Minibüs yolcuların tamamlanmasını bekliyordu. Hareket etmek üzereyken, omzuna boya sandığı asılı gözlerinin içi gülen bir çocuk bindi. Elinde de bir kuş tutuyordu. Elleri, giysileri ve yüzünün birkaç yerinde boya lekeleri vardı. Ama heyecanlıydı. Gözlerinin parlayışı içinin güzelliğini, temizliğini meydana vuruyordu. Bir köşeye iliştirdiği boya sandığının üzerinde yolculuk başladı. Arada bir çevreye bakıyordu pencereden. Gittikçe de heyecanı artar gibiydi.Bir ara sandığın üzerinden kalktı, pencereyi hafifçe açtı. Kuş elindeydi. Kuşun gagasını ve başını sevdi. İçten birer öpücük kondurdu.” Azat mazat beni öbür dünyada gözet” diyerek açık pencereden bırakıverdi kuşu. Üzgün gibiydi ama mutluydu. Ben o temiz yüreğe bakakalmıştım. Yavrum neden bıraktın, sen bakmıyor muydun ona dediğimde, yanıtı çok daha güzeldi. Özgürlük… Dedi. Onu özgür bıraktım dedi. Babası yokmuş, anneannesinden gelirmiş. Anneannesinin verdiği para ile kuşçudan aldığını ve onu özgürlüğüne kavuşturduğunu söyledi. Çok mutluydu.Bu yaşadığım olay, benim hayata ve çocuklara bakış açımı bir daha değiştirdi.Olumlu düşünceler uyandı bende. Hani çocuklar kuş yakalar, taşlar, öldürür ya… Böyle çocuklar da var hala aramızda diye şimdi daha iyi düşünüyorum. Bir miktar para çıkardım çantamdan, uzattım. Alamam dedi gururluca. Bu parayla da bir kuş al, benim için özgürlüğüne kavuştur dedim. İkna olmuştu. Parayı aldı. Şimdi ben de o çocuk gibi çok mutluyum. Benim de artık bir azat kuşum var…