11/10/03 tarihi saat 08:00 itibariyle uyandım. Eşek tepmişçesine fırladığım yataktan Voltran pilotu gibi bir anda kendimi araba koltuğunda buldum. Fırladım inkilisçe ders verdim. Fırladım okula gittim yönetim dersi aldım. Fırladım kantine intikal ettim. 7 senedir görmediğim lise arkadaşımla karşılaştım. Fırladım istatistik dersine tökezledim.Fırladım Beyoğlu’na gittim. Caz festivalinde Gangbé Brass Band var dedilerdi. 18:30 dedilerdi. Değilmiş.Fırladım 3 No’lu antrepoya. Bienal varmış. Ben fuar diye hitap ederim kendisine. O bana bir şey demez. Arkideşler beklermiş beni. Gezdik tozduk. Üst taraf iyiydi. Alt tarafta abuk sabuk videolar vardı. En güzeli “Tarzan Rıfkı”ydı. Bi enstalasyonda Japon bir amca su altında yüzen ejderha yaptırmış. Balıkadamlar suda ejderha gezdiriyor. Çişe mi çıkarmışlar ne? Aaaa, bi baktım Şenol! Şenol yani Shenron, yani Dragonball‘daki bizim alemin ejderi işte. Aklıma geldi sabahtan beri Şenol’u beslememiştim. Hemen çıkardım Bepanthene’i Şenol’u besleyip bakımını yaptım.Neyse dolanırken bir de ne göreyim? 4 arkadaşımı daha göreyim. Şaşayazdım bir anda. 1ini 7 senedir görmedim; ki o 1i Kanada’daydı. Bienal fihristiymiş. Haftaya gezdirecek beni açıklamalı falan. 1ini daha 7 senedir görmedim. 1iyle üniversiteyi de okuduk ama sonra görmedim. 1i çocukluk arkadaşım; ki o da bu 3 referanslı 1iyle çıkıyor hâlen, onu da mezuniyetten beri görmedim. Anlayanlar anlamayanlara anlatsın işte.Tam çıkayazıyordum ki, fuarı gezen grubumdan 2si kayıplara gark olmuş. Koştum gari, koşmuşken geçerken kum torbasına uçan tekne attım. Tekne yerini buldu ama benim bilek de burkulayazdı. 10dan sonra baktım bunlar bienalik bir gençle geyikte. Hemen intikal ettim. Çocuk “erken kapaycas tükanı” dedi. Maç varmış. “E biz de seyretçez” dedik. “Gelin beraber seyredek” dedi. “İyi” dedik. Çıktık tophanede dürüm gömdük, kumpir patlattık. Tophane’de tosuncuk gençlik Osmanlı Nargile’yi doldurmuş. Mehter Marşı gırla. Etrafta muhtelif Türk Hanlıklarını sancakları cirit atıyor.Döndük girdik içeri mal mal dolaştık, konşimento soran olmadı. Ses arıyoruz ses yok. Kanat Atkaya’ya ithafen “ulan Bienal’de maç aramak diye film çekip katılsak mı 2005’de?” dedik. Allahın belası enstalasyonların hepsi ses yalıtımlı. Çıt çıkmıyor. Dön baba dön buldum odayı. Daha evvel 2 adet koltuk konmuş odayı görünce enstalasyon zannetmiştim. Meğerse orası rafadan maç odası olarak düzenlenmiş. Zaten oradaki video’yu beğenmemiştim. İyi olmuş. Girdik içeri 25 kişi alt alta üst üste. “Hurraa!” diye maça başladık. Projeksiyon yansıtılan duvarın beyaz oluşu kimseyi etkilemedi. Duvarda tarafımdan gümrük bölgesine kaçak sokulmuş soslu fıstıklar patladı. Ben atmadım ama. Runiey veya Bekam konudan bihaber tabîi.Maç bitince Babylon’a gittim. Pistte delicesine Afrika halk dansları yapan lise arkadaşımı gördüm. İçim geçmiş. Üst katta minderlerin üstüne yığıldım. Uyudum.