Hiç tanımadığı bir evde, yerde halının üzerinde bacakları birbirine dolanmış halde otururken; alışmadığı, dokunmadığı, bilmediği adamın gözünün içine uzun uzun baktı kadın. Hiç kimseye “kendi gibi gitmek” bu kadar anlamlı ve kolay gelmemişti kadına…Elindeki şarap kadehinden büyük bir yudum alıp öne doğru eğildi ve ağzının içine hapsettiği şarabı, adamın dudaklarına bıraktı usul usul…Adamın susuşlarını, aşktan öte dokunuşlarını, kaçışlarını gördü o an…Şarapla beraber “hayatı da” adama aktı. Çünkü adam da ona “kendisi” gibi gelmişti…Soluğunu, adamın soluğunun ritmine bıraktı kadın. O gece sınırları aştı; Ne kendini sakladı, ne kendinde saklandı, en yalınından kendini adama bıraktı.Aylar sonra…O çok iyi bildiği evde, ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerini boşluğa dikip, bir süre sessiz kaldı kadın…Tam bişeyler söylemek için ağzını açmıştı ki, adamın bir kaç adımda yanına gelip, tam önünde durduğunu gördü…Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Uzun zamandan sonra adamın kokusuna bu denli yakın olmak, onu nasıl da heyecanlandırmıştı..”herşeyini, heryerini özledim” dedi adam, dudaklarını koltukta oturup hala kendisine bakamayan kadının dudaklarında, boynunda dolaştırırken…Zihnine bir şarkı düştü tam da o an kadının, ” bir daha vursa idi, nefesin nefesime…” kimbilir kaç kere, haykıra haykıra söylemişti bu nakaratı adamın yokluğunda…Adamın gittikçe derinleşen öpüşlerine özlemle karşılık verirken, ” bıraktığın gibiyim, hiçbişey değişmedi. Hala seninim ” dedi soluk soluğa kalmış kadın. Adam sıkı sıkı sarıldı, dudakları daha hoyrat ve acıtırcasına buluştu bu kez kadınla…Kadın geri çekti kendini aniden, ve içindeki çığlığı duyurmadan, kelimelere dökmeden, ıslak gözleri ile sordu adama; ” aşk mümkün müdür hala ” ???Adam, kadının bunu neden yaptığını anlamak istercesine duraksadı bir an. Nefesi kadının yüzünde dolaşıp tekrar dudaklarına değdiğinde, aynı sessizlikte verdi cevabı; ” aşk kesinlikle mümkündür hala. asıl soru; istiyormusun ” ???Gözleri dolu dolu gülümsedi kadın, öpüşlerin devamında bir özlemi “anlattı”, bir özlemi “dinledi”.ve anladı ki; yitip giden sadece zamandı; “aşk mümkündü hala”…
yorumlar
Ask, dunyanin en guzel duygusu..
Adam özlediği zaman geliyorsa bu aşk olmasa gerek.
aga beceriye kuvvet, neyi istediği önemli bir ayrıntı orda. belinin narin yerleriyle iterken kendini kadına, orada mimkin mertebe var olması en kutsal gerçek sevişmek. adam aşkı neylesi.tövbe estağfirullah. tam şaha kalkmışken damarındaki hormonlar, tam hay gidinin vardiyası diye basmışken gazın en köklüsüne, soru gelir “aşk hala mimkin midir?” eee herif kereviz değil herhalde işin başlamadan bitmesini göze alamayacağı için, mimkin minkin minikpapatyam nidasını destanlaştırarak, “devam et” komutunu alabilmektir gaye. kandırmayın kendinizi, kandırmayın.
kesinlikle pbk..”kısa süreli de yaşansa, uzun soluklu da olsa aşk, bir içsel devrimdir. devinimdir; yaşamı yeniden keşfetmek, tutkuyla bağlanmak, kabul edilmiş tüm sınırları zorlamak, geçmek, yıkmak, yeniden yapmak ve yeniden yıkmaktır “….dımoedes & bir ben eksiktim;sevgi biçimlerinin en aldatıcısı olan “cinsel” sevgi aradaki barikatları yıkmaya yetmez.Kısa ömürlüdür, mucizelere bağlıdır, aldatıcıdır. İlişkilerin ayakta kalabilmesi için hayatın başka alanlarında da köprüler kurulması gerekir ki,İşte o zaman ancak “aşk mümkündür hala”…
Aşk uğraştır, emektir, sevmektir, sevilmektir sevebilene aşk olsun:))
Akonim, aşk bana nasıl radikal kararlar aldırdı baksana :))
çok samimi bir yazı.tebrikler
teşekkürler kharis…