Seni, neden bu kadar çok sevdim, bilmiyorum ki, Bukowski..Hayatını okuduğum ilk günden beri, aşıktım ona…Bir insan bu kadar doğal olabilir miydi. Bir hayat, akışına bu kadar kolay bırakılabilir miydi..Bir gün diyordu ki..”Hayat, sonlanmak için bile bu kadar çabaya değmez, bir şeydi’’Haklıydı..En çok viski yi severdi..Bukowski ve kadınları, onu okudukça bütün kadınlarından kıskandım.. Seninle, en az senin kadar, iyi viski içebilirdim.. ”Bukowski’’ adın da, viski kadar sertti..Yalnızdın ve yenilmiştin hayatta, ama sen kadınlarınla da yalnızdın..Her bir gidişleri, yeni bir gelişin, başlangıcıydı..Onlara, hiç yalan söylemedin.. Aldatacağını hissettiğin anda, bir öncekini, bitirdin..Ne aradın ki onlarda, bu kadar bulamadın..Senaryosunu, kendi yazdığın ‘’Barfly’’ film kahramanında, seni gördüm..Mutlu oldum, hiç olmaz ise, biraz yakındım sana, hikayelerinde anlattığın gibiydin..Edebiyat, sana yakışıyordu, ama en çok yeraltı edebiyatı, yakışıyordu..Bu ismi, seninle bütünleştirdim..Sen, yeraltının tek kralı, vazgeçilmez, aşk adamıydın..Ne evlenmeyi büyüttün hayatta, ne yalnızlığını, ne de hastalıklarını, yüzün, irinler içinde sargılıyken bile, mutluydun, görünmez adam oluşunla..Evet, Bukowski, hayattaki her şey, yapmak zorunda olduğumuz boktan seçimlere bağlı..Seçeneklerin hepsi eşit boktanlıktayken, seçimin kendisinin, ne önemi olabilir ki ..O zaman seçimin de, hiçbir önemi yok..Bütün berbatlıkların ve pisliklerin içindeki, asil adam, düşüncelerin o kadar temiz ve sade ki..Seni seviyorum, kusar gibi yazdığın, bütün şiirlerini, hikayelerini..Aşkımmmm, BUKOWSKI..