Bağımlılıklarımız ve özgürlüğümüz…Aslında başlangıç kelimem bağımlılıklar olsada ben özgürlükten başlayacağım. Hani şu dilimizde her an söylediğimiz “Ben Özgürüm” kelimeleri varya işte ondan.Özgürlük…
Nedir bu özgürlük ? Gerçekten özgür müyüz acaba ? Özgürlüğümüzün sınırları nasıl belirlenir, nelere endekslidir ? Özgürlüğün kesinlikle mümkün olmadığı bir nokta varmıdır ? Kendimizi gerçekten özgür ne zaman hissederiz ? Veya gerçekten özgür olabilir miyiz ?İşte bu kadar sorudan sonra bağımlılıklarımıza geri dönebiliriz.Çoğumuz sinsice bizi saran bağımlılıklarımızın farkında bile değiliz aslında. Bunlar artık aldığımız nefes kadar doğal ve görünmez olmuşlardır. Kendimize bile itiraf edemeyecek hale getirmiştir bunlar bizi. Zararları tartışılamaz yani…Tercihlerimiz her zaman hayatımızın yönünü belirlemiştir ve belirleyecektir. Doğal olarak bağımlılıklarımız da tercihlerimizi tabi ki. Bağımlı olduğumuz; yiyecek, alkol, sigara, uyuşturucu, seks, kumar, tv, alışveriş, işimiz, ailemiz, aşk, çocuğumuz vs. vs. Bu liste uzar gider. Nelere bağımlıyız nelere, hadi bu maddesel olanları geçin birde en bitirici olanlar var. Onaylanma ihtiyacımız, öfke ve gözyaşı bağımlılığımız, kontrol bağımlılığımız, sevgi bağımlılığımız, hele ki çoğumuzun çocuklarımıza yaptığı ve çocukken maruz kaldığı ebeveynlerin korumacılık olarak gösterdikleri ama altta sahip olma ve hükmetme bağımlılığı, başkalarının ne düşündükleri ile hayatını zindan edenlerin önemseme ve buna karşın geliştirdikleri savunma bağımlılığı, herşeyi biz daha iyi yaparız diye her sorumluluğu üstümüze alma bağımlılığımız ile bize uzatılan tüm elleri geri çevirerek kendimizi boğma bağımlılığımız, iyi insan olmak uğruna kapasitemiz dışında tüm talepleri karşılamak zorunda hissetmemiz ve sonuçta kendimizi unutmak, kaybolmak ve kaybolmak. Üstelik birde esiri olduğumuz bağımlılıklar adına yaptığımız tüm bu bize fedakarlık olarak gözükenlerin karşılığında değer görmediğimizi hissetmemiz ve yaptıklarınızın adına kontrolcü sıfatı verilmesi… eyvah ki ne eyvah.. İşimiz bitti işte… Yine kaybolduk boşluklarda.Peki ya biz ? Neredeyiz biz ? Bizim ihtiyaçlarımız ne olacak ? Hiç mi kendimize vakit ayırmayacağız ? Hiç mi hakkımız yok buna ? Neden bağımlıyız bu kadar şeye ? Sıyrılıp tüm bu kabuklardan çıkıp özgür bir biz olamaz mıyız ?Tabi ki oluruz. Neden olmasın. Hakkımızda var tabi ki, hemde sonsuz… Tabi biz kendimize bu hakkı vermek ister ve ona değer olduğumuzu kabul edersek. Yoksa kimse vermez bize bu hakkı yani özgürlüğü, özgürlüğümüzü.
Özde aslında tüm bağımlılıklarımızın altında hep duygularımızı kontrol etme ihtiyacı yatar. Karşılık bulamadığımız, eksikliğini hissettiğimiz duygularımızı bir nevi tatmin etmek ve o açığı kapamaya çalışmak yatar. Duygusal açlıklarımız kısaca… Sevgi, şefkat, saygı, ilgi, değer, itibar görme gibi bir birey olmayı bağladığımız ve olduğumuzu hissetmek için illaki dışardan gelecek etkenlere duyduğumuz ihtiyaç. Bilmeden yaptığımız ve kendimizi yerleştirdiğimiz acizlik tahtımız…Bence özgürlüğümüzün olmadığı tek yer PARA… Yani ekonomik özgürlüğümüz yoktur ve olamaz. Çünkü para olmadan ihtiyaçlarımızın çoğunu karşılayamayız. Böylelikle paraya vede kazanmaya bağımlı oluruz tabi ki. Özgürlüğümüz burada koşulsuz kısıtlanıyor yani… Para yine belimizi büktü anlayacağınız. :)Tabi bunları yazmakla öyle olması gerektiğini savunmuyorum. Aksine bunların hiçbirinin eksikliğini hissetmeden, daima ışık saçan, kendine tam yeten yani tam bir birey olmayı savunuyor, istiyor ve herkes için temenni ediyorum. Maalesef çok zor olmasada yoğun ve geri dönüşü düşünülmeden çıkılması gereken uzun bir yol olduğu için kolayı seçmek, bağımlı hissetmek ve çoğu zaman bedellerinin altında hep başka suçlular aramak tercihimiz oluyor. Üstelik bu bağımlılıklarımızın esaretinde yaptığımız tercihler çoğu zaman bizim zavallı gözükmemize ve bize duyulan saygının azalmasına hatta yok olmasına sebep oluyor. Bugün 3-5 yaşındaki çocuklarımız bile hep kendisine daha az tepki gösteren ve baskı yapan tarafa karşı daha duyarlı ve saygılıdır. Sürekli kendisini yönetmeye çalışan ve kollamak uğruna boğan tarafı kabaca tabiriyle pek takmazlar..:) Daha bu yaşında o küçücük ruhun saygısını kaybettik işte. Neden peki ? İşte onun cevabını hepimiz içimize dönüp, kendimizle yüzleşip cesurca itiraf edeceğiz. Kendimizin varlığını kabul edecek ve hatırlayacağız. Başka yolu yok maalesef.İnsanı bilinmeyenler korkutur her zaman, farkında olduklarımız birden dostumuz olurlar aksine. Çünkü şimdiye kadar kaldıkları kafesin kapıları açılmış ve özgür kalmışlardır. Artık onların seslerini bastıran hiçbir şey yoktur. Sessiz sessiz döktükleri gözyaşlarının yerini özgürlüğün muhteşem melodileri almıştır.Artık karar zamanı sanırım..Ortalarda ben özgürüm demekle özgür olunmuyor ki.Kırın zincirlerinizi, atın bağımlılıklarınızı da görün bakalım nasıl özgür olunuyormuş. Denemekten zarar çıkmaz…Evet, demeyin nerden gelmiş bunun aklına , yoksa kendisi hepsini aşmışta bize ahkam mı kesiyor diye. Hayır, üzgünüm ama hayır. Ama yolum bu ve hep niyetindeyim. Demiştim ya kolay olanlar hep tercih ediliyor diye..:) Neyse bu işin şakası tabi ki…Emin olduğum tek gerçek varsa oda artık tercihlerimin değişmesi gerektiği. Dün gece gelen bir mail ile daha fazla zaman kaybetmemek gerektiği gerçeği kendini birkez daha hissettirdi.Şimdi JOSEPH GOLDSTEIN ‘in yazısını aşağıda sizlerlede paylaşmak istiyorum.
Hepimizin yaşamlarının özgürlüğün verdiği haz ile dolu olması dileğiyle… Sevgiyle kalın,
Özgür Olun
Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür. Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.Joseph GOLDSTEIN
yorumlar
hypatia harika bir yazi olmus.ne yalan söyliyeyim beni acayip atesledi,ucup gidicem birazdan:)cok dogru.aslinda farketmeden sürekli birseylere bagimliyiz.senin yazini okurken daha en alttaki hikayeyi okumaya sira gelmeden aklima yemek yemeye,su icmeye bile bagimli oldugum geldi.tam onu düsünürek yaziyi okuyordum ki alinti yapmissin.baktim benim düsündüklerim.maymun da yemeginden vazgecemiyor:)ama yok artik kiricam zincirlerimi.kimseyi takmadan yasayacagim.kim ne demis,ne düsünmüs,aman rezil oldum niye böyle yaptim ki,niye böyle dedim ki diye düsünmeyecegimm.evvvetttt süper hissediyorum kendimii:)asil özgürlük zaten sadece cantayi alip daglara tirmanmaktan gecmiyor:) insanin yasaminin ta icinden baslatmasi gereken birsey.
bakin aklima ne geldi.anlatayimm hemencecik…ilk defa erkek arkadasimin annesiyle tanismak icin onlara yemege gidiyordum.ben bordo veya kirmizi oje sürmeyii cok severim.tirnaklarimda da kipkirmizi bir oje vardi.tam evden cikiyordum,acaba cikarsam da bunun yerine beyaz oje mi sürsem,bu cok mu böyle abartili,garip duruyor diye düsündüm.ama o kadar seviyorum ki kirmizi ve bordo ojeyi.sonra kendi düsüncemden utandim.neden birileri icin kendimde degisiklik yapacaktim ki.her zaman sürüyorum bu renkleri dedim kendi kendime.oldugum gibi gitmeliyim dedim.öyle de yaptim.cok sacma bir düsünceydi,bir an geldi gecti.
Selamlar,Hypatia aramıza hoşgeldin. Zor bi rkonuya el atmışsın. Ben de bir ara bu konuya el atmıştım. Elimde kaldı. 🙂Özgür Olmak Neden Zor?Suuguurccann’ın yazdığı kadar da güzel bir yazı olduğunu düşünmüyorum. Biraz abartmış laf aramızda. Yeni geldiniz ya ondandır.Neyse yazmaya devam edin.Bu arada size gene bir şarkı armağan edeyim. Radyoculuktan kalma alışkanlık.Bruce Springsteen: Streets Of PhiladelphiaSaygılar
Selam @suuguurccann,İyi geceler…Teşekkür ederim yazıma gösterdiğin ilgiye ve nazik yorumuna.Gerçekten çok mutlu oldum çünkü bu benim ilk yazım.Dediklerinde çok haklısın hele ki 2. mesajındakiler için. Aslında ben daha da uzamasın diye aşk bağımlılıklarına girmedim. Çünkü aşktada dünyamız değişiyor ve otomatikman bağımlı hale geliyoruz. Aynı senin yaptığın gibi acaba ne sever, ne düşünür, bunu ister mi , sever mi, beğenir mi… diye bir sürü konuda karşımızdakine öncelik verip kendi özgürlüklerimizden vazgeçiyoruz. Yani hep kendimizi beğendirmeye çalışıyoruz.Tabi ki aşk fedakarlıktır, kabul ediyorum ve arkasındayım ama kendimizden tamamen vazgeçincede o zaman biz kalmıyoruz. Aksine biz olarak öne çıkarsak sanırım daha değerli oluruz.Yeni yorumlarda buluşmak üzere, Sevgiler…
bagimlilik söyle birsey zaten.eger seni rahatsiz etmeye basliyorsa bir durum,öz güvenin,kendine saygin yok oluyorsa o zaman vazgecmelisin o bagimliliktan ancak öyle özgürüm diyebilirsin,vazgecebiliyorsan eger.Ask fedakarlik.o zaten baska birsey.ama o da belli bir noktaya kadar.yani iki insan da birseylerden fedakarlik yapmak zorunda kalir konu ask,sevgi olursa.Hic birseyden fedakarlik yapmak istemiyorsa o zaman ask,sevgi degildir bence.yada kisi cok egoist biridir.Zaten aileyle tanisma faslinda insan bunlari düsünmeden edemiyor.Hani bir yandan sevgilisini de zor duruma düsürmek istememesindendir belki.Anneler babalar cünkü istemeseler de,karismiyorum deseler de herseye karismayi,ön yargili olmayi seven insanlar konu cocuklari olunca.Hypatia artik asktaki bagimliligi da baska bir zaman yazarsin.sende bu gözlem yetenegi varken daha cokkk yazilar okutursun bize.hadi kal saglicakla…
özgürlük var olmanin dayanilmaz bir hafifligidir…(tavsiye edilir )bagimliliklarimizda, minimuma inince ..katlanilir hal alabiliyor…fakat salt bagimsizlik mümkün degil onu sanirim ölünce tadacagiz..:-))) bu arada radyocu hosgeldin tekrar..hypatia sende hosgelmissin meclise :-)))
Selam Sayın @Radyocu,Belli ki siz bu konuda çok ilerlemiş ve bilgi sahibisiniz. Herkese saygımız sonsuz. Yorum yapmanız bile benim gibi yeni başlayanlar için bir nimettir. Teşekkür ederim size de beğenmemiş olsanızda, en azından yorum yapacak kadar önemsemişsiniz.Dediğinize katılıyorum gerçekten zor bir konu ile başladım ama ben zoru severim.:)Aranızda bulunmaktan mutluyum.Şarkınız içinde ayrıca teşekkürler.Saygılarımla,
Selam Sevgili @zez ve @suuguurccann,Sizlerede teşekkür ederim yorumlarınız için.Aranızda olmaktan mutluyum. İnşallah daha güzel yazılarla beraber olacağız.Hepinize iyi geceler,Saygılarımla
Bazı kavramlar tamamen birbiri içine girmiş boğulmuş kalmış. Bazı bağımlılıkların özgürlüğün ta kendisi olduğu anlar dahi vardır. Kavramları cepheleştirme sürecinde geniş bakış açılarını kavrayamayan dar kapsamlı diretme ve telkinleri, doğruya ulaşma yolunda tutarlı görmüyorum.Bağımlılıklardan uzaklaşmaya çalışmanın; vefasızlık, ahlaksızlık, basiretsizlik anlamına geleceği durumlar vardır. Sigara, uyuşturucu gibi ortak bilincin zararlı olarak tescil ettiği bağımlılıklar gerçek bağımlılıklardır. Kan bağımız bulunmayan kişilerle olan ilişkilerimizdeki hallerin “bağımlılık” olarak değer kazanabileceği haller var mutlaka. Ama benim üzerinde durmak ve işaret etmek istediğim şey bu yazı 5-10 farklı parçaya bölünerek değişik başlıklar altında işlenecek kadar geniş bir konu. Herkes kendine göre yorumlayabilir ve birbiri ile alakası olmayan konuları işleyerek bütünlüğün bozulmasına neden olabilir. Seks, aile, sigara gibi kavramları tek paragraf içinde işlemek pek güç.
Selamlar,aslında yazının biraz hakkını yemişim. 🙁 Sonradan baktım. Bayağı emek var yaa. Ben nasıl bir insanım. Herhalde yazı güzel geldi çekemedim. Yazarlar birbirlerini çekemezlermiş. Herhalde ben de bir an aynı ambiyansa takıldım.Ahanda size başka bir şarkı.Dire Straits: The man’s too StrongsaygılarRadyocuSaygılar
@Radyocu ben kimin yazisina yalakalik yaptim da simdi yapicam yaa hayret biseysin ama.kiz yazmis etmis güzel olmus ne diyim.benim de hosuma gitti herkesin ayni derecede hoslanma zorunlulugu yok.Bence de cekememissin:)Hele hele burda iki cümlelik yazilar bile okunuyorken,türkcenin kurallari oldugu göz ardi ediliyorken bunu begenmemek haksizlik olmaz miydi?Yani kimse üstüne alinmasin.Ben de dahilim.Öyle aman aman yazilar yazamam.Bir konuyu ele alip derinligine inemem.O yüzden bence cok hos bir yazi.Zaten ilk yazimda da belirtmisim yazamadigimi ancak yazmaktann cok zevk aldigimi.
Arkadaşlar durun benim için kavga etmeyin :)Ben yorumlara açığım, herşeyde birşey bulmaya çalışırım. Herkes birgün doğru yolu bulur sevgili @suuguurccann :), değil mi sayın @radyocu. Siz epey eski ve tecrübelisiniz. Yazılarınızdan da belli zaten. Eleştirileriniz sizin olsun, diğer arkadaşlarımın olsun bana gurur verir.
Suuguurccann,ben siz “yağcılıkla” suçlamadım. Nerden çıktı yahu. Ben sana “yağcısın” desem yüreğim yanmaz. Ama öyle bir şey demedim.Tamam biraz haksızlık ettim. Güzel yazmış Hypatia. Tamam itiraf etmek zor ama. :)Size bir şarkı gönderiyim ya.Bruce Springsteen: Streets Of PhiladelphiaSaygılar
Merhaba Sayın @wefra,Yorumunuz için teşekkür ederim.Muhakkak aynı pencereden baksakta aynı şeyi görüp aynı yoruma ulaşamayabiliriz. Benim için asıl olan burda sizin bakışınızı yakalayabilmektir. Çünkü ancak o zaman gelişip, düzeltmeler yapabilirim. Burada birkaç açıklama daha yapmak ve bunun yanında eğer bilgilendirirseniz birkaçta soru sormak istiyorum size. Anlayabilmek adına…Yaptığım yorumları şahsi almamnızı rica ederim. Sonuçta amacımız asgari müşterekte birleşebilmek.Sanırım siz olayları madde olarak almışsınız. Yani elma ile armut toplanmaz mantığı. Esas hepsinin özüne bakın lütfen. Çıkış noktasına ve bizde yarattıkları esarete. Şiddetleri farklı olsada sonuçta hepsi bir esaret, bağımlılık yaratır. Muhakkak bilginiz dahilindedir veya incelerseniz ulaşabilirsiniz ki, özde birey olmanın temel şartı çok düz bir kelimeyle farkındalıklı yorumsuzluktur. Yani herşey doğaldır, zorlama ve zorlanma yoktur. Bağımlılık yoktur. Düşkünlükler yoktur. Ayrım, abartı yoktur. Sevgi varsa vardır. Onun veya bunun için farketmez. Sizin dediğiniz gibi 5-10 farklı bölünmüş bağımlılıkların etkileri özde çok farklı değildir. Olumlu veya olumsuz olarak hazzın şiddetlerini hissedişlerimiz farklıdır muhakkak ama kök değerlere etkileri aynıdır. Yani ya yüceltir yada düşürür, değer kaybettirir. Doğruya ulaşma yollarımız farklı olsada, bence herkes o doğruya temelde olması gerekenle gidebilir. Bu temelde dar bir kapsam değildir. Hiçbir şekilde de her zaman karşı olduğum diretme eylemi yazımda yoktur. Bu sadece yoruma açık bir paylaşımdır. Kişi kendisi rıza göstermediği müddetçe kimse kimseye zorla birşey enpoze edemez. Konunun çok geniş olduğunda sizinle hem fikirim. Fakat sizin dediğiniz gibi bölüm bölümde ayırmış olsak dahi sonuçta insanız ve bazen tamamı göremeyebiliriz. Veya en küçücük bir birimde tüm sonucu yakalayabiliriz. Bununda kıstası yok maalesef. Evet bunlar benim açıklamak istediklerimdi.Şimdi sizin baktırmak istediğiniz açıyı yakalayabilmek için birkaç soru sormak istiyorum. Gerçekten kaçırdığım bir nokta olabilir.Mesela, hangi bağımlılık özgürlüğün ta kendisidir ? Benim ilk aklıma gelen İlahi bağımlılık oldu örneğin. Eğer öyleyse zaten yazımın özü o..:) Birey olabilmenin tek amacı…Bir diğeri, bağımlılıklardan uzaklaşmaya çalışmanın ; vefasızlık, ahlaksızlık, basiretsizlik anlamına gelebileceği durumlar. Bu iki noktayı örnekleyip tekrar açarsanız sevinirm.Tekrar teşekkür ederim.Saygılarımla
benim hayatım yok… aynı sizler gibi… sarmış dört bir yanımı… kurtuluş yok… çaresizce kıvranmayın… daha sıkı sarar benliğinizi bu bağlar…demiş filozof lorienn (canım ben)
İyi demiş sevgili @filozof lorienn,Katılımın için teşekkürler,Neşen devamlı olsun… 🙂
Selamlar Lorienn,sana bir laf atim şimdi. Yahu ne demek hayatım yok. Biz varız ya, buranın kalemşörleri var ya.Hypatia’da saygılarımla beraber hayretlerimi sunuyor ve kenara çekiliyorum. Nerden biriktirdiyse şelale gibi akan yazılarını ve birikmiş duygularını seyredeyim diyorum.”Bu ne hız” diyerek hayretimi mahcubiyetle açığa vuruyorum.saygılar
ya ben zatenn en son yazdigim yorumu kizginlikla yazmadim ki:) smileyleri unutmusum.off bunlar da hayatimizi fazla kapladi:)
Suuguurccann,yahu yazar insansın, yazan kişisin. Kır şu zincirleri. Kullan kelimeleri. Bak Hypatia nasıl yapıyor. Sen de yazıyorsun. Biz yazanların en temel silahlarımız kelimelerdir, İkonlar değil.Esefle kınıyorum. Kalemi güçlü olan kişilerin ikonlara esir oluşunu kınıyorum. :)Size bir şarkı gönderiyim:Petula Clark: This is my songDinleyin sağlıcaklaSaygılar
Sayın @Radyocu,Hayret ve esefle kınama modundasınız sanırım.Önce yazımı beğenmediniz saygı duydum sonra hayretlere düştünüz. Kelimelerime şaşırdınız.Sonra sıra @suuguurccann arkadaşıma geldi.Çok hoşsunuz gerçekten. Yeniyim ama lafımı hiç esirgemem. @suuguurccann yaptığınız tavsiyeyi uygulayacağım valla. Dün hadi yazmayayım cevap dedim ama şimdi dayanamadım.Size bir söz yazacağım aklımda kaldığı kadarıyla. Umarım yalnış yazmam eğer eksiği varsada affınıza ve bilgeliğinize sığınırım efendim.”Tanrı herkesi donatır. Kimisini silahla, kimisini sözle”Güzel dimi ama Sayın üstadımız @radyocu…Saygılarımla
Hypatia,ikide bir yorum yazmak hoş olmuyor benim için ama cevap vermek de lazım. Nezaketin bir gereği.Çok güzel bir söz yazmışsınız. Sanırım yazarların silahları da, çiçekleri de kullandıkalrı sözleridir.Ben de size bir söz yazayım: “Sözde, sihir vardır.” Onca diplomalı insan, bu sözü bilselerdi ve üzerinde dursalardı, bu iletişim dünyasında işsiz kalmazdı. “Konuşan çoktur ama iletişim kuran pek azdır”Bu tür gruplardan çok yazar yetişecek. bana göre bu tür siteler, geçmişte yazarların yetiştiği kıraathanelerin, kafelerin işlevini üstleniyor. Fransa’da çok ünlü yazarların yetiştikleri ve devam ettikleri kafeler varmış. Osmanlı’da da öyle.Durun bir çay alim kendime ya. Kırathane, kafe deyince. :)Saygılar
Olur mu Sayın @Radyocu,Eğer yorum yazmassak ve konuya katılmassak nasıl gelişeceğiz. Bizim amacımızda sizler gibi bu kıraathanelerin krallarından birşeyler kapmak, onların ufacıkta olsa bir bakışını yakalamaktır.Sözünüz gerçekten harika ve derin anlamlı. Bilmek her zaman yetmez haklısınız mühim olan bilgiyi uygulayabilmektir. Uygulamaya geçirilmemiş bilgi yükten başka birşey değildir. İletişim herkesin harcı değil muhakkak ama icra ettiğiniz ve benim gibi bu yola yeni girmiş acemilerin amacıda iletişimi başarabilmek, bu güzel mesleği icra eden sizin gibi tecrübeli hocalarımızın sanırım çoğu bunu başarmıştır zaten. Muhakkak istisnalar da vardır…Nice bilgilerinizi paylaşabilmek dileğiyle,Saygılarımla
Çok nazikçe verdiğiniz cevabınızdan sonra herhangi bir fikir ayrılığını kişisel almadığımı belirtmek isterim.Bana cevabınızda empoze konusunu yoğun işlemişsiniz. Benim maksadım önkabullerinizin birçoğuna katılmadığımı ifade etmekti. Yoğun bir şekilde bilimsel gerçeklermiş gibi tek cümle ile yapılan bazı tanımları diretme olarak, belki de yanlış bir şekilde ifade ettim. Buraya yazı yazdıktan sonra istemesenizde paylaşım gerçekleşiyor. Amacınızın paylaşım olduğunun altını çizmek zaten yersiz.Olayları madde olarak almamamı diliyorsanız, verdiğiniz bağımlılık örneklerinde para, sigara, uyuşturu, tv vs vs örnekleri vermemeliydiniz. Bu durumda yine sizin bahsettiğiniz şevkat, saygı görmek gibi kavramlara yoğunlaşabilirdim.Sorularınızı cevaplayamadığım için özür dilerim. Benim kendi öngörü ve kabullerimle yazılmış bir yazıda bahsedilmesi gereken cevapları bir paragrafta ifade etmek pek güç.Sevgi ve saygı dolu nacizane teklifim; Can Yücel kadar üstün bir yalınlıkta olmasa da yazılarınızın giriş gelişme sonuç bölümlerinin okuyucu tarafından rahat kavranabildiği şekilde bir yazım disiplini uygulamanız. Bu durumda zevkle ve daha az nöron kaybı ile okuyabilmem mümkün olurdu.Saygılarımla.
Sayın @wefra,Umarım nacizane teklifinize birgün ulaşabilirim.Tecrübemi arttırmak ve öğrenmek için buradayım.Cevap verme zahmetinde bulunduğunuz için teşekkür ederim.Saygılarımla,
Arkadaşlar bu konu epey devam eder diyordum ama çabuk tıkandı…Neden sizce ? Çok mu ağır oldu veya çok mu kafa karıştırdı acaba ?Sevgiler.
neden biliyor musun hypatia:)biz insanlar tartisilacak, kavga edecek, bize prestij saglayacak bir konuya veya cok hafif bir yaziya sacma sapan bir sürü elestiri/ yorum yapabilirz.yani git bak en kiytirik bir yazida bilmem kac tane yorum vardir.ama güzel yazilarda herkes güzel olmus demekle yetinir.yapacak yorum mu bulamaz nedir bilmiyorum.en önemlisini unutuyordum. sen bu sitede hic tartismalara girmedin bildigim kadariyla yada ben görmedim. simdi sen bir kac yazinin altinda hakaretler savurarak biriyle tartisirsan ve ardindan bir yazi yazarsan bak gör sen o yazidaki yorumlari:) seni tutarlar oraya cekerler olmaz buraya cekerler olmaz… böylece yorumlar alir yürür:) cünkü tartismissindir bir kere alip alip o tartismayi suratina carparlar. o yüzden belki burasi böyle sessiz kaldi. aman tartismaya girmeye filan kalkma sonra basini alamiyorsun bir daha:) senin yazilarini severek okuyordur eminim hafif insanlari.
Sağol sevgili @suuguurccann,Ben yapı gereği veya bakış açım gereği herkesin kendi algıladığını yazdığını düşünürüm. Genelde yargı yapmam ve yapmamaya özen gösteririm. Onun içinde hele ki seviyesiz tartışmalara girmem, girmemeye özen gösterir ve kaçarım. Çünkü hepimiz farklı yorumlayabiliriz ve bu normaldir. Doğru,,, düşünülecek konulardan çoğu insan kaçar. Belkide yüzleşmek işlerine gelmez. Kolay hep tercihtir bilirsin.Her zaman ki olumlu ve sevgi dolu yaklaşımın için teşekkür ederim. İnsanlar kendini bir kelimeyle belli ederler.Dilerim herşey gönlünce olur.Sevgilerimle
hypatia hoşgelmişsin zamanında da osmanlı sarayına gelmedin.Devamlı devamlı sayın ve saygı değer okuyucularım lütüf etmişsinizde okumuşsunuz bütün yorumlar için saygılar,sevgiler.Hepsini dikkate alıcam,.Peki ne oldu 20 gün sonra.Bu çok bilenler azmıbilir oldu?Konu onlara ağırmı geldi.Öyle bişey olmadı tabi!Sen niye şimdi böyle soruyon? O bütün hoşgörüyle kucakladığın saygıdeyer okuyucularının yorumları?Şimdi seviyesiz tartışmalar oluyor(bu senin yorumun)? Yada sen daha önce samimi değil de bişeymi yapmaya çalışıyordun?
Yanlış anlamış veya algılamışsın sevgili nicholai hel, lütfen bir daha oku.Suuguurccann ile yaptığımız yazışmada onun böyle olsa diye yaptığı açıklamasına yazdığım cevaptı. Hiçbir zaman kimseyi seviyesiz veya başka bir sıfatla görmem ve değerlendirmem. Bence sen beni yanlış değerlendirmişsin. Eğer buna sebep olacak birşey yazdıysamda özür dilerim ve açıklamak isterim. Burada ki kimseye o şekilde bakmadım aksine burada olmaktan çok sevinç duyuyorum. Sadece öneri istedim o kadar. Çünkü yazdığım yazı benimde kafamı kurcalayan ve bir sürü soruya sahip bir konuydu. Yazdıklarımda herhangi bir imada yoktu… Sadece arkadaşımın söylediği tipte tartışmalara girmem ve girmek istemem dedim. Şu ana kadar da kimseden böyle birşey görmedim.Açıklamamı istediğin başka bir konu varsa ve iletirsen sevinirim. Bende senin yazının baş taraflarında ne demek istediğini pek anlayamadım açıkçası.Sevgiler
Nicholai hel… Gercekten yanlis anlamissin Hypatia’yi.Hypatia arkadas burada yeni… Ben de yeni geldigimde ayni seyi düsünmüstüm. Hatta buraya ilk geldigimde yazdiklarim daha kaliteli seylerdi. Ama ne bir yorum almisti, ne de dogru düzgün okunmustu. Neden mi? Cünkü kimse beni tanimiyordu. Hic bir tartismaya bulasmamistim. Sonra birkac defa tartistim birileriyle istem disi olarak. Bir baktim en kötü yazima bile yorum geliyordu tek tük olsa da. Insanlar bir yerde tartistim diye saldiriya geciyordu hemen. Hypatia’da diger yazilardaki yorumlarin 200 e ulastigini görmüs ve kendi yazisinin da konusulmaya deger oldugunu söylemis. Hakli da. Ben de neden böyle birseyin söz konusu oldugunu acikladim.
Hic birsey olmadi onlara. Hypatia da zaten icinde alinganligin veya sitemin bulundugu bir yorum yazmamis. Sadece tartisilmasinin gerektigini ama neden kimsenin yazmadigini düsünmüs. Ben de ilk geldigimde kimsesiz cocuklar hakkinda birseyler yazmistim. Bakiyorum kimse okumuyor, okusa da tek bir yorum bile almiyor. Neyse dedim. Dün bir yorumda link verdim. Sonra birkac kisi yorumda bulundu ilk yazilarimdan birine. Durum böyle yani.
ALLAH AŞKINA SUUGUURCCANN BENDEN DAHA MI YENİ
Çok fazla farkımız yok nicholai hel,Sadece 14 gün önce girmişim senden. Ama senin gerek yorumun gerekse yazın benimkilerden çok. Bakabilirsin. Üstelik belki 1 haftaya yakın siteye giremediğim zamanlar oldu. Üstelik ben yazma işine cesaret edeli 1,5 ay oldu. O da bir arkadaşım ile yazışırken neden yazmıyorsun yaz yaz demesi üstüne oldu. Ve önceleri sadece yorumlarla devam ettim. Çünkü bir konuyu toparlayamıyordum.Gerçekten beni yanlış anlamışsın.Sevgiler
nicholai evet sen daha yenisin ama hypatia nin dedigi gibi yorumlara katilmak cok seyi degistiriyor. hypatia fazla etliye sütlüye karismayan bir arkadas… belki bunun etkisidir. benim de cok okunmayan yazim oldu mesela ilk zamanlar:) saygilarla
ben de sana onu diyorum!bir haftada bilmem ne kadar yazı yazmışım kendimi ortaya koymusum eleştiriye açmışım okudunmu yazıları samimi oldumu düşünüyorum!ya gelen yorumlar iyi olmuş,kötü olmuş,yazıyla alakası olmamış hepsine tavrım farklı olmuş!seninki nasıl karakter yoksa mevlanamısın?yazdığım yorumlar fikrim neyse o!ben sizi gecende gördüm -neden kimse yok millet nerde? – olur böyle şeyler. ne o beklenti çık ortaya emek üret.
herşey gibi kaybedilmeyince kıymeti anlaşılmayan..hayatı yaşamaya değer kılandır özgürlük.”bugün pazar.bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzakbu kadar mavibu kadar geniş olduğuna şaşarakkımıldamadan durdum.sonra saygıyla toprağa oturdum,dayadım sırtımı duvara.bu anda ne düşmek dalgalara,bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.toprak, güneş ve benbahtiyarım…“Nazım Hikmet
Güzel şiir teşekkürler @xerre…
Aramıza hoşgeldin @hypatia güzel bi başlangıç olmuş bencee..tekrar tekrar görüşmek dileğiyle…
Umarım @shaika, umarım. Ve unutulmayacak bir başlangıç benim hayatımda…
Bilgiyi beğendim teşekkürler.ilginç bilgiler – ilginç yazılar – ilginç sorular
İlgimi çekmedi desem yalan olur, teşekkürler 🙂komik videolar