Ayakları suyun içindeydi. Bir dalgakırana oturmuş, denizden gelen rüzgarın tadını çıkarıyordu. Suya dikkatlice bakınca, küçük balıklardan oluşan bir sürünün hem planlı, hem de plansız biçimde yüzerek ona doğru geldiğini gördü… Elini yana doğru uzattı, yarım kalmış simitten küçük parçalar kopararak, sürüye doğru attı. Balıkların ahengi bozuldu. Minik simit parçalarına doğru toplu hamleler yapmaya başladılar. Simit parçaları, balıkların çoğu için gereğinden fazla büyüktü. Birkaç tanesi, bir parçayı bölüşürken, arkadan gelen büyük balıkları gördü… Büyük balıklar, tam da onun tahmin ettiği gibi, küçük balıkları yediler. Karışmayı düşündüyse de, “doğanın dengesi bu” dedi sudaki belli belirsiz kana bakarak…Daha büyük simit parçaları koparmayı düşündü bu sürü için ama zaten sürü doymamış mıydı? Şimdi doyma sırası, bu orta boy balıkları yemeye gelen şu büyük iki balıkta değil miydi?Sudaki kan birden görüşünü engelledi. Ortada tek balık kalmıştı. Bakıştılar balık gözlü balıkla… Aç gözlü balıkla… Ayaklarını suda bırakmaktan korktu…“Doğanın kuralını bozmamak gerek” dedi. Canı yandı.“Doğanın kuralını bozmamak gerek” dedi…Esinti durdu…