bambAŞKa
Sokaklara, meydanlara salmışım kendimi, bırakıvermişim hayatın akışına bedenimi, sadece yürüyorum ben bir gündüz vakti. Aklımda durumumu özetleyebilecek ne bir söz var, ne de üzerinde olmak istediğim herhangi bir kara parçası. Hayallerden, arzulardan hatta en basit isteklerden bile muaf tutmuşum ruhumu. Masallardakine benzemeyen bir şekilde, dereleri tepeleri aşmaksızın, gece gündüz yol almaksınız, önümde uzanan insan kalabalığını yarıp sadece yürüyorum ben bir gündüz vakti.Sonra onu görüyorum. Birden bire, ansızın, hiç beklenmedik bir şekilde, planlanmayan bir zamanda ona değiyor canı sıkkın, feri kaçmış gözlerim. İçime doğru sıcak bir şey akıyor, kan gibi, aşk gibi, kanla karışık aşk yağmuru gibi. İçten içe eriyormuşum gibi hissediyorum kendimi. Her saniye giderek azalıyor, bir parçamı uzay boşluğuna yolluyorum. Sadece birkaç saniye sonra tamamen biteceğimi düşünmeksizin ayırmıyorum gözlerimi ondan.İnsanlar akıyor sağımdan, solumdan. Onları gözlerimle görmüyorum ama biliyorum varlar, akıyorlar sağımdan, solumdan. Gözlerimle görmüyorum onları çünkü gözlerim şuan görmesi ve olması gereken yerde, bir hayal aleminde, bir masal diyarında, bir rüya ikliminde. Ben zamanı durdurmuşken, insanlar akıyor sağımdan, solumdan, canımı acıtıyorlar yolun ortasında durduğum için. Belki de zamanı durdurduğum için içlerinden bana küfürler savuruyorlar.Ben ona ısrarla bakarken, onun gözleri bir kere bile değmiyor bana. Iskalıyor bedenimi, teğet geçiyor aşkıma. Fark edilmeyecek gibi de değilim oysaki. Güzelliğimden ziyade ısrarcı çocuk bakışlarımı fark etmemesi mümkün değil. Yine de yemin etmiş bana bakmamaya, yasaklanmış aşkımdan tatmamaya.İçim elvermese de yanından ayrılmaya, hüsranla biten aşk maceralarıma bir yenisini daha eklemeye gönlüm razı olmasa da, sağımdan, solumdan akan insanların binbir parçaya ayırdığı bedenimi toplayıp kucağıma, çekiliyorum huzurundan aşkın, zaman yine eski ritmiyle ağır ağır akmaya devam ediyor boşlukta.Daha ne kadar anlamsızlaşacağını, tatsızlaşacağını merak ettiğim hayat “beterin beteri var” sözünü bağırıyor kulağıma. Duymamak için onu, hatırlatmaması için mağlubiyetimi koşar adım uzaklaşıyorum hayattan. Her adımda cennetimden bir adım uzaklaştığımı, cehennemime bir adım yaklaştığımı hissediyorum.Yürümeli, sadece yürümeliyim ben. Aklımdan hiçbir şey geçmemeli. Bastırılmalı tüm duygular. Yaşanmamalı hayaller. Yasaklanmalı aşklar. Dudaklar konuşmamaya yemin etmeli. Kilitlenmeli kalbim. Kilidi karanlık kuyulara atılmalı.Ama hayır, olmuyor. Kendim ve kalbim yaramaz çocuklar gibi hiçbir sözümü dinlemiyor. İçimde bir fırtına esiyor, beni oradan oraya sürüklüyor. Döndürüyor, midemi bulandırıyor, savuruyor ve hep aynı noktada duruluyor.Ayaklarımı sabitliyorum yere. “Ayakları üzerinde sağa sağlam durmak” kavramından ne kadar da uzak olduğum aklıma bile gelmiyor. Ellerimle kapatıyorum yüzümü. Avuçlarımdaki kalp kırıklıkları batıyor içime. Yüzüme gözüme bulaşıyor yalnızlıklar. Amatör bir aşk acısı paslı bir hançer gibi deliyor göğsümü. Dar geliyor dünya bana, sığınamıyorum acemi aşk cümlelerine, sığdıramıyorum aşkımı dünyaya ve kalbime. Taşıveriyor içim, taşıyamıyorum boyumdan büyük aşk yükünü.Koşar adımla geçtiğim yolu, gerisin geriye geçiyorum koşarak. Biliyorum ki bu aşk bende kalırsa ruhumu yakıp yıkacak. Gururumu tozlu raflara kaldırarak, insanlara çarparak sağlı sollu, sadece koşuyorum ona doğru.Zamanı yakalamak konusunda tescilli bir tembel olan ben, döndüğümde onu bıraktığım yerde bulamazsam ne yapacağımı bilmiyorum çünkü hiçbir zaman yedek planlarla yaşayan bir insan olamadım.Hayatımda belki ilk defa zamanla yarışıyor, onu geçmeyi bırak, yakalasam bile dünyanın en mutlu insanı olacağımı hissediyorum.Hayat ve zamanın senaristliğini üstlendiği bu tiyatro oyununun sonunu bilmez bir şekilde sadece koşuyorum ben.Sonra hayat ve zaman, ilk ve son kıyağını yapıyor bana. O hala orada, karşımda, dimdik. Tüm aşklar gibi gururlu, kendimi beğenmiş.Ben ona ısrarla bakarken, onun da gözleri değmiyor bana. Iskalamıyor bedenimi, teğet geçmiyor aşkıma. Fark edilmeyecek gibi de değilim hani. Güzelliğimden ziyade ısrarcı çocuk bakışlarımı fark etmemesi mümkün değil. Bana bakmama yeminini bozmuş, helal kabul etmiş aşkımdan tatmayı.Derken ansızın, reklamlardan kopup gelmiş, kulağıma “daha fazlasını iste” sloganını fısıldayan bir şeytan beliriveriyor içimde. Daha birkaç saniye önce onu bir kez daha görebilmek için canını bile seve seve verebilecek olan ben, bana ait olmasını istiyorum onun şu saniyelerde. Ona sahip olma arzusuyla kaplanıyor içimin kof duvarları. Ne pahasına olursa olsun o benim olmalı.Yanına sokuluyorum usulca. Şık giyimli, kıskançlık uyandıracak kadar güzel bir kadın ona olan ilgimi fark edip gülüyor bana göz ucuyla. Ağzını açmaya hazırlanıyor kadın, belli ki aşkımla ilgili bir şeyler söylemeye niyetli. Bence susturuyorum onu kıskançlıktan parlayan gözlerimle, aşkımı ağzına almamasını engelliyorum kendi çapımda. Ona dair kurulacak cümlelerin hepsini satın alıyorum hayali paralarla. Onunla ilgili bir ben tek konuşmalıyım ve konuşuyorum da;-Pardon, şu vitrindeki elbise ne kadardı acaba?
yorumlar
manyakk:D:D
var ya, korkunç güzel
daha ne kadar ilginç yorumlar olacak, merakla bekliyorum.alttakiler sözüm size. yorumlarınız en az “manyak”, “korkunç güzel” kadar ilginç olmalı 🙂
asiti kaçmış kolayı ben bir erkek zannediyordummmm….Benim aldıktan sonra yani elde ettikten sonra dolabın dibinde unutulan nice aşklarım var…:))
kadın olduğumu da nereden çıkarttın? ya da nasıl tahmin ettin diye mi sormalıydım :)hemen erkek diliyle yazılmış 1 hikaye kaleme almalıyım.
ancak bir kadın bir elbiseye aşık olur:))
ancak bir aptal aşık olur:D
ancak 1 kadın aptalca aşık olduğu elbiseye 1 hikaye yazar.
ancak aptal bir erkek elbiseye aşık olan kadına aptal der …:)
ancak ve ancak salıncaktan duşmek uyandırır bizi bu aptal ruyadan..imla hataları ve yanlış yazılmış bazı kelimeleri es geçersek, gercekten başarılı bir yazı. elin dert gormesin..
hatta;-“aptallaşma, aptallaştıkça sıra sana gelecek”-“aptal olmak ya da olmamak, işte bütün mesela bu”.-“aptalım, doğruyum, çalışkanım. ilkem aptalları korumak, aptalları saymak”.-“aptal olanın 1 yüzü, aptal olmayanın 2 yüzü kara”.-“aptala sormuşlar, -neden aptalsın- diye. -hangimiz aptal değiliz ki- demiş”.
aRRoGaNTe HoMbRe’ciğim (itiraf ediyorum, kopi yaptım ismini) “kadı kızı kusuru” diyoruz biz o imla hatası ve yazım yanlışlarına.da merak ettim, hangileri hatalı olmuş?
linet ancak bir aptal aşık olur dedim.. kadını erkeği yok bunun aptalım aptalsın aptallar:D:D:Dnyseki kimse üstüne alınmamış
ismimi dogru yazmak adına gostermiş oldugun özen takdire şayan iken, yazındaki imla yanlışlarıyla da bir o kadar çelişmekte..;)küçük hatalar zaten, şimdi bulmak için o uzun yazıyı tekrar okumam gerekir ki bu tür aşk sözcükleri, isyan, yalnızlık, caresizlik içeren yazıları okumak cok ilgimi cekmiyor. diger birkaç yazından, sonunun farklı olacagını tahmin ettigim icin atlamadan okumuştum..
gerçekten de uzun olmuş yazı. sonuna kadar 1 kere bile okumuş olman (olması, olmamız, olmanız, olmaları) takdire şayan (bunu kopilemedim valla)
kopi senin kopegin olsun @a.k.kola..yap kopi de yap n’olur yani.bu arada a.k.kola pek hoş bir kısaltma olmadı, arro gibi. baska seyler cagrıstırıyor..:)
akk daha beter :Ddirekt kola ya da asit de istersen (isterse, isterseniz, isterseler)hiyaaaaaaaaaayt, ne oluyor yahu bana? imla hatası, yazım yanlışı dedin, anında gramer kitabına dönüştüm.1i 1şey yapsın.
olurum köpee nolcak ki,
kopi derken sen değil kopanisti, peyst olan kopi den bahsediyoruz 🙂
yaaaa! tüh 🙁
gören de büyük 1 fırsat ellerinin altından usul usul kaymış, sen de ardından öylece bakakalmışsın sanacak kopanisti 🙂
asiti kaçmış kola, nefis bir tarzın var. çok beğendim yine, eline sağlık 🙂
varsın öyle sansınlar asit, n’olcak ki
saol puella. ya senin nickin nedense bana fena halde tanıdık geliyor. derken minik 1 araştırma yaptım. puella;-latince de kız demekmiş.-1 giyim markasıymış.-1 müzik grubuymuş.-1 film adıymış.-1 böcek türüymüş.vs vs.oralardan tanıdık geliyormuş demek ki 🙂
asiti kaçmış kola, bu gerizekalı patlak top zıplamıyor seni anneme söylicem. hıh kötü şey… 🙁
sana o gerizekalı patlak top yerine envai çeşit top alsam (voleybol, basketbol, futbol, bowling, pinpon, tenis, ramazan topu dahil) da beni annene söylemesen kedicik?(gerizekalı patlak topla nasıl 1 alakam olduğunu anlamadım ama neyse)
bence bilardo topu al, ağır ya, hem de patlamas
çünkü sen yaptın asiti kaçmış kola. banane banane söylicem işte. ohhh canıma deysin annem seni dövicek… 😛 hep senin yüzünden pis kandırıkçı… hıh…
bikerem ben kendi topumu istiyorum banane banane, şişir onu çabuk.(şöle alakası var asiti kaçmış kola, yazında tam bir mızıkçı çocuk gibisin, ah tamam oyuna başladık ne güzel eğleniyoruz dicekken, şakacıktandı her şey ben eve gidip oyuncak oynicam, annem pasta da yapmış size vermicem işte. bakkk dünkü kurabiyede cebimdeydi sizin varmıııııı? der gibisin. anlatabildim mi şimdi nedenini?)
vay be!”nereden nereye” konusunda bana 10 basarsın zor kedi.hiç böyle düşünmemiştim. benim aklıma gelen tek şey; çocukluk arkadaşım olman olasılığıydı. 1 çeşit facebook misali :)güzelmiş ama.hadi barışalım da annemin yaptığı pastayı yemeye gidelim kedicik. umarım çileklidir, gnam gnam.
olar yiyelim tabekide. ama 1 şartla, pastanın üzerindeki çilekler benim yoksa gelmem. eğer topumu yapıştırırsan yarısını ferebilirim sana, bişi daha bir daha içime o kurbağayı atma olar mı? bir şey daha hani o sırtına kaçan kertenkele var ya onu da ben atımıştım, o şişko çocuk diilll.
o şişko çocuğun günahını boşuna aldım desene. intikamım acı olmuştu ama, gözünün önünde leblebi tozu yemiştim şapıtdata şapırdata. zavallıcığımın nasıl da akmıştı ağzının suyu. üzüldüm bak şimdi.neyse ben gidip 1 şeyler yazayım bari. bu üzüntünün üzerine güzel 1 yazı yazılır.
😛 deli şey…
sadece paylaşmak istedim…Sen, belki de bu mektubu aslında sana yazdığımı hiç bilmeden okuyacaksın.Ben, senin bunu okurken parmağınla yanağıma dokunduğunu, gözlerini hafifce kıstığını görmeyeceğim.Elimin uzanamadığı ellerine kelimelerimle sokulmaya çalışmamın, kırılgan harflerden kurulmuş görünmez bir köprüden sana doğru yürürken düşmekten böylesine korkmamın, sana tek bir bakışla anlatabileceğime inandığım ve bir çoğunun belki bir ismi bile olmayan bir çok duygunun her birine isimler bulmaya uğraşmamın beni nasıl yaralayıp yorduğunu bilmeyeceksin.İlerde bir gün bana çok karmaşık ve anlaşılmaz gözükecek olsalar da şu anda bana ,kendime saplamak için elimde tuttuğum çelik bir bıçak gibi sade ve içmeye hazırlandığım zehirli bir su gibi berrak gözüken duygularımın, keskin ve yakıcı tadını onların üstünü örten sözcüklerin altından çıkarıp çıkarmamakta duyduğum kararsızlığı da herhalde sana hiç anlatamayacağım.Halbuki bütün korkunçluğu sadeliğinde gizli olan duygularım o kadar açık ki.Yorulduğumda, bıktığımda, yenilginin tam kıyısında durduğumu hissetiğimde, beni sadece seni düşünerek iyileştirebiliyorum.Yalnızım.Benim yalnızlığımı ve kendimi yalnız hissetmemin yalnızlıktan da kötü olduğunu anlayacak senden başka kimse yok.Ve sen de yoksun.Belkide hiç olmayacaksın.Sözcüklerden oluşturmaya çalıştığım bir köprüden sana ulaşmaya çalışacağım.Ve biliyor musun, sen bütün bunları okurken, ben yazdıklarımı şakacı gülüşlerimle reddeceğim.Beni bir gün görürsen, gördüğünün bu satırları sana yazan ben olduğuma inanmayacaksın.Duyduğum aşkı, özlemi ve bunları duymaktan duyduğum korkuyu güvenli bir duruşun ardına saklanacağım.Yüzümde satırlarımdan bir iz aradığında, onlar orda ormayacak.Seni nasıl özlediğimi hiç işitmeyeceksin, sıradan bir ‘Nasılsın’ sözcüğü saklayacak o özleyişi.Ama bütün bunlar, bu sahte kibir, bu şakacı gülüş, bu sıradan ‘Nasılsın’ sözü, bu güvenli duruş, içimdeki sesi dindirmeyecek.Aralarında dolaştığım kalabalıklar içinde benim yanlızlığımı gören ve kendimi yanlız hissetmemin yanlızlıklardanda kötü olduğunu sezen bir tek sen varsın.O kadar sade ki duygularım.Kırılgan bir köprüden sana doğru yürüyorum.Sana ulaşamazsam, sesim ve kelimelerim sana değmezse ve bir daha ellerini tutamassam, işte o zaman, korkarım sonsuz ve sensiz bir boşluğa yapayalnız düşeceğim.Beni tut, herşeye rağmen tut.
FİNAL MUHTEŞEM…
ARADA BİR MAKARA DA LAZIM…HEP CİDDİYET BUNALTIR.TŞK
Pek değerli psikolog arkadaş AsitsizKola;Sizi en kısa zamanda hafif semalarında görmek isteriz..PBK.
ya bu eylülbahar falan vardı..Dini bütün ablamız.Nerelerde acaba şimdi ?Ramazan geldi geçiyor hiç görünmüyor artık..
O şimdi, abajur yapıyor, tafta dan..
Çok idealist bi insandı kendileri, çok devamsızlık yaptı.
Haberi geldi, ”Onnupro ya tulum öreceğim , hangi renk olsun” diye soruyor..
Tulum peyniri yapsın, rengi beyaz olsun, rakıyla içecekmiş de..
Rakıyla yiyecekmiş de, şimdi sorar o iki saat peynir içilir mi diye..
rakı yapsın, buzlu olsun,i tulum peyniriyle yiyecekmiş desin
Tutlum peynir i değil yaw, önden fermuarlı, üstünü çıkarmadan altını çıkaramayacağın, soğuk kış günlerinde üşütmeni engelleyen, bütün elbiseden bahsediyorum ben..
tutlum peyniri ne demek ki ?
Tutlum; Çok kullanılan ”tatlım” kelimesinin tulum a olan alakasız dönüşümü..Kaynak; pbkpedi..