrudur diye anlamsızca mırıldandım onun mırıldanmasına karşılık.Masama oturmuştum artık,sıcak çayım önümde,hızlıca kahvaltımı yaparken bir yandan da gazetenin başlıklarına göz atıyordum.Sırasıyla siyasi olaylar,verilen demeçler,yeniyıl kutlamaları ve bir dizi daha sıkıcı ekonomi haberlerle beraber futbol yorumları.Hayal kırıklığıyla karışık bir öfke hezeyanı içerisinde okumaya çalıştığım sayfayı da dikkate almadan gazeteyi katladım ve hemen yanımdaki sehbanın üzerine fırlattım.Artık işime dalmıştım ve yetiştirmem gereken raporlamaları hazırlamak için konsantre olmam gerekiyordu.Ne de olsa ay başıydı ve beyanname günü göz açık kapayıncaya dek gelip çatacaktı.İki saat çalıştım sanırım ve gözlerim hafifçe sulanmaya başladı,bir mola vermeliyim diye içimden geçirdim.Arkama yaslandım,küçücük penceremden görebildiğim kadar maviliği ve uçuşan kuşların farkına varmaya çalıştım.Hafifçe gözüm sehbanın üzerinde katlı olarak duran gazeteye ilişti.Katların altından hafifçe dışarı doru sarkmış olan bir sayfanın en alt satırında yeralan ve büyük puntolarla yazılmış o satır dikkatimi çekti , bir daha aynı şeyle karşılaşmanın verdiği öfkeye rağmen benliğime kazınan bu cümleciği okumakdan kendimi alamadım;bir alana bi bedava.İnatla açıp ne olduğuna bakmadım,her nekadar merak içerisinde olsam da gururumu ayaklar altına alamazdım,vakur bir şekilde ve biraz da hiddetle gazeteyi buruşturup çöp sepetine fırlattım.Geçen ay yoğun bir çalışma temposu içerisinde geçmişti,aysonu, yıl sonu derken kendime zaman ayıramamış,belki de yılların birikimi bir ruhsal gerginlik içerisindeydim.Belki biraz da evham yapıyordum ama zaman zaman da göğsümde bir ağrı hissediyordum.İşte tam bu sıkıntılarımı gidermek,biraz da arkadaşlarımın dırdırlarından kurtulmak için doktordan aldığım randevuya geç kalmamak için ofisten erkenden çıktım.Dükkanların önünden hızlıca geçerken çıraklardan birinin;abi duydun mu bir alana bir bedava veriyoruz dediğini işittim.Elimdeki çantayı çocuğun sivilceli suratına çarpmayı düşünsem de ,yüzüme zoraki bir gülümsemeyle karışık acı çeker ifade takınarak daha da hızlı olarak yürümeme devam ettim.Terlemiştim,tekrar göğsümde o ağrı belirmişti hafiften,sanki dudaklarım uyuşuyor gibiydi.Çok kötü bir vaziyette doktorun muayenehanesine kendimi zor attım.Sekreter biraz beklememi söyledi ve oturmam için yer gösterdi.Bekliyordum ve zaman çok ağır işliyordu.Derken doktor bekleme salonuna geldi ve beni içeri aldı.Konuşturmaya çalışıyordu beni,içinde bulunduğum durumun da farkına varmış olacak ki, rahatlatıcı ifadeler de kullanıyordu çokça.Olayları fazla takma diyordu,stresten uzak dur diye telkinde bulunmaya çalışıyordu.Ama ben yarı duyuyor,yarı duymuyordum doktorun sözlerini.En son;çok sıkıldığını ve daraldığını düşündüğünde şu oyuncakçılarda satın al stres toplarından yani,hem oyalanırsın,hem de düşüncelerinden uzaklaşırsın dedi ve ilave etti;daha da iyisi bugünlerde kampanya da yapmışlar,bir alana bir bedava veriyorlarmış………..Ben enson doktorun bu konuşmasını hatırlıyorum.Gözümü açtığımda hastanede kolumda serum ve başucumda bekleyen patronumu buldum.Hafifce gülümseyerek bana;eh be kardeşim ne dert ediyorsun dünyayı kendine,değer mi bu kadar kafana taktığın deyip,başımı okşadı.Birkaç gün daha burada kalacağımı,sonra da bir hafta izini hakettiğimi söyledi.Sevinmiştim gerçekten ihtiyacım vardı.Bak yüzün güldü dedi,bir elini omuzuma koyarak,sen işleri merak etme,onlar hallolur,biran önce iyileşmene bak diyerek kapıya yöneldi.Biran duraklayıp,ya neredeyse unutuyordum diyerek elindeki poşeti bana uzattı.Al,oyalanırsın hem stresini dağıtır ,bu harika birşey,bir alana da bir bedavaymış,diğerini de eve götürüyorum ben,deyip odadan çıktı.Ben elimdeki poşete anlamsız gözlerle bakarak,kahkahalarla gülmeye başladım,dakikalarca gülmemi engelleyemedim,gözlerimden yaş gelene,karnıma ağrılar girene dek güldüm,güldüm……..Bir alana bir bedava,bir alana bir bedava………