hayatın anlamı üstüne düşünen taraflarımla, bazen öldüğümü, bazen yarı
öldüğümü, bazen ne yaşam ne ölüm belirtisi gösterdiğimi biliyorum.
tv’de izler gibi istiklali gezerken, uyuşmuş gözler, titrek bacaklar, sarkmış
diller görüp kusmak için sıraya girenleri biliyorum.
ben jack’in umut vadeden hayatıyım,
sidik kokan barlarda yaşayan zavallıların kusmuk dolu beyinlerine ışık
girince istanbul’u ayağa kaldıracaklarını biliyorum.
ben jack’in ikinci bahanesiyim,
beynine silahı daya
ve ateşle, yaşam denen mutlak yokluktan kabullenilmemiş varlığı kesin varoluşa
geç, diyenlere ne deneceğini biliyorum.
ben jack’in sıradan söyleyicisiyim,
zaman tükendi, insanlar ölmeye terkedildi insanlar tarafından yine, şehri
basan hafakanlar dinmek bilmiyor. anarşisti de, makul ve mantıklısı da, gizli .pnesi
de, eski solcusu da, yeni sağcısı da bu hayattan sıkıldı ve yapacak yeni bir şey
kalmadı. sırada ne var bilmiyorum.
sıkıcı bir yalnızlık, üstü örtülmeyen laflar, yıldızlara bakarken ki salak
romantizm, okul tatildeyken ki salaklıklar, pazartesi sendromu, ulaşılmaz
hayaller…
beynimizi kim sıkıyor bu kadar?
yorumlar
her halde resimlerin çıkmadığını. Bi de bu apostrof durumunu çözmemiş miydin hafifim?