Kemal Paşa
Şubat 1933’te Bursa Ulucami’de toplanan 100 kadar irticacı camilerde Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulunurlar. Ayaklanma kısa sürede bastırılır. Atatürk Bursa’ya gider. Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte akşam yemeği yenildiği sırasında bir kişi Atatürk�e ayaklanmayla ilgili olarak şöyle diyecek olur: “Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü…” Atatürk hemen konuşmakta olan kişinin sözünü keser ve aşağıdaki konuşmayı yapar:Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Mustafa Kemal AtatürkBursa, 5 Şubat 1933
Kemal Paşa
yorumlar
doğru..
vikiKuvayı Milliye adına yalan-Taha AkyolMustafa ArmaganDogru olup olmadigi konusunda detayina bir bilgim yok, ama genel hatlari ile sikica elestirilebilecek bir soylem.Kanunu, yargiyi, tum gucleri, ‘bunlar henuz adam olmamislar’ diyerek kisilerin polis, jandarma, yargic ve cellat olmalari/olabilecekleri tavsiye ediliyor gibi.Bir suru katil’in psiklojik savunma mekanizmasi haline getirebilecegi bir dusunce.
eee?
cafee yüreğine sağlık iyi etmişsin bu yazıyı koymakla :))
cafee yüreğine sağlık iyi etmişsin bu yazıyı koymakla :))
bilgi için @internet e teşekkürlergerçeği gösterdiği için @ap a teşekkürler.yazı şaibeli kardeşler.hiçbir ülke lideri, ülkesi ne kadar fakru zaruret içinde bulunsa dahi, adaletinden güvenlik güçlerinden emin olmayan bir tavır içinde bulunmaz…
ben işkembei kübradan verdim, asoşeytıd pires gerçeği gösterdi öyle mi. vay benim kardeşimdeki mantığın muazzamlığına bak. kemal paşa için çıkan tutuklama emri için ne demiş acaba taha akyol. a belge mi istiyosunuz. belgem yok belgem yok. uydurdum.
fazla kasma @internet kardeşbu tavuktan çorba ve pilav çıkar başka bir yemek çıkmaz.güzellikle halledelim şu işi.herkes irticanın karanlık yüzünü biliyor zaten.ezan ın arapça olması gerekir mi meselesine getirmeyelim olayı.boşver, atamın kemiklerini sızlatma, bırakalım rahatça uyusun.
en son sözü ben söylerim diyosun yani.
bak sen söylemişsin işte.ama bunu söyleyince benim ahkamım son oldu.neyse. sen bişey daha yaz senin ki son olsun. ayıp eediyon.seni kıracağıma, faremi kırarım…
iyi böyle espriden anladığına göre şöyle diyebilirimolm denemek için yazdım. güneş gören vampir gibi tırstınız. biri kalkar kötü boklu gazeterine yalanlatır, öbürü çıkar şaibeli der, kardeşlerini sakinleştirir. biz de daha malzeme çok. şimdi siz atı koşturun, terleyene kadar bizde yeraltında beklicez.
Ben yalan olup olmadigini bilmedigimi daha basin da soylemistim.Benim elestirim icerigi icindi. Ve gerekcelerini de kisaca yazmistim.Halen ne diye celalleniyorsun ki?
kim celallendi yahu! hiç kızgın değilim artı daha önemli dertlerim var.
TÜRK TARİH KURUMU’NUN BURSA NUTKU HAKKINDA KARARI“Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu’nun 24 Ekim 1966 tarihli toplantısında Bornova Asliye Hukuk Hakimliğinin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli Atatürk’ün Bursa Nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler sonunda bu sözlerin Atatürk’ün 1933 Şubatı’nda Bursa’da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile varılmıştır.”
yok canım dememiştir. yalan.
inanmıyorumm
Adam padişahı, orduyu, halifeliği dinlemeden devrimlerini yapmış, sanki Türkiye’nin 6. Cumhurbaşkanı da devletin bekası için devletçi ve uyumlu takılacak.Atatürk bu lafları söylemiş de olabilir, söylememiş de, ama sırf devlet yıpranmasın diye boynunu eğip susan bir adam olsaydı, padişahın lafından çıkmazdı herhalde…
usta işte bunların fikirgötleri böyle dar. benimki gibi açılmadı daha. girmez zorlama.
Hıımmm demek öyle düşünüyorsun. “Nutuk”un sonunda yer alan aşağıdaki yazı da şaibeli di mi? Dikkatli okuman gereken yerleri koyulttum arkadaşım…Güldürmeyin kendinize….EY TÜRK GENÇLİĞİ!Birinci ödevin Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır. Bir gün, Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve Cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir.
Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır.20.10.1927
Sanırım bu nutkun demokratik laik sosyal hukuk devletinde bir yeri yoktur.Bence birini tercih etmeliyiz.Yoksa “Ulusalcı Solcu” gibi abuk bir kavramın göbeğine otururuz. “Sosyalist enternasyonel”in tam tersi.
görmeye tahammül edemiyorum diyosun yanee.
Hah gençliğe hitabe de msn diline çevrilmiş bravo.ulan tersane demek yerine gemi yapım yeri niye diyosunuz, hangi montofon bu “çeviriyi” yapmışsa bravo…
@redogre;Aslında Wikipedia.org’u en sağlam referans olarak düşündüğüm için oradan kopyaladım. Çeviriyi kimin yaptığını bilmiyorum. İlk okuduğumda beni de rahatsız etmişti ama link verdiğim için değiştirme yapmadım.Kusura bakma…
@ ikuzgun;Efendim anayasamızda görmeye tahammül edilemeyen o ilkeler var ya hani;# Cumhuriyetçilik# Millliyetçilik# Halkçılık# Devletçilik# Laiklik# İnkılapçılık (devrimcilik)Bu ilkelerin hepsi bir aradayken T.C.’nin siyasi yapısını açıklayabilirsiniz ama bunlardan biri/birkaçı olmayınca; evet işte o zaman diğer siyasi sistemlerden isim/isimler beğenip adlandırabilirsiniz…
“demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”O zamanın şartlarına göre demek ki bunlar elzemdi. Hala 1933 senesinde mi yaşıyoruz? Yıl 2007 !…Gençleri kışkırtmak için bu yazı bugün gündemdeyse, herkes emin olsun ki Türk genci böyle provakasyonları yemez.
türk genci biziz koçum. laikçi azınlık türk biziz. gençliğe hitabe bize yazıldı. sen değilsin. hadi anca gidersin.
Sen sadece (bilgisiz ve cahil olduğun) için komiksin.
kimin kaçıncı tezahürüsün bilmiyorum ama hesap açar açmaz aynı konuda 4 tane yorum patlatmandan, kışkırtma provakasyon söylemlerinden ne mübarek bilgiye sahip olduğunu, son sözü söyleme tribinden ne alim olduğunu anlayarak susuyor, şahsından özür diliyorum. affet beni hoca efendi.
CumhuriyetçilikMillliyetçilikHalkçılıkDevletçilikLaiklikİnkılapçılık (devrimcilik)İlkeler, peki bu ilkelerin hangileri artık hükmünü yitirmiştir. Cevap?Peki bir de tersten soralım, bu ilkeler ne zaman yazılmıştır? Örneğin 1929 öncesi devletçilikten söz etmek Atatürke karşı gelmek manasında değil miydi? Yani bunlar değişmeyecek şeyler midir? Evet bunlar değiştirilmez diyorsanız bu ilkeler kendiiçinde çelişiyor demektir. Devrimcilik varsa, değişim nasıl olmaz?
@ ikuzgun;Devrimcilik sadece değişim demek değildir. Sanırım farkedemediğin nokta o… “Devrim; Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik”.
Devletçilik mevzusunda sorduğun soruyu açarsan sevinirim. neden Atatürk’e karşı gelmek olsun?Çeliştirdiğin maddeleri ayrıca merak ettim… O cümleni de açarsan sevinirim.@ maviye;
???demişsin. Bu yazıyı ilk kez okuyor olabilirsin ama ADD’ye giren her gence gençliğe hitabeyle beraber okutulan ilk yazılardan biridir.
Yıl 2007, Böyle bir yazının gündemde tutulması mantıkla açıklanabilir mi?
@ ARjin_nam†AR;ADD bunu okuttururken silahta dağıtıyor mu? Merak ettim 😐
Özelleştirme ve serbest piyasa mı, devletçilik mi?Avrupa birliği mi, milliyetçilik mi?Demokratlık mı Cumhuriyetçilik mi?Müslümanlık mı Laiklik mi?Halkın istediğini istemek mi, Halkçılık mı?Devrimlere devam mı, devrimlerin muhafazası mı?Türkiyeye sunulan şey bu tip bir soru. Halk ise ısrarla tercihini ortaya koyuyor. İki kutup iki inatçı keçi sürekli boynuz dalaşına giriyor. Olan yine halka oluyor (60,73,80,97) yine halka oluyor.
@ XaphanV;”Nutuk”u da “bunun modası geçti” diyerekten gündemden alalım mı ne dersin?Unutmadan… Soruna cevap veriyorum;Hayır… :)Her mücadele/savunma silahlı olmaz arkadaşım. ADD bunu bilemeyecek kadar cahil üyelerden oluşmuyor.@ ikuzgun;Bunları söyleyeceğini az çok tahmin etmiştim. Erinmeden tek tek cevap vereceğim…Özelleştirme, serbest piyasa yada devletçilik? Vatan toprağında akan suyun üzerine set kurar ve elektriğini üretirsin ülkeye dağıtımını yaparsın başkalarına muhtaç olmazsın. Topraklarındaki madenleri bilirsin, tesis kurar işletirsin dağıtımını yaparsın ucuza maledersin. Hem ülkenin kalkınmasına faydan dokunur hem de daha ucuza mal edildiği için milletin refahını arttırırsın. Serbest piyasa olması gereken eywallah ama tüm halkın kullanacağı elektrik, su, doğal gaz, ulaşım (yolları özelleştirerek her geçenden para alarak ülkene hizmet ettiğini düşünüyorsan yanılıyorsun.), eğitim v.s. gibi konularda devletçiliği savunman mensubu olduğun ülkenin diğer vatandaşlarını ne kadar düşündüğünün ıspatıdır.”Devletçilik, ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesini öngören ilkedir.”Avrupa birliği yada milliyetçilik? Bu soruyu izninle es geçeceğim çünkü ABye üye olan ülkelerin millet kavramının olmadığını düşünmen biraz absle iştigal.Demokratlık yada Cumhuriyetçilik? :)) burada iyice komik duruma düşüyosun… İstersen öncelikle hangi demokratik sistemle yönetildiğini anla… Yada hangi demokratlıktan bahsettiğini söyle… (bkz. anayasal demokrasi, sosyal demokrasi v.s.) Benim “demokrasi”mle senin “demokrasi”nin bir olmadığını düşünüyorum…Müslümanlık yada Laiklik? Dinini/inancını tabiki yaşayacaksın ama yaşarken beni rahatsız etme. Zira ben inancımı yaşarken kimseyi rahatsız etmiyorum…Devrimcilik‘e tabiki devam… Ama bi önceki yazımda da belirttiğim gibi nitelikli değişimlere devrim diyoruz.Halkın istediği yada Halkçılık? Efendim işte burada tıkandım :)Neden mi? Bizim halk ne istediğini bilmez yada yanlış yönlendirilir. Örnek mi? Efendim eskilere bakınız; Şeyh sait isyanı ve yukarıda bahsedilen Bursa isyanı falan. Günümüze mi bakmak istiyorsun; Maraş, Çorum, Malatya’yı geçelim direkt şuna baksan sana yeter… Gerçi sen şimdi “neden alevilerle ilgili link veriyosun” diye utanmadan sorarsın da. Bu nedenledir ki; 5-6 Eylül olaylarını da incelersen iyi edersin.
Halkçılık, seçmene hoş görünme politikası olarak algılanmamalıdır. Sadece kendinin değil mensubu bulunduğu ülkenin diğer vatandaşlarının da refahını düşünmektir.
@arjin_namtar, daha ilk okuldan başlayan faşist bozması tek tip eğitim sebebiyle insancıklarımız, atatürkü tanrı, Türkiyeyi dünyanın en iyi devleti, mevcut yönetimi şeklini demokratik, kara çarşaflı kadınları kara fatma şeklinde öğrenir.İsimleri tam olarak böyle olmasa da tarifleri bu şekilde yapılır, iyice bilinç altına yerleştirilir. Sonra büyüyüp emziği ağzında atınca da hala hayatı ilk okul günlerinden kalma sadece bir açıdan görüş bildiren “Inkilap Tarihi” ders kitaplarından takip ettikleri için düşünebilecekleri tek şey ona gösterilendir.Atatürk, cumhuriyetin kurucusu değil, kurucularından biridir. Nutuk kadar Kazım karabekirin notları da önemlidir. Bir vakin hain ilan edilmiş idamına karar verilmişse de öyledir. Çerkes Ethem de geri dönebilseydi bu gün en az kazım karabekir kadar ünvanlı olacaktı belkide.Nutuk bir din kitabı ya da sadece doğruların yazdığı bir manzume değildir. Bir görüşü bir takım belgeler le iddia eden “BİR KİŞİ”nin anılarıdır. Doğru olma olasılığı kadar yanlış çıkma mümkünatıda çoktur.Gelelim cevaplarına.Devletimizin devletçilik politikasını 80 sene gördük. Hemen hiçbir alanda devlet iyi yönetilemedi, en az 70 sene sürekli zarar etti. Borçlandı. Hani o yönetici kötüydü, bu yönetici hadi, diğeri de gafildi hiç mi iyi yönetici gelmedi bu memlekete?Ancak özel müteşebbisler girdikçe iyi hizmet almaya başladık. İthalatımız arttıkça ihracatımız da arttı. Ortada dönen paranın boyutu arttı, hacim büyüdü, ülke büyüdü. Şimdiki durumda şimdiki yönetimin zaaflarından dolayı cari açık da büyüdü ama daha iyi yöneticiler geldiğinde cari açığı düşürür.Cumhuriyet adı altında insanların haklarını gasbederseniz bunun adı cumhuriyet olabilir ama demokrasi olmaz. Bakınız İran da bir cumhuriyet. Daha bir çok ülke de. Ama ingiltere krallık. danimaska krallık. Şimdi iran demokratik ama ingiltere değil mi? Türkiye yarı demokratik bir ülke. Şu milletden daha çok devletçiler etkisi yitirdikçe daha da çok demokratikleşecek.Avrupa birliğinde milletler var doğrudur, peki avrupa birliği milliyetçi bir toplumdur diyebilir misin? Mesela isveçli adam “Ne mutlu isveçim diyene” diyor mu? Ya da alman nazilere ne gözle bakılıyor? Avrupa birliğinde milliyetçi fikirlere sahip kişiler vardır, ancak milliyetçi devletler yok. Eğer avrupa birliğine girmek istiyorsan milliyetçilik hakkında bir daha düşüneceksin, elin almanına ya sev ya terket dersen komik olur.Laiklik, günümüzde müslümanlığı yok etmek için işliyor sanki. Müslüman memur “cuma namazına” gittiğini açıklamak bir yana, gidemiyor bile. Halbuki laiklik sadece memurların birbirine dini dayatmasına mani olmalı. Kişiyi tercihlerinde özgür bırakmalı, ibadetlerini yerine getirmek için imkan ve fırsat vermelidir.Halkın istediği mi halkçılık mı demiştim. Halkın istediğinden “teröristlerin istediği” anlamını çıkarmışsın.6-7 eylül olayının, sivas olayını, isyanların failleri teröristtir. Eşkiyadır. Bunların silahlı güçler tarafından derdest edilmesi elzemdir. Halkın istediği de budur.Senin anlamak istemediğin ise şu dur, halkın çoğunluğunun istediğini icra etmek mi devletin şöyle olması gerekir diye dayattığı mı?Mesela halk şapka takmak istemiyorsa onlara zorla şapka taktırmak doğru mu? Bunun adı halkçılık mı?İstediğini yapmadığında, başka partiye oy verdiğin de halkı aptal görmek, halkçılık mı?Bir de şunu gör.http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=85854,10,2
@ ikizgun;Taaa ilkokuldan beri faşizan ve tek tip eğitim alan ben Türkiye’nin en iyi devlet olduğunu düşünmüyorum. Öyle bi zihniyete sahip olsaydım senin gibilerle bu kadar çok uğraşamazdım.Emin ol tarihi A.İ.İ.T.’den öğrenmedim ben. Yazılı tarihe pek inandığımı söyleyemeyeceğim. Zira “ört-bas” etme işlevi de vardır yazılı tarihin…”Kuruculardan biri olmak” fikri doğrudur. Çerkez Ethem neden gittiyse Kazım Karabekir’in olayı da benzerdir. Kazım Paşa’yı tamamen suçlamasam da eşrafının ne yapmak istediği açıktır. Hatta bu konuda Uğur Mumcu’nun yazdığı “Gazi Paşa’ya Suikast” kitabını okumanı tavsiye ederim.”Nutuk” bir din kitabı değil haklısın, zaten en büyük handikapı da budur yoksa emin ol, benden daha ateşli savunurdun o kitabı.Bu arada şu “BİR KİŞİ” tanımına gelelim. Geleceği yönlendiren bilim adamları da bir ekiple çalışırlar ama sonuç olarak teori/kuram bilim adamına mal edilir… Einstein, Edison, Newton tüm dünya için ne ise Atatürk’de Türkiye için “o”dur.Yanılıyosun arkadaşım, devlet son 5 yılda, sattığı halde, bu kadar borçlanmamıştı. Ha bu arada verdiğim kitap linki varya hani onun altında bi yorum var, onu okursan ayrıca sevineceğim.Cumhuriyeti tanımlaman gözlerimi yaşarttı. Sana bişey diyeyim bak, haklısın İran Demokratik Cumhuriyet değil ama senin istediğin özgürlükler orada var… İngiltere kadar demokrat olmasak da İran’dan daha demokratız.Bak işte en büyük yanılgı bu, devletçilik kominizmle eşdeğer değildir, öncelikle bunu anlamanız lazım. Milliyetçilikten de ırkçılığı algılamamanız gerek. Zira ben Kürdüm ve milliyetçilik bu ülkenin çıkarlarını gözetmekle eşdeğerdir.Laikliği müslüman düşmanlığı olarak “dindar” kesim tanımladı. “Ya Laiksin ya Müslüman” diyen ben değilim. Bu ülkede o kadar cami varken ve yenileri yapılırken inancını doğru yaşayamadığını düşünmen saçmalık olmamış mı biraz? Bir bir yıkıp yerine yeni binalar yaptığın yada kilise olarak kullanılmasın diye başka faliyetler için kullandığın o kadar kiliseyi görmemenin sebebi doğuda yaşamıyo olman olabilir mi? Bu arada özel şirketlerde zorunlu olmayan şahsi ihtiyaçların için izin alabiliyo musun da devleti sorguluyosun?Halk ne istediğini bilmiyor çünkü bilinçli değil bu halk. “Eğitim şart”. Kimse zorla şapka takmıyor. O kanunda derki eğer serpuş kullanmak istiyorsan bu “medeni” olan şapka olmalıdır. Medeniyet “nitelikli devrimlerin” yapılmasına ihtiyaç dogurur.Verdiğin linki okudum. Tavsiyen için teşekkürler…
Medeniyyet dediğin sipersiz serpuşu çıkarmaktır diyorsun yani.Halbuki, sipersiz serpuşun içindeki çalışan kafa, siperli serpuşun içinde ki çalışmayan kafadan iyidir. İş serpuşun siperinde değil, içindeki beyindedir. Zamanında bir bahanedir yapılmış bunu hala savunmak akıllı işi değildir. Bak adamlar kipa takıyorlar ama şapka takanıda sarık takanıda ezip geçebiliyorlar.”Biz batının kıyafetini şapkasını dinsizliğini popüler kültürünü alacağımıza ilmini fennini teknolojisini metodolojisini almalıyız.”İşte bu sözleri söyledi diye, hem de şapka inkılabından 1 sene önce söyledi diye adam asmak medeniyetse, ben bedevi kalayım.İran cumhuriyetinden daha çok, büyük britanya krallığından daha az demokratik bir devletteyiz. iş cumhuriyetin adında değil, demokratik düzene intibakındadır.Benim iran meraklısı olduğumu nereden uydurdunuz anlamak mümkün değil. Bu siz gibilerin genel yanılgısıdır. Karşısında bir şey söylemeye çalışan herkesin muhakkak bir etiketi vardır ve uygun görülen ilk etiketle damgalanmalıdır. Buyur.Benim görüşlerimin önünü kapatmak için bana illa ki bir şey diyeceksen “Müslüman” de.O türkiye için bir Einstein, Edison, Newton olamaz. Zira bilim adamı değil, ASKERdir. Asker olarak, ülke kuran, devrim yapan birilerine, benzeteceksen misalleri dünya tarihinden edinebilirsin. Genelde pek hoşuna gidecek misallerle karşılaşmazsın. İşte biz ne kadar; “hayır O öyle diğerleri gibi bir diktatör değildi” desekte, esasen bir Ghandi de değildi.Tarih, Türkiyenin kuruluşu zamanında yaşanan olayları, artık çok taraflı inceleyecek, sadece başarılı olmuş ve cumhurbaşkanlığı makamına gelebilmişi değil, bu “liderlik mücadelesi”ni kaybedenlerin tarafından da ortaya koyacaktır, koymaktadır da. Uğur Mumcunun inceden inceye girdiği konuyu bir başka araştırmaca ima edecek, Atilla Yayla azıcık değinecek, Zafer Üskül direk söyleyecektir. Ama tarihin akışı olayları çok yönlü görmeye doğru gidecektir.Farklı yönleri ele almayan tarih, bir bilim değil bir öğreti bir efsane olabilir.Laiklik bireyin sıfatı değildir, devletin; bireylerin dinleri ile ilgili ortaya koyduğu tutumun sıfatıdır. Bu sadece müslümanlık ile laiklik birbirinin zıttı şeyler olmazlar. Ancak insanlar laik sıfatını almaya başlarlarsa, o noktada kesişirler.Benim için laiklik değil, dinimi yaşıyor olabilmem önemlidir. Laik devlet benim camime neden karışıyor, imam tayin edip, bakanlar kurulu tarafından yönlendirilen hutbelerle bana vaaz veriyor anlamak mümkün değil. Aynı laik devlet üstelik klise vaazlarına karışmıyor, yahudi hahamları tayin etmiyorken…Özel firmaların bir kısmı ibadet için izin veriyorlar. Bir kısmı vermiyorlar. Bu, firm sahipleri ve firmla çalışanları olan bireylerin tercihleri doğrultusunda olan bir şey. Birey dinini yaşabilecek ortama göre çalışacağı şirketi seçebilir.Ancak devlet seçilebilecek bir işveren değildir. Mecburi işverendir.Memurlarını ibadetten alıkoymaya hakkı yoktur. Bununla ilgili sosyal güvenceleri vermeye, grev hakkı, sigorta hakkı gibi haklarının yanı sıra ibadet hakkını da sunmaya zorunlu olmalıdır. Elbette mesai saatlerini buna göre düzenlemelidir.Bir de şu konu hakkında kafa yoralım bakalım.Osmanlı zamanında (ki hiç laik bir düzen değildi) istanbul gibi islam halifesinin merkezi, tunustan yemene kadar tüm devletin başkenti gibi bir yerde yaşayan hristiyanlar, ermeni ve rumlar rahat içinde dinlerini ifa edebiliyor, hatta devlette önemli roller alabiliyordu. Sırf istanbulda değil, doğuda ermeniler kürtler, güneyde araplar berberiler, batıda boşnaklar sırplar yunanlar ibadetlerini rahatça yapıyor, milliyetleini koruyor, dillerini kullanıyordu.Meşrutiyet ve cumhuriyet gibi görece daha demokratik dönemlerde ermeni katliamı, 6-7 eylül olayları, tehcirler, mübadeleler gibi çeşitli hadiseler cereyan etti de, istanbulda doğru dürüst rum ermeni kalmadı, anadoluda kürtlerde başka medeniyet kalmadı(ki onlarda cumhuriyet urluşunda defalarce isyan ettiler de bastırıldı ve şimdiler de yine rahatsızlıklarını dile getiriyorlar)Nedir demokrasi ve cumhuriyet mi battı? Yoksa onlar isyan ettikçe demokrasi mi geldi? Hangisi hangisini tetikledi acaba?
Medeniyyet dediğin sipersiz serpuşu çıkarmaktır diyorsun yani.Halbuki, sipersiz serpuşun içindeki çalışan kafa, siperli serpuşun içinde ki çalışmayan kafadan iyidir. İş serpuşun siperinde değil, içindeki beyindedir. Zamanında bir bahanedir yapılmış bunu hala savunmak akıllı işi değildir. Bak adamlar kipa takıyorlar ama şapka takanıda sarık takanıda ezip geçebiliyorlar.”Biz batının kıyafetini şapkasını dinsizliğini popüler kültürünü alacağımıza ilmini fennini teknolojisini metodolojisini almalıyız.”İşte bu sözleri söyledi diye, hem de şapka inkılabından 1 sene önce söyledi diye adam asmak medeniyetse, ben bedevi kalayım.İran cumhuriyetinden daha çok, büyük britanya krallığından daha az demokratik bir devletteyiz. iş cumhuriyetin adında değil, demokratik düzene intibakındadır.Benim iran meraklısı olduğumu nereden uydurdunuz anlamak mümkün değil. Bu siz gibilerin genel yanılgısıdır. Karşısında bir şey söylemeye çalışan herkesin muhakkak bir etiketi vardır ve uygun görülen ilk etiketle damgalanmalıdır. Buyur.Benim görüşlerimin önünü kapatmak için bana illa ki bir şey diyeceksen “Müslüman” de.O türkiye için bir Einstein, Edison, Newton olamaz. Zira bilim adamı değil, ASKERdir. Asker olarak, ülke kuran, devrim yapan birilerine, benzeteceksen misalleri dünya tarihinden edinebilirsin. Genelde pek hoşuna gidecek misallerle karşılaşmazsın. İşte biz ne kadar; “hayır O öyle diğerleri gibi bir diktatör değildi” desekte, esasen bir Ghandi de değildi.Tarih, Türkiyenin kuruluşu zamanında yaşanan olayları, artık çok taraflı inceleyecek, sadece başarılı olmuş ve cumhurbaşkanlığı makamına gelebilmişi değil, bu “liderlik mücadelesi”ni kaybedenlerin tarafından da ortaya koyacaktır, koymaktadır da. Uğur Mumcunun inceden inceye girdiği konuyu bir başka araştırmaca ima edecek, Atilla Yayla azıcık değinecek, Zafer Üskül direk söyleyecektir. Ama tarihin akışı olayları çok yönlü görmeye doğru gidecektir.Farklı yönleri ele almayan tarih, bir bilim değil bir öğreti bir efsane olabilir.Laiklik bireyin sıfatı değildir, devletin; bireylerin dinleri ile ilgili ortaya koyduğu tutumun sıfatıdır. Bu sadece müslümanlık ile laiklik birbirinin zıttı şeyler olmazlar. Ancak insanlar laik sıfatını almaya başlarlarsa, o noktada kesişirler.Benim için laiklik değil, dinimi yaşıyor olabilmem önemlidir. Laik devlet benim camime neden karışıyor, imam tayin edip, bakanlar kurulu tarafından yönlendirilen hutbelerle bana vaaz veriyor anlamak mümkün değil. Aynı laik devlet üstelik klise vaazlarına karışmıyor, yahudi hahamları tayin etmiyorken…Özel firmaların bir kısmı ibadet için izin veriyorlar. Bir kısmı vermiyorlar. Bu, firm sahipleri ve firmla çalışanları olan bireylerin tercihleri doğrultusunda olan bir şey. Birey dinini yaşabilecek ortama göre çalışacağı şirketi seçebilir.Ancak devlet seçilebilecek bir işveren değildir. Mecburi işverendir.Memurlarını ibadetten alıkoymaya hakkı yoktur. Bununla ilgili sosyal güvenceleri vermeye, grev hakkı, sigorta hakkı gibi haklarının yanı sıra ibadet hakkını da sunmaya zorunlu olmalıdır. Elbette mesai saatlerini buna göre düzenlemelidir.Bir de şu konu hakkında kafa yoralım bakalım.Osmanlı zamanında (ki hiç laik bir düzen değildi) istanbul gibi islam halifesinin merkezi, tunustan yemene kadar tüm devletin başkenti gibi bir yerde yaşayan hristiyanlar, ermeni ve rumlar rahat içinde dinlerini ifa edebiliyor, hatta devlette önemli roller alabiliyordu. Sırf istanbulda değil, doğuda ermeniler kürtler, güneyde araplar berberiler, batıda boşnaklar sırplar yunanlar ibadetlerini rahatça yapıyor, milliyetleini koruyor, dillerini kullanıyordu.Meşrutiyet ve cumhuriyet gibi görece daha demokratik dönemlerde ermeni katliamı, 6-7 eylül olayları, tehcirler, mübadeleler gibi çeşitli hadiseler cereyan etti de, istanbulda doğru dürüst rum ermeni kalmadı, anadoluda kürtlerde başka medeniyet kalmadı(ki onlarda cumhuriyet urluşunda defalarce isyan ettiler de bastırıldı ve şimdiler de yine rahatsızlıklarını dile getiriyorlar)Nedir demokrasi ve cumhuriyet mi battı? Yoksa onlar isyan ettikçe demokrasi mi geldi? Hangisi hangisini tetikledi acaba?
peki hiç düşündünüz mü 6-7 eylül olayları siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz diyen menderes zamanında oldu. hatta mahkemedeki suçlamalardan biri idi. laiklik din ve vicdan hürriyetidir deyince klişe mi geliyor. bursa nutkundan nasıl bu noktaya geldiniz. oysa ki laiklik ile ilgili bir yazı da yazmıştım. din ve vicdan hürriyeti demek herkesin inancını bireysel iradesi ile yaşaması demektir. yazımda da verdiğim örnekten yola çıkarak: müslümanım dediğim halde içki içerken yakalarsanız tarafıma ceza vermeye kalkıyorsunuz. siz cebrail misiniz azrail misiniz? günahımın bedelini ben tanrıya cehenmeminde kendim ödeyemez miyim?
@ ikuzgun;Efenim siz Müslümanlık mı Laiklik mi deyince ben öyle sandım. Görüyoruz ki pek de yanılmamışım. Zira memurun çalışma saatlerini iman saatlerine göre ayarlamaya çalışan bi istekde bulunmanız bunun en büyük kanıtı. Bunu size sunan bi devleti size tavsiye etmemin sebebi de budur -İran-. Özel şirketin izin vermesine de gerek yok.Kafana, boynuna koluna bacağına nerene takarsan tak simge simgedir. Nasrettin hoca misali “madem ki kavuktadır keramet buyur sen tak” mı demeli illa?Geçin Osmanlıyı efendim. Kimse derebeylikle yönetilmek istemez bu dönemde. Sesini çıkaramadığı başkaldıramadığı “ağa”ları geri mi getireceksiniz? Osmanlının devleti yönetme biçimiyle şimdi ki yönetim sistemini bir mi sanıyorsunuz? Teokrasiyle yönetimde elbette diğer dinlere de izin verilir… Teokrasi bu… Kölecilik hangi yüzyılda kaldı haberiniz var mı?Askeriye tarafından bastırılan isyanın sonucunu demokratikleşme olarak mı gördünüz bana mı öyle geldi? Böyle bişeyin söz konusu olabilmesi için öncelikle isyancılarla askeriyenin anlaşmış olması gerekmez mi?Desteklediğiniz şu ılımlı islam tanımı yüzünden kalan bi avuç medeniyeti de kaçıracaksınız bu topraklardan…Yahu kim senin namaz kılmana karışmış? Hangi devlet dairesinin mescidi eksik allah aşkına? Yoksa rahat rahat takke takamadığı için mi rahatsız memur? Hangi devlet dairesini ele geçiremediniz söyleyin bana? Sanki görevlerini çok iyi yapıyolarda iman görevleri eksik kalınca pek randımanlı çalışamıyolar, yazıııık… Bahane çok ver veriştir. Fiesta da istersin yakında sen…
Bi şey üretemeden yaşamak olmaz. Bahanelere yaslanmadan çalışmak lazım. Şu reklamı izlemenizi tavsiye ederim.
hatırlatırım “Çalışmak ibadetlerin en hayırlısıdır.” tırnak içinde olmasının nedeni ne acaba,ibadet etmeye kimse karışmamalı, ama ibadet ederek maaş almak, ya da hizmet etmekle mükellef olduğun birine “dur ben ibadetimi yerine getirip geleyim, sen bekle” demek, nasıl bir duygu merak ettimAyrıca herkes bilir ki “dinde zorlama yoktur, ikna vardır” gerçi iknanın tipi ve niteliği önemli ama onu geçelim şimdilik.son olarak ufak bir hatırlatma, kişileri yargılarken lütfen dönemlerini ve içinde bulundukları şartları dikkate alın.daha doğrusu o zamanın şartları içinde olsak hangimiz cesaret edebilirdi onun yaptıklarını yapmaya, ki padişah yaveri bile olmuştu, hatta veliahtlık döneminde vahdettinin en yakınındaki kişiydi, aramızdan hangi birimiz bu rahatlıkları bırakıp da sonu olmayan(ozamanki istanbul aydınının düşüncesi bu) bir maceraya atılırdı.şartları düşünün, şartları…
Engin ardıç sanki bizi okuyor ona göre yazıyor: http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=85896,10,2*–*-**-*-*-*Söylemlerimden “ILIMLI İSLAMcı olduğumu çıkarmak” akıllı işi değildir. Bilakis, ILIMLI İSLAMcılar olmadığım için AKPnin en karşısında ben varım.İran hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz gidip gördünüz mü yoksa sadece size hap niyetine yutturulan ezberlerden mi konuşuyorsunuz. Bir de İrancı olduğumu iddia etmeyi terketseniz iyi olacak.Hmm cevap veremediğiniz konuları es geçerek özellikle iş yerinde ibadet konusuna gelmişsiniz. İş yerinde yemek yeniyor, iş yerinde tuvalete gidiliyor, iş yerinde besmele çekiliyorsa iki dakika namaz için de vakit ayrılıyor olmalı. Çünkü namaz da bunlar kadar doğal ve olağan bir şey. Sizin çevreniz de olmayabilir ama zaten sizin görmek istemediğiniz %60lık bir kesimde bu iş bu şekilde işliyor. Sadece yasa dışı şekilde. Memur lavaboya gidiyorum deyip Allahtan başkasının görmediği bir köşeye sıkışıp farzından kılıyor namazını….”Çalışmak ibadetlerin en hayırlısıdır” diye bir ayeti kerime ya da hadisi şerif bilmiyorum. Ama namaz allahın emri kılmayan için cehennem var diyen en az 100 adet ayeti kerime yüzlerce de hadisi şerif sayabilirim. Ezberlerinizi bozup kuranı okusanız siz de göreceksiniz.Dinde zorlama yoktur. İkna da yoktur. İhya vardır. Fakat hidayet ancak allahın dilemesi ile olur. İhyaya davet, dine güzel ahlaka davet etmek vardır. Bu konuda pek çok ayeti kerimede Allah ; “hidayet ancak benim dilemem iledir” geçmektedir. Bu şekilde allah, peygamberini ve bizleri “siz ne kadar isteseniz de ikna edemezsiniz” demektedir.Osmanlıdan bahsettim diye de hemen şeriat devleti, diktatörlük padişahlık istiyor oldum öyle mi? Hayır efendi, adı padişahlık olan Osmanlı 300 yıl boyunca o kadar farklı ırk ı tek çatı altında aynı mahalde kavgasız idare ediyor da, adı demokrat olan parti 6-7 eylül olaylarını tezgahlıyor, adı “cumhuriyet halk” olan parti dargelere goygoyculuk yapıyor. Halktan bu kadar uzak kalıyor.Var mı açıklama yok! O halde ben irancı padişahçı oluyorum değil mi?
Osmanlı onca farklı ırkı tek çatıda kavgasız topladı…Hadi yaa, kuyucu mehmet paşa kuyulara kimin kellerini doldurdu acaba?Osmanlı döneminde kaç şii öldürüldü? Ama tabii şiiler insan değil zaten, ölseler bile bunu din kavgasına yormamak lazım değil mi?Osmanlıyı 8 satıra sığdırırsan, ne çok isyan çıktığını, ne çok kelle gittiğini görmezden gelip pişkin pişkin cumhuriyet döneminde kavga çıktı osmanlıda kavga yoktu dersin elbet.El insaf ya tarih okumamışsın, ya da okumuşsun ama işine gelmiyor, osmanlıda giden kellenin hesabı yok duyan da sanacak ki, osmanlı güllük gülitanlık, her kes bir birine saygılı, din, ırk kavgası yok… Yeniçeriler sadrazam kellesini süs olsun diye alıyordu yoksa kavga filan olur mu hiçç?
Osmanlı 600 yıl 300ü 21 milyon km2 de.Türkiye 80 yıl ve sadece 790bin km2 de.İkinci meşrutiyetten sonra akan kan ile bütün osmanlı zamanında akanı kıyaslama bil abes olsa gerek.Demokrasi adına yapılan şu ırak işgali bile demokrasinin adını kötüye çıkarmaya yeter.
@ ikuzgun;:)) Pardon ya unutmuşum soruna cevap vermeyibedevi ol sen bedevi…@ redogre;Yok arkadaşım kendisinden değilsen bilmez, bilemez “o”. Yapılan onca katliamları duymaz, bilmez, okumaz hali keyfi yerindedir çünkü “öteki” olmayarak.
@ ikuzgun;Ötekilere örnek vereceğim ama bahsettiğin II. Meşrutiyete bi kaç y.y. uzak kalacak; Şeyh Bedreddin ve Çaldıran savaşı öncesini araştırman yeterli…Hatta “taraflı” diye düşünmeyeceğini bilsem şu yazıyı da bütünüyle okumanı isterim. Bayaa bi örnek var orada çünkü…
Eee “benim zalimimim senin zaliminden daha adil” tartışması mı yapacağız? Pek komik. Pek de acı.
Ermeniler hakkında ittihatçıların yaptıklarına ne diyeceğiz. Sayı 40 bin de değil üstelik…Siz siz olun, bir şeye körü körüne bağlanmayın. Osmanlının yanlışlarını görürken cumhuriyetin devirdiği çamları görmezden gelmeyin.
İşte gerçek niyet.http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=259689
@ ikuzgun;Arkadaşım ne oldu da döndün? Kim bi laf söyledi; “Cumhuriyet döneminde insan öldürülmedi” diye. Sen gaipten sesler de duymaya başladın. Yakında “bana vahiy indi” de dersin. Haaaa ama sen “Osmanlı zamanında böyle değildi” diye ahkam mı kesmiştin? Benim veridiğim örnekleri iyi okuyamıyosun galiba oradaki Sivas, Maraş Cumhuriyet dönemine denk gelir. Hatırlatayım dedim.Yahu sen Ermenilerin tarihini de yanlış hatırlıyosun. İttihat dönemi ile Cumhuriyeti aynı kefeye mi koydun? Zihniyetini yediğimin bebesi?A pardon ben faşist bozması tek tip eğitimden geliyorum… Bi şeyi savunurken o kadar tutarlı olamıyorum. Ezberim bozuluyo. Kusuruma bakmazsın artık…Sen bana gerçek “niyet”i değil de, gerçek “Zih-Niyet”ini de bakayım. Bundan sonra ona göre davranayım…
Genocide değil katliam dedim.Ben bir etikete düçar olup, bir damga ile damgalanacak adam değilim. İlle bir şey diyeceksen müslüman de.Cumhuriyet devri katliamlarını mı saydıracaksın bana? Sen sayarsın diye tahmin ediyorum. Wikipedi den ekşisözlükten araştırır, bulursun sen. “Topal Osman”dan başlayalım, gelelim yakın zamana değin.
Senin bi etiketine kesilmedi o bilet yukarıda yazdığın ahkamları okumak yeterli… Diyelim ki sana müslüman dedim, peki diğer müslümanlara ne diyeyim?.. Güldürme beni…Üstelik “Topal”ın Cumhuriyetle ilişkisini anlayabilmiş değilim. Bence sen o adamı iyice araştır, yakın akraban falan olabilir.
Körler ile sağırlarbirbirini ağırlar