kıstas olarak kendi beğenilerimi ve bilgilerimi kullanacağım bu nacizane yazı dizime, trt yıllarında çok aşina olduğumuz bilim kurgu yapımlarına değinerek başlamalıyım dedim. trt yılları diyorum, o tek kanallı yıllarda çoğumuz bir çok bilim – kurgu eseriyle tanıştık. akıllarımıza kazındılar ve hatta vazgeçilmezlerimiz oldular… işte ben de vazgeçilmezlerimle başlayıp, günümüze kadar gelen ve hiç değilse benim için bile olsa ( ki sanmıyorum sadece benim için olsun ) kült olduğunu düşündüğüm yapımlarla devam edeceğim… yazı dizimin ilerleyen kısımlarında ise “aa bu da vardı ya eveet hatırladım” dedirtecek eserlere de rastlamak mümkün olabilir belki ;)belkide space odyssey ya da star trek ve hatta thx 1138 gibi yapımlarla başlamamı bekleyenler olabilir ama dediğim gibi kıstas benim 🙂 ben elbette şunlarla başlamalıyım:Star Wars
benim için o yıllarda yayınlanan o 1.2.3. bölümü de aynıydı, starwars olsun da taştan olsun. başladığında dünyadan kopardım… george lucas‘ın ölümsüz eseri star wars yazı dizime başlamak için en iyi yapı bence… ışın kılıçları, uzay gemileri, gezegenler hepsi büyüleyici… jediler ile sithlerin arasında geçen inanılmaz mücadele ve tabiki robotlar R2D2ve CP 3P0… darth vader‘in görülmemiş ilginçlikte ve etkileyicilikteki kıyafeti,sesi ve soluk alıp verişi… tüyler ürpertici… adı üzerinde, yıldız savaşları…Back to the Future
bu filmi izleyipte etkileyenmeyen var mıdır acaba? varsa da bizden değildir 😉 robert zemeckis‘in yönettiği bu fantastik yapım, zaman yolculukları ile bize sinema tarihinin en eğlenceli anlarını yaşattı… ağzım açık izlemiştim doğrusu, DMC delorean marka araba, logosundan jantlarına kadar harika ve uff kapıları yukarı açılıyor gördün mü 🙂 o arkasındaki siyah kaba ve egzost çıkışına benzeyen şeyler ne garip ama havalı duruyor… tıpkı star wars’da olduğu gibi, geleceğe dönüş‘ün de o 1.2.3. bölümü benim için birbirinden ayrılamaz… hatta bir rivayet 4.’sü de olduğu söylenir ama olsa rastlardık bu güne kadar değil mi? acaba çekimleri mi yarım kaldı.. bilen varsa beri gelsin…kurgusu ve görselleri ile bu film başlı başına bir yaşam ( tamam biliyoruz star wars’ın kendi kainati var bişi demiyoruz =)marty mcfly ve dr emmet l brow… unutulmaz ikili… ha bir de uçan kaykayın piyasaya çıkmasını halen bekliyorum, 2000 yılına gireli çok oldu ama hani nerede! ilgililere duyurulur, icat ettiniz biliyorum 🙂Terminator
bu ismi duyunca o acı ve ürpertici müzik geliyor kulağıma, metal seslerinden oluşan, insana ölümü çağrıştıran bu müziği nerede duyarsak duyalım insan ile makine arasında geçen savaşın anlatıldığı bu distopya hatrımıza gelir. terminator elbetteki unutulmazlar arasındadır… arnold abimizi ölümsüzleştiren film, geleceğe dönüş filmindeki gibi bir sempatikliğe sahip olmasa da yine zaman ve zamanda yolculuk kavramını bize kendi diliyle sunuyordu… 80’li yılların saç modasını da bize iyice belleten filmde, sarah connor’ın aslan yelesi gibi saçlarını hatırlayalım 🙂 hatta onu korumakla görevli olan ve john connor’ın da babası olacak olan kyle reese’in saç modeli yıllarca ( ve hatta halen ) kullanılmadı mı? terminatörün bile saçı bir acaipti hatırlarsak ve hatta o bile vatkalı ceket giyiyordu :)) yahu o elbise isteme sahnesi yok mu, ne harikaydı… hele bir de yanan tırın içinden çıkması ya da ya da fabrikada presin arasında sıkışması… hele ikinci filmdeki cıva adam t1000 “bize 3D studio maxprogramını hediye etmiştir”… helikopterin içine akmasından mı bahsetsem yoksa insanların kılığına girmesi mi? ancak ikinci filmde beni ençok hastaneden kaçma sahnesi etkiler… sarah connor’ın tahta sıraya no fate yazıp cyberdyne firmasının baş mühendisini vurmaya gitmeden önce rüyasına gördüğü sahneye ise halen bakamıyorum… ancak 3. filmi ben yok sayıyorum ama sinemada izlediğim ilk terminatör de oydu ( her ne olursa olsun kaçar mı terminatörü beyaz perdede izleme şerefi 😉 dizisini de pek beğenmiyorum… terminator ‘ün 4. ve 5. filmi nasıl olacak diye de merak etmiyor değilim… e o yıllarda bize atom bombasının neler yapabileceğini çok başarılı bir şekilde anlatıyordu, sayesinde kabus dolu az gece geçirmedim 😉 hey gidi skynet, şimdi kuzu postundaki kurt misali sessiz sedasız dur bakalım… kuzu postu mu? ha o internet canım, bişey değil!Robocop
orta okula giderken ilk defa bir video kasetçinin vitrininde görmüştüm robocop‘un posterini, dehşet içinde en az bir saat incelemiştim… ocp logolu polis arabasından inerken resmedilmişti, bir bacağı arabadan çıkmıştı… işte bu posterdi… daha önce terminatörü izlemiş olduğumdandır sanırım, robocop‘u da kötü olarak düşünmüştüm… aklım fikrim hep geleceği hayal etmekte olduğu için çok korkmuştum o anda.. ya gelecek böyle olursa diye… terminatörden daha çok korkutmuştu o poster beni.. korku değil bir tür endişeydi hissettiğim.. filmi izlemeden ne kadar çok şey düşünmüştüm.. rüyalar, kabuslar görmüştüm ( yuh ben de ne çok kabuslanırmışım 🙂 herneyse…neresinden başlasam, o görülmemiş kask tasarımı mı desem, yarı insan yarı makine oluşu mu… memur murphy nin pompalı tüfeklerle parçalara ayrıldıktan sonra gözünü yarı makine olarak açmasına mı değinsem, ne yapsam? 🙂 bu gelecek tasfirinde ise yine 80’lerin kıyafetleri,saç ve otomobil modelleri gözümüze çarpıyor.. esasında bu filmleri başarılı kılan da bu( gerçi esas başarıları kendi ilklerini sergiliyor olmaları). çevrildikleri yıllara uygunlar, yani ceketler saçlar, arabalar hangi yıla aitlerse o modeldeler… acaba beyin nakli ve robot teknolojisi birleştirilse ne olurdu ütopyası sergilenmiş… muhteşem bence… bu yapım da ben ilk 2 filmi çok beğeniyorum, bunda da 3.’yü yok sayıyorum ki zaten herkes bilmez… filmin bize gösterdiklerine dönersek, bacağından çıkan ve biraz büyük bir 14’lüyü hatırlatan desert eagle’dan bozma, tetiğinie bastığında ise tıpkı bir makineli gibi tüm mermilerini saydıran silahı hatırlarız öyle değil mi?ateş etme tarzıda harikadır adamımızın 😉 hele ilk filmde mücadele etmek zorunda kaldığı o enteresan prototip robota ne demeli… hatta o yıllarda çevreci mesajlar vermektende geri kalmaz bu film, haberler ve reklamlar da ayrı önem taşır… ozon tabakasının yok olduğunu, ekonominin çöktüğünü söyler… kaos hakimdir… ne filmlerdi ama…ilk bölüme yazmak istediklerim bunlardı elbette, benim için bu 4’ünün yeri ap ayrıdır… bilim kurguları – 2’ye kadar yorumlarınız bekliyorum…