Ya bu haberin asılsız olduğuna dair her türlü iddiaya girerim. Telekom çok iyi çalışan bir kurum değil ama bu tip haberlerle iyice alaya alıp işin cılkını çıkarmaya çalışıyorlar. O sistem odaları öyle yerler mi ne sanıyorsunuz bir tane 3 lü priz var bütün serverlarda o prizden mi besleniyor. Yetmeyince de bir 3lü priz daha ekleyip sorun mu çözüyorlar . Bu haberde asılsız o kadar nokta var ki hepsini yazmaya gücüm yetmiyor . Şuna dikkat ettim ki haberi ilk okuduğumda inanır gibi oldum ve hala kesinlikle ama kesinlikle eminim diyemiyorum. Bu da Telekom’a olan güvenimizi gösteriyor. Sanırım vakti geldiğinde birileri bu altın yumurtlayacak tavuğu üstüne para alıp alacaklar.
bir hastahanenin bir odasıyla ilgili efsaneyi hatırlıyorum. bir oda var ve o odada yatan her hasta anlamsız bir şekilde ölüyor, anlam veremiyorlar vs. bir süre sonra temizlikçinin yoğun bakım ünitesinin fişini çekip elektrik süpürgesininkini takıtığını farkediyorlar falan. eh işte, her ikisinin de gerçekliğini bilmiyorum ama olabilir, heran her şey olabilir.
benim kişisel olarak en çok sevdiğim şahsiyettir dedem. baba tarafından büyük babamdır aslında ama dede deriz biz. dedemin nasıl şahane bir insan olduğundan bahsetmiycem fakat onun vasıtasıyla öğrendiğim bir iki olay var okuyun gülün .vakti zamanında edirne valiliği yapan bir şahsiyet benim dedeyle ayni yaşlarda ve zamanında mülkiyeden sanırım aynı sınıfta okumuşlar eskiye dayanan bir arkadaşlıkları var bu şahsın ismini hatırlamıyorum dediğim gibi edirnede valilik yapmış ama çoğunlukla ailesi istanbulu bırakıp edirneye gitmemiş o yüzden vali devamlı istanbul edirne arasında gidip geliyormuş ve valilik yaptığı dönemler de bildiğimiz yunanistan ile türkiye arasında acayip soğuk savaşların olduğu birbirlerini dost olarak görmeyip devamlı birbirileri için kuyular kazmaya çalıştıkları bir döneme denk geliyor. her devlet büyüğünün basına yaptığı sivri açıklamalar sonrasında sınırlara askerler yığılıyor falan ben hatırlarım tekirdağ tarafında kalırdık bazı yazlar yoldan tanklar kamyon kamyon asker geçerdi insanlarda yürüyün be koçlar mehmetçik işte kim tutar be kıvamında tezahürat yapardı. evet aynı buna benzer bir zamanda o zamanlar yunanistan ordusunun başlarında baya rütbeli bir adam basına verdiği demeçte türkiyeye yine vermiş veriştirmiş. ve demişki;-biz istersek istanbula 2 saatte gireriz!!bu söz ertesi günü gazetelere manşet olmuş olay daha da kızışmış falan neyse bu bahsi geçen vali de konu üstüne ertesi gün bir basın demeci vermiş;-2 saatte gidiyorsanız beni de götürün ben 3 saatte gidiyorumharbiden ben duydugumda yıkılmıştım ve yine aynı şahsiyetin bir vukuatını daha anlatmadan geçemeyeceğim. şimdi de hala aynı mı bilmiyorum ama zamanında yunanistan ile türkiye arasındaki sınır tamamen telle veya dikenli telle çekili değilmiş. belirli aralıklarla nöbet klubeleri ve onlarında arasında hattı belirleyen ve sanırım 50şer metre arayla koyulmuş beyaz kocaman betonlar varmış bu betonları öyle tek başına kaldırmak imkansızmış. zaten kalkmamaları gerekmekte. neyse bu vali kendi görevi sırasında belirli periodlar dahilinde oradaki sınır komutanları ile görüşür nedir ne değildir gibisinden olayları değerlendirirlermiş. ve her seferinde komutanla konuşup sınırdaki askerlere bir emir verilmesini sağlarlarmış emir de aynen şuymuş;askerlerin ellerine bir sabunlu su ve fırça verilir ve bu bahsi geçen taşları tertemiz yagmurdan şundan bundan çamurdan kirlendiklerinden eski hallerine bembeyaz hallerine geri getirmeleriymiş ama dahası da var bu emir öyle herkesin uyanık olduğu zamanlarda değil gece karanlıkta uygulanırmış ve her temizlenen taşı iki asker beraberce omuzlayıp 20 adım ileri atarlarmış düşünsenize her temizlikte türkiyemiz 20 adım daha büyümüş oluyormuş işin komiği bazen aynısını yunanlılar da yapıyormuş
mimdeki haber bana tübitak’taki ramazan efendi’yi hatırlattı. hatta ne hatırlatması yav resmen o heralde telekomda işe başlamış. emrah ablak hikayesi olsa gerek bu.
kocaeli üniversitesi‘ nin internet sayfaları daha önce bilgisayar mühendisliği öğrencileri tarafından hazırlanır, yine bilgisayar mühendisliği öğrencileri tarafından bölüm serverlerinde host edilirdi. yalnız bu iş için görevlendirilmiş bir öğretim görevlisi yada başka bir deyişle bir yetkili yoktu. yani tüm yetki öğrencilerdeydi. bir de hademelerde… haftasonları tüm sistemi çalışır halde bırakan öğrenciler pazartesi sabahları sistemi resetlenmiş olarak bulurlardı. bir kaç haftasonundan sonra çözüldü olay, hademe tüm binanın şalterini indiriyormuş açık lamba kalmasın diye.. kendisi defalarca ikaz edilmesine rağmen aylarca sürdü bu olay.
yorumlar
Ya bu haberin asılsız olduğuna dair her türlü iddiaya girerim. Telekom çok iyi çalışan bir kurum değil ama bu tip haberlerle iyice alaya alıp işin cılkını çıkarmaya çalışıyorlar. O sistem odaları öyle yerler mi ne sanıyorsunuz bir tane 3 lü priz var bütün serverlarda o prizden mi besleniyor. Yetmeyince de bir 3lü priz daha ekleyip sorun mu çözüyorlar . Bu haberde asılsız o kadar nokta var ki hepsini yazmaya gücüm yetmiyor . Şuna dikkat ettim ki haberi ilk okuduğumda inanır gibi oldum ve hala kesinlikle ama kesinlikle eminim diyemiyorum. Bu da Telekom’a olan güvenimizi gösteriyor. Sanırım vakti geldiğinde birileri bu altın yumurtlayacak tavuğu üstüne para alıp alacaklar.
bir hastahanenin bir odasıyla ilgili efsaneyi hatırlıyorum. bir oda var ve o odada yatan her hasta anlamsız bir şekilde ölüyor, anlam veremiyorlar vs. bir süre sonra temizlikçinin yoğun bakım ünitesinin fişini çekip elektrik süpürgesininkini takıtığını farkediyorlar falan. eh işte, her ikisinin de gerçekliğini bilmiyorum ama olabilir, heran her şey olabilir.
benim kişisel olarak en çok sevdiğim şahsiyettir dedem. baba tarafından büyük babamdır aslında ama dede deriz biz. dedemin nasıl şahane bir insan olduğundan bahsetmiycem fakat onun vasıtasıyla öğrendiğim bir iki olay var okuyun gülün .vakti zamanında edirne valiliği yapan bir şahsiyet benim dedeyle ayni yaşlarda ve zamanında mülkiyeden sanırım aynı sınıfta okumuşlar eskiye dayanan bir arkadaşlıkları var bu şahsın ismini hatırlamıyorum dediğim gibi edirnede valilik yapmış ama çoğunlukla ailesi istanbulu bırakıp edirneye gitmemiş o yüzden vali devamlı istanbul edirne arasında gidip geliyormuş ve valilik yaptığı dönemler de bildiğimiz yunanistan ile türkiye arasında acayip soğuk savaşların olduğu birbirlerini dost olarak görmeyip devamlı birbirileri için kuyular kazmaya çalıştıkları bir döneme denk geliyor. her devlet büyüğünün basına yaptığı sivri açıklamalar sonrasında sınırlara askerler yığılıyor falan ben hatırlarım tekirdağ tarafında kalırdık bazı yazlar yoldan tanklar kamyon kamyon asker geçerdi insanlarda yürüyün be koçlar mehmetçik işte kim tutar be kıvamında tezahürat yapardı. evet aynı buna benzer bir zamanda o zamanlar yunanistan ordusunun başlarında baya rütbeli bir adam basına verdiği demeçte türkiyeye yine vermiş veriştirmiş. ve demişki;-biz istersek istanbula 2 saatte gireriz!!bu söz ertesi günü gazetelere manşet olmuş olay daha da kızışmış falan neyse bu bahsi geçen vali de konu üstüne ertesi gün bir basın demeci vermiş;-2 saatte gidiyorsanız beni de götürün ben 3 saatte gidiyorumharbiden ben duydugumda yıkılmıştım ve yine aynı şahsiyetin bir vukuatını daha anlatmadan geçemeyeceğim. şimdi de hala aynı mı bilmiyorum ama zamanında yunanistan ile türkiye arasındaki sınır tamamen telle veya dikenli telle çekili değilmiş. belirli aralıklarla nöbet klubeleri ve onlarında arasında hattı belirleyen ve sanırım 50şer metre arayla koyulmuş beyaz kocaman betonlar varmış bu betonları öyle tek başına kaldırmak imkansızmış. zaten kalkmamaları gerekmekte. neyse bu vali kendi görevi sırasında belirli periodlar dahilinde oradaki sınır komutanları ile görüşür nedir ne değildir gibisinden olayları değerlendirirlermiş. ve her seferinde komutanla konuşup sınırdaki askerlere bir emir verilmesini sağlarlarmış emir de aynen şuymuş;askerlerin ellerine bir sabunlu su ve fırça verilir ve bu bahsi geçen taşları tertemiz yagmurdan şundan bundan çamurdan kirlendiklerinden eski hallerine bembeyaz hallerine geri getirmeleriymiş ama dahası da var bu emir öyle herkesin uyanık olduğu zamanlarda değil gece karanlıkta uygulanırmış ve her temizlenen taşı iki asker beraberce omuzlayıp 20 adım ileri atarlarmış düşünsenize her temizlikte türkiyemiz 20 adım daha büyümüş oluyormuş işin komiği bazen aynısını yunanlılar da yapıyormuş
mimdeki haber bana tübitak’taki ramazan efendi’yi hatırlattı. hatta ne hatırlatması yav resmen o heralde telekomda işe başlamış. emrah ablak hikayesi olsa gerek bu.
başında bir prosyesför yok tabi orda 🙂
kocaeli üniversitesi‘ nin internet sayfaları daha önce bilgisayar mühendisliği öğrencileri tarafından hazırlanır, yine bilgisayar mühendisliği öğrencileri tarafından bölüm serverlerinde host edilirdi. yalnız bu iş için görevlendirilmiş bir öğretim görevlisi yada başka bir deyişle bir yetkili yoktu. yani tüm yetki öğrencilerdeydi. bir de hademelerde… haftasonları tüm sistemi çalışır halde bırakan öğrenciler pazartesi sabahları sistemi resetlenmiş olarak bulurlardı. bir kaç haftasonundan sonra çözüldü olay, hademe tüm binanın şalterini indiriyormuş açık lamba kalmasın diye.. kendisi defalarca ikaz edilmesine rağmen aylarca sürdü bu olay.