Sade
“Beni bedensel, günaha ilişkin dayanılmaz bir perhize mahkûm ederek mükemmel bir iş yaptığınızı düşündünüz ama yanıldınız, beynimi coşturdunuz, bana can vermek zorunda kalacağım hayaletler yarattırdınız.” demişti Sade 1784’te Bastille’deyken…Herkes tarafından sadizmin kökenlerinin Marquis de Sade’a dayandığı bilinmektedir, yaşadığı uçlardaki sapkınlıklarla dolu hayatından dolayı hapse tıkılmak belki de onun için bir ölüm olacaktı, bu yüzden de yazarak günlerini geçirmek istedi. Sodom’un 120 Günü onun en önemli eseridir. Şahsen kitabını okuma fırsatım olmasa da filmini izledim. (Salò o le 120 giornate di Sodoma)
Ben de okuyan ya da izleyen herkes gibi dehşet içerisinde kaldım, ben sadizm ve mazoşizmin herkesin içinde az ya da çok varolduğuna inanan biriyim fakat en uçlara varan görüntülerden rahatsız olmamak mümkün değil, yani aslında filmden burada ayrıntılı bahsetmek isterdim ama inanın anlatılacak gibi değil fırsatınız olursa ve midenizin kaldıracağına inanıyorsanız izlemenizi öneririm.Çivi yedirmek, dışkı yedirmek,canlı canlı kafa derisi yüzmek, köleleri zorla cinsel ilişkiye girmek durumunda bırakmak, tecavüz, idrar içme vs vs vs.
Salo
Bu filmin yönetmeni pier Paolo Pasolini‘nin sonu da dönemin faşistleri tarafından cinayete kurban götürülmek olmuştur. Film;1. anti-inferno2. the circle of manias3. the circle of shit4. the circle of blood gibi 4 bölümden meydana geliyor eşcinsellik, ensest, fetişizm gibi türlü cinsel sapkınlığa yer veren film sonunda eğer varsa sizi vicdan azabınızla bırakıyor, bu açıdan bence sinemanın en rahatsız edici kültüdür.Sadizm ve mazoşizm çoğu zaman fetişizmlebirlikte görülmekte,bu sapmaların cinsel bir tutum olarak benimsenmesi özellikle de Türk toplumunda yadırganmaktadır. Yani elbette sokaklarda elinde kırbaçlı kadınlar ya da erkekler göremezsiniz bunlar kişilere özel durumlar olduğu gibi aynı zamanda bastırılan hisleri de barındırıyor, istatistikler giderek artan oranlarda cinsel sapkınlık eğilimlerine raslandığını söylese de etrafınızda pek göremiyorsunuz çünkü yadırganıyor. Bu tür sapmaların hep eğlenceli oyunlar haline getirildiği söyleniyor, peki nedir toplumu bu denli korkutan ? Tanrı Sodom şehrini günahlarından ve sapkınlıklarından dolayı tarihten silmemiş miydi? Aşırıya kaçmayan her şey güzeldir(!).Her şeyin karşıtı içinde gizlidir derler. Örneğin, dürüstlük bir erdemdir. Ancak, sürekli dürüstlükten söz eden ve başkalarının kaypaklığını ortaya çıkarıp, onları suçlamaya önemli bir zaman ve enerji harcayan birisinin aslında kendi içinde fırtınalar koparan karşıt eğilimlerle mücadele içinde olduğu psikanaliz seanslarında defalarca gösterilmiştir. Burdan hareketle toplum ortalamasını abartılı biçimde aşan tutuculuğun, yoğun cinsel kamçılanma yaşayan bireyin kendini tutmak için başvurduğu bir savunma olabilir diyebilir miyiz? Bu çoğumuzu sapık yapar mı? Ya da Sade gibi ulu orta belli etmememiz normal?…Giderek artan sıklıkla çevrilen şiddet ve sadizmle bezeli filmler peki?(Saw,Hostel)vs vs…
Baskılardan, aşırı tutucukluktan uzak, fikirlerimizi ve kişiliğimizi rahatça ifade edebileceğimiz günler diliyorum, saygılar…
yorumlar
harika,bu yazı için teşekkürler.üstüne daha ne denebilir ki.daha önce amcamızı tanımazdım,bu yazı sayesinde biraz da olsa tanıdım.ikinci cümleye tamamen katılıyorum.
sadizm ilginç bir konu, amerika‘da bir sadist barda tanışan iki kişi mahkemelik olmuştu, biri diğerine fazla sadistlik yapıp hafif yaralayınca… tabi hakim ne ceza vereceğini şaşırmış, haber olmuştu dünya basınında 🙂
yazıda “aşırıya kaçmayan” linkinde fragmanı youtube de olan, o ilginç, finlandiya yapımı zannediyorum, film hakıında bilgisi olan arkadaş var mı? nette şöyle bir baktım ben bulamadım da 🙂
@gaykedilink bahsi geçen filmin, yani salo’nun, fragmanı.bu arada film kitabın birebir çevrimi değildir. passolini romanı güncel şartlarla politize edip, olayları 1940 lara taşır. bu sefer kahramanlar (?) mussolini dönemi italya’sından üst düzey yetkililerdir.
teşekkürler yazı için.
vicdanı doğru sahipleri hiç bir zaman aşırılığa kaçmayacaktır. denge vicdan işidir çünkü…
Benlik nasıl bastırılıyor?Ortaya çıkması engelleniyor yahut çok ortada, eğitilmemiş, kafası okşanmamış da denebilir. bkz. yabani, bkz. kölekavramlara ne oldu böyle,karıştı değil mi? Değil.Karışan bizim algımız/anladığımız.Benlik bir mantık içerir. Doğada her yerde bu bir zaman algısı doğurur (geometrik algılara sahip böcekler harici hatta memeli/mammals).Bu mantığın işe yaramadığı durumlarda gerçekleşen birinin diğerini köleleştirme çabası yan etkisidir diyebiliriz. Doğru çalışan benlik örneği psikolojik erk’e bakacak olursak imparatorlukların en nihayi “Özerk” devletleri yönetim ile, ekonomik ve siyasi olarak taşıyıp bırakmaları noktasına gelmiştir. Bu psikolojik araştırmalarında finanse edildiği alandır aynı zamanda “Sosyoloji”. Bence budur demeliyim bir bebek, wassago2000 olarak.şöyle ki,Bastırılan kazanımlar doğrudan ve dolaylı olarak karşılıklıdır. Etkileşim iyileşme iki tarafa dahi olsa bunu kabul eder, tıpkı kadınların saraylarda oynadığı rol gibi. Anlatmak şöyle dursun hızla yazıp ne beklediğimi yahut bunları benim sindirip mi ortaya çıkardığımı düşünmek böyle dursun… Zırvalıyorum! Hangi çılgın zincir vuracakmış şaşarım!En sevdiğim düş sözlerinin yazarı Mehmet Akif’e bir selam göndermek isterim ittihat terakki nezdinde ki yeri ve toplumsal bakış açısının yarattığı hengameye bir düş adamı olarak yorumum da nişanesi olsun!
Sex en nihayi zirvedir işte.Niye yaşarız anasını satayım, niye sürekli üreme ve üreme kontrol yöntemleri işliyoruz. neden bir hapın adı “extacy” bir de ex deniyor tabiki, masum bir kısaltma olarak/trip diyelim.Benlik çatışması nerede?
böyle saçma sapan bir konunun bildirsini yapmak hele aşırıya kaçyacaksak güzeldir gibi laflar etmek ucuz edebiyat bunlar apaçık ortada zaten avrupalıların çıkardığı rezalet vahşet cinsel istismar ve siz bunları modern kültür altında normal göstermeye çalışıyorsunuz daha ne diyeyim size. onları beyenip ve beyendirmek rezillikte avrupayla yarışmaktır
Yatak odasında Felsefe yi okumuştum Sade nin gerçekten etkileyiciydi tavsiye ederim…
Efendim, keşke kitabını okuyup sonra yazsaydınız. Pierre Paolo Pasolini‘nin bunu işlemesi “bastırılan duygular” yüzünden değil, “erk’e talip olma“yı işlemek için yazmıştır. Öldürülmeden önce yaptığı bir ropörtajda zaten bunun “birey” de yarattığı dejenerasyon ve “hedef”sizlik ve “tüketilmişlik”i işler. Yani yanlış yönden bakmaktasınız. Özellikle “il decameron” filminin işlenen konusu hümanizm’in bu gizli kahramanın anlattığı metaforik sorunları işler. Doğu’ya büyük özlem vardır filmlerinde. Çünkü “erk”e talip olma ve “ele geçirmek” için yaşananların tii’ye alır. Ben bütün filmlerini izledim ve “faşist”leri eleştirmesi ve o yüzden öldürülmesi belki de sadece bir “faşist” tarafından inanılabilecek bir safsatadır. Asıl ilgilendiği “batı” medeniyetin bireyleri getirdiği durumdur. Ve efet “gladio” tarafından öldürülmüştür (bu sonradan ispatlanmıştır). “eşitliği” değil -efet salt eşitliğin aslında eşitsizlik olduğunu anlatır-, “islam felsefesinden” aldığı “hak’ça paylaşım” italya’nın kuzeyini ve batı balkanlarını adam etmek için kurulmuş bu örgütün pek de yeğleyebileceği bir iş değildir. -Ve de ayrıca kitap “faşizm” yada “erk olgusu” için feda edilmiştir. bakınız-Sade’ye gelince “birey”in istedikleri ve “bastırılması” sonucunun belkide, “dini intibah” çağı olarak bahsedilen 1945‘den sonrasına kadar araştırılmamıştır (asimov, orwell, ayn rand). Ama “sakarinli su”yu içerek ölen farelerin sırf bunu sevdikleri için yapmış olmalarının, 20. yüzyılın başındaki 2 savaştan 60 milyon civarında ki ölü sayısı herhalde “hayat”tan daha değerli hiçbir şeyin olmadığını göstermiştir. Ama “bastırılmama” sonucu “batı” medeniyetin tarihin en korkunç “katil”lerini yetiştirilmesi normaldir (Bkz: Hitler, Stalin). “Pozitivizm“in babası “auguste comte“nin bu “bastırılma” sonucu bilinç altına itilmesi ve “gerçeği” uyguluyacak gücün ortaya çıkarılması için “pozitivizm”in temelleri atıp bi de kat çıkmasını; herhalde “ittihat ve terakki“yi taamüden yaşamış bir millet olarak göz önüne alınınca ne kadar “canice” olduğu ortaya çıkar. “Bireysel doyum” ve “vucüt arzularının” doyurulması için 6 milyon yahudi’nin katledilmesine rağmen “etkileyici” ve “en nihai” zirve olarak adlandırılmasını dehşet ile karşılamış bulunmaktayım. Hitler yaptıkları almanlara anlatıldığında
olarak “bireysel doyum”a dikkat çekilmesi aynı gayretkeşlik olsa gerek. Öldürülen hindu’ları gösteren marx‘ın yanındakine
demesi aynı kertezde olsa gerek.. Herhalde burdaki konuşmalar baudrillard‘ın
lafına düşer. Pehhh. Alev Alatlı haklı herhal,
Bilim ile bilimcilik‘i birbirine karıştırmamak lazım. Eğer “bir zamanlar” değeri olan bir bilgi yada öngürü varsa da, aslolan revizyonizm‘dir. Dün geçerli olanlar bugün geçerli olmayabilir. herhalde bunların hala taraftar bulması 17. yüzyıl gezginlerinden fransız Chardin‘in
Haşiye: “@schrodinger in kedisi” arkadaşın ya quantum’dan haberi yok o yada elma ile armut’dan haberi yok. Pessss
bahsi geçen filmi bugun indirip izledim.O yıllarda böyle bir film yapılması gerçekten cesaret istyen bir şey olsa gerek.
yazı için teşekkürler
böyle bir şeye hiç inanmadım. sürekli bilim normal- anormal arasındaki sınırı çizmeye uğraşır. bu yüzden de sürekli aynı soru etrafında dolaşırız. us’a uygun olanlar normallikle dışı ise anormallikle sınırlandırılır. üstelik sadizm ve mazoşizimdeki en önmeli duygu hazdır. bu sanılanın aksine cinsel haz değildir. yani birleşme sonucu oluşan haz değildir. daha ziyade köle- efendi bağlamındaki hazdır. acı hazza dönüşmüştür. çoğu sadist ilişki sevişmeyle sonuçlanmaz. olay ve oluşum süreci bireylere haz verir. o yüzden de bu tarz konular her zaman sanatın edebiyatın konusu olacaktır. reelde ise durum böyle değildir.filmi ben de izlemedim. kitabı okudum. filmin kitaba göre çok daha hafif kaldığı söylenceler arasındadır. ama bilmiyorum açıkcası.velhasıl demem odur ki, bastırılan benliğimiz cümlesine katılabilirim. ancak bu bastırmanın karşıtlığı olarak mazoşizmin sunulmasına katılamam. nietzsche abimizin her şeyin karşıtı içindedir sözüne katılıyorum. ancak karşıtlık tekrar olacak ama, mazoşizm değildir.ayrıyeten ampouble yazı kadar önem vererek linklerle bezediğin yorumun için kendi adıma teşekkür ederim.
Sadizm ve mazoşizmdeki en önemli duygu hazdır.Ama haz nedir?”Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk.”Çoğu sadist ilişki sevişmeyle sonuçlanmaz,çünkü onların zevk anlayışlarında bu bazen yer almayabilir normal cinsel ilişkiden soğuk da olabilirler,onlar sadistçe eğilimlerle tatmin olurlar ama cinsel ilişkiyle sonuçlanmaz şeklinde bir genelleme de yapılamaz iş o raddeye varabilirde varmayabilirde.Bu mazoşistler içinde,fetişistler içinde aynı bir psikolojidir.
Acı ve alınan cinsel haz arası bağlantıyı/dair yukarıda yazdığım yorumda belirtmiş idim. Açmak gerekir ise,Bu yanarken bir süre sonra sadece donmak yahut bir kadının zevk anında aldığı acıyı biraz tolere ederek aldığı hazza katması gibidir. En kaba tabiri ile doggy posisyonunda bir de popoya indirilen şaplak gibi. Erkek burada hafif sadist kadın hafif mozoşist takılır diyebiliriz.Bunun daha ağır vakalarında ise iş masturbasyon eşliğinde yahut öncesinde uyaran olarak fazla tolere edilen acıyı kutsallaştırır. Bunun felsefi öğretileri hatta dinsel boyutlarıda vardır. İnsan vesselam.Acı olgunlaştırır gibi örneğin… Bu lafı edene anlayışsız demek doğrudur çünkü insan Pavlovun köpeği değil ancak aynı tepkileri şartlar boyunca sürdürebilir demektir. Hani komünist dünyanın bize kattıklarından yahut kendilerine. İnsan aşk’ındır, bir yerde durur ve düşünür süregelen şartlanma yoksa yahut kendi buna cesaret edebiliyorsa tıpkı ilk ergenlik yaşlarında karşı cinse yaklaşmak/ebilmek gibi. Burada bile aşka acı deniyor hani platonik aşk dedikleri, onuru alaşağı edip ulaşamama deniyor ve şairlerimiz saolsun “Attila İlhan” yüzümüze yüzümüze vuruyor!Yönetmek veya yönetilmek (kendinden geçmek, bırakmak)Psikoloji epi topu bedensel güdüleri alır ve alabildiğine genişletir, aalakasızmış gibi görünür. Asla! Bu cinselliğin dışa vurumudur uçlarda!
“
neymişkine. Kim demiş. Acı’nın duyusal olan ile spesifik ilişkisini naturalize ederken “postmodern” edebiyat kültlerini kullanmışsınız. Bu “anlaşılabilirlikte” müphemlik yaratıyor. Hem atilla ilhan “vurur” da kendi tezi değildir. Bunun pavlov ile doğrusal bir ilişkisi yoktur. Efet tarih boyunca olanlar, şimdi de aynı sonuca vardıracağı safsatadır. Ama burda bir “uslüp”un zararlarına dikkat çekilmekte, bu da “futürsuzluk“……………. Aynı zamanda “algı” ile alakalıdır. Psikoloji “tepki”lerle değil “algı” ile uğraşır. Efet freud “bedensel güdüler” ile ilgilenir ama psikoterapi için bunu söylenmesi zordur
Benim arşivde “Quills” diye bir film var Sade’ın hayatını anlatıyor, amerikan yapımı olan bu filmde Marque de Sade’ı Geoffrey Rush oynuyor (karayip korsanları filmindeki kaptan Barbossa) hizmetçi kız Madeline için de Kate Winslet’ı (titanic’teki hatun) düşünmüşler. Filmin Türkçe’ye çevirisi “Düşlerin efendisi” şeklinde. İzlediğimde çok etkilnemiş ve Sadizm’in bu adamın isminden kaynaklandığını ilk defa öğrenmiştim. Hemen sahaflara gidip kitaplarını buldum ve hayran kaldım. Herkese öneririm.
Bilgi için teşekkürlersamandağ biberisamandağ biber hapısamandağ biberi hapısamandağ biberi zayıflama
Güzel paylaşım teşekkürlerböcek ilaçlamafare ilaçlamakene ilaçlamailaçlamahamam böcegi ilaçlama
Bilgi için teşekkürlerçantaçanta modelleriokul çantalarısırt çantasısırt çantaları
Bilgi için teşekkürlerbayan çanta modelleriçanta markalarıspor çantalarıspor çantaerkek çanta