tatil tam benlik bir kavram… bunu şu satırları yazdığım yazlığımdaki aylak ehli keyf hali içinde çok daha iyi anlıyorum…tembelliğin uzuuuun uzuuuun felsefesini yapabilirim ama o kadar uzatmayacağım… bana hs tembellik üzerine kısacıkötesi bir yazı olacak…çünkü burada geçirdiğim her dakika ve saat hissettiklerimi çok daha iyi anlayabiliyor ve aslında neyi istdiğimi çok daha iyi ifade edebilir hale geliyorum…tembellik hakkımı istiyorum.. aynen Paul watlavscik gibi… çalışmanın en ulu din olarak tabulaştırıldığı günümüz kpitalist dünyası içinde kim olduğumuzu , nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi unutmuş bir halde yaşıyoruz , onca kan ter ve meşgulyet içerisine batıp çıkmış zavallı hayatlarımızı..durup biraz düşündüğümüzde , yaşmın ellerimizin arasından nasıl da kayıp gittiğini , biraz ağır çekim moduna geçtiğimizde daha iyi fark edebiliyoruz…hep anlatıyorum , çok dallandırıp budaklandırmayacağım… Oğlumla ilgilendiğim anarda bu dünyanın zaman mevfumundan tamamen koptuğumu fark ediyorum… paralel bie verende , aslında bu dünyada yaşamam gereken , olması gereken tarzda yaşamaya ve hissetmeye başladığımı fark ediyorum…ne zaman oyunlarımız , o eşsiz özgür , keyifli ve hiç bir şeye değişilmeyecek anlarımız bitiyor, sürdürmekte olduğum hayatın keyfi de katlanılabilirliği de bitiyor , tükeniyor… ben bitiyorum tükendiğimi issediyorum…umarım siz de ruhunuzu kemirmeden bazı gereksiz o çok önem arz eden ayak bağlarınızdan kurtulur ve ağır çekim modunda hissetmeye başlarsınız ruhunuzun ve biricik hayatlarınızın değerini ve lezzetini… sevgi ve saygılarımla… fırat öçal