Sevgi üzerine çelişkiler
Sevin, sevmek güzeldir. İnsan sevdikçe yaşar. Her şeyi sevin; insanı, ağacı, kuşu, böceği, sineği. Sağanak yağmurda sokakta olmayı, yaz sıcağında basket oynamayı, trafikte ıslık çalarak beklemeyi. Hepsi bizim için. Sevsek de sevmesek de bütün bunlar bizim için. Ama hepsini sevmek, sevmeye alışmak yaşamı daha güzel ve yaşanır hale getirir. Hayatın parçası olan kötülükleri bile sevin. Kötü insanları, çamurlu yolları, kokmuş balığı bile.. Bunları sevmek ne mi kazandırır? Bunları sevmekle, iyi olanlarını daha çok sevmeyi öğreniriz. Daha çok sevmekle bir şey kaybetmeyiz. Sevgi, sevgi olarak geri döner.

Yaşam mı? Şu boktan dünyaya niye geldiğimizi günde kaç defa düşündün? Her gün bir sürü rezillik yaşarız. Trafikte, sokakta, iş yerinde, okulda.. Niye? Anlamı ne bütün bu saçmalıkların. “Kötüyü bilmezsek iyinin kıymetini anlamayız!”. Nah! Güleyim ve hatta sen de gül. Bizler dünya denen bu çıkmaz sokakta bu salaklıkları yaşarken, diğer evrenler ne alemde çok merak ederim. Yaz sıcağında basket oynayıp, terini soğutmak için oturduğun kırkbeş derecelik gölgede, sivrisinekler kanını emerken hayatın anlamını düşündün mü hiç? Hiç düşünme, hiç tavsiye etmem. Hem de hiç!

Sevgililer günü, anneler günü, babalar günü, çocuk bayramı. Bütün bu günler bizler için. Unutula gelen değerlerimizi tazelemek için fırsatlar bunlar. Annemize tek bir gül verip yanağına kondurduğumuz minik bir öpücükle, onu ne kadar sevdiğimizi, vefa borcumuzu unutmadığımızı hatırlattığımız bir gün; sevgilimize, en mutlu günümüzde çektirdiğimiz bir resimle hediye ettiğimiz resim çerçevesi ve ölümsüzleştirdiğimiz bir anın hediye edildiği bir gün; babamıza bir kravat, çocuklara birer oyuncak verdiğimiz günlerin olması ne güzel. “Seni seviyorum” diyebileceğimiz özel bir günün olması ne güzel. İşte bu günler, bize “sevgi” denen bir şeyin olduğunu hatırlatıp, gündelik hayatın koşuşturmasına harmanlayan değerli günler.

Az çok ekonomiden çakan şu özel gün saçmalıklarını “şıp” diye çözer. Geçen sevgililer gününde kaç ton gül satılmış biliyor musun? Ya babalar gününde ki kravat satışlarını? Bilmezsin tabi, babalara gelmişsin haberin yok. İşte bu günler ekonomistlerin süper buluşu olan; “ekonomiyi adam etme” amacıyla tasarlanmış “aptallara sevgi pompalayıp, paralarını sövüşleme günleri”. Dünya üzerinde bu kadar salak olduğunu düşünmek beni korkutuyor. Birileri uyarmıyor mu bunları? Uyarıyordur herhalde. En azından ben uyarmış olayım seni. Ama hala uyarılmadıysan o senin bileceğin iş. “Yok arkadaş olur mu öyle şey, ekonomistlerin işi gücü gün düzenlemek mi” diyorsan hala, yazının devamını okumasan da olur. Senin gibi kaç salak sevgilisine gül alıyor o gün biliyor musun? Neyse boş ver, bilmesen de olur. Sen devam et gün takip etmeyi. Babalar günün kutlu olsun.

“Sevgili”. Ne güzel bir cümledir. İnsana mutluluk verir. Sevgililere imrenerek bakmaz mıyız hep. Elele tutuşmuş bir mutlu bir çift dikkatimizi çekmez mi hiç? Gözlerini birbirinden ayırmadan konuşan çiftler hoşumuza gitmez mi? Sevgiyi paylaşmanın en güzel yolu, anlaşabildiğimiz bir ortak bulmaktır. Sevgili edinin ve onu sevin, onunla beraber her şeyi sevin. Sevgi paylaşıldıkça çoğalır, çoğaldıkça mutluluk getirir. Mutlu insan insandır.

Sevgililer günü deyince aklıma “sevgi” ve “sevgili”nin ne kadar anlamsız olduğu gelir hep. Nedir sevgili? Arkadaş toplantılarında “tanıştırayım; sevgilim..” diyebileceğimiz karşı cinsten hava atma aracı. Cinsel ihtiyacımızı karşılayacağımız (bu karşı cinsten olmak zorunda değil ama o zaman genellikle arkadaş toplantılarında tanıştıramayız) bir şey. “Oha” diyorsun şimdi. Ama bu iş böyle güzelim. Sevgilinde seni böyle kullanıyor işte. Paran için, aletin için, kariyerin ve kariyeri için ve hatta diet cola için bir aracısın sen. Bu bir ticaret. Tamamen çıkar üzerine kurulmuş bir müessese. Denemesi bedava inanmazsan. “Seni deli gibi seviyorum” diyen sevgiline “Dün taş gibi bir çıtıra atladım, hem de bakireydi” de bakalım n’oluyor. Veya “mali durumum çok kötü, işten ayrıldım. Hiç harcama yapamam. Hatta bir süre görüşmeyelim, kafamı toplamam gerek” demeyi dene. En fazla bir ay sonra yanında yeni bir sevgiliyle görmezsen gel bana. Seni daha iyi sömürecek birini bulurum ben merak etme. Sevgi bir çıkar oyunu, sevgilide oyuncağı. Oyuncu veya oyuncak olmak senin elinde. Nasılsa bir gün geberip gideceksin, bu tip salaklıklarla vakit kaybetmeden işin tadını çıkarmalısın. Asıl mutluluk budur dostum.

Çoğu zaman fark edemeyiz, yanımızda ki insanın bizi ne kadar çok sevdiğini. Omzumuza yaslanmış sevgilimizle izlediğimiz filme dalıp gideriz. Yanımızda ki sevgi yumağından habersiz yaşarız çoğu zaman. Kedimizi sevmek istediğimiz zaman kucağımıza alırız, bir süre sonra otomatikleşmiş okşamamız kendiliğinden sürer. Bunu kedi bile fark edip çeker gider. Oysa bu yaşam, her anında sevgiyle ve hoşgörüyle yaşanması gereken bir yaşam. Sevildiğinizi fark edin, sevdiğinizi fark ettirin. Ama bu mecburiyetten olmasın. Dedim ya sevgi, sevgi getirir. Seven insan mutludur. Seven insan yapıcıdır, verimlidir. Seven insan insandır.

Sevgilin tutturmuş “kaç haftadır sinemaya gitmiyoruz, yemeğe çıkmıyoruz” diye. Ne yaparsın, mecburiyetten çıkarsınız. Önce yemek, sonra sinema. Sırasını sen ayarla artık. Ama o gecenin sonunda ne olur? Tabi ki yatağa düşülür. Performansa ve havanın durumuna göre birkaç posta sevişilir. Sabah yallah işine. Bir hafta karı dırdırı yok “sinema, cakcuk” diye. Sinema araçtır. Bir ön sevişmedir. Hem de bedava bir ön sevişme. Asıl istek tok karnına bir filmle oyalanıp, sevişme saatini getirmek. Kedin kucağına çıkar, biraz okşatır kendini, tatmin olur ve işi bitince çeker gider. Uyan artık be salak, ne sanıyordun ya?! Sevişen insan mutludur. Biraz dişini sıkıp, paranı harcayarak güller gibi sevişirsin. İşte o zaman hem mutlu, hem de fazlasıyla “yapıcı” olursun. Koçum benim, kim tutar be seni..

Sevgi üzerine anlatılacak o kadar çok şey var ki, bu kısacık yazıya..

Sevgi mevgi hikaye moruk. Keyfine bak, ye, iç, seviş. Bolca seviş, yakaladığınla seviş hatta. Sevgili tam bir saçmalık ki evliliğe hiç girmiyorum. Ha bol paralı birini bulur hayatını kurtarırsın o ayrı konu. Eşinin parasıyla git istediğinle seviş. İşte asıl o zaman senden mutlusu yok. Kedini de boğ gitsin. Ayak bağı artık. Eskidendi kız tavlamak için kedi besleme ayakları. Şimdi cebe bakıyor o işler…

Bu kısacık yazıya sığamayacak bir duygudur sevgi. Hakkında yazılan kitaplar bile yetersiz…

Cebin sağlam değil mi abi? Cazibeni kullanıp, sağlam cepli birine yamanacaksın. İşte o zaman istediğin özel günü takip et. Eşine, eşinin parasıyla mücevherler alıp elinde tut. Metresine eşinin parasıyla mücevherler alıp elinde tut. Başka birine metresinin parasıyla mücevherler alıp elinde tut. Hayat budur işte; elinde tuttuğun şey! Senden mutlusu olmaz o zaman. Sıkı tut. Hem de çok sıkı.

Hakkında yazılan kitaplar bile yetersiz kalırken, sizlere sevgi hakkında bir iki şey aşılayabildiysem, dünyanın en mutlu…

Bak o kadar şey öğütledim ve hala hiç birinden hiç bir bok anlamadıysan, git pencereden dışarı “ben salak bir sevgi yumağıyım” diye bağır. Bu kadar diyorum yani. Ben tüm samimiyetimle sana hayatı anlattım işte. Ders çıkarması senden. Çok çişim geldi. Burada kesiyorum. Bunca şeyden sonra hala “sevgi, sevgili, kıl, yün” diyorsan belanı bulursun inşallah.

Dünyanın en mutlu insanıyım. Hepinizi, her şeyi çok seviyorum. Sizde herşeyi çok sevi…

Ulan sende bir sktr git ya. Manyak mıdır nedir. Sevgi, sevgi, sevgi… Sıçtın ağzımıza sabah beri…

Ferhat Şahin2001 (mavi.net)(üçlemenin öncesi : bu bir, bu iki)